AŞKA VE TUTKUYA DAİR
02 Temmuz 2024 Salı 20:55
Aşka ve tutkuya dair aklından, içinden geçirdikleriyle döndü aramıza Alpay. Pop müziğimizin öncü kuşağının (çok az sayıda) bir kısmı böyledir; müzik hayatlarının orta yerindedir; yaratmadan, yazmadan, söylemeden durmasını bilmezler. Ne durması; nasıl yaşanabileceğini dahi bilmiyor olmaları mümkündür. Varlık nedenleridir şarkı söylemek.
“Aşka Dair”, Alpay’ın çok uzun bir süredir üzerinde çalışıyor olduğu bir albümdü. Yayımlanan albüm yola çıkılan ilk albümden, aralarda tamamlandığı varsayılan toplamlardan çok çok farklı olmalı; çünkü hazırlıklar sırasında, sevenlerinin bir biçimde dinleyebildiği bazı şarkılar bu albümde yer almıyor bile. Yer alanlar da, bu hallerinde değildi zaten. Bir de bu var işte: Dur/durak bilmez bir deneme ve çalışma çabası vardır Alpay ve benzerlerinde. Elbette mükemmelliyetçilerdir; zaten bu özellikleri olmasa, çoktan pop tarihimizin ara bir döneminde tarihin kendisine karışmış olurlardı. Ama bir tek bu da değil; içlerine boydan boya sinmeyen hiç ama hiçbir şeyle çıkmazlar dinleyicilerinin karşısına. Önce onların beğenmesi, içlerine sinmesi şarttır. Ve onların beğendiğinde, içlerine sinende bir kusur bulmak da imkansızın ötesindedir.
Alpay’ın son albümü (bir popüler kültür klişesi olacak ama olsun) tam anlamıyla bir “olgunluk eseri”. Hatta bunun da ötesinde; yılların usul usul biriktirdiğinin, bir ömrü gerçekten ömür yapan hasletlerin şarkı şarkı dışarı akması ve bir albümde toplanmasıdır da.
Nasıl Huzur Bulunurdu Unuttuk
Alpay’ın uzun zamandır dirsek temasında olduğu emsalsiz müzisyenlerimizden Cihan Sezer ile birlikte yaptığı “Aşka Dair”, yukarda sözü edilen genel “hayat çerçevesi” dışında da mühim ve kıymetli bir albüm.
Bu albümde her şey o eski ve parlak günlerde olduğu gibi. Şarkılar şarkı, yorumcuları yorumcu gibi. “Aşka Dair”e kulak vermeye başlayacakların ilk kapıldığı düşünce bu olacak: “Ya evet, şarkı da/şarkıcı da işte budur!”
Dijital çağ bize, şarkıların içindeki duygu ve ruh durumlarının iniş ve çıkışlarını (ne yazık ki) unutturdu… Gelişen teknoloji, iyileşen (hatta gereksiz yere çok iyileşen) kayıt şartları, bir şarkıya başlama ve bitirmenin sürekliliğini (hatta araya girilmezliğini) unutturdu. Sesi olsun olmasın, şarkı söyleyebilsin söyleyemesin farketmez, önümüze çıkarılan şarkılar o kadar temiz, o kadar cam gibi ki; teknik (ya da mesleki) anlamda verdikleri doyum ya da huzur dışında hiçbir şey veremez oldular. Ne titreyen bir sese denk gelinebiliyor, ne de bir iç çekişe ya da nefessiz kalışa. Öyle olunca da, her aşk ya da ayrılık hikayesi olmaması gerektiği kadar cilalı, komik gözükecek kadar matruş, sahte sanılacak kadar derli toplu çıkıyor karşımıza.
“Aşka Dair” de yer alan (bizden ya da dışardan alınmış şarkılar farketmez) şarkıların tamamı, gerçek bir ruh durumunu yansıtabilir bir haldeler; tamamıyla inandırıcı. Alpay’ın bu albüme (elbette farklı bir düzenleme ve yeni kayıtla) tekrar almayı seçtiği (Orhan Veli’nin şiirinden Müjdat Akgün’ün bestelediği) “Anlatamıyorum”da, sıra “Dokunabilir misiniz, göz yaşlarıma ellerinizle?” dizesine geldiğinde, “Evet” diyorsunuz, “dokunabilirim, çünkü hissediyorum.” O ölçüde inandırıcı bir vokal tekniği var Alpay’ın, her şarkının her dizesinde.
Gemiler Geçiyor Hayatımızdan
Alpay anlatma ya da nakletmeyi sevdiği aşk hikayelerinde “milliyet” arayanlardan da değildir. Şarkının kendisi mühimdir onun için; bizden olup olmadığına aldırmaz bile. Seslendirdiğinde, müziğin geneline bir katkı yapıp yapmayacağına bakar evvela; buna bakar ve öyle seçer şarkılarını.
Son albümün repertuvarında Alper Kömürcü (“İstanbul Sevdası” ve bir başka Orhan Veli şiirinden bestelenmiş “Denizi Özleyenler İçin”), Cihan Sezer (“Sonbahar Kokulu Şiirler” ve yalnızlığımızı yüzümüze vuran kalabalığın çok iyi resmedildiği “Sirkeci Garı”) ve Haluk Durgun’un (“Tut ki” ve bir başka su/deniz hikayesi “Akvaryumda Balıklar Şarkı Söylüyorlardı”) yanında Yunan (Alexis Papadimitriou) ve İspanyol (Alberto Aguilera Valadez) besteciler de mevcut. Sözlerin ise büyük bir kısmı Alpay’a ait; bilge bir anlatıcı gibi sıralamış her biri birer hayata tutunma vazifesi görebilecek cümle ve dizelerini.
Alpay’ın “Aşka Dair” anlattıkları aslında “hayata dair”; kurgu ve sahtelikten uzak hakiki bir hayata.
Aşka Dair, Alpay, Pasaj
NAİM DİLMENER
Diğer Yazılar
17 Aralık 2024 Salı 21:13
EMI, Türk popunun emektarlarından Hurşit Yenigün’ün önderliğinde çok parlak çok da sıra dışı bir projeye imza attı. EMI, Türk popunun altın çağı olan 70’lerden, o döneme sahiden damgasını vurmuş sanatçı ve şarkılardan bir demeti tek bir albümde getirdi önümüze. Nur Yoldaş, Banu, Melike Demirağ, İskender Doğan, Ercan Turgut, Kartal Kaan, Güzin ile Baha, Esmeray, Semiha Yankı ve Atilla Atasoy; o zamanlar bile bir araya gelememişken, bu sefer Hurşit Yenigün’ün önderliğinde toplandılar ve en önemli şarkılarını, Türk popunın tarihinde zaten çoktan yerini almış şarkılarını yeniden söylediler. Hepsi birden; Hurşit Yenigün’ün Sezen Aksu tarafından söylenmiş “Gölge Etme” adlı şarkısının üstüne yeniden yazılmış “Çok şükür tekrar kavuştuk birbirimize, bir hüzünlü şarkı oldu ayrılık bize” dizeleri ile açıyor albümü ve sırayla, birer birer en önemli şarkılarını söylemeye geçiyorlar.
11 Aralık 2024 Çarşamba 16:27
Kitsch’ten bol bir şey yoktur Türk topunda. Ama ‘en, en, en kitsch?’ diyecek olursanız Rana ve Selçuk Alagöz diyebilirim. Bütün bir müzik geçmişlerini, bizi eğlendirmek, keyiflendirmek, güldürmek üzerine kurdular… Bütün o kılık kıyafetler, şarkı sözleri, plak kapakları, Kızılderili tabloları, ‘Stüdyo Taç’ fotoğrafları, Malabadi Köprüsü’nde başlayan ve biten aşkların öyküleri, Edremit’ten Van’a bakmalar. Hepsi, hepsi parmak ısırtacak güzellikte. Alagözler koca bir tarihi böyle kurdular ve hâlâ devam ediyorlar.
17 Kasım 2024 Pazar 10:16
Tam dört yıl önce kaybetmiştik Hamiyet Yüceses’i, 10 Temmuz 1996 tarihinde. Türk Sanat Müziği’nin bu ‘ölmez’ şarkıcısı, 80’li yaşlarının hemen başında aramızdan ayrılmıştı. Yazılarımda; ‘ölmez’, ‘muhteşem’, ‘mükemmel’, ‘inanılmaz’ gibi sıfatları çok sık kullandığımı bu konuda cimrilik etmek bir yana aksine son derece bonkör davrandığımı herkes bilmekte. Ama doğrusunu söylemek gerekirse, kimi zamanlar; okurun, bu sıfatları uygun bulduğum insanlara dudak büktüğünü ya da burun kıvırdığını hissetmiyor ya da duymuyor değilim. Benim ‘muhteşem’im, herkesin ‘muhteşem’i olmuyor kimi zamanlar. Bu, yazmakta ya da anlatmakta olduğum kişinin bu sıfatı hak etmiyor olmasından değil, herkesin, benim kadar abartmaya niyetli olmamasından kaynaklanmakta. Ama bu sefer, herkesin, hepinizin, benimle hemfikir olacağınızdan asla şüphe duymadan uçuşturacağım en şahane sıfatları... Yazının konusu Hamiyet Yüceses, öyle olunca da akan sular herkes için durmakta...
03 Kasım 2024 Pazar 09:24
Esmeray, tam da “Eski Dostlar” projesi içinde yer almış, çalışmanın – şarkı söylemenin tadını yeniden çıkartabilmeye başlamıştı. Hayat, daha fazlasına izin vermedi. Türk popunun gelmiş geçmiş en renkli şarkıcılarından biri olan Esmeray, daha yapacağı onlarca şey varken, genç sayılabilecek bir yaşta aramızdan ayrıldı. Şarkıcının anısına, geçtiğimiz günlerde özel bir gece düzenlendi. Bu gecede, başta, vefa duygusu en gelişmiş sanatçılarımızdan Sezen Aksu olmak üzere, epey sayıda isim sahneye çıktı, Esmeray şarkıları söyledi. Şimdi de, Tan Müzik, “Unutamadık Seni / Unutama Beni” adlı bir albüm verdi piyasaya. Otuz yıla yakındır şarkı söyleyen Esmeray’ın, müzikal geçmişinin en önemli anları – noktaları yer almakta bu albümde.
07 Ekim 2024 Pazartesi 22:49
Hepimizin ağzında aynı cümleler, aynı sloganlar: “Müzik piyasamız çöktü! Artık kim, neden albüm (ya da şarkı) yapsın ki? ADSL’ler, 3G’ler gürül gürül, daya aletini bedava doldur!” DMC’nin başındaki Samsun Demir’in bir televizyon programında söylediği gibi her şey; “Musluklardan bedava meyve suyu, gazoz, ayran aktığını düşünün; bunlara para verip de alan çıkar mı hiç? Müzik de öyle, musluklardan bedava akıyor şimdi.”
Demir’in metaforu doğru ve zekice. Şarkılar “Her şey serbest!” diye sular seller gibi (bedava elbette) kapışılıyorsa, içinde akrep olsun olmasın, kim elini cebine atar ki? Artık öyle olduğu içindir ki, daha az yazılıyor-yaratılıyor, bunların da daha azı yayınlanabiliyor. Çünkü kimsede moral-motivasyon kalmadı.
28 Eylül 2024 Cumartesi 19:52
Şu ‘Popstar’ ve benzeri yarışmalar, bir sürü şeyin yanında şunu da gösterdi: Herkes ünlü olmak istiyor. Şarkıcı, olmadı oyuncu, o da olmadı dizici, sunucu ya da futbolcu. Eh, kimseye “Ne gerek var şimdi, otur oturduğun yerde!” demeye hakkımız yok, isterler elbet; renkli hayat-eğlence bu işte, para bu işte. Böyle bir toplu isteğin elbette tatsız bir yanı da var. Hiç normal seyirci – dinleyici kalmayabilir geriye…
Ama, “Rekabet bunu gerektiriyor zaten” der, birbirimizi dinler ya da seyrederiz artık, bu saçma durum da böyle çözülür. Ünlü olmanın yolunu bir şekilde açmış olanlardan ikisinin, Bayhan ve Sezen’in albümleri henüz yayınlandı. Bayhan ilk, Sezen ise ikinci Ahmet Özden postasından.
15 Eylül 2024 Pazar 09:44
Yıl 2002: Alpay, “Küçük Bir Öykü... Best of (Volume One)” adlı albümünü DMC’den çıkartıyor. Türk popunun temelini atanların en başında gelen sanatçı, kırk küsur yıllık bir zamanı; hiç geri çekilmeden, arkalara kalmadan sürdürebilen tek kişi olarak müzikal yaşamını sürdürmekte. 60, 70 ve 80’lerde hep başa oynamış bu ulu çınar, tıpkı 90’larda yaptığı gibi, 2000’lerde de, genç kuşak şarkıcılara meydan okuyor, “ben hala buradayım” diyor. Geçen yıl, müzikal yaşamının en güzel albümlerinden biri olan “Tango & Latin”i yayınlamıştı, bu yıl da bir “best of” ile karşımızda. Kırk küsur yıllık süre içerisinde, yüzlerce isim geldi geçti Türk popundan. Bırakın eski günleri, 90’ların ilk yarısında ortaya çıkan genç isimler bile sıralarını savdı, unutulup gitti. Alpay hala şarkı söylüyor, biz hala dinliyoruz.