BARIŞ'IN ŞARKILARI
Müzik piyasamız için, Şubat ayı, biraz da Barış Manço demek artık. Sanatçıyı kaybettiğimiz günden beri (hem müzik dünyası hem de hayranlar tarafından) gösterilen hassasiyet hâlâ güçlü bir şekilde devam ediyor. Sanatçı, her sene, kimseye kısmet olmamış bir ilgi ve tavırla anılıyor. Artık ilk günlerin, biraz histeri karışmış abartılı hali kalmamış olsa da, hâlâ ses getirecek bir şekilde anılıyor Barış Manço. Radyolar, televizyonlar özel saatler ya da programlar ayırıyor ona, şarkıları yeniden toplu bir şekilde çalınıyor, eski albümlerinin satışı yeniden hızlanıyor. Böyle olduğu için de, plak şirketleri her ölüm yıldönümüne yeni bir albüm yetiştirmek istiyorlar. Daha önce, Fatih Erdemci'nin seslendirdiği Barış Manço şarkılarından oluşan (ve bir Barış Manço albümü sanılsın diye elden gelenin esirgenmediği) bir albüm yayımlanmıştı. Bu sefer de, Sony, bu yılki anma törenleri çerçevesinde, "Yüreğimdeki Barış Şarkıları" adlı bir "tribute" albümü yayımladı. Barış Manço Derneği'ne gelir sağlamak amacıyla hazırlandığı söylenen bu albümde; Muazzez Ersoy'dan Hülya Avşar'a, Sezen Aksu'dan Nilüfer'e, Sertab Erener'den Teoman'a kadar müzik dünyamızın bütün ağır topları yer almış. Ancak Barış Manço gibi bir isim, sıkı kontratlarla farklı firmalara bağlı olan bu kadar ismi Sony'nin çatısı altında toplayabilirdi. Saygıda kimse kusur etmek istememiş besbelli. Kimse ne kapris ne mızmızlık yapmış, herkes "görev icabı" koşup şarkısını söylemiş. En azından görünen bu.
Bütün dünya yetmez ki
Tam 15 şarkılık bu albüme, müzik piyasamızın her alanından isim seçilmiş. İlk elde, bir pop müzik albümünde pek de yerleri olmayacağı
düşünülebilecek Hülya Avşar, Mahsun Kırmızıgül, Muazzez Ersoy ve Yavuz Bingöl gibi isimler, pop dünyamızın dev isimlerinin arasına karışmaktan hiç çekinmemişler. Buna, bir parça, Barış Manço'nun her türlü müzikal türe uzak durmayan şarkıları yol açmış olmalı. Ama bir parça da, giderek her türden müzik akımının "pop" diye adlandırılabilecek bir genel pota içinde birleşme/erime eğilimine borçluyuz bu durumu. Bu eğilimin her geçen gün daha fazla ağırlık kazandığı herkesin malumu. Emrah ve benzeri şarkıcılar,
değme popçulardan daha çağdaş, daha batılı albümler yapmaktan çekinmiyorlar. Bu albümden görülen de bu. Başta Muazzez Ersoy olmak üzere, "Türk Müziği" kategorisinden albüme girebilmiş isimlerin şarkıları, diğerlerinden hiç farklı değil ve ciddi bir şaşkınlık duymadan / geçirmeden bütün şarkıları arka arkaya dinleyebiliyorsunuz. Hatta Muazzez Ersoy'un "Can Bedenden Çıkmayınca" adlı şarkısı, albümün geneli içinde en iyi şarkılardan biri olmuş bana göre. Genellikle şarkı söyleme biçimini sevmediğim, işe duygu karışmadığı için pek sıradan bulduğum Muazzez Ersoy; sesini ve gırtlağını çok farklı kullanarak ilk defa bu kadar sahici bir sonuca ulaşmış. Sanki Muazzez Ersoy değil de, sesinde Muazzez Ersoy tınısı da olan çok başka biri söylüyor bu şarkıyı... Mahsun Kırmızgül ise, "Ben Bilirim"i, sesini her zamanki gibi bütün gırtlağının içinde saatlerce dolaştırarak ve sonunda burnundan salarak söylemiş ama, şarkının Selim Çaldıran tarafından yapılan düzenlemesi çok sıkı. Böyle bir albüme yakışmayacak tek şeyi de Mahsun Kırmızıgül yapmış. "Ben Bilirim"in mevcut hali yetmemiş Kırmızıgül'e ve
"şarkıların öksüz kaldı"lı yeni bir dörtlük ekleyivermiş şarkıya. Eklenen dörtlük epeyce kolay, basit ve kötü. Ama iyi olması da bir şeyi değiştirmezdi, bu tür albümlerde bunu yapamazsınız. Bir Barış Manço şarkısını tepeden tırnağa ya da kısmen değiştirmek istiyorsanız, bunu kendi albümünüzde yapmalısınız. Hem adama "saygı" deyip, hem de adamın şarkısını eksik ya da yetersiz bulamazsınız. Kendini evinde hissetmiş, yani pop kategorisinden bu albüme girmiş isimlerin en başarılıları da Sezen Aksu, Haluk Levent ve Kenan Doğulu. Tıpkı Muazzez Ersoy'da olduğu gibi, kendi şarkılarının hiçbirinde çok başarılı bulmadığım Kenan Doğulu, Ozan Doğulu'nun büyük desteği ile çok farklı ve çok güzel bir "Dönence" versiyonu yapmış. Sezen Aksu da, kendisine çok yakın bir malzeme taşıyan "Sakız Hanım ve Mahur Bey"de yine hüzün estirmiş. Muhtemelen Barış Manço'ya kendini çok uzak bulmuş (ki doğru bu) olan Nilüfer,
"Gülpembe"ye Nilüfer damgası vurmak için çok çabalamış ama, her çaba şarkıyı biraz daha yerlerde süründürmüş. Artık 2002 yılındayız,
"Göreceksin Kendini" tarzında şarkı söyleme biçiminin yerinde yeller esmeli. Aslında esiyor da, Nilüfer bundan habersiz. Emel Sayın bile sesini bu kadar nağmeli, bu kadar çocukça kullanmıyor artık. Sertab Erener ve Teoman ise tamamen kendi havalarındalar. Ne Barış Manço şarkıları, ne albümün genel konsepti onları hiç ilgilendirmemiş. Yine "en büyük benim" iddiasının peşine düşmüşler ve şarkıları rezil etmişler. Özellikle "Dağlar Dağlar"da böyle olmuş bu. Sertab Erener, şarkının tam da "Dağlar Dağlar" nakaratında, Fazıl Say'lı reklamındaki ses gösterisini yeniden sahnelemek istemiş ve şarkıyı tamamen perişan etmiş. Şarkının arka vokalleri de Erener'in ve denilebilir ki, insanı bin metre öteye kaçırmaktan (özellikle "yüce dağlar duman oldu" dizesi) başka işe yaramamış bu. Star'ı olduğu Sony'nin yapmakta olduğu bir albüme "bir Kylie Minogue" fotoğrafı ile kurulmakta hiçbir sakınca görmemiş olan Sertab Erener, ancak
"en ben, hep ben" demekten vazgeçtiğinde kayda değer bir iş çıkarabilir gibi gözüküyor
ama, bu da çok zor gibi. Albümün kapağı ise, Sony gibi büyük bir firmaya yakışmıyor. Kötü bir tasarım, feci bir grafik, berbat renkler... Kitapçığı ana kapağa yapıştırmak için kullanılan yapışkanın izleri bile ortada. Çocukça.
Gün çoktan dönmüş buralarda. Bu şarkılar sizi "simsiyah gecenin" koynundan çekip almaya yetmez. Ama bu tür bir albümden bunu kim bekler ki zaten?
Bulursanız kaçırmayın
Baby Sitter - Rigolo - 45'lik
Jenny Jenny - Rigolo - 45'lik
Big Boss Man - Sayan - EP
Ağlama Değmez Hayat - Sayan - 45'lik
Binboğanın Kızı - Sayan - 45'lik
Fil İle Kurbağa - Sayan - 45'lik
Nick The Chopper - Yavuz - 45'lik
Barış Manço Klasikleri: Dağlar Dağlar - Coşkun - CD
NAİM DİLMENER (RADİKAL/ 24 ŞUBAT 2002)