‘JOHN WICK’ KERVANINA YENİ BİR HALKA
Yoksul bir genç olan Jamal’in hayalini kurduğu bir bilgi yarışmasına katılarak büyük para ödülünü kazanma çabasını anlatan Danny Boyle’un 2008 tarihli çalışması ‘Milyoner’ (Slumdog Millionaire) zamanla popüler kültürde yerini alan bir film olurken aynı zamanda o dönem henüz 18 yaşındaki Dev Patel’e de şöhret yolunu açıyordu. Londra, Harrow’da doğan ve kendi ifadesiyle bu film öncesi köklerinin filizlendiği Hindistan’a hayatında hiç gitmemiş, kulaklıkları ve Nike ayakkabılarıyla Birleşik Krallık’ta yaşayan bir genç olan Patel, sonrasında kendine sağlam bir kariyer edindi. Onu ‘Marigold Oteli’nde Hayatımın Tatili’ (The Best Exotic Marigold Hotel, 2011), ‘Chappie’ (2015), ‘Sonsuzluk Teorisi’ (The Man Who Knew Infinity, 2015), ‘Lion’ (2016), ‘Hotel Mumbai’ (2018) ve ‘Yeşil Şövalye’ (The Green Knight, 2021) gibi yapıtlarda izledik. Derken ‘Maymun Adam’la (Monkey Man) portföyüne bir de ‘yönetmen’ etiketini kondurdu.
Patel bu haftadan itibaren bizde de gösterime giren, öyküsü kendisine ait söz konusu yapımda başrolü de üstlenirken Bombay’da geceleri kaçak kick boks yapan ve bu yolla para kazanan bir gencin yaşadıklarını anlatıyor. Lakin bu bir yükselme ya da sınıf atlama hikâyesi değil. ‘Bobby’ takma adını kullanan ana karakterin hayatta çok önemli bir motivasyonu var: Küçükken arazilerine göz dikip kendilerini topraklarından çıkarırlarken arada annesinin ölümüne neden olanlardan intikamını almak. Bu olaya sebebiyet verenlerse etrafa huzur, hayata dair dinginlik, mal mülkten uzak durma mesajları veren açgözlü bir ‘guru’ ile ona yardım ve yataklık eden bir polis şefi. Geceleri yeraltı dünyasının dehlizlerinde yumruklarıyla para kazanan ‘Bobby’ daha sonra bir ek iş buluyor: Kentin güç dinamiklerinin yani intikam alacağı grubun takıldığı seçkin bir gece kulübünde garsonluk. Uyuşturucunun ve seksin pazarlandığı bu ortamlarda ‘avlarını’ daha yakından tanıyor, onlarla olan mesafesini kısaltıyor bir anlamda. Ve nihayetinde de harekete geçiyor…
Gökyüzüne yükselip güneşi yakalayarak yiyen ve bu yüzden cezalandırılarak güçleri elinden alınan ‘Maymun tanrı Hanuman’ efsanesine göndermelerde bulunan öyküsüyle Dev Patel’in bu ilk yönetmenlik hamlesi aslında modern Hindistan’a ait toplumsal taşlamalara da soyunuyor. Yabancı düşmanlığı üzerinden siyaset üreten sağcı bir politikacı, iktidara sırtını yaslamış ruhani bir lider ve bu çürümüş sistemin ortağı olan bir polis şefi. Bu yanlarıyla ‘Maymun Adam’ın alttan alta sosyolojik bir ayna görevi üstlendiği söylenebilir. Ama filme asıl kimliğini veren profil aksiyona olan eğilimi elbette. Referans olarak net adres de ‘John Wick’ serisi… ‘Bobby’ intikam sürecinde silaha sarılıyor ve ortalığı kan gölüne çeviriyor. Film travmalarla yüklü ama boks arenasında yumruk ve tekme savurmaktan başka eylemi olmayan bir portreden ölüm makinesi yaratıyor. Bu yanıyla elbette John Wick’in en azından bu konudaki inandırıcılığından uzak. Çünkü Keanu Reeves’ın canlandırdığı karakter eski bir kiralık katildi ve bildiği sularda yüzüyordu. Ama bu tür yapımlarda elbette mantık aranmaz, Dev Patel’in hayat verdiği amatör boksör de içindeki öfkeyle acımasız bir silahşora dönüşüyor.
‘Maymun Adam’ hikâye bazında tabii ki yeni bir şey söylemiyor, anlatılan bildik bir intikam mücadelesi. Ama Dev Patel yönetmen olarak Endonezya yapımı ‘Baskın’ (Raid) serisi ya da toplam dört filme ulaşan ‘John Wick’ evreni boyunca önümüze gelen koreografik sahnelerle (tabii bu kulvarın ilk adımlarında Bruce Lee vardı) dolu aksiyon gösterilerine (aslında bu takıma 2021 yapımı Bob Odenkirk’lü ‘Nobody’ de eklenebilir) kendince yeni bir eklemede bulunuyor. Görüntüleri açısından fazla kan içerse de ‘Maymun Adam’ stilistik bir hamle ve Patel görsel bir atmosfer kurmayı, seyircisinin adrenalinini yükseltmeyi başarıyor. Aksiyon dozajı yüksek bir intikam öyküsü izlemek isteyenler için uygun bir seçenek diyerek noktayı koyalım.
UĞUR VARDAN (HÜRRİYET/06.04.2024)