TOM CRUISE'UN 'VARLIK'LA MÜCADELESİ!
Bering Boğazı’nda seyreden, üstün teknolojiyle donatılmış bir Rus nükleer denizaltısı. İsmi de Sivastopol. Lakin bütün teknik donanımına karşın, eldeki verilerle çözülemeyen, bir gelişme sonucu yok edilir. Olayı değerlendirmek için toplanan Amerikan istihbaratı saldırıyı yapan gücün altını çizer: ‘Varlık’ (The Entity). Sisteme bir tür ‘illegal’ yollardan katkıda bulunan Ethan Hunt ve ekibi çok geçmeden ‘Varlık’a karşı olan mücadeleye girişecek, Birleşik Arap Emirlikleri, Roma, Venedik ve Avusturya Alpleri gibi yerlerde, adrenalini yüksek bir macerayla meseleye kalbini, ruhunu ve fiziğini (!) koyacaktır...
‘Görevimiz Tehlike’ (Mission: Impossible) 1966 çıkışlı bir Amerikan TV dizisi. Söz konusu seri bildiğiniz CIA propagandasıydı; ABD bütün mazlum ulusların üzerine çöküp demokratik mücadelelerin önünü ‘darbe’lerle keserken dizi bir tür ‘aklayıcı’ rolü üstleniyor ve “Asıl derdimiz oralara demokrasi getirmek” diyordu. 1988-90 arası meseleyi daha sakin sulara çeken ikinci bir dizi hamlesi izledik ve nihayetinde bu hafta yedincisi huzurlarımıza çıkan sinemadaki seri geldi.
Başrolünde sabit isim olarak Tom Cruise’u izlediğimiz ve hem ABD istihbaratına çalışan hem de yer yer ‘takımdan ayrı düz koşu’larda ‘asi’ kimliğiyle mücadelesine devam eden ana karakter (Ethan Hunt) genel olarak kötülere karşı dünyayı kurtarma derdindeydi. Sinema cephesinde ilk dört filmi sırasıyla Brian De Palma, John Woo, J. J. Abrams ve Brad Bird yönetti, beşinci hamle ‘Rogue Nation’dan bu yana da direksiyonda Christopher McQuarrie var. Asıl olarak ‘Olağan Şüpheliler’den tanıdığımız yönetmen ‘Yansımalar’dan (Fallout) sonra yeni ‘Mission: Impossible’ serüveni ‘Ölümcül Hesaplaşma’da da kamera arkasında. Ki bu kez macera ikiye ayrılmış durumda ve biz, bu filmle ilk bölümü izlemiş oluyoruz.
Şimdiki zaman sinemasında aksiyon kulvarındaki casusluk serilerinin başında gelen ‘Mission: Impossible’da ana düşman hep fiziksel olarak varlığını bildiğimiz bir hedefti. ‘Ölümcül Hesaplaşma’da senarist koltuğuna Erik Jendresen’le birlikte oturan McQuarrie bu kez öykünün ‘kötü’sünü yapay zekâya çevirmiş. ‘Varlık’ın pratikteki temsilcisiyse Hunt’la kökleri yıllara dayanan bir husumeti olan Gabriel. Ama filmi bir anlamda Tom Cruise’un ‘Varlık’la mücadelesi olarak tanımlayabiliriz!
2 saat 43 dakika süren yapımın aksiyon sahneleri Yemen çöllerinden başlayıp Abu Dabi Havaalanı’na, Roma’ya, Venedik’e (Burada ‘Venedik’te Ölüm’e metafor anlamında bir gönderme var!) ve Alpler üzerinde yolculuk eden ‘Şark Ekspresi’ne kadar uzanıyor. ‘Mission: Impossible’ yapımlarının ana derdi sanki başaktörü Tom Cruise’un -önceki filmlerine ilişkin eleştirilerimde de belirttiğim gibi- ‘Benjamin Button’vari bir gençleşme çabası üzerine kurulu. Deneyimli aktörün yaşı büyüdükçe damarlarındaki adrenalinin dozajı artıyor adeta. Burada da motosikletiyle 4 bin metre yükseklikteki bir tepeye çıkıp paraşütle trenin üzerine atladığı sahneler var... Bu filmdeki fark, geçmişteki yapımlarda tırmandığı dünyanın en yüksek gökdelenlerini terk edip doğa içinde kendine meydan okuma zirveleri araması olmuş.
BU FİLMİ GÖRMÜŞTÜK!
Günümüz sinemasında her şey birbirini andırıyor. Dışarıdaki eleştirmenlerce göklere çıkarılan ‘Ölümcül Hesaplaşma Birinci Bölüm’ün problemi de bence bu olmuş. Mesela -bu çağda kömürle çalışan- bir trenin vagonları üzerindeki mücadeleyi onca western’de görmedik mi? Roma sokaklarındaki minik sarı Fiat’la takip sahneleri ‘İtalyan İşi’ni ya da ‘Ronin’i hatırlatmıyor mu? Dijital bir öyküye eklenen gizemli, haçvari anahtar son ‘Indiana Jones’taki zaman kadranının havasını estirmiyor mu? Neyse, ‘postmodernizm’ de böyle bir şey. ‘Ölümcül Hesaplaşma’ sanki “Bu eklektik durumun üstesinden aksiyon sahneleriyle gelirim” demiş ama benim gibi ‘yükseklik korkusu’ olanların bakamayacağı tren sahnesi dışında da çok etkileyici bölümler sunamamış.
Bu filmin bir özelliği kadın karakterlere alan açması olabilir. Ilsa Faust’u (Rebecca Ferguson) ve ‘Beyaz Dul’u (Vanessa Kirby) önceki bölümlerden hatırlıyoruz. ‘Güzel yankesici’ Grace (Hayley Atwell) ve usta dövüşçü Paris (Pom Klementieff) kadroya yeni katılan isimler olmuş.
Bu yıl ‘John Wick 4’, ‘Hızlı ve Öfkeli 10’, ‘Indiana Jones ve Kader Kadranı’ gibi yapımları izlediyseniz ‘Mission: Impossible-Ölümcül Hesaplaşma Birinci Bölüm’de çok çok özel bir şeyler bulacağınızı sanmıyorum. Bana kalırsa ‘Rouge Nation’ ve ‘Yanılsamalar’ çok daha iyi filmlerdi. Umarım önümüzdeki yıl ‘İkinci Bölüm’de daha dolu bir macera karşımıza çıkar...
UĞUR VARDAN (HÜRRİYET/ 15.07.2023)