HERKES SUSSUN HAROULA SÖYLESİN
17 Haziran 2023 Cumartesi 20:48
Ülkemizde de hatırı sayılır bir hayran kitlesine sahip Haris Alexiou’nun yeni bir albümü yayınlandı: “The Best Of…” Aslında eski bir albümdü ama albümü yayınlayan ajs, işi fazlasıyla sıkı tutmuş, fazlasıyla özenmişti bu sefer; hem de şu kriz ortamında. Kimsenin aklından dahi geçirmeyeceği riskleri üstlenmiş ve parlak bir tanıtım kampanyası ile pazarlamıştı albümü. Afişler ilanlar da mükemmeldi, bizzat albümün sunuluş biçimi de. Bir kitap gibi tasarlanmış bir kapağın içine gömülmüştü CD; internet üzerinden yarım yamalak bir biçimde Alexiou şarkıları indirecek gerçek tutkunlara, “Ben ne yapıyorum yahu, olacak şey mi şu?” dedirtecek bir kapakla. Bu kadar değil, LP de vardı işin içinde; evet evet, her şey-herkes dijitalin peşine takılmış koşmaktayken, müzik endüstrisinin en uzun soluklu formatı olan LongPlay, Alexiou’nun o kimselere benzemez sesini yaymak-çınlatmak için seçilen, ikinci format olmuştu.
Doğru bir tavır ve yaklaşımdı bu; CD, plak artık para etmiyor; hatta genel olarak “müzik”, artık parayla alınıp satılan bir şey olmaktan çıktı-çıkıyor. Ama bir geçiş dönemindeyiz hala ve belirli bir yaşın üzerindeki kuşaklar, eski dinleme-biriktirme alışkanlıklarından kolay kolay vazgeçemiyorlar. ajs de, bunlara yaslanarak yapmıştı yapacaklarını.
Kaldaras, Loizos ve Diğerleri
1972 yılında başladı Alexiou’nun şarkıcılık yaşamı; başlangıcın mimarı da, Yunanlıların en mühim müzisyenlerinden Apostolos Kaldaras. “Mikra Assia” adlı albümde vokal yapılarak gayet mahcup bir biçimde aralanan perde, çok kısa bir zaman içerisinde boylu boyunca çekildi-açıldı. Ardından Manos Loizos ve diğer müzisyenler girdi devreye; Haroula’ya bir kere kulak verenler kıpırdayamıyor, tutulup kalıyorlardı. 70 ortalarında zirveye yerleşti; 70’lerin geri kalanını ve 80’ler ile 90’ların tamamını orda geçirdi.
90’lar ile birlikte ünü Yunanistan’ın dışına taştı. Önce Avrupa, ardından dünyanın geri kalanı “Haroula! Haroula!” diye inledi. Biz herkesten önce keşfettik; elbette Yunanistan’dan sonra ama dünyanın bütün geri kalanından önce. Ve bunu da Yeni Türkü sayesinde yaptık; “Telli Telli”, “Maskeli Balo” ve “Olmasa Mektubun”un orijinalleri Alexiou’nundu.
Geçen yaz 30. yılını Açıkhava’da kutlayan Yeni Türkü’nün yanındaydı kadirbilir Alexiou. Eksik olmasın, yakın dostu da olan Mustafa Oğuz’un (Most Production) çabaları-katkılarıyla, zaten her özlendiğinde-çağrıldığında koşup geliyor.
Best Of Greek Music: Haris
Alexiou, geçen yılın sonlarında “I Agapi Tha Se Vri Opou Ke Na Se” adlı yeni bir albüm yayınladı kendi ülkesinde. ajs’nin yayınladığı “Best Of Haris…” albümü ise 90’ların başında yayınlanan “I Diki Mas Nihta”nın yeni bir basımı. Canlı kayıtlardan oluşan albümün orijinalinde 28 şarkı mevcut, bizde yapılan baskısında ise 23. Neden öyle Allah bilir; hatta o bile bilmeyebilir çünkü bu albümün Türkiye macerasında, her şey fazlasıyla karışık!
Bu albüm, yıllar yıllar önce (hem korsanvari, hem de yangından mal kaçırılır gibi) “The Best Of Greek Music Harris” adıyla yayınlandı. Yayınlayan firma (ki kapaktaki adı, büyüteç ile dahi okunamıyordu), bir Haris Alexiou albümü yayınladığının ya farkında değildi, ya da bilerek sap ile samanı karıştırmaktaydı. Çünkü bir Alexiou albümü olmasına rağmen, yayınlananın “karma bir albüm olduğu” iddia edilmekteydi. Nitekim kısa bir zaman sonra, aynı isim ve logo ile “volume 2”, “volume 3” diye (ve bu sefer gerçekten de karma albümlerle) devamı getirildi.
ajs’nin yaptığı yeni baskı, bir zamanlar (kimbilir, kimler tarafından) yapılmış hatayı-ayıbı düzeltmekle kalmıyor, tarihi eski olmasına rağmen hakikaten “En İyi Alexiou Şarkıları”nın toplandığı bir albümü, yeniden gündeme getiriyor.
Aslında Haris Alexiou hep ama hep gündemimizde olmalı; bir kere, yalnızca bir kere kulak vermek dahi, ona ömür boyu kapılıp gitmeye sebep olabiliyor.
Aslında herkes sussa ve sadece ama sadece Haroula söylese, sonsuza kadar; en azından son saniyemize kadar.
Bulursanız Kaçırmayın
“Karavi”; 17 disklik dev bir kutu; gemi şeklinde. Haroula’mızın Minos albümlerinin tamamı var içinde; kayıtların tamamı da elden geçirilmiş, temizlenmiş, iyileştirilmiş. Kaçırmak için deli olmak lazım; borç-harç farketmez, alınmalı
“XA”; Haris’in X’i, Alexiou’nun A’sı ile isimlendirilmiş, 8 disklik bir promo kutu; eksiksiz bir best of; çok sık olmamakla birlikte eBay’lerin, herhangi birinde ortaya çıkabiliyor.
Yukardaki iki kutuyu bulamayan ya da o kadar diske bulaşmak istemeyenler de, ülkemizde EMI’nin mükemmel bir baskı ile piyasaya sunduğu 2 disklik “Anthology”i kaçırmasın. Bir aralar her girilen plakçıda bulunabiliyordu, şimdi öyle değil; birkaç D&R’ı turlamak gerekebilir.
NAİM DİLMENER
Diğer Yazılar
17 Aralık 2024 Salı 21:13
EMI, Türk popunun emektarlarından Hurşit Yenigün’ün önderliğinde çok parlak çok da sıra dışı bir projeye imza attı. EMI, Türk popunun altın çağı olan 70’lerden, o döneme sahiden damgasını vurmuş sanatçı ve şarkılardan bir demeti tek bir albümde getirdi önümüze. Nur Yoldaş, Banu, Melike Demirağ, İskender Doğan, Ercan Turgut, Kartal Kaan, Güzin ile Baha, Esmeray, Semiha Yankı ve Atilla Atasoy; o zamanlar bile bir araya gelememişken, bu sefer Hurşit Yenigün’ün önderliğinde toplandılar ve en önemli şarkılarını, Türk popunın tarihinde zaten çoktan yerini almış şarkılarını yeniden söylediler. Hepsi birden; Hurşit Yenigün’ün Sezen Aksu tarafından söylenmiş “Gölge Etme” adlı şarkısının üstüne yeniden yazılmış “Çok şükür tekrar kavuştuk birbirimize, bir hüzünlü şarkı oldu ayrılık bize” dizeleri ile açıyor albümü ve sırayla, birer birer en önemli şarkılarını söylemeye geçiyorlar.
11 Aralık 2024 Çarşamba 16:27
Kitsch’ten bol bir şey yoktur Türk topunda. Ama ‘en, en, en kitsch?’ diyecek olursanız Rana ve Selçuk Alagöz diyebilirim. Bütün bir müzik geçmişlerini, bizi eğlendirmek, keyiflendirmek, güldürmek üzerine kurdular… Bütün o kılık kıyafetler, şarkı sözleri, plak kapakları, Kızılderili tabloları, ‘Stüdyo Taç’ fotoğrafları, Malabadi Köprüsü’nde başlayan ve biten aşkların öyküleri, Edremit’ten Van’a bakmalar. Hepsi, hepsi parmak ısırtacak güzellikte. Alagözler koca bir tarihi böyle kurdular ve hâlâ devam ediyorlar.
17 Kasım 2024 Pazar 10:16
Tam dört yıl önce kaybetmiştik Hamiyet Yüceses’i, 10 Temmuz 1996 tarihinde. Türk Sanat Müziği’nin bu ‘ölmez’ şarkıcısı, 80’li yaşlarının hemen başında aramızdan ayrılmıştı. Yazılarımda; ‘ölmez’, ‘muhteşem’, ‘mükemmel’, ‘inanılmaz’ gibi sıfatları çok sık kullandığımı bu konuda cimrilik etmek bir yana aksine son derece bonkör davrandığımı herkes bilmekte. Ama doğrusunu söylemek gerekirse, kimi zamanlar; okurun, bu sıfatları uygun bulduğum insanlara dudak büktüğünü ya da burun kıvırdığını hissetmiyor ya da duymuyor değilim. Benim ‘muhteşem’im, herkesin ‘muhteşem’i olmuyor kimi zamanlar. Bu, yazmakta ya da anlatmakta olduğum kişinin bu sıfatı hak etmiyor olmasından değil, herkesin, benim kadar abartmaya niyetli olmamasından kaynaklanmakta. Ama bu sefer, herkesin, hepinizin, benimle hemfikir olacağınızdan asla şüphe duymadan uçuşturacağım en şahane sıfatları... Yazının konusu Hamiyet Yüceses, öyle olunca da akan sular herkes için durmakta...
03 Kasım 2024 Pazar 09:24
Esmeray, tam da “Eski Dostlar” projesi içinde yer almış, çalışmanın – şarkı söylemenin tadını yeniden çıkartabilmeye başlamıştı. Hayat, daha fazlasına izin vermedi. Türk popunun gelmiş geçmiş en renkli şarkıcılarından biri olan Esmeray, daha yapacağı onlarca şey varken, genç sayılabilecek bir yaşta aramızdan ayrıldı. Şarkıcının anısına, geçtiğimiz günlerde özel bir gece düzenlendi. Bu gecede, başta, vefa duygusu en gelişmiş sanatçılarımızdan Sezen Aksu olmak üzere, epey sayıda isim sahneye çıktı, Esmeray şarkıları söyledi. Şimdi de, Tan Müzik, “Unutamadık Seni / Unutama Beni” adlı bir albüm verdi piyasaya. Otuz yıla yakındır şarkı söyleyen Esmeray’ın, müzikal geçmişinin en önemli anları – noktaları yer almakta bu albümde.
07 Ekim 2024 Pazartesi 22:49
Hepimizin ağzında aynı cümleler, aynı sloganlar: “Müzik piyasamız çöktü! Artık kim, neden albüm (ya da şarkı) yapsın ki? ADSL’ler, 3G’ler gürül gürül, daya aletini bedava doldur!” DMC’nin başındaki Samsun Demir’in bir televizyon programında söylediği gibi her şey; “Musluklardan bedava meyve suyu, gazoz, ayran aktığını düşünün; bunlara para verip de alan çıkar mı hiç? Müzik de öyle, musluklardan bedava akıyor şimdi.”
Demir’in metaforu doğru ve zekice. Şarkılar “Her şey serbest!” diye sular seller gibi (bedava elbette) kapışılıyorsa, içinde akrep olsun olmasın, kim elini cebine atar ki? Artık öyle olduğu içindir ki, daha az yazılıyor-yaratılıyor, bunların da daha azı yayınlanabiliyor. Çünkü kimsede moral-motivasyon kalmadı.
28 Eylül 2024 Cumartesi 19:52
Şu ‘Popstar’ ve benzeri yarışmalar, bir sürü şeyin yanında şunu da gösterdi: Herkes ünlü olmak istiyor. Şarkıcı, olmadı oyuncu, o da olmadı dizici, sunucu ya da futbolcu. Eh, kimseye “Ne gerek var şimdi, otur oturduğun yerde!” demeye hakkımız yok, isterler elbet; renkli hayat-eğlence bu işte, para bu işte. Böyle bir toplu isteğin elbette tatsız bir yanı da var. Hiç normal seyirci – dinleyici kalmayabilir geriye…
Ama, “Rekabet bunu gerektiriyor zaten” der, birbirimizi dinler ya da seyrederiz artık, bu saçma durum da böyle çözülür. Ünlü olmanın yolunu bir şekilde açmış olanlardan ikisinin, Bayhan ve Sezen’in albümleri henüz yayınlandı. Bayhan ilk, Sezen ise ikinci Ahmet Özden postasından.
15 Eylül 2024 Pazar 09:44
Yıl 2002: Alpay, “Küçük Bir Öykü... Best of (Volume One)” adlı albümünü DMC’den çıkartıyor. Türk popunun temelini atanların en başında gelen sanatçı, kırk küsur yıllık bir zamanı; hiç geri çekilmeden, arkalara kalmadan sürdürebilen tek kişi olarak müzikal yaşamını sürdürmekte. 60, 70 ve 80’lerde hep başa oynamış bu ulu çınar, tıpkı 90’larda yaptığı gibi, 2000’lerde de, genç kuşak şarkıcılara meydan okuyor, “ben hala buradayım” diyor. Geçen yıl, müzikal yaşamının en güzel albümlerinden biri olan “Tango & Latin”i yayınlamıştı, bu yıl da bir “best of” ile karşımızda. Kırk küsur yıllık süre içerisinde, yüzlerce isim geldi geçti Türk popundan. Bırakın eski günleri, 90’ların ilk yarısında ortaya çıkan genç isimler bile sıralarını savdı, unutulup gitti. Alpay hala şarkı söylüyor, biz hala dinliyoruz.