David Carradine ismi yeni kuşaklara çok bildik gelmese de, siyah beyaz TRT ekranında yabancı dizilerle tanışmaya başlayanlar için tam anlamıyla benzersiz bir yıldızdı. Hem sinemada, hem televizyonda parlak işler çıkarmış David Carradine (asıl adı John Arthur Carradine) ömrünü Uzakdoğu felsefelerine adamış, Kung Fu’nun ‘çekirge’si, iki Kill Bill’in meşhur Bill’iydi. İlerlemiş yaşına karşın her dem delikanlıydı.
Tünay Süer 24 Haziran 1946 İstanbul Kadıköy doğumluydu. 1964 yılında Kırk Küçük Kadın filmiyle Yeşilçam’a adım attı. Birkaç filmde rol aldıktan sonra sahnelere geçti ve orkestrasını kurdu. Tünay Süer Türkiye’nin ilk kadın orkestra şefi olarak yerli müzik tarihine geçti. Sümer Özyalçın, Can Okan Soner, Kenan Soner, Donat Daburi, Enver Acar, Yüksel Süer, Muhabbet Kurtar’dan oluşan orkestra İspanyolca ağırlıklı repertuvara sahipti.
‘Nerede doğduğu önemli değil; her müzikçiye yapıtını dinletme ve yayımlama hakkı sağlanmalıdır’. World music, dilimize çevrilmiş adıyla ‘dünya müziği’ hareketinin öncüleri çeyrek yüzyıl önce bu hedefi gerçekleştirmek amacıyla dünyanın dört bir yanında çaba sarf etmeye başlamıştı. Akım, insanları melodiler yardımıyla müziğin geniş dünyasında yolculuğa çıkartan, uzak kültürleri birbirine yaklaştıran pasaport işlevi de görecekti.
1970'lerin gözde gençlik dergisi HEY'in 11 Ağustos 1971 tarihli yazısında Altan Demirkol'un hazırladığı sinema sayfasında dönemin Yeşilçam kraliçeleri ve krallarıyla ilgili şöyle bir yazı yayınlanmış. İşte tam 50 yıl öncesinde sinemamızın zirvesindekiler:
Bülent Ortaçgil, o zamanki adıyla sadece ‘Bülent’ 1970’lerin başında ufak ufak ünlenirken kendisiyle yapılan şöyleşide şunları anlatmış:
Eva Bender; yolu Yeşilçam'a düşmüş nadir yabancı oyunculardan biri. Kısa süre önce yitirdiğimiz Kartal Tibet'in başrolündeki Tarkan serisinde kötü kadın rolleriyle ünlenen Bender, uzun bir dönem Türkiye'de yaşamış, payvonlarda striptiz yaptığı günlerde yönetmen Halit Refiğ'le tanışıp 1968'de evlenmiş, bir kaç küçük filmin ardından Bir Türk'e Gönül Verdim filmiyle Yeşilçam'da aranan isimlerden olmuş, o dönem için sıra dışı sayılabilecek ölçüde çıplak kamera karsısına geçerek magazin basınının gözdesi haline gelmişti.
Babasının Toprak Mahsulleri Ofisinde Tekel baş memuru olarak görev yaptığı Şarkışla Sivas'ta doğan, 13 yaşında Arif Sami Toker'den müzik dersleri almaya başlayan, üç yıl süresince İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Beşiktaş Şan Bölümü'nde eğitim gören, bir ara yabancı hafif müzik söyleyen ve devamında sanat müziğini seçerek şöhret merdivenlerini hızla tırmanan Emel Sayın, 70'li yılların başında dönemin ünlü dergisi HEY'de yayınlanan söyleşide özelliklerini şöyle sıralamıştı:
Filmin özgün müziği de tam anlamıyla bir muammaydı. Müziklerin önemli bölümünü Zülfü Livaneli’nin yazdığı biliniyordu ama ortada besteci olarak Sebastian Argol adı dolaşıyordu. O dönem Türkiye’ye az sayıda ulaşan Yol’un uzunçalarında Sebastian Argol’un adı vardı ve parçaların telifi de Argol’un hesabına gidiyordu. Ancak, böyle birini tanıyan yoktu.
Yetmişlerin, Seksenlerin önemli gençlik, müzik, sinema dergisi Hey, 1971’de okurları arasında ‘Beyazperdede Sevdikleriniz’ anketi yapmış, yıl sonunda bu oyları toplayarak en sevilen oyuncuları ve filmleri seçmişti. Buna göre yılın yerli filmi Kezban Roma’da (Erman Film) olmuş, onu Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler (Hisar Film) izlemişti. İşte sonuçlar:
Türkiye’nin bilinen üç kadın “Ramazan Davulcusu”ndan biri Özlem İsar … Datça'da yaşayan Özlem İsar “Bugüne kadar Ramazan davulcuları hep erkekti. ‘Neden bir kadın olmasın?’ dedim ve geleneğimizi yaşatmak, hem de Datça turizminin tanıtımına doğal katkı sağlamak için yola çıktım. Ritmik, akustik, Datça’ya özel yazdığım manilerimle süsleyerek, kimseleri rahatsız etmeden, geçmişten günümüze gelen geleneğimizi sürdürerek bu işi yapmaktayım” diyor.
Türkiye televizyonculuk tarihindeki ilk naklen spor yayını 3 Ekim 1971 Pazar günü yapıldı. TRT, İzmir Alsancak Stadı'nda Karşıyaka ile İstanbulspor arasında oynanan 1. Lig futbol maçını 16.00'daki başlama vuruşundan itibaren sadece İzmir ve çevresine canlı yayınladı. 1971-72 sezonun beşinci haftasında oynanan ve Cemil Turan'ın iki golüyle İstanbulspor'un galip bitirdiği maçın yayınında, teknik müdür Fahrettin Meriç'in başkanlığında...
Unkapanı’ndan Saraçhane'ye çıkarken sağda kocaman tabela ve bir dönem ülkenin çalgı gereksinimini karşılayan en önemli mağaza Zeynel Abidin Cümbüş. 1881’de Üsküp’te dünyaya geliyor Zeynel Abidin. Çocuk yaşta ailesiyle Türkiye’ye göç ederek İstanbul’a yerleşiyor. Askeri Rüştiye’de okuyor. 1918’de ordudan ayrılıyor ve müzikle uğraşmaya başlıyor. Beşiktaş’ta açtığı dükkanda ut, tanbur, telli çalgılar imal ediyor.
Bilgi yarışmalarının ‘şans yarışması’na dönüşmediği günler. Dört şık yok, seyirciye sormak yok, eve bağlanmak yok, jokerler yok. ‘Türkiye’nin pişmaniyesiyle ünlü şehri’ne ‘Konya’ cevabının verilmediği günler. ‘Şansımı denemek istiyorum’ diye katılanların sosyal medyanın diline düşmediği zamanlar. TRT Televizyonunun ilk yılları. Ekran yarışmalarını Halit Kıvanç sunuyor. ‘Bildiklerimiz-Gördüklerimiz-Duyduklarımız’ yarışmasını bitirip yenisine başlamış. Adı ‘Yarış 73’. En aşağı ’lise’ diploması olan yarışmacıların katılabildiği programda sekiz soru yöneltiliyor. Halk itiraz ediyor...
Daha önce Özdemir Erdoğan’ın, şimdi de Alpay’ın eleştirileriyle yeniden gündem olan Zeki Müren’le sanat yaşamının başında yapılmış, Zeki Tükel imzalı bir söyleşi bulduk. Elliler’in en popüler dergilerinden Radyo Haftası’nın 26 Mayıs 1951 tarihli sayısında, Zeki Müren’le şunlar konuşulmuş:
Prenses Banu; 1970’lerin efsane oryantali. Hayat öyküsü ilginç mi ilginç. Özetle; bir memur ailesinin çocuğu olarak İzmir’de dünyaya geliyor. Sinemaya ve dansa büyük merakı sonucu İstanbul’a gidiyor ve bir anda kendini dansöz olarak sahnelerde buluyor. Yurt dışına açılıyor ve bir Arap prensiyle evlenip prenses oluyor. Ancak masal uzun sürmüyor ve “Prenses Banu” olarak Türkiye’ye dönüyor.
Sinemaya 17 yaşında başlamıştı. Siyah beyaz televizyon günlerinde Tütün Zamanı dizisindeki Zeliş karakteriyle tanındı. Ülke çapında ünlenmesi ise Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı'daki Semra Hoca rolüyleydi. Yeşilçam'da fazla kalmadı Semra Özdamar ve Hababam'ın Semra Hoca'sı olarak anımsamayı tercih etti. HEY Dergisi Özdamar'la ilgili 28 Kasım 1973 tarihli sayısında şunları yazmıştı:
Tarih Ekim 1973; Özdemir Erdoğan'a yeni doldurduğu plakta Timur Selçuk, Zafer Dilek ile Fuat Güner vokal yaptı Beş saat süren stüdyo çalışması sırasında bu dört ünlü sanatçı, Aşık Veysel'in Uzun İnce Bir Yoldayım' parçasını yorumladı. Aynı 45'liğin arka yüzünde 'Aç Kapıyı Gir İçeri' bestesini söyleyen Özdemir Erdoğan, 'Hepsi kendi sahasında haklı üne erişen bu üç sanatçı arkadaşımla plak doldurduğum için sevinçliyim. Yardımları için kendilerine teşekkür ederim 'dedi.
Son yirmi, yirmi beş yıldır ne zaman tamamen kızlardan oluşan bir orkestra ya da grup ortaya çıksa, tarihe bakmaksızın etiket yapıştırılıyor ve ‘Türkiye’nin ilk kadın grubu ya da orkestrası’ şeklinde gururla tanıtımları yapılıyor. Oysa bu işin ucu 19. Yüzyılın başında haremdeki kadınlar orkestrasına kadar gitse de, modern anlamdaki ilk kadın orkestrası olarak 1968 doğumlu Eroğlu Kızlar Orkestrası’nı bilmekte yarar var.
TRT’nin siyah beyazlı günleri. Tek kanal ve herkes aynı programı izliyor. Videoklipler daha icat edilmemiş; Erşan Başbuğ’un bol yıldızlı ve balonlu eğlence programlarına da çeyrek var. Stüdyoya çağrılan ses sanatçılarının arkasında hep aynı saz heyeti çalıyor. Sunucunun saz heyetini teker teker tanıtması âdetten. Kadro sayılıyor; bitiş ise aynı: ‘Ve Hüseyin İleri’… Evet; Hüseyin İleri dönemin efsane darbukacısı. 1970'lerin tamamında, 1980'lerin de bir bölümünde TRT’nin hemen hemen hemen her Türk Sanat Müziği programında ritm ondan soruluyor. Ciddiyetin başrolde olduğu bu programlarda mimikleri ve sempatik performansıyla, özgün ve sıcacık koreografisiyle solistten rol çalmakla meşgul.
Bir dönemin en ünlü müzik ve gençlik dergisi Hey’in 10 Ocak 1973 tarihli sayısında yer alan ‘Annesi Barış Manço’yu Anlatıyor’ başlıklı haberin kutusunda Manço’nun ‘kimliği’ kendi ağızından şöyle sıralanıyordu:
Kasım’ın ortasındayız. Birçok şeyin ortasını çoktan geride bıraktık oysa… 35. Ankara Film Festivali’ni takip ediyorum. Neredeyse tümünde ben de vardım! Önce sinefil bir izleyici, ardından çok meraklı ve gönüllü bir takipçi ve nihayet profesyonel bir sinema yazarı olarak. Evim, ailem bu festival… Annemizi, ablamızı, festival başkanı İnci Demirkol’u, geçtiğimiz hafta festivalin açılışından bir gün önce yitirmiştik. Yürekte yer eden tarifi güç bir acı ile sürüyor hemen her şey… İnci’ye layık, son derece titiz ve iyi bir festival sürüyor... Dördü yerli yapım olmak üzere toplam beş yeni film merhaba diyor 15 Kasım vizyonuna!
Çeyrek yüzyılı aşkın, başta pop olmak üzere müziğin tarihini tutan, radyo programları üreten, kitaplar, eleştiriler yazan, plaklar çalan Naim Dilmener bu uzun yürüyüşün Gazete Pazar ile Radikal adımlarında kaleme aldığı yazılarıyla, müzik serüvenimizden önemli ve değerli isimleri bizlerle paylaşıyor.
Ridley Scott’ın 2000 tarihli başyapıtı ‘Gladyatör’ün devamı ‘Gladyatör II’ Maximus’un oğlu Lucius’un, babası gibi Roma’nın yozlaşmış iktidarına karşı verdiği mücadeleyi ve gladyatörlükten halk kahramanına dönüşüm hikâyesini anlatıyor. Kadrosunda Paul Mescal, Pedro Pascal, Connie Nielsen, Joseph Quinn, Fred Hechinger gibi isimler olan filmde en dikkat çekici performans Makyavelist Macrinus karakterini canlandıran Denzel Washington’dan geliyor. UĞUR VARDAN (HÜRRİYET/16.11.2024)
Gündemdekilere ve vitrindekilere aldırmadan upuzun sinema tarihinden cımbızla seçilen hoş filmler, insan kokan öyküler, gözden kaçanlar, ıskalananlar, pamuklara sarılması gereken mütevazı başyapıtlar ve diğerleri Hilal Çetinder’in kaleminden Film Makarası’nda…
Bir önceki yazımızda, Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin Ulusal Uzun ve Kısa film yarışmalarındaki filmlerden bahsetmiştik. Bu hafta, Uluslararası Yarışma bölümündeki filmler ağırlıklı olmak üzere, festivaldeki diğer filmlere bakalım ve Altın Portakal izlenimlerimizi bitirelim. Festival izlenimlerimiz, biraz gecikmeli de olsa, Filmekimi ve Ankara Film Festivali ile devam edecek.
Didem Dilara Duman Avar’ın sunumuyla eski eserler yeni yüzler tarafından bugün 19.00'da TRT Müzik'te ekranlara gelecek Saklı Sesler programında icra ediliyor...
Yeni fotoğrafı görmek, müzikseverlerin beğenisinin ne kadar değiştiğini öğrenmek için yerli rockta ‘bütün zamanların en iyileri’ni sinemamuzik.com okurlarına ve müzik eleştirmenlerine sorduk. İlginç liste çıktı ortaya:
Her biri meslekte en az 20 yılı devirmiş müzik yazarlarımızın saptadığı yerli grupların ‘şeref tablosu’nda Moğollar, Bulutsuzluk Özlemi ile ‘orta yaş’a dayanmış akranlar mor ve ötesi ile Duman gözüküyor. Hemen enselerinde Kurtalan Ekspres ile Dervişan yer alıyor. Bir alt basamakta ise, az zamanda çok iş yapmış Hardal ve Mazhar Fuat Özkan bulunuyor. Aslında gözler Mazharlar’ı daha üstte arıyor da, ‘ticaret’in dozunu kaçırmak bazen böyle sonuçlara neden oluyor.
Sinemamuzik.com, bir çoğu Altın Portakal’da jürilik de yapmış sinema yazarlarına sordu: ‘Antalya Altın Portakallı en iyi film hangisi’?... Birinciler listesinde ‘kortej’e çıkan ve bütün zamanların Altın Portakal birincilerini değerlendiren 31 sinema yazarının katıldığı araştırmada, Zeki Ökten’in 1980 tarihli Sürü filmi 213 puan toplayarak birinciliği kazandı. Sürü’yü 204 puanla Muhsin Bey (Yavuz Turgul) ve 192 puanla Uzak (Nuri Bilge Ceylan) izledi.
Sinemamuzik.com sinema yazarlarına sordu: ‘İlk uzun filmini 21. yüzyılda çeken en iyi 10 yerli yönetmen kim?... 30 sinema yazarının katıldığı araştırmada bol ödüllü Emin Alper 195 puan toplayarak birinciliği kazandı. Alper’i 145 puanla Pelin Esmer ve 136 puanla Özcan Alper izledi. Emin Alper'i 27 sinema yazarı listesine alırken, Pelin Esmer’e 25, Özcan Alper’e 20 listede yer verildi. Bazı popüler isimler ön sıralarda yer alamadı.
Timur Selçuk'un Adam Sanat dergisinde yayınlanmış müzik yazılarının bir araya getirildiği Sana Dün Bir Tepeden Baktım Aziz Türkiye - Müzik Yazıları - 1 kitabı Eksik Parça Yayınları etiketiyle satışa çıktı. 256 sayfalık yapıt için Turgay Fişekçi şunları yazmış:
Türkiye´nin büyük kentlerinde yayında olan radyo kanallarının geniş listesi
Genç yaşına karşın uzun yıllardır rap müzikle uğraşan ´sinemamuzik.com´ okuru Emre Onaran sitemiz için şarkı yazdı. Yapıtını arkadaşı Uygar´la (Ragyu) birlikte seslendiren Emre Onaran´ın (Sürgün) videosu içeride:
Ünlü grupların kuruluş öyküleri, müzik serüvenleri yakından takip edilse de isimlerinin nasıl doğduğu ve koyulduğu pek bilinmez. Meraklısı için ilginç bir liste hazırladık:
Popüler orkestralar ile grupların Türkiye serüvenini ‘Günlerin İçinden Canım’ / 100 Yıllık Türkiye Popüler Orkestralar ve Gruplar Tarihi (1923-2022) adlı internet sitesinde anlattım.