MASUMİYETİN OLMADIĞI TOPRAKLARDA
Suçlu çocukların kaldığı, gözlerden ırak, Kolombiya’nın ormanlık bir bölgesinde, bir tür rehabilite merkezi… Başta üç çocuk vardır ve liderleri olarak Eliú öne çıkar. Gün boyu yaptıkları işler merkezin yanındaki bakımsız havuzu temizlemek, ormanda ağaç budamak ve kendileriyle birinci elden sorumlu olan Álvaro’nun terapi seanslarına katılmaktır. Derken merkeze dört çocuk daha nakledilir. İçlerinde Eliú’nun eskiden tanıdığı ve birlikte suç işledikleri El Mono da vardır. Bu başına buyruk karakter, merkezin onlara dayattığı kurallara sürekli karşı çıkar ve bir tür kaosa yol açar. Güvenlik kanadındaki Godoy ise Álvaro’nun tersine baskıdan yanadır ve kafasını kaldıranın cezalandırılması gerektiğini düşünür.Seyircisini çarpan, yüreğine işleyen ve hüzünlendiren bir yapım olmuş.
1989 Bogota doğumlu yönetmen Andrés Ramírez Pulido, üç kısa filmin ardından yukarıda konusunu özetlediğim ‘Sürü’yle (La Jauría) ilk uzun metrajına imza atmış. Ergenlik, aile, suçla olan ilişki, çaresizlik, sisteme ve çevreye olan güvensizlik gibi temalar etrafında seyircisini çarpan, yüreğine işleyen ve hüzünlendiren de bir yapım olmuş ‘Sürü’. Merkezde sonradan katılanlarla birlikte toplamda yedi çocuk var. Yönetmen Pulido’nun kaleme aldığı senaryo aslında bu grubun içindeki Eliú’yla El Mono’nun yaşadıklarına öncelikli olarak kulak kabartıyor. Öte yandan öykü zamanla içindeki katları açtığında meseleye Álvaro da dahil oluyor. Ve sonrasında erkek çocukların babalarıyla olan sorunları perdede kıyıya vuruyor. Uzun süre sanki kenara atılmış ve günün birinde silaha sarılmak zorunda kalmış çocukların dertleri bize aktarılıyormuş gibi geliyor. Fakat film belli noktalardan sonra ait olduğu coğrafyanın genel kaderi üzerine de hatırlatmalarda bulunuyor.
Öte yandan ‘Sürü’ kendi içinde bir güzergâh belirleyip ilerlerken El Mono’nun aralarına katılmasıyla Eliú’nun neden o merkezde olduğuna dair soru işaretleri de zamanla şeffaflık kazanıyor. Ve içine attığı dertlerle birlikte büründüğü o, bir tür genç ‘bilge’ görüntüsünün de kaynağı açığa çıkıyor. Ben mesela bunun öyküde ağır ağır verilme biçimini çok beğendim. Filmin başardığı en önemli şeylerden biri de Álvaro’nun kişisel çabalarıyla verdiği ahlaki ve vicdani eğitimin, onlara bu ortamda bir anlamda özgüven aşıladığını belirtmesi ama aslında gerçeğin böyle seyretmediğine dair yaptığı vurguydu. Çünkü sistem için onlar ayak bağı olmanın ötesinde bir anlam taşımıyorlar. Merkezin bağlı olduğu birimin başındaki kişinin de çocuk suçluları mevsimlik işçi mantığıyla sahaya sürmenin dışında bir derdi yok.
Sindirerek aktarıyor
Yönetmen Andrés Ramírez Pulido ‘Sürü’de ağır ilerleyen bir yapıta imza atmış. Ama bu ifademden zihninizde ‘Tam festivallik’ (!) gibi bir kanı oluşmasın. Filmin süresi 87 dakika, yani o uzun plan doğa manzaralarına boğulmuş yapımlardan değil! Dertlerini sindirerek aktarıyor.
Sakin bir ifadeyle dolaşan Eliú’da Jhojan Estiven Jimenez, varlığı arıza El Mono’da Maicol Andrés Jimenez’in sürükledikleri filmde Álvaro rolündeki Miguel Viera’yı da çok beğendim. Bıyıklarıyla 12 Eylül öncesinin solcu abilerini (!) hatırlatan bu karakterin yaşadığı açmaz filmin en etkileyici izlerindendi. Masumiyetin çoktan kaybolduğu, karanlık sularda gezinirken Latin Amerika’nın onca kesik damarından birini perdeye taşıyan bu yapımı kaçırmayın derim. Son bir hatırlatma; ‘Sürü’, 2022 Cannes Film Festivali Eleştirmenler Haftası’nda En İyi Film ve En İyi Senaryo ödüllerini kazanmıştı.
UĞUR VARDAN (HÜRRİYET/29.07.2023)