ÖZKAN'IN ARDINDAN 'MAZHAR VE FUAT'A DÖNÜŞ...

Özkan Uğur’un ardından fiilen sona eren Mazhar Fuat Özkan’ın diğer iki üyesinin yola nasıl devam edeceği merak konusu. Uğur varken de uzun süre solo çalışmalara ağırlık veren, sadece konserlerde bir araya gelen üyeler ikili olarak neler yapacak? Bekleyip göreceğiz.

Ele güne karşı yalnız kalan Mazhar Alanson ile Fuat Güner’in 1960’larda başlayan birlikteliğinin öyküsünü Kentin Türküsü: Anadolu Pop/ Rock kitabından derledik:

 

Ünlü fotoğraf sanatçı Sami Güner’le Cemile Hanım’ın oğlu Fuat Güner 1 Nisan 1948’de İstanbul’da dünyaya gelir. Çocukluğu Kadıköy’de Kalamış’ta geçen Fuat faal biridir; sporu sever, voleybol oynar, yelken ve atletizm yapar.

1959’da kız kardeşine alınan piyano, Zühtü Paşa İlkokulu’nda okuyan Fuat’ın hayatını değiştirir. O da müziğe heves eder ve bir şeyler çalmak ister. Israrları sonucu Cemal dayısı, sapı kırık İspanyol gitarını vermeye razı olur. Sapı marangozda yapıştırdıktan sonra ufak ufak bir şeyler çıkarmaya başlar gitarla.

Mandolin çalan Semih’le kafa kafaya verip grup kurmayı kararlaştırırlar ve ortak arkadaşları Ender Arol’u da alıp Beatles parçalarını çalmaya yeltenirler.

Mazhar Alanson ise 13 Şubat 1950’de Ankara-Cebeci’de doğar; iki kızın üzerine oğlan gelince Alanson Ailesi daha bir mutlu olmuştur. Annesi öğretmen Melek Hanım, babası da Ankara Senfoni Orkestrası baş trompetçilerinden Ferruh Bey’dir.

El üzerinde büyütülen Mahzar, Ankara Koleji’ne yazdırılır. Başarılı bir öğrencidir ve okulda seveni çoktur. Ancak, babaları ölünce Ankara’dan İstanbul Moda’ya taşınır aile. Mazhar’ın Kadıköy Maarif Koleji’ne kayıt edildiği günlerde gençler Beatles dinlemektedir…

Harçlıklarından zar zor biriktirdiği 375 lirayla Yüksek Kaldırım’dan bir gitar alan ve ilk bestesi Love Till Die’yı yapan Mahzar, kolejde arkadaşlarıyla Moleküller adıyla grup kurar. Beatles şarkıları çalan, onlara benzemeye çalışan Moleküller, işe okuldaki konserlerle başlar ve kısa sürede hatırı sayılır hayran kitlesi toplar. Geleceğin ünlü müzik yapımcısı Rıza Erekli de bu gruptadır.

 

‘Bu plağı dinlemem lazım arkadaş’

Fuat’la Mazhar’ın yolları ilk kez Moda’da kesişir. Mazhar’ın elinde Beatles’ın Rubber Soul albümünü görür Fuat. ‘Bu plağı dinlemem lazım arkadaş’, diyerek onu Ender’in evine davet eder. Plak pikapta dönmeye başlar ve üç telli gitarla Fuat melodiyi çıkarmaya çalışırken, Mazhar da şarkıyı seslendirmektedir.

Mazhar, aynı John Lennon gibi söylerken Fuat’la davulcu Ender şaşırmıştır. Aradıkları adam karşılarındadır ve mutlaka gruba alınmalıdır. ‘Plaklı çocuk’ da teklife hayır demeyince, yıllarca sürecek beraberlik o gün başlamıştır…

Ender Arol (davul), Semih Oksay (1948-bas gitar), Cenap Kıyıkoğlu’nun (gitar) katılımıyla kurulan Kaygısızlar’ın ilk günlerinde Fuat 17’sinde, Mazhar ise 15’ndedir.

Kalamış’ta Sahil Sineması’nda film gösterimlerinden önce şovlara çıkmaya başlar Kaygısızlar; devamında Küçük Moda Gazinosu’nda ve Kadri Ünalan Orkestrası’nın ön grubu olarak Moda Deniz Kulübü’nde çalarlar.

Onları izleyen gazeteci Arda Uskan aracılığıyla Erdek’teki golf kulübünden teklif alırlar; ancak aileleri evden o kadar uzaklaşmalarına izin vermeyince kaçarak Erdek’e giderler.

İlk günlerde sahnede çalacakları beş parçaları vardır. Bunları uzatarak, devamlı tekrarlayarak dört saatlik programı kurtarmaktadırlar. Azimli çocuklardır; kısa sürede repertuarlarını genişleterek yaz boyunca orada çalışırlar ve biriktirdikleri parayla kaliteli bir mikrofon tesisatı alırlar.

Bu arada, grupta ayrılıklar başlar ve davulcu Ender Arol ile Semih Oksay’ın yerlerine Ali Serdar’la (1948) Sadık Kuyaş Kaygısızlar’a katılır.

Basın, konserler sonrası onlardan övgüyle söz etmektedir, ‘üç ses’te profesyonellere taş çıkarttıkları, barış ve kardeşlik şarkılarıyla yerli popa yepyeni hava getirdikleri yazılmaktadır.

 

Manço’yla ‘Kol Düğmeleri’

Semtin çocuğu Barış Manço’yla dost olurlar. Avrupa’da kurduğu grupları Türkiye’ye getirmekte zorluk çeken Manço beraber çalışmayı teklif eder ve 1968’de bir araya gelirler.

Yaz boyunca stüdyoya girip, Kol Düğmeleri/Big Boss Man/Seher Vakti/Good Golly Miss Molly’den oluşan 45’liği yaparlar. Bu dönemde basçı Mithat Danışan gruba katılırken üç, dört ay kadar Fikret Kızılok da Kaygısızlar’la çalar.

Kışı Avrupa’da geçirmeyi planlayan Barış Manço, Kaygısızlar’ı Paris’e götürür. Orada, Trip ve Susana (Korsakof’un Şehrazat’ı) parçalarının kaydını ortaklaşa gerçekleştirirler. Türküola firması, daha sonra bu şarkıları, Avrupa’da yayımladığı Sarı Çizmeli Mehmet Ağa albümünde kullanır.

Kaygısızlar, Paris’te yapamaz ve bir süre sonra yurda döner. Gerekçeleri, Türkiye’deki okullarıdır. Barış Manço’yu da kırmayıp orta bir yol bulurlar ve bağlantıyı koparmayıp onun Türkiye’deki plak kayıtlarında, konserlerinde yer alırlar. Birlikte Kızılcıklar/I’ll Go Crazy, Bebek/Keep Lookin, Karanlıklar İçinde/Trip (To a Fair), Boğaziçi/Flower Of Love, Runaway/Unutamıyorum, Ağlama Değmez Hayat/Kirpiklerin Ok Ok Eyle, Kağızman/Anadolu 45’liklerini doldururlar…

Grup performansları bir hayli yükselmiştir. 1969 yazında İzmir Fuarı’nda Manço’nun yanında büyük ilgi görürler ama Barış Manço’nun orkestrası gibi algılanmaktan rahatsız olmuşlardır; Ekim 1969’da verilen iki veda konserinin ardından yolları ayırırlar...

Yıl 1970’tir ve artık Kaygısızlar’ın tek başına işler yapmasının zamanıdır. İşte o dönemde davulcu Ali Serdar, Özkan adlı genç birini gruba getirir. 17 yaşındaki Özkan çok iyi bass çalmakta ve şarkı söylemektedir.

İyi hoş da, birden iki bassçısı olmuştur Kaygısızlar’ın. Özkan Uğur ile Sadık Kuyaş sahnede adeta sırayla çalmaya çalışınca, bir takım aksaklıklar yaşanmaktadır. Sonunda Kuyaş böyle sürmeyeceğini anlayıp Kaygısızlar’dan ayrılır ve Paris’e gider, Uğur da tek basçı olarak grupta kalır.

Kaygısızlar isim olarak müzik dünyasında bir ağırlığa sahiptir ama pratikte bunun pek fazla yararı yoktur; üyeler farklı kentlerde yaşadığından grup çok az bir araya gelebilmektedir. Mazhar Alanson Ankara’da konservatuarda tiyatro eğitimi görmekte, Fuat Güner, İstanbul Yıldız Üniversitesi Devlet Mimarlık Akademisi İnşaat Fakültesi’nde okumaktadır. Özkan Uğur da başka gruplarda çalarak ekmeğini kazanmaktadır…

 

Türkçe beste vakti

Mazhar ile Fuat’ın arayışları devam etmektedir; konserlerde, aralarına Erdinç Avcı (flüt) ile Cemil Alev’i de (keman) alarak soundlarını zenginleştirme yoluna giderler. Ancak, repertuarlarındaki yabancı parça sayısının yüzde 90’a kadar varması müzikseverleri kızdırmaktadır. Gerçekten de, Barış Manço’yla çalıştıkları dönem hariç, hep yabancı dilde parçalar söylemeye özen göstermiş ve bestelerini İngilizce yazmıştır elemanlar.

1970’de tanıştıkları Yonca Plak’ın sahibi Ergin Bener, Türkiye’de tanınmak ve yerlerini sağlamlaştırmak için Türkçe söylemelerini, Türkçe beste yapmalarını nasihat eder.

Çıktıkları Mavi Yolculuk sırasında Bener’in önerisinin doğruluğuna kanaat getirirler ve Türkçe beste yazmaya girişirler. Anadolu pop etrafı kasıp kavururken halk müziği kokan bir şeyler yapmanın, Manço dönemindeki tadı anımsamanın zamanıdır. Bu arada, birbirinden uzakta yaşayarak grubu sürdürmenin olanaksız olduğunu gören Kaygısızlar dağılma kararı alır... Mazhar Alanson, ‘Elif Deyi’ adıyla folk bir beste yazar ve yapıtın olumlu tepkiler almasıyla daha bir yüreklenir. Fuat Güner ise, İstanbul’da ‘Yeni Kaygısızlar’ adıyla Alanson’suz bir grup kurar ama yürütemez.

İyi işler çıkarabilmek için ikilinin yeniden bir araya gelmesinden başka çare yoktur.

Okullarını bitiren Mazhar ile Fuat, 1971’de pop tarihimizin en önemli yapıtlarından olacak uzunçaları yayımlar ve bu 33’lük HEY listelerinde iki numaraya yükselir. Aşık Veysel’in sözlerine yazdıkları beste Türküz Türkü Çağırırız’ın adını vermişlerdir albüme.

Bağlamanın modern bir anlayışla kullanıldığı Türküz Türkü Çağırırız albümünde Seviyorum Seni Canım, Mevsimler, Sür Efem Atını, Nerde Hani, Derdimi Döksem Derin Dereye, Adımız Miskindir Bizim, Hekimoğlu, Türkmen Güzeli, Upside Down ve dillerden düşmeyecek Güllerin İçinden vardır. Tek eleştiri Upside Down’a gelir; ne işi vardır İngilizce parçanın diğerlerinin arasında!

Ancak, bu plak da onlara bekledikleri profesyonel aşamayı sağlayamaz. Yapıtı takip eden üç 45’lik de parasal sorunları çözemeyince yine asıl işlerine dönerler. Fuat ‘Karayolları’nda çalışır, Mazhar da Ankara Devlet Tiyatrosu’nda kadrolu sanatçı olarak oyunlarında rol alır ve TV dizilerine dublaj yapar.

Mazhar ile Fuat, istedikleri çıkışı bir türlü gerçekleştiremezken Özkan Uğur önemli işler yapmaktadır. Fuat Güner’le Kurtalan Ekspres’in ilk kadrosunda yer aldıktan sonra Ersen-Dadaşlar’da, Edip Akbayram-Dostlar’da, Erkin Koray-Ter gruplarında bass çalar ve gittiği her oluşuma güç katan, Anadolu Popun favori elemanlarından biri olur.

 

Şarkı sözü çok önemli

Mazhar ise Ankara’da sürekli şarkı yazmaktadır. Daha o günlerde müzikte sözün ne derece önemli olduğunu ve söze büyük emek vereceğini, Hey’de yayımlanmış bir söyleşide şöyle dile getirir: ‘Müzikte en önemli unsur sözlerdir. Şarkı sözleri dinleyene bir şeyler verdikten sonra, arkasındaki müzik ister Türk kalıpları, ister yabancı kalıplar içinde olsun bir arada kaynaştırıldıktan sonra iş biter...’

1977’de ise, Mazhar Alanson (gitar ve vokal), Fuat Güner (gitar ve vokal), Özkan Uğur (bas ve vokal), Galip Boransü (tuşlular ve vokal) ile Ayhan Sicimoğlu (davul), İpucu Beşlisi’ni kurar.

O günden sonra serüvenleri, müzik camiasındaki adıyla Mazharlar ya da moderen isim MFÖ’yle devam eder…

 

MAZHAR VE FUAT

45'LİK:

. Diloy/Elif Deyi (1971)

. Kış Baba/Kezban Kardeş (1972)

. Türküz Türkü Çağırırız/Güllerin İçinden (1974)

. Haydi Bastır/Adımız Miskindir Bizim (1974)

. Hekimoğlu (Mazhar-Fuat)/ Elveda Mutluluğum Hoş Geldin Acılarım (L. Akat) (1974)

 

ALBÜM:

. Türküz Türkü Çağırırız (1974)

 

CUMHUR CANBAZOĞLU