Kemençe deyince akla ilk gelen sanatçılardan Cüneyt Orhon. Müzik tarihinde yeri değerli ve önemli. Hem akademik, hem de popüler müzikte yaptığı çalışmalarla bir dönemin müzik zevkinin şekillenmesine büyük katkısı var. Radyo reklamlarında Orhon Reklam adlı kuşakta, gerek eşi Özdal Orhon’un yorumladığı parçalarla, gerekse enstrümantal icralarla önemli bir dinleyici kitlesi yakalıyor 70’lerin başında.
Yirmi yıl önce, Cahit Berkay'ın yaşamıyla ilgili bir kitap projesi sürdürürken, zamansızlık nedeniyle çalışma yarıda kalmıştı. Geçen bunca yıl Berkay'la ilgili doyurucu bir kitap gelmeyince, elimdeki kayıtları kağıda döküp tarihe not düşmek istedim. İşte Berkay'ın çocukluğu, gençliği ve Moğollar'ın ilk dönemiyle ilgili anlattıkları:
Artık 'Harbiye’ yok; 1834’te açılmış okulun yeni adı 14 Kasım 2016’dan sonra MSÜ Kara Harp Okulu. ‘Harbiye Marşı’ ise hala halkın en sevdiği marşlardan biri; sosyal medyaya göre birincisi. Sözleri, çoğumuza göre İstiklal Marşı kadar anlamlı. Ülkenin varlığını korumak adına, moda deyimle ‘alayına gider’ yapan, tüyleri diken diken eden söylem…
Özkan Uğur’un ardından fiilen sona eren Mazhar Fuat Özkan’ın diğer iki üyesinin yola nasıl devam edeceği merak konusu. Uğur varken de uzun süre solo çalışmalara ağırlık veren, sadece konserlerde bir araya gelen üyeler ikili olarak neler yapacak? Bekleyip göreceğiz. Ele güne karşı yalnız kalan Mazhar Alanson ile Fuat Güner’in 1960’larda başlayan birlikteliğinin öyküsünü Kentin Türküsü: Anadolu Pop/ Rock kitabından derledik:
Sezen Aksu'nun doğum günü 13 Temmuz. Nüfus kütüğünde 70; profesyonel müzikte 49. yılı Sezen Aksu’nun. Şarkıların aksine ne yaşanmamış, ne de kaybolan yıllar bunlar. Çok genç yaştan popun ana kraliçesi; yazdıkları, söyledikleri de 'Deli Kızın Türküsü'.
Yıl 1996; Teoman’ın (O zamanlar soyadı Yakupoğlu’nu da kullanıyor) ilk albümünü hazırladığı günler. Bizi, Cumhuriyet Gazetesi adına son derece sade düzenlenmiş evinde kabul ediyor ve albümüyle ilgili tüyolar veriyor:
Yeşilçam’ın en büyük güldürü ustalarından Kemal Sunal’ı yitireli 23 yıl (03 Temmuz 2000) oldu. Her ölüm erkendir ama Sunal’inki daha bir erken ve zamansızdı. Yetmişli ve Seksenli yıllarda tipten tipe girerek, orta halli komedilerle Türkiye’nin en büyük eğlence kaynaklarından biri olan Sunal, son döneminde farklı filmlerde oynamaya başlamıştı. Yetmişli yıllarda Kemal Sunal’ın başrolleri ilk günlerde geniş kitleleri yakalayamamıştı. Filmler, taşradan gelip kente kabul edilmeyi bekleyen kitleyi ele alıyordu ve bu insanlar beyazperdede kendilerinin eleştirilmesinden, onlarla alay edilmesinden hoşlanmıyordu.
Türlü olanaksızlara karşın filmleri bitirmeye kararlı Atadeniz. İskelet kostümü giyen, kafasını kaplayan muşambadan maskesi olan Kilink’in suratında hep aynı bakış. Ağzı oynamıyor ve muşambanın altından konuşuyor. Atadeniz’in bize anlattığı üzere en çok bu maskeyle uğraşıyor yapım ekibi. Muşambanın üzerine mürekkeple çizilen dudak ve dişler, Kilink kadınlarla öpüşünce siliniyor ve bütün mürekkep kadın oyuncunun dudağına bulaşıyor. Sonunda oto sanayiden bulunan özel boyayla sorun hallediliyor.
70’lerle 80’lerin gençlik ve müzik dergisi HEY’in 7 Aralık 1985 tarihli sayısında yayınlanan ‘Erkin, Bir Pizzacıda Onur Savaşı Veriyor’ başlıklı haber o günlerde büyük yankı yapmıştı. İmzasız yayınlanan haberde, gönlündeki plağı yapabilme uğruna Erkin Koray’ın bir pizzacıda piyano çalıp şarkı söylediği yazıyordu.
Kenti anlatan besteleri vardı ve grup kentli rock kavramını ilk dillendirenlerdendi. Albüm için kayıtları bitirmişlerdi. Ancak, plak şirketi şarkıların satmayacağını söyleyince makaradaki bantları sokakta yokuştan aşağı boşaltıp tüm kayıtları imha etmişlerdi. TANK 1975'de dağıldı.
1934, İstanbul doğumlu. İstanbul Erkek Sanat Enstitüsü mezunu. Asıl mesleği dökümcülük ama taksi şoförlüğü yapıyor, filmcilere de minibüs kiralıyor. Direksiyon başındayken 1960’ların ortalarında figüran olarak Yeşilçam’a giriyor. Birçok siyah beyaz, vurdulu kırdılı filmde oynuyor. Asistanlıktan yeni yönetmenliğe geçmiş bir genç ona başrol şansı veriyor Parçala Behçet filmiyle. Yeşilçam renkliye geçmiş ama Parçala Behçet siyah Beyaz. Önce kimse filmi göstermek istemiyor ama Parçala Behçet, reklamsız, magazinsiz büyük iş yapıyor. Behçet Nacar (Behçet Nacaroğlu), bu filmden sonra ‘jön’ olarak Beyoğlu’nda dolaşmaya başlıyor.
Geniş arşivi, biyografik yazıları ve arşiviyle Agah Özgüç’le birlikte Yeşilçam’ın tarihini tutmuş isimlerden Turhan Gürkan (d. 1926, Bafra/Samsun). Mesleğe 1946’da Millet dergisinde başlıyor. Dergi adına iki yıl Anadolu’da dolaşıyor. Askerlikten sonra İstanbul Ekspres’te spor muhabirliği, arşiv memurluğu yapıyor. Gazeteci olarak ‘sanat’ı takip etmeye ise Türk Sesi gazetesinde tiyatro yazılarıyla Bu arada Tanin gazetesi adına 11 ay Yassıada Duruşmaları’nı izliyor.
Tarih 23 Aralık 1990; Cumhuriyet’in Pazar ekinde Haftanın Konuğu olarak, Kayahan’ın genç vokalisti Demet Sağıroğlu ağırlanıyor. Söyleşi şöyle akıyor:
Fikret Kızılok ile eşi Şeyda Kızılok tarafından, 1983 sonbaharında İstanbul Bostancı Çatalçeşme’de kuruluyor Çekirdek Sanatevi. Aslında burası, diş hekimi olan Fikret Kızılok’un muayenehanesinin genişçe salonu. Cumartesi, pazarları konserler yapmayı, sergiler açmayı planlıyorlar. Kapasite aşağı yukarı 35 kişi; hiçbir şekilde sayı zorlanmıyor. Önceleri eş, dost, ahbap geliyor; canlı keman performansı eşliğinde içkilerini yudumluyorlar. 21.00 sularında bahçeye çıkılıyor, sohbet açık havada devam ediyor.12 Eylül dönemi; alternatif müzik üretenlere, ana akımın dışında seyreden iyi ve nitelikli müzisyenlere kapısını açan Çekirdek Sanatevi konserlere başlıyor. Amaç, az sermaye ile kent ozanlarının özgürce yaptıklarını bilinir kılmak…
1971’de Burhan Tonguç, Vedat Yıldırımbora ile Orhan Gencebay, Doğu müziği üzerine deneyler yapmak amacıyla güçlü bir grup oluşturmayı planlamıştı. Gencebay’ın bireysel çalışmaları nedeniyle proje bir türlü hayata geçemeyince, 1972’de Tonguç ile Yıldırımbora 'Grup Metronom’u kurdu. Amaç, plaklardaki müzikal performansı gazino sahnesinde yakalayamayan yıldızlara, aynı kaliteyi sunabilecek bir grup yaratmaktı. Şantözlüğünü Mine Koşan’ın yaptığı ilk Metronom kadrosunda şu isimler yer aldı:
Sadece 1964’te 22 filmde oynuyorlar ve topladıkları hasılat o yıl İtalya’daki gişe toplamının yüzde 10’una ulaşıyor. Çoğunlukla mafya, din, spor, hukukla ilgili, senaryoları çok basit, hatta büyük ölçüde doğaçlamaya dayanan, hızlı çekilen, prodüksiyon bütçeleri son derece sınırlı filmler yapıyorlar. Aynı gün üç filmi bir arada çektikleri oluyor. Önceleri eleştirmenler tarafından küçümsenen bu yapımlar sonra kabul görüyor ve yaratıcı komediler diye etiketleniyor.
Otuz yıl önce Ahmet Kaya artık iyiden iyiye yerli müzik camiasının zirvesinde. Ünlü bir şirketten çıkarmış son kasetini ve yeni işler için hazırlık aşamasında. Yoğun tempo arasında kısıtlı bir zaman süresi için randevu alıyoruz ve Şarkılarım Dağlara kasetinin öyküsünü, piyasayla ilgili saptamalarını öğreniyoruz. 12 Ekim 1994 tarihinde Cumhuriyet Gazetesi’nin müzik sayfasında yayınlanan söyleşi şöyle akıyor:
Türkiye’nin televizyonla yeni tanıştığı günler. Beyaz camdaki her şeyin gündem olduğu dönemde çocuklara yönelik Gelin Yarışalım adlı program daha bir fark yaratıyor; özellikle de açılış şarkısı. Oktay Tem, sunuculuğunu da yaptığı yarışma için yazdığı besteyle bir anda ünleniyor ve TV’nin ilk yıldızlarından biri oluyor. Şarkının getirdiği ünü, daha sonra Eti Bisküvisi’sinin ‘Bir bilmecem var çocuklar’ reklamıyla pekiştirmeyi başaran Oktay Tem, HEY Dergisi’nin 3 Ocak 1973 tarihli sayısında şöyle anlatıyor ‘Gelin Yarışalım’ı:
24 yıl önce aramızdan ayrılmış Barış Manço, ülkenin müziğinde hâlâ ağırlığını koruyor. Uzun saçları, yüzükleri, el kol hareketleriyle daha televizyon ile internet okken imajın önemini iyi bilen, akılda kalıcı şarkılarıyla büyük kitleleri yakalayıveren, stadyumlarda şarkıları en fazla tezahüratlaştırılan isim olan Barış Manço kendi müziğiyle ilgili neler düşünüyordu? Manço’yla yapılmış, 24 Kasım 1994 tarihinde Cumhuriyet Gazetesi'nde yayınlanmış söyleşiden bir bölüm:
Her Şey Çok Güzel Olacak en iyi yerli filmler listesinde bizim hep ilk 10’unumuzdaydı da, başkaları tarafından da ne kadar sevildiğini, önemsendiğini son dönemdeki özel ilgiden daha bir farkına vardık. İnternete bir göz atın vaktiniz olursa; neler yazılmış, neler. Kült film diyen, başyapıt diye değerlendiren, defalarca izlediğini ve izleyeceğini söyleyen… Gerçekten de ilginç film Her Şey Çok Güzel Olacak. 1998’de gösterime girmiş ve Eşkıya ile şöyle bir kıpırdanmış pazara bir milyon 240 bin biletle moral vermişti.
Çoğunluğu yerli yapım olmak üzere yedi, sekizden aşağı pek düşmüyor haftanın yeni film sayısı. Her sezon olduğu gibi yerli filmlerde başı yine korku ve animasyon türleri çekiyor!.. Beşi yerli yapım olmak üzere toplam sekiz yeni filme ev sahipliği yapıyor Mart ayının son vizyon haftası! İstanbul dışında bulunduğumdan ötürü kimi filmler adına düzenlenen basın gösterimlerine katılamadığımdan, haftanın yeni filmlerine yapım notlarına değinerek yer vereceğim.
Çeyrek yüzyılı aşkın, başta pop olmak üzere müziğin tarihini tutan, radyo programları üreten, kitaplar, eleştiriler yazan, plaklar çalan Naim Dilmener bu uzun yürüyüşün Gazete Pazar ile Radikal adımlarında kaleme aldığı yazılarıyla, müzik serüvenimizden önemli ve değerli isimleri bizlerle paylaşıyor.
Yedi tepeli şehir için baharın müjdecilerinden biridir İstanbul Film Festivali. Bu yıl 44’üncü kez düzenlenecek bu kültür şenliği 11 Nisan’da başlayıp 22 Nisan’da sona erecek. Organizasyon dahilinde 139 uzun metraj ve 15 kısa film izleyiciyle buluşacak. Festivale ilişkin bir rehber olması amacıyla kaçırılmaması gereken 10 filmlik bir liste hazırladık. UĞUR VARDAN (HÜRRİYET/29/03/2025)
Gündemdekilere ve vitrindekilere aldırmadan upuzun sinema tarihinden cımbızla seçilen hoş filmler, insan kokan öyküler, gözden kaçanlar, ıskalananlar, pamuklara sarılması gereken mütevazı başyapıtlar ve diğerleri Hilal Çetinder’in kaleminden Film Makarası’nda…
Geçen hafta, Berlin Film Festivali (Berlinale) izlenimlerimize başlamıştık. Kaldığımız yerden devam edelim. Bu hafta bahsedeceğimiz filmler arasında, festivalden Altın Ayı ile dönen ve İstanbul Film Festivali’nde de gösterilecek olan Drømmer, Radu Jude’nin yeni filmi Kontinental ’25, tümüyle yapay zeka ile oluşturulmuş görseller ile yapılmış bir animasyon ve festivalden Teddy ödülü ile dönen, Lesbian Space Princess de var. Haftaya, Berlinale notlarımızın üçüncü bölümü ile devam edeceğiz.
TRT İstanbul Radyosu ses sanatçısı Ayşen Birgör, gökteki yıldızlar misali ışıl ışıl şarkıları bugün 19.00'da TRT Müzik'te ekranlara gelecek Yıldızlar Altında programında seslendiriyor.
Yeni fotoğrafı görmek, müzikseverlerin beğenisinin ne kadar değiştiğini öğrenmek için yerli rockta ‘bütün zamanların en iyileri’ni sinemamuzik.com okurlarına ve müzik eleştirmenlerine sorduk. İlginç liste çıktı ortaya:
Her biri meslekte en az 20 yılı devirmiş müzik yazarlarımızın saptadığı yerli grupların ‘şeref tablosu’nda Moğollar, Bulutsuzluk Özlemi ile ‘orta yaş’a dayanmış akranlar mor ve ötesi ile Duman gözüküyor. Hemen enselerinde Kurtalan Ekspres ile Dervişan yer alıyor. Bir alt basamakta ise, az zamanda çok iş yapmış Hardal ve Mazhar Fuat Özkan bulunuyor. Aslında gözler Mazharlar’ı daha üstte arıyor da, ‘ticaret’in dozunu kaçırmak bazen böyle sonuçlara neden oluyor.
Sinemamuzik.com, bir çoğu Altın Portakal’da jürilik de yapmış sinema yazarlarına sordu: ‘Antalya Altın Portakallı en iyi film hangisi’?... Birinciler listesinde ‘kortej’e çıkan ve bütün zamanların Altın Portakal birincilerini değerlendiren 31 sinema yazarının katıldığı araştırmada, Zeki Ökten’in 1980 tarihli Sürü filmi 213 puan toplayarak birinciliği kazandı. Sürü’yü 204 puanla Muhsin Bey (Yavuz Turgul) ve 192 puanla Uzak (Nuri Bilge Ceylan) izledi.
Sinemamuzik.com sinema yazarlarına sordu: ‘İlk uzun filmini 21. yüzyılda çeken en iyi 10 yerli yönetmen kim?... 30 sinema yazarının katıldığı araştırmada bol ödüllü Emin Alper 195 puan toplayarak birinciliği kazandı. Alper’i 145 puanla Pelin Esmer ve 136 puanla Özcan Alper izledi. Emin Alper'i 27 sinema yazarı listesine alırken, Pelin Esmer’e 25, Özcan Alper’e 20 listede yer verildi. Bazı popüler isimler ön sıralarda yer alamadı.
İletişim yayınları etiketiyle satışa çıkan kitapta müzik yazarı, eleştirmen, programcı Murat Beşer, Türk müziğinin zarif sesi Nesrin Sipahi’nin yaşamı ve sanat serüvenini ayrıntılarıyla anlatıyor. Kitap, Yeşilköy’de başlayan çocukluğun, radyolardan plak kayıtlarına, turnelerden gazinolara uzanan başarı öyküsüne dönüşümü kadar Sipahi’nin bilinmeyen yönlerini de ortaya koyuyor. Nesrin Sipahi-Sahnelerin, Radyoların, Plakların Hanımefendisi aynı zamanda bir dönemin kültürel portresi.
Türkiye´nin büyük kentlerinde yayında olan radyo kanallarının geniş listesi
Genç yaşına karşın uzun yıllardır rap müzikle uğraşan ´sinemamuzik.com´ okuru Emre Onaran sitemiz için şarkı yazdı. Yapıtını arkadaşı Uygar´la (Ragyu) birlikte seslendiren Emre Onaran´ın (Sürgün) videosu içeride:
Ünlü grupların kuruluş öyküleri, müzik serüvenleri yakından takip edilse de isimlerinin nasıl doğduğu ve koyulduğu pek bilinmez. Meraklısı için ilginç bir liste hazırladık:
Hemen her öğretmenin, okul müdürünün maratona benzettiği hayatın henüz başında biri Lezzet. Başka bir deyişle; böğürtlenli, limonlu, çilekli, çikolatalı, vişneli, karamelli, karadutlu dondurmalardan henüz tatmadı, sadece vanilyalının tadını biliyor. Onunla tanışmak için sayfaları çevirmen yeterli. Çelişki Bilmez Lezzet’in Geçmiş Zaman Maceraları Uğur Vardan’ın çocukluk anılarından yola çıkarak yazdığı öykülerden oluşuyor.
Popüler orkestralar ile grupların Türkiye serüvenini ‘Günlerin İçinden Canım’ / 100 Yıllık Türkiye Popüler Orkestralar ve Gruplar Tarihi (1923-2022) adlı internet sitesinde anlattım.
50. yaşını kutlayan albümlerin, yayınlandığı dönemde yarattıkları heyecan, uzunçaların kulaklardaki doygunluğu, yeni yeni piyasaya çıkan kasetlerin sunduğu kolaylık, bugünün dijital ortamında unutulmuş plakların önemi müzik camiasının en tatlı muhabbetlerden biri bu yıl. Doğum günü pastaları 50 mumla adeta yangın yerine dönmüş, eskimeyen, çoğu klasikleşen albümler arasında gezintiye ne dersiniz?