Konuk Yazar

UÇUK KAÇIK BİR YOLCULUK!

07 Ağustos 2022 Pazar 14:37
UÇUK KAÇIK BİR YOLCULUK!

Hareket halinde bir tren ve bazen düz, bazen kıvrımlı rayları aşarken içinde yaşanan onca aksiyon... Sinema için eski ve defalarca üzerinden geçilmiş bir zemindir demiryolları. Haftanın yenilerinden ‘Suikast Treni’ (Bullet Train) bu tanıdık formülleri Tokyo-Kyoto arasındaki bir hızlı trende (Japonya’da onlara ‘Shinkansen’ deniyormuş) yeniden inşa ediyor.
Önce konu: ‘Limon’ ve ‘Mandalina’ lakaplı iki İngiliz suikastçı, ‘Beyaz Ölüm’ namlı Rus mafya şefinin oğlunu ve içinde 10 milyon dolar olan bir çantayı teslim için trende yolculuk etmektedir. ‘Uğur Böceği’ lakaplı, deneyimli suikastçı da 10 milyon dolarlık çantanın peşindedir. Çok geçmeden bu denklemin farklı bileşenleri olduğu anlaşılacaktır; liseli ‘Prens’, Japon suikastçı ‘Kimura’, Meksikalı ‘Kurt’ ve kadın suikastçı ‘Eşek Arısı’ da kendince sebeplerden dolayı trendedir. Hepsinin birbirlerine karşı eski husumetleri vardır ve yolculuk, hesapları kapatmak için yeni bir fırsattır!

Oyuncu ve dublör olarak tanınan, daha sonra yapımcılık ve yönetmenliği de deneyen David Leitch, ‘Sarışın Bomba’, ‘Deadpool 2’, ‘Hızlı ve Öfkeli: Hobbs ve Shaw’ gibi yapıtlara imza atmış bir isim (ilk ‘John Wick’te de yardımcı yönetmendi). Yukarıda özetini sunduğumuz ‘Suikast Treni’ Leitch’in ‘aksiyon filmleri’ kariyerindeki yeni adımı.
Filmin konusu Japon yazar Kôtarô Isaka’nın çok satmış romanına dayanıyor. Ülkesinde ilk olarak ‘Maria Beetle’ adıyla basılan metin, Tokyo-Morioka arasında seyreden ve içinde kimi Japon suikastçıları barındıran bir hızlı trende geçiyordu. Perdeye gelen versiyondaysa Zak Olkewicz’in kaleme aldığı senaryo, suikastçılardan sadece birini Japon olarak bırakmış, ana karakter ‘Uğur Böceği’ni Amerikalı, Limon ve Mandalina’yı (biri siyah, diğeri beyaz) West Ham taraftarı ‘İngiliz ikizler’ yapmış, işin içine Meksikalı ve Afro-Amerikan karakterler de eklemiş. Bu hamlelere itiraz edenler olsa da yazarı ‘Okey’ verince ortada bir sorun kalmamış!

‘Suikast Treni’ kaotik bir yapıya sahip; sürekli iç içe geçen bir olay örgüsü var. Ana ve yan karakterlerin birbirleriyle bağlarını göstermek adına, perdeye zaman zaman geçmişe (hatta çocukluklarına) uzanan sahneler yansıyor.ıyor. ”

 

Guy Ritchie tarzında
Öykü sarkastik bir tonda başlıyor ama ileri safhalarda her şey fazla karikatürleşiyor ve bence belli noktalardan sonra tren değil ama film hız kesiyor. Bunu dramatik akış açısından söylüyorum, yoksa Leitch en iyi bildiği işi yapıyor ve yakın dövüş sanatlarıyla süslü aksiyon sahnelerinden seyircisini yoksun bırakmıyor.
Oyunculuk kısmına gelince: Brad Pitt geveze ve sürekli şaka yapmaya çalışan espritüel ‘Uğur Böceği’nde gayet iyi. Brian Tyree Henry, hayata dair tüm referansları (bizden sonraki kuşakların çok sevdiği) ‘Thomas the Tank Engine’ adlı çizgi filme dayanan ‘Limon’da çok başarılı ama diyalogları bir noktadan sonra kendini tekrarlıyor. Aaron Taylor-Johnson yer yer Matthew McConaughey’yi hatırlatan havasıyla etkileyici. Ama ben en çok Elder’de karşımıza gelen Hiroyuki Sanada’yı beğendim. Michael Shannon ise ‘Beyaz Ölüm’de fazla karikatürize olmuş. Filmde ayrıca Sandra Bullock, Ryan Reynolds ve Channing Tatum’un da kısa süreli rolleri olduğunu belirtmeliyim. Bazı karelerde Japon anime karakterlerin de öyküye katıldığı, Guy Ritchie’nin karmaşık trafikli suç filmlerini de andıran ve sırtını daha çok plastik şiddete dayayan ‘Suikast Treni’, kimi eğlenceli bölümleriyle sineye çekilebilir.
Meraklısına not: Shinkansen Trains’in sitesinden baktım; tren Tokyo-Kyoto arasındaki 475 kilometrelik mesafeyi 2 saatte alıyormuş; aynı hatta geçen filmin süresiyse 2 saat 6 dakika. ‘Suikast Treni’, ‘gerçek zamanlı filmler’ kategorisine giriyor!

UĞUR VARDAN (HÜRRİYET/06.08.2022)



Diğer Yazılar