'VAHŞİ BELDE'...
Yöntemleri şimdiki zamanlar için fazlasıyla sert ve vahşi iki polis... Üstelik suçlulara uyguladıkları şiddet, görüntülere yansıyor. Bir uyuşturucu satıcısına yönelik baskın sırasında insanlık ölçülerini aşan eylemleri kameraya yakalanıyor ve televizyon ekranlarından paylaşılıyor. Sonuç? Rozetleri teslim edip bir süreliğine meslekten ayrılmak zorunda kalıyorlar... Bu durum 60’larındaki Brett Ridgeman’la 40’larındaki ortağı Anthony Lurasetti’yi sistem dışına itiyor... Bir şekilde dahil oldukları olay, onları hem eski mesleki heyecanlarıyla hem de kanunsuzlara karşı kendi kanunlarıyla buluşturuyor...
Bizde gösterime girmeyen iki filmi, ‘Bone Tomahawk’ (2015) ve ‘Cell Block 99’la (2017) tanınan S. Craig Zahler, son çalışması ‘Adaletsiz’de (‘Dragged Across Concrete’), kendine ait çizdiği rotada yürümeye devam ediyor. Bu rotada ise upuzun diyaloglar, sert ve her mideye uygun olmayan sahneler var. Doğrusu ‘Bone Tomahawk’ı izlediğimde klasik western’in çizgilerini aşıp bambaşka yerlere ulaşmasından çok etkilenmiştim, dolayısıyla ‘Adaletsiz’i de bu referansla seyretmeye koyuldum.
‘Tutunamayanlar’ buluşması
Zahler, önceki adımlarında olduğu gibi senaryosunu da kendisinin kaleme aldığı son çalışmasında sınıfsal açıdan aynı noktalarda buluşan ve refaha erişmek için çitin öte yanına geçmek zorunda kalan karakterlerle örülü bir hikâyeyle karşımıza çıkıyor. Ridgeman, hâlâ emekli olamamış, karısı MS hastası ve kızı da sürekli sokakta siyahi gençlerin sözlü ve fiziki tacizlerine muhatap oluyor. Mahalleden ayrılmak istiyorlar ama ekonomik güçleri buna müsait değil. Ortağı Lurasetti ise birlikte yaşadığı kadına hediye edeceği yüzük için para bulmakta zorlanıyor. Olayların karşılarına çıkardığı eski mahkûm Henry Jones, tekerlekli sandalyede geleceğe ilişkin düşler kuran kardeşini ve yoksulluktan fuhuş yapmak zorunda kalan annesini yaşadıkları bataktan kurtarmak için çabalıyor. Keza meselelere ilgisiz bir yerden bağlanır gibi görünen Kelly Summer da, hikâyenin birleştirici unsuru konumundaki soyulan bankada çalışan ve doğum sonrası ilk işgününe gitmekte kararsız bir memure...
Zahler bu birbirlerinden habersiz ama giderek ortak bir parantezde buluşan ‘tutunamayanlar’ etrafında eski tarz bir suç öyküsü anlatırken birçok eleştirmenin de vurguladığı gibi diyaloglar bazında Tarantino, şiddetle olan akrabalığı açısından da Peckinpahvari bir filme imza atıyor. ‘Adaletsiz’ aslında kimi noktalarda kıvamını bulan ve gezindiği tür(ler)e ilgi duyan seyirciyi tatmin eden bir film. Ama özellikle yönetmeninin ilk uzun metrajı olan ‘Bone Tomahawk’ türü bir çarpıcılığa ve ilgimizi sürekli ayakta tutacak unsurlara sahip değil. 159 dakikalık uzunluğu içerisinde Tarantinovari gevezelik de zaman zaman istenilen etkiyi sağlamıyor gibi.
Oyunculuklar açısından yaşlı polis Ridgeman’da Mel Gibson aslında bildiği sularda yüzüyor. Sanki ‘Cehennem Silahı’nın Martin Riggs’i yaşlanmış ve partnerini değiştirmiş. Adeta Murtaugh yerine sahaya çıkan Lusaretti’de de Vincent Vaughn’u izliyoruz. Aslında Vaughn’la birlikte Summer’da karşımıza gelen Jennifer Carpenter, polis şefi Calvert’ı canlandıran Don Johnson, iş insanı Fried-
rich’te seyrettiğimiz Udo Kier ve banka müdürü Ermington’daki Fred Melamed, Zahler’in bir önceki filmi ‘Cell Block 99’ın kadrosunda da yer alan isimler... Yani neredeyse aynı ekiple yola devam edilmiş. Bu arada suçlular kanadında yer alan Henry Johns’taki Tory Kittles de gayet iyi.
Sonuç olarak ‘Dirty Harry’ kuşağına ait polis karakterleriyle hafiften ‘retro’ havası estiren, öyküsü itibariyle kimi Amerikalı eleştirmenlere de George V. Higgins romanlarının tadını hatırlatan ama sinematografik açıdan bence yönetmeninin eski işlerinin uzağında seyreden ‘Adaletsiz’, ‘daha iyi olmasını beklediğimiz filmler’ kategorisinde yer alıyor. Ama bütün eksiklerine ya da benim açımdan beklentileri tam karşılamamasına rağmen izlenmesi zevkli bir yapım olduğu da muhakkak. UĞUR VARDAN (HÜRRİYET/11.05.2019)