ISLAH OLMAZ BU DELİ RUH
Bırakın bir albümü, kendine ait tek şarkısı olmamasına rağmen, yıllarca epeyce geniş bir hayran grubunu peşinden sürükleyen Zeynep Casalini, sonunda ilk albümünü yayınlayabildi: “Nihayet”. Zeynep, 1988 yılından beri şarkı söylüyor, müzik dünyasına adım attığı ilk günden bugüne kadar 16 -17 yıl geçmiş ve ilk albüm için bugünlerin gelmesi gerekmiş; hakikaten ‘nihayet’. Zeynep, bu sözcüğü, herhalde “Bir albüm yapıyorum” haberini verdiği herkesten duymuş olmalı, zaten başka ne denebilirdi ki. O 90’ların bolluk döneminde bile bir albüm yapmanın şartlarını yoklamayan Zeynep’in bu durumu, ancak şarkıcının mükemmeliyetçi tavrı ile açıklanabilir. Hep “Biraz daha zaman geçsin”, hep “biraz daha olgunlaşayım, biraz daha tecrübe sahibi olayım” isteği – arzusu. Aslında iyi ki böyle olmuş da denebilir. Zeynep, henüz ilk albümünü yayınlamış olmasına rağmen bin albüm yapmış bir şarkıcı gibi sağlam çıkıyor herkesin karşısına. Beşinci – onuncu albümlerini sıraya dizmiş bir sürü şarkıcıdan daha iyi, yirmi yıldır şarkı söyleyen onlarca yorumcudan daha mükemmel…
Hem bu mükemmeliyetçi tavır, hem bu olağanüstü şarkı söyleme tekniğine erişme aslında tesadüfi de değil. Yıllar öncesine dayanıyor hikaye, ta 60’ların sonlarında – 70’lerin başında pop dünyamıza giren Deniz ve Ernesto ikilisine. Deniz (Türkali) ve Ernesto (Casalini) o yıllarda İtalya’dan kalkar bizim buralara gelirler. Çiçeği burnunda çiftin niyeti, beraberliklerini sahneye taşımak ve Türk popunda bir türlü tutunamamış bir form olan ‘ikili’ çalışma biçimini piyasaya kabul ettirmeye çalışmaktır. Sahne üzerinde bunu başarırlar da. Kısa bir zaman içerisinde çoğu gazino ve kulüp peşlerine düşer. Bu ikili, yalnızca şarkı söylememekte, ince ince planlanmış show’lar ile de herkesi şaşırtmakta – mest etmektedir. Hiç şüphesiz, o zaman da, tıpkı şimdiki gibi, başarıyı bir plak ile taçlandırmak en önemli isteklerden – beklentilerden biriydi. Deniz ve Ernesto da öyle yapmak istedi ve bunun için de epeyce çaba harcadı. Bir süre Fecri Ebcioğlu ile birlikte çalıştı, ortaya iyi bir ilk plak çıkarmaya uğraştılar. Bu çalışmalardan bir sonuç elde edemeyince de, 70 başlarının en kayda değer müzisyenlerinden Bora Ayanoğlu ile bir araya geldiler. O Bora Ayanoğlu ki; Alpay’a verdiği “Fabrika Kızı” ve “Tren” ile ortalığı dağıtmış ve Ajda Pekkan dahil, herkesin peşine düştüğü bir isim haline gelmişti. Aşağı yukarı aynı sıralarda; Gönül Akkor “Güller ve Dudaklar” ile “Bilemedim”i, İnci Çayırlı “Postacı”yı, Hümeyra “Adım Kadın”ı, Nesrin Sipahi “Kara Mehmet” ve “Yunus”u Bora Ayanoğlu’dan alıp listeleri altüst ederken, Deniz ve Ernesto, “Biraz daha güzel bir şarkı, biraz daha iyi bir plak” diyerek kılı kırk yaracak ve ‘plaksız’ kalacaklardı. Yani anne – babadan çok fazla şey almış olan Zeynep Casalini’nin, bir albüm için bugüne kadar beklemiş olması, aslında hiç şaşırtıcı değil. Ama işte “Nihayet” oldu bu iş.
DEĞİŞTİRİYORUM
Zeynep Casalini ve genç kuşak müzisyenlerin en yeteneklilerinden biri olan Sinan Akçıl’ın çok uzun sürmüş bir işbirliğinden sonra yayınlanan albümün ilk dikkati çeken özelliği, günümüz sound ortalamasına katkıda bulunan hiçbir unsura yüz vermemiş olması; ne söz ne de müzik olarak. “Biz bambaşka bir şey yapmalıyız” diye yola çıkılmış muhtemelen ve bu fikir son derece çarpıcı bir şekilde başarılmış. Büyük bir kısmı Sinan Akçıl’ın yazdığı şarkılardan oluşan albüm repertuarı son derece renkli – sürprizli. Başta albümün açılış şarkısı olan “Değiştiriyorum” olmak üzere, Sinan Akçıl’ın bütün şarkıları dört dörtlük. İsmine, ilk defa Figen Genç’in “Nazende Sevgilim” adlı albümünde denk geldiğimiz Özlem Dinçkaya’nın “Ne Yapsam” adlı şarkısı ise saf, pırıl pırıl bir pop şarkısı; çok çarpıcı ve dillere dolanması hiç sürpriz olmayacak. Albümün bir başka büyük sürprizi de Müfide İnselel. Funda Arar’a yazdığı şarkılarla tanınan İnselel, bu albümde yer alan iki şarkısında yaratıcılığının doruğunda, özellikle “Refakatçi”de. Şarkı yazdığını sanırken ortaya birbirinin aynısı ‘naylon’ ürünleri sıralayıp duranların İnselel ve bu şarkısından öğreneceği çok şey var. Sonuçta ‘pop’tan bahsediyoruz ve bu müziğin her zaman ihtiyaç duyduğu ‘slogan’, ille de kafaları – gözleri yararak atılmak zorunda değil; İnselel gibi de yapılabilir ve bu (ama şarkının, ama biz dinleyicilerin) ihtiyacı olan slogan, pekala adabınca da atılabilir. Sezen Aksu’nun (Alper Narman ve Fettah Can ile birlikte yazdığı) “Duvar”, beklenenin – tahmin edilenin aksine albümün belki de en zayıf halkası. Şarkının ‘B’ bölümü (‘inci tanem’li) bir Ajda Pekkan şarkısına meylediyor. “Ağlaya ağlaya yosun tuttum” dizesi ile de, “Yalnızlar Rıhtımı”nın (“Yosun tuttu gözlerim”) yaratıcısı Kemal İnci’ye ayıp edilmiş. Bu tür dizeler “Ha!” dendiğinde bulunacak – yazılacak dizeler değil ve birileri artık bulup yazmışsa; bunları ‘mix etmek’ değil, oturup efendice dinlemek gerekiyor.
Kurulduğu günden beri, müzik dünyamıza bir ciddiyet kazandırmak için çok çaba harcayan TMC’den yayınlanmış Zeynep Casalini’nin “Nihayet”i, pop alanında işin sonuna gelmediğimizin bir işareti. Benzersiz bir şekilde çalınmış – söylenmiş bu şarkılar, müzikal anlamda iflasın eşiğinde olan pop piyasamıza yeni bir kapı açacak.
BULURSANIZ KAÇIRMAYIN
Zeynep’in “Nihayet”i
Sibel Gürsoy’un “Gündüz Gece”si
Seden Gürel’in “Bir Kadın Şarkı Söylüyor”u
Demet’in “Korkum Yok”u
Levent Yüksel’in “Uslanmadım”ı
Figen Genç’in “Nazende Sevgilim”i
Nilgül’ün “Arabesk Günler”i
Ümit Sayın’ın her şeyi
Funda Arar’ın her şeyi
SAKIN YAKLAŞMAYIN
“Gırgır geçip” duranlar
“Kömür gibi” yananlar
“Hiçbirini yansıtmadım”cılar
“Beni unut, düşme sakın peşime”ciler
Bir sabah, biz hepimiz uyurken (‘şık bir romantizm’ niyetiyle) ‘gül’ peşine düşenler
Sonsuzluğa karışmanın, kendi yazdığı ‘bir şarkı’ ile mümkün olabileceğine inanlar
NAİM DİLMENER