AŞKIMIZDA ELLERİN GÖZÜ KALDI SEVGİLİM
Müzik dünyasındaki “yaz bereketi” hiç şüphesiz çok heyecan verici. Onlarca albüm, yüzlerce yeni şarkı sunuldu önümüze: Yavaşı–hızlısı, normali – remix’i. Radyo ve televizyonların ısrarlı bir şekilde üzerinde durduğu isim ya da albümler elbette bizim de baş tacımız olmakta. Bunları zaten ya “banko” sevmiş oluyoruz ya da uygulanan reklam ve tanıtım kampanyalarından etkilenip, mecburen onlarla yatıp kalkmaya başlıyoruz. Bu yaz; Yıldız Tilbe, Tarkan, Ajda Pekkan, Nilüfer, İbrahim Tatlıses, Ebru Gündeş, Mustafa Sandal, İzel ve birkaç başka isim için oldukça sorunsuz geçti. Bu isimler, son çalışmaları ile tepelere kuruldu, çok sattı ve hem kendilerine, hem firmalarına hem de bize karşı “mahcup” olmaktan kurtuldular. Bir kısım insan ise, bu mahşer yerine dönen piyasada altta kalmaktan kurtulamadı; üstelik son derece “iyi” albümlerle karşımıza çıkmışken. Sony’e bağlı Göksel ve Gülhan, bu isimlerden yalnızca ikisi. Göksel ve Gülhan; çok emek harcandığı belli olan albümlerini önümüze sürüp evlerine çekildikleri için kendilerini gösteremediler. Devir “tantana” ve “tanıtım” devri olduğu için, biz de seslerini duyamadık. Artık öyle. Ancak bağırıp çağıranların albümlerine ulaşılabiliyor. Böyle yapmayanlara ise, hiç albüm yapmamışlar gibi davranmayı “normal” saymaya başladık. Her saniye gözümüzün önünde olmayanı “yok” sayıyoruz. Hiç hayra alamet bir durum değil bu ne yazık ki. Gücü ya da kişiliği bu çarka kapılmaya uygun olmayanların dışarda kalması anlamına gelmekte bu ve bunun da; giderek, yeni bir şey denemek isteyenleri yolundan alıkoyacağı çok belli. “En iyisini yapsak da ne olacak” diyecekler, “Kimseye dinletemedikten sonra...”
SABIR SABIR YA SABIR
Göksel ve Gülhan’ın son albümlerinin ortak yanı, yalnızca “görünmez” oluşları değil. Başka benzerlikleri de var. Her iki albüm de çift şifreli. Şifreler, “Söz Ver” adlı albümde Göksel ve Alper Erinç, “Aynıyız Seninle” de ise Gülhan ve Barlas. Her iki genç şarkıcının arkasında, gerçekten “kapı” gibi birer müzisyen bulunmakta. Giderek aynılaşan sound’un dışına taşmak, hep birbirinin içinden geçip duran şarkı tipini kırmak için hem Alper Erinç, hem de Barlas yoğun bir çaba harcamışlar. Bunda da başarılı olmuşlar. Özellikle Alper Erinç’in yaptıkları olağanüstü. Elinin altında Göksel gibi “her yola gelen”, çok kolay eğilip bükülebilen bir şarkıcı bulunan Alper Erinç, tıpkı bir önceki albüm “Körebe”de olduğu gibi; çok bildik, çok geleneksel bir malzemeden, yine bambaşka bir bileşime ulaşmış. Göksel ve Alper Erinç için, rahat rahat Türk popunun en (bu kavramın içi tamamen boşaltılmış olsa da) “postmodern” çifti diyebiliriz. Giriştikleri deneylere bugüne kadar girişmeye cesaret eden olmadı, ya da olmuşsa bile, kayda değer bir sonuca ulaşamadı. Belki de, Göksel ve Alper Erinç’i bunca başarılı kılan tek kıstas “içtenlik”tir. Ya da en azından, olmazsa olmaz bir kıstas. Göksel, zaten içtenlik ve sahiciliğin işaretlerini ilk albümünden itibaren vermiş bir isim. 1997 yılında yayınlanan “Yollar” adlı albüm, bu neredeyse fısıldar gibi şarkı söyleyen genç kıza, çoğu insanın kalbinde bir yer açmıştı. Albüm, içinde barındırdığı Sezen Aksu şarkılarına rağmen (ki devir, tam da Sezen Aksu devriydi); Göksel’in bizzat kendi yazdığı “Sabır” ve “Uzun Uzun Yollar” adlı şarkılarla kendini gösterebilmiş; Göksel, “Yakışıklı” gibi üzerinde iğreti duran Sezen Aksu şarkıları ile değil, bizzat kendi yazdıkları ile bizi can evimizden vurmuştu. 2001 yılında yayınlanan “Körebe” adlı albüm ise bundan çok daha fazlasını yaptı. Kendi yazdıklarının yanında Neşe Karaböcek şarkıları da söylüyordu bu sefer Göksel ve vokal biçimi–tekniğinin çok yakın durduğu “Hüzün Kraliçesi” Gülden Karaböcek ile dirsek temasına girmişti. O kadar cazip, o kadar alımlı bir formül ya da sound sunulmuştu ki bize, hiç birimiz başımızı alamamış ve kapılıp gitmiştik bu şarkılara... Normal olarak, son albüm “Söz Ver”in de aynı şeyi yapması, hiç olmazsa bir öncekinin yaptığını sürdürmesi gerekirdi. Bu albümde de her şey yerli yerindeydi. Üstelik, Alper Erinç, bu sefer 70’lerin bir başka kült ismi olan Esengül’ü de işin içine katmış ve bu işten de alnı ak bir şekilde çıkmıştı. Ama olmadı işte... Gülhan’ın albümü de Esengül’lü bir albüm. Göksel’in “Ayrılık Günü”ne karşılık, Gülhan “Yansın Bu Dünya”yı seçmiş. Her iki ekibin de, neden Esengül’e takılmış oldukları aslında çok açık. Kısacık yaşamı boyunca hep doğru bildiğince şarkı söylemiş, her zaman samimi çığlıklar atmış olan Esengül, çoğu insan için unutulmaz ve vazgeçilmezdir. Hem “samimiyet” arayan hem de “yeni bir yol” peşinde olanların, kendiliğinden çalacakları ilk kapılardandır Esengül. Göksel ve Gülhan da böyle yapmışlar işte. Önce “rock” sonra da “dans” formatında denediği “Dokun Bana” ile hayran kadar (şarkıyı seslendirdiği yarışamanın tatsızlığı ve boğuculuğu nedeniyle) düşman da kazanmış olan Gülhan, bu albüm ile hemen hemen her kesimden tutkun edinebilecekti ama bu da olmadı.
En azından şimdilik olmadı. Uzun vadede kazançlı çıkacak olanların Göksel ve Gülhan olması ise kuvvetle muhtemel. Altan Çetin’in “yükselen ateşi”ni, eninde sonunda birileri söndürecektir. Çok değil, belki de üç – beş yıl sonra, biz; “Gözünaydın”, “Tabii Tabii” ve benzeri şarkıları muhtemelen yine hatırlayacak – söyleyecek, ama bu şarkıların altındaki ismi çoktan unutmuş olacağız. “Yaratıcı” olma iddiasında olan birisi için bundan daha acı ne olabilir ki?.. Oysa on ya da yirmi yıl sonra bile; Göksel ve Alper Erinç’in “Hastasıyım”ı, Gülhan ve Barlas’ın “Geliyorum Yoldayım”ı diyeceğiz. “Yaratıcı” olma iddiasında olan birileri için bundan daha önemli ne olabilir ki?
BULURSANIZ KAÇIRMAYIN
Yollar / Göksel – Karma – CD
Körebe / Göksel – Sony – CD
Söz Ver / Göksel – Sony – CD
Aynıyız Seninle / Gülhan – Sony – CD
Hit Olmayan Giremez / Derleme – DMC – CD
Bestelerim ve Ben / Gülden Karaböcek – AJS – CD
Müzik ve Ben / Gülden Karaböcek – Elenor - LP
Gizli Yaram / Esengül – Taç – Kaset
Dertli Kervan / Neşe Karaböcek – Pathe – 45’lik
NAİM DİLMENER