NAİM DİLMENER'LE GEÇMİŞ ZAMANIN İZİNDE

TARKAN TİPİ ÜRETİM TARZI

05 Mayıs 2024 Pazar 18:27
NAİM DİLMENER'LE GEÇMİŞ ZAMANIN İZİNDE

Pop denilen müziğin yerlerde süründüğü bir zamanda, Tarkan gibi bir ultra star’ın ne yapacağı, yoluna nasıl devam edeceği, aklı eren ermeyen herkesin merak ettiği bir şeydi. Hele hele, elde “Metamorfoz” geçir(t)miş bir Tarkan da olunca, merak (hatta kaygı) daha da artıyordu. Yersiz de değildi bu merak ve kaygımız; “patlama” olarak adlandırılmış bir çağın, yani 90’ların en büyük star’ıydı o. Serdar Ortaç, Mustafa Sandal, Kenan Doğulu ve şürekasından başkaydı, çok başka.

Ajda Pekkan sonrası görülebilmiş/ortaya çıkabilmiş en büyük pop yıldızımızdı. Seviyorduk onu; kimimiz şu şarkı, kimimiz bu albüm, bir başkamız filanca gelişme nedeniyle de olsa, hepimiz seviyorduk onu. Ve ihtimam gösteriyorduk; şu ya da bu ölçüde ihtimam. Hep başarsın istiyorduk. O başarsın ki, şu eğile büküle bir garabet anıtına dönmüş pop müziğimizi zenginleştirsin, ileri taşısın. Ya da olmadı, ölmeye yatırılmış bu müziğe bir el/can versin.

Ama “Metamorfoz” çok koyu/ağır/fanatik hayranların dışında, kimseye kayda değer bir şey söyleyemedi. Sebebi çoktu ama her şeyin özeti de şuydu: Tarkan, geleceği okuyamamış/görememiş, ya da yanlış okumuş/görmüştü. Eskisi gibi yaparak, bilemediniz bir adım Serdar Ortaç’a, bir adım da İsmail YK’ya yaklaşarak, bu işi kıvırabileceğini düşünmüştü. Yanıldı tabii. O, “Çok seviyorum hem de çOK/Tam kalbime geldi OK, Vurgunuyum haberi yOK” gibi, “Aşmasam iyi olur” dediği bir bayağılık sınırı çizmekteyken kendisine, karşı ekip(ler) sınır mınır dinlemeden basıyordu gaza.

 

Siz Şarkıları Çiçek Böcek mi Sanıyorsunuz?

O Ajda Pekkan’ı bile sollamış, (Amerika ve İngiltere hariç) bütün dünya listelerini sallamış biriydi. Pekkan’ın bütün 70’ler boyu dışarda yapmaya çalıştıklarının bin mislini, sadece birkaç yıl içinde başarabilmişti. Bol formatlı/remix’li single’lar ile, Almanya, Fransa ve Hollanda gibi zor ülkeler başta olmak üzere, listelerin tepesine yerleşmişti. Tuhaflığa bakın; asla olmaz dediğimiz bir şekilde hem de, TÜRKÇE ŞARKILAR ile.

Ve bunu başarabilmiş/becerebilmiş biri, bizim buraların piyasasını yanlış ya da eksik okuyor ve değerlendiriyordu, öyle mi? Öyle ne yazık ki! Çünkü, bozulma, çürüme ve dibi boylamanın hızı, hepimizin boyunu aşıyordu. Göremiyorduk. Ya da görüyor, gördüklerimizden bir anlam çıkarmaya çalışıyorduk ama her şey bizi önüne katmış sürüklemekteyken kayda değer bir şey yapamıyor, çırpınıyorduk.

Metamorfoz da, Tarkan’ın bu haliydi işte. Bir eline Atasözleri, öbür eline Deyimler sözlüğünü almış, böyle “şarj” olacağını sanmıştı. Bununla yetinmemiş, “çakı gibi biri” de olmak istemişti; jilet gibi takımlar çekilmiş, kravatlar bağlanmış ve  ola ola “fars” ile “şarz” olmuştu.

Bu yanlış adımı Tarkan ve ekibinin uzun uzun düşündüğünü, bir çıkış yolu aradığını söyleyebiliriz. Zaten bu çabaların, duyulmasını istedikleri merhaleleri en azından, basında yer aldı, hepimiz takip ettik. Bir ara, “Türk Sanat Müziği albümü yapacağım” diye haberler attı ortaya; “Aman delirmeyin,” dedik hep birlikte. Türkü dedi, ülkemin müziği dedi, başka şeyler dedi. Ama ne diyor olursa olsun, sebep aynıydı. Farklı ya da yeni bir şey yapacaktı; böyle devam edemezdi.

 

Sizi Karanlıklara Bırakmak İstemezdik

“Adımı Kalbine Yaz” albümü, twitter’dan (evet tabii; yeni oyuncağımız/haberleşme ağımız bu:) takip edilebildiği kadarıyla, kolay gerçekleştirilemedi. Duyulan/görülen şuydu: Bütün ekip çok sıkı çalışıyor, deneme/yanılma yoluyla da olsa, bu star’ların star’ına yeni bir kılık biçmeye gayret ediyordu.

Giy(dir)ildi ve bize sunuldu sonuçta. Ama ortada “yeni bir şey” olmadığı söylenebilir. Ama yeni albümün, “Metamorfoz”dan kat kat ilerde olduğu da  kesin. Tarkan’ın o Altın Çağ’ında nasıl biri olduğu, neyi nasıl yaparak öyle bir çağa adım attığı, işin erbabınca iyi tahlil edilmiş. Bu son albümün, hem sound hem de vokal tekniği açısından, Tarkan’ın milyonlar satmış ve dışardaki albüme de iskelet oluşturmuş “Ölürüm Sana”nın izinden gittiği söylenebilir. Sekiz şarkı+birkaç remix’li biçim ya da formatı ise, “Dudu” gibi. İyi etmiş(ler), denebilir. “Ölürüm Sana” da, “Dudu” da, Tarkan’ı Tarkan yapan şarkıları ihtiva etmekteydi.

Ama “Öp” dışında farklı bir yapı ve ritm arayışı olmayan bu yeni albüm ve şarkılarla Tarkan belki bu yaz ve sonbaharı (bilemediniz kışı; nihayetinde, birkaç mevsimi) kurtarabilir ama işin sonrası hala belirsiz. Altın Çağ’ın sound’u üzerine atılmış birkaç fırça/cilanın, en azından uzun vadede kimseyi kurtaramayacağı çok belli. Üstelik o “Kuzu Kuzu” zamanları gibi, çok satıp, bir biçimde rahat nefes de aldıramayacaklar. Bizzat Tarkan’ın “Şıkıdım/Şımarık” ve Kenan Doğulu’nun “Sıkı Sıkı”sının sentezi olan demode “Kuzu Kuzu”, milyonlar sattığı için Tarkan’ı kurtarabilmişti. Şimdi böyle bir ihtimal de olmadığına göre, Tarkan’ın geleceğinin ucu açık ya da belirsiz, hatta karanlık olduğu söylenebilir.

Sözümüzü sakınmayalım: Tarkan böyle devam edemez. Biraz boya/birkaç fırça ile geleceğe uzanması mümkün değil. Başka, çok başka şeyler yapmalı; duyduğumuzda dudaklarımızın uçuklayacağı bir şeyler. Yoksa herkes gibi, Serdar Ortaç’ın kapısında verilecek son nefes.

Bu macera Serdar Ortaç’ın kapısında bitecekse eğer, şimdiden bir “klip” hatta bir “tablo” kurgulayabiliriz. “Karabiberim” yapılsın yeniden, bu sefer birlikte. Klip de, üç aşağı beş yukarı aynen çekilsin. Ama bu sefer, kurbanlık koyun gibi yere uzanmış zavallı manken kızın göbeğindeki siyah zeytin tanesi için, ikisi kapışıyor olsun: “Ben yiyeceğim, hayır ben!” 

Ayıp mı ettik? Belki. Ama Tarkan dahil, popçularımız kadar değil.

Adımı Kalbine Yaz, Tarkan, DMC

NAİM DİLMENER



Diğer Yazılar