NAİM DİLMENER'LE GEÇMİŞ ZAMANIN İZİNDE

İSTEDİĞİNİ YAP ÇOK GEÇ KALMADAN

26 Mayıs 2024 Pazar 13:16
NAİM DİLMENER'LE GEÇMİŞ ZAMANIN İZİNDE

“Benimle Oynar mısın?” albümüne eşdeğerde bir albüm beklentisi, Bülent Ortaçgil hayranlarının en iflah olmaz beklentilerinden biriydi. Hayranlarının tamamı bir ozan, eşsiz bir yaratıcı kabul eder Ortaçgil’i. Her albümü, albümlerindeki her şarkısı da, elbette vazgeçilmezdir onlar için. Hatta, hayat denilen kazası-belası eksik olmaz yolda, tutunacak bir dal ya da sığınılacak bir kucaktır. Ama yine de, o “Su olsam, ateş olsam/Göklerdeki güneş olsam” ve benzeri, insan için çarpan bir kalbin orta yerinden fırlamış dizelerle dolu o ilk albümün yeri, herkes için ayrı, herkes için başkaydı.
Ortaçgil’in yeni/son albümü “Sen”, belki herkes tarafından değil ama çoğu hayran tarafından diyelim, bu ilk albümün hemen yanına (bilemediniz yakınına) yerleştirilecek. Dünyayı/insanı anlamaya ve kavramaya çalışan gencecik bir delikanlının bir iç dökümü de sayılabilecek “Benimle Oynar mısın?”ın yanına; hayatı ve insanı anlamak ve kavramakla çabalamış bir dervişin özlü şarkılarından müteşekkil “Sen”i koyabilmek, hayati bir iş. Hayatın sırlarının kulağınıza fısıldandığını düşünün; böyle bir şey işte.
Açık Radyo’da katıldığı Dünya Dönüyor adlı programda, Bülent Ortaçgil’in bizzat kendisi de buna benzer şeyler söyledi. “Tecrübelerimi, görüp geçirdiklerimi aktarmak istedim ‘Sen’ ile” dedi. Öyle de yapmış zaten. Albümün hemen hemen her şarkısı, bir öğretmenin değil ama belki bir baba ya da ağabeyin ağzıyla nakledilmiş paha biçilmez dizelerle dolu. Bazen göz yaşartan, bazen üstünüze yapışıp kalmış ataleti silkeleyip ayaklara kaldırtan, bazen de yumruğu size ya da sizin adınıza başkalarına çakan dizeler. Bu dizeler/derslerin tepe noktası ise “İstediğini Yap” adlı şarkı. Yıllardır öğretilmiş/ezberletilmiş/ kafalara nakşedilmiş “O ayıp/bu olmaz/şu sakın ha…” frenlerinden ayaklar çekiliyor, huzur geliyor: “İstediğini yap, çok geç kalmadan, daha güç olmadan…” Şu yasaklar/fetvalar/pervasızlıklar çağında,altın kıymetinde bir nasihat.  


Dünyanın Tüm Seslerine Açık Radyo
Ortaçgil’in konuk olduğu Açık Radyo da 15. yaşını kutluyor bu aralar. Hazırlıkları 1995 yılının ortalarında başlayan, 13 Kasım 1995’te yayına başlayan ama 1996 ile birlikte bilinirliği-yaygınlığı artan bu radyo, kelimenin tam anlamıyla, bir rüyayı gerçek kıldı. Hem kuruluşu, hem de kuruluş sonrası işleme ve çalışma biçimi farklıydı; ekonomik anlamda da, siyaseten de. Adının önüne ya da arkasına “sermaye grubu” nitelemesini koymuş hiçbir grup ya da şahıs yoktu kurucuların arasında. (Aşağı yukarı) aynı kafa yapısına sahip, dünya ve gelecek ile ilgili aydınlık tasavvurları/hayalleri olan ve geçerli politik sistemlerin hemen hemen bütün fertleri madden ve manen ezdiği/paçavraya çevirdiği konusunda hemfikir 92 arkadaş bir araya gelmiş, ceplerindeki parayı masanın üstüne boşaltmış ve “Haydi başlayalım,” demişlerdi.
Başladılar ve hala da devam ediyorlar. Aynı sistemle, aynı kafa yapısıyla. Ve çok zor hatta imkansız olmasına rağmen bu geçen 15 yıllık süre içinde, şartlar ne olursa olsun, hiçbir sermaye grubunun kapısını çalmadılar. Çalmak bir tarafa, sermaye grupları tarafından bizzat çalınan kapılarını bile, ya duymadılar ya da ciddiye almadılar. Dünyanın tüm titreşimlerine açıktılar ama bu titreşimlerin “para parra parrra” esaslı olmaması gerekiyordu. Haklıydılar. Çok zor günler geçirdiler, (çoğu ekonomik) krizler yaşadılar ama atlattılar. Önce dinleyicilerine güvendiler, sonra da kendilerine. Bu radyo ve dinleyicileri, hakikaten KAPI gibiydi. Sağlam ve dimdik; birbirlerini anlıyor, kolluyorlardı.


Açık Kitap
Radyo 15. yılını gayet mütevazı bir biçimde kutladı. Ama sürprizi de yok değildi. Uzun bir süredir hazırlıkları devam eden Açık Kitap, nihayet yayımlanabildi. Dünyanın en şık tasarlanmış kitabından daha iyi bir biçime sahip, ansiklopedi dahil, her türlü kitaptan daha eğlenceli/eğitici olan “Açık Kitap”ta da farkının altını çizdi Açık Radyo; kimselere benzemiyordu, hiç niyeti yoktu buna.
Çatısı altında Babylon’u bulunduran Pozitif’in de bu çapta ayrıksı ve aykırı bir görünüme sahip olduğunu söyleyebiliriz. Hem dünyanın en iyi canlı performans mekanları arasında görülen/sayılan Babylon’da, hem de Doublemmon adlı yapım firmasında, başından beri sıra dışı işlere imza atıyorlar. Onların şiarı da Açık Radyo ile aynı: “Dünyanın tüm seslerine açık…”
Yakın bir zamanda (16 Aralık 2010) çok farklı bir yapıdaki radyoları da yayına başladı. Babylon’un radyosu bir internet radyosu ve www.radyobabylon.com adresinden rahat ve net bir biçimde dinlenebiliyor. Bir ADSL ya da muadili güçlü bağlantıya sahip herkes, ilk gününden beri gürül gürül akan bu radyoyu rahatça dinleyebiliyor. Murat Abbas ve Murat Meriç gibi mühim ötesi yazar ve DJ’ler başta olmak üzere, çok sıkı bir programcı kadrosu da oluşturdular; kısa vadede tiryakilerinin oluşacağı aşikar. Zaten radyonun sorumlularından biri, Açık Radyo tecrübesine de sahip Deniz Koloğlu. 
Dünyanın tüm hallerine de açık Bülent Ortaçgil, Açık Radyo ve Babylon, (belki biraz duygusal hatta biraz gözü yaşlı olacak ama) omuzuna baş yaslanan bir eş ya da dosttan farksız. Çekinmeyin; kendinizi tamamıyla ellerine/seslerine/sözlerine bırakabilirsiniz.

Sen/Bülent ortaçgil, Ada Müzik

NAİM DİLMENER



Diğer Yazılar