‘SENİN İÇİ DOĞMUŞUM HAYKIRMAYA, EY ÖZGÜRLÜK!'
Barselona, Şubat 1976... Hiç bitmeyecek gibi görünen ‘Franco diktatörlüğü’nün sona ermesinin üstünden üç ay geçmiştir. İşyerinde zimmetine para geçirdiği suçlamasıyla tutuklanan genç muhasebeci Manuel Gomez, Modelo Cezaevi’ndeki günlerine ‘merhaba’ der. Hücre arkadaşlarından biri kendisini romanlarına adayan ve isteyenlere kitaplarını kiralık olarak veren, sakin yapıdaki Pino’dur. Diğeriyse çocuklarıyla eşine kavuşmak isteyen ama çıktığında her şey için yaşlı biri olacağını düşünen ‘Arap’ lakaplı, enerjik bir mahkûmdur. Manuel, çok geçmeden parmaklıklar arkasındaki hayatı, dengeleri, farklı insan profillerini ve refleksleri tanır. Bu zorlu ortamda asıl problem üniformalarının arkasına sığınan ve tek iletişim biçimleri şiddet, işkence ve zulüm olan gardiyanlardır...
Güneş herkesi ısıtmıyor
‘Hapishane filmleri’ kategorik olarak her dönem ilgi gören bir kulvardır. ‘Alcatraz Kuşçusu’, ‘Kelebek’, ‘Esaretin Bedeli’, ‘The Rock’ gibi ilk elde akla gelen örnekler türün en iyileri olarak çoktan tarihteki yerlerini almıştır. Bütün bu yapımlar genellikle bireysel zorluk öyküleri sunar bize. Yukarıda konusunu özetlediğimiz ‘Mahkum 77’ (Modelo 77) ise bireysel dramlara göz kırpıyor ama asıl arka planına yerleştirdiği tarihsel akışla dikkat çekiyor. Alberto Rodríguez imzalı yapım ‘Bir diktatörlük sona erdiğinde geçmişe ait kurumlar nasıl kabuk değiştirir, reform hareketleri her yere aynı oranda uğrar mı’ türü bir soruyu hapishane düzeni üzerinden sorup cevap aramaya çalışmış. Bir yanıyla ‘Bahar güneşi hepimizi aynı oranda ısıtır, aynı biçimde umut aşılar mı’ türünden bir fikri takip eden film, 125 dakikalık süresinde tarihsel gerçekleresadık kalarak, seyircisini etkileyici bir dramatik yolculuğun parçası yapıyor.
‘Mahkum 77’de görüyoruz ki işler içeride, dışarıda olduğu gibi gelişmiyor. Hapishane ortamında ‘faşist Franco’ döneminin yarattığı iklim kolay kolay dağılmıyor. Rejimin kirli işlerinin uygulayıcısı konumundaki gardiyanların yarattığı sistem kırılamıyor. Mahkûmlar en temel haklarından yoksun, insani koşullar barındırmayan ortamlarda ayakta durmaya çalışıyor. İtiraz edenler işkenceyle susturuluyor, tek kişilik hücre cezaları, tecrit uygulamalarıyla ruhsal ve fiziksel şiddete uğruyorlar. Ülkenin görece yaşadığı demokratik süreç o kalın duvarları aşamıyor. Mahkûmlar kendi imkânlarıyla ses çıkarmaya, isyana yeltenmeye ve bir şekilde basın üzerinden topluma ve yeni yönetici sınıfa ulaşmaya çabalıyor. Aslında politik reflekslere sahip olmayan Manuel, haksızlığa boyun eğmeyen kişiliğiyle yavaş yavaş hapishane topluluğu içinde öncü bir karaktere dönüşüyor. COPEL adı verilen ‘Mahkûm Hakları Birliği’ adlı bir oluşum için çalışıyor, grup içinde kilit bir noktaya geliyor. Durumlarını basın üzerinden bütün ülkeye duyurmaya uğraşıyor ve sistemin suyuna gitmeyen, özgürlükçü avukatların haklarını savunmalarının yolunu açıyor. İstenen ve birçok yerde dillendirilen ‘genel af’ bir türlü çıkmıyor ama yine de umutlarını kesmiyorlar.
Hayata soldan bakanlara
‘Mahkum 77’, İspanya’nın demokratik yürüyüşündeki evreleri koğuşlarında izleyenlerin gözünden anlatıyor. Yönetmen Alberto Rodríguez’le birlikte Rafael Cobos’un kaleme aldığı senaryoda, hayata soldan bakanlar için çok sayıda gönül çelen bölüm var: Mahkûmların özgürlük ve genel af istekleri için yaptıkları farklı eylemler, gardiyanların onlara yönelik fiziksel şiddetinin yanı sıra sözlü mobbing’leri (mesela dilekçe kâğıdı istediklerinde “Paran yoksa demokrasi de yok” şeklinde dalga geçiyorlar); hapishane avlusundaki anarşist, sosyalist, komünist tiplemeleri, atölyede futbol topu dikmeleri ve buradan üç-beş kuruş kazanmaları (“Futbol topu dikeceksin, ülkeyi kalkındırma zamanı” ifadesi eşliğinde) gibi... Senaryodaki en çarpıcı ifadelerse sanırım şu ikisiydi: “Franco’nun sokaklarda görmek istemediği herkes bu hapishanede toplanmış” ve “Kaçmak her mahkûmun hakkıdır”.
Ana karakter genç Manuel Gomez’i canlandıran Miguel Herrán’la parmaklıklar arkasında geçen yılların sertleştirdiği Pino rolündeki Javier Gutiérrez’in sürüklediği ‘Mahkum 77’, içi dolu politik mesajlı filmlerden hoşlananlar için uygun bir seçenek...
UĞUR VARDAN (HÜRRİYET/18.03.2023)