Konuk Yazar

JOHN WICK'İN HİNDİSTAN ŞUBESİ

04 Ağustos 2024 Pazar 21:06
JOHN WICK'İN HİNDİSTAN ŞUBESİ

Ulusal Güvenlik Muhafızları’ndan Yüzbaşı Amrit Rathod, bir operasyon dönüşü kız arkadaşı Tulika Singh’den babasının kendisini başkasıyla nişanladığını öğrenir. Yakın dostu Yüzbaşı Viresh’le nişanın gerçekleştiği Ranchi’ye gider. Amacı Tulika’yı kaçırmaktır. Genç kadın böyle bir durumda zengin bir işinsanı olan babası Baldeo Singh Thakur’un peşlerini bırakmayacağını söyler ve Yeni Delhi’ye dönüş treninde buluşmalarını ister. Amrit’le Viresh trene binerler ve yolculuk başlar. Lakin trende soygun için bekleyen bir çete vardır. Elebaşı Fani, eylem sırasında Tulika ve ailesine de zarar verince iş çığırından çıkar. Duruma el koyan Amrit ve Viresh, kendilerinden sayıca çok daha fazla olan çete üyelerine karşı mücadeleye girişir...

 

Üst Düzey Görsellik
İntikam olgusu sinemanın bütün türleri için çok sık başvurulan eski ve garanti bir adrestir. Hindistan sinemasından gelen ve ‘kanlı bir aksiyon rüzgârı’ tanımıyla ele alınacak ‘Geber!’ (Kill) bütün motivasyonunu intikam meselesi üzerine kuran bir yapım. Yönetmen Nikhil Nagesh Bhat, senaryosunu Ayesha Syed’le birlikte kaleme aldığı çalışmasında odağına sevdiklerine dokunanları yok eden bir komandoyu yerleştirirken olay yeri olarak da nihai durağı Yeni Delhi olan bir treni seçmiş. Çok sayıda vagona sahip bu tren, filmi adeta tek mekânda geçen bir gerilim-aksiyon tadına ulaştırmış.
‘Geber!’ teknik açıdan üst düzey görselliğe ve stile sahip. Her bir aksiyon sahnesi koreografik olarak üzerinde düşünülmüş, çalışılmış hissi veriyor. 105 dakikalık süreye sahip yapım adeta ikiye bölünmüş ve ana karakterin refleksleri ve hareket tarzı da bu bölünmüşlükten nasibini almış. Yaklaşık 45 dakika sonra filmin ismi perdeye yansıyor ve öykünün kan basıncı artıyor, her taraf kızıla boyanıyor ve şiddet dozu tavan yapıyor. İlk bölümde Amrit kuşkusuz çeteye karşı mücadeleyi yine dövüş sanatları vasıtasıyla veriyor ama sonradan işin içine başta bıçak olmak üzere bilumum kesici aletler, çekiç, duvarlar, seramik (klozetler), yangın söndürücü gibi unsurlar dahil oluyor. Amrit yaşadığı travmatik kaybın ardından el arttırıyor, acımasızlaşıyor, nefret ve öfkesini kusan bir ölüm makinesine dönüşüyor. Aman dileyeni öldürüyor, boğazını kesiyor, kafasını defalarca duvarlara vuruyor ve de parçalıyor. Farkındayım, filmin bu yanlarını betimlemek için kimi kopyalar veriyorum ama salonun yolunu tutarken bu bilgiler aklınızda olsun istedim.
Aslında ‘Büyük Tren Soygunu’ (The Great Train Robbery), ‘Ölüm Treni’ (Emperor of the North), ‘Silver Streak’, ‘Firar Treni’ (Runaway Train), ‘Sibirya Ekspresi’ (Transsiberian), ‘Durdurulamaz’ (Unstoppable), ‘Snowpiercer’, ‘Zombi Ekspresi’ (Train to Busan), ‘Suikast Treni’ (Bullet Train) gibi yapımlar dolayısıyla trende geçen aksiyonlara seyirci olarak fazlasıyla aşinayız. Ama ‘Geber!’ çıtayı özellikle heyecan ve kanlı sahneleri itibariyle dozaj bakımından çok çok üst sıralara taşıyan bir adım olmuş. Filmde Amrit kendisi için özel olan insana dokunulduğunda bir ‘Terminatör’ edasıyla harekete geçip önüne çıkanı öte dünyaya gönderirken bir anlamda ‘Hintli John Wick’ mertebesine ulaşıyor. Karaktere hayat veren Lakshya (Bu arada kendisi Alanyaspor, Galatasaray ve Adana Demirspor’dan tanıdığımız Emre Akbaba’ya çok benziyor!) adlı oyuncu bu rolde ışıltılı bir performans ortaya koyarken göz alıcı bir portre çiziyor. Keza öykünün asıl kötüsü Fani’de Raghav Juval, Tulika’da Tanya Maniktala, Yüzbaşı Viresh’te Abhishek Chauhan, haydutların yaşlı elebaşısı Beni’de Ashish Vidyarthi, zengin baba Baldeo Singh Thakur’da Harsh Chhaya, çete üyelerinden Siddhi’de Parth Tiwari de başarılıydı. Bu sınır tanımayan aksiyon, görüntü yönetmeni Rayef Mehmood’un kadrajlarıyla estetik bir hal alırken film seyircisinin mantığını zorlayan birçok
sahne de barındırıyor elbet... Trende onca olay olurken kolluk kuvvetlerinin hiçbir şeyden haberdar olmaması (ki bir vagonda ikisi polis üç kişilik güvenlik ekibi varmış), ana karakterlerden Amrit ve Viresh’in yediği onca dayağa, aldığı darbeye ve ciddi yaralanmalarına karşın hiçbir şey yokmuş gibi ayağa kalkıp kavga dövüşe devam etmeleri öyküyü karikatürize sulara taşıyor. Ama bu grafik aksiyon tadında bir film ve söz konusu sahneler, izleyicinin bu tür dertleri olmadığı kabul edilerek çekilmiş.John Wick’in Hindistan şubesi
Ben öyküde en çok zaman zaman kıyıya vuran kötüler kanadındaki dertlenmeyi sevdim. Bu aşamada Fani, babası Beni’yi acımasızlığın sularına çekmek isterken ‘Örümcek Adam’dan referanslara başvuruyor ve “Bırak bu ‘Büyük güç büyük sorumluluk getirir’ gibi yaklaşımları” tarzı sözler sarf ediyor. Yabancı bir eleştirmen şu noktaya da dikkat çekmiş: Çete üyeleri içlerinden biri ya da birileri öldüğünde gözyaşı döküyor, sarsılıyor. Filmin bu yanını ben de beğendim ama onların bu psikolojiye girmelerine elbette Amrit’in acımasızlığı ve öldürdüklerine karşı uyguladığı şiddet dozu yüksek yöntemler neden oluyor, orası ayrı...
Bir yanıyla Endonezya yapımı ‘Baskın’ (Raid) serisini de andıran ama daha çok ‘John Wick’ çizgisine yakın duran, yönetmen Bhat’ın treni bir korku ve gerilim mekânı olarak son derece başarılı bir şekilde kullandığı ‘Geber!’ elbette ‘şiddet pornosu’ adı verilen kulvara ait bir yapım. İzleyicisine dur durak bilmez bir mantıkla kanlı, bazıları tahammül ötesi sahneleri estetik bir çerçevede sunuyor. Bir kez daha bu türden uyarılarımı yaparak son noktayı koyayım. 

UĞUR VARDAN (HÜRRİYET/03.07.2024)



Diğer Yazılar