GÖKYÜZÜNDEN BİZE 'HAYIR' YOK!
Eadweard Muybridge’in 1878 tarihli hareket halindeki bir atla ilgili ünlü fotoğraf çalışması sinema açısından çığır açıcı bir hamledir. OJ (Otis Jr.) ve Emerald Haywood, bu görüntülerdeki siyah jokeyin büyük büyük büyükbabaları olduğunu iddia eden iki kardeştir. Onlara göre aileleri o zamandan beri sinema sektöründeler. Altı ay önce babası Otis Sr.’ı açıklanamayan bir vakadan dolayı kaybeden OJ, kederli bir yapıda, sessiz bir kovboydur adeta. Emerald ise onun tam zıddı, dışa açık, hoyrat bir kişiliğe sahiptir.
Güney Kaliforniya’daki Santa Clarita Valley’de, aile yadigârı çiftliklerinde yaşayan ve sinema-televizyon dünyası için eğitilmiş hayvan (atlar) hizmeti sunan ikilinin dünyası, tuhaf gelişmelerle sarsılır. OJ’in gökyüzünde gördüğü UFO’vari bir cisim onlara farklı bir maceranın da kapısını aralar. Yakınlarındaki ‘Jüpiter’in Madeni’ adlı tema parkının sahibi, bir zamanların popüler çocuk oyuncusu Ricky ‘Jupe’
Park da benzer vakalara tanıklık etmiştir. Bu aşamada Emerald’ın aklına bir fikir gelir; cismi görüntüleyerek para ve şöhret kazanmak... Teknoloji uzmanı Angel ve gizemli görüntü yönetmeni Antlers Holst da ekibe dahil olur ve ‘görsel takip’ başlar...
Oyuncu-yönetmen Jordan Peele’in sinemadaki üçüncü uzun metrajı ‘Hayır’ın (Nope) konusu özetle böyle. Siyahların tarihsel serüveni içindeki zorlu virajları modern korku (gerilim) öyküleri eşliğinde perdeye taşıyan filmleriyle dikkat çeken sanatçı, bu kez ırkçılığa ilişkin tonları daha az düzeyde seyreden ama yine sosyolojik bakışlarında ısrarlı bir hikâyeye soyunuyor. Amerikan sineması, uzaydan gelen tehlikeye fazlasıyla aşinadır. Geçmişte gökyüzü kaynaklı korku, komünizme ilişkin uyarıların bir tür metaforuydu; zamanla bu refleks giderek arkaik bir hal aldı ve evrenin sonsuzluğu içinde öteki dünyalar farklı metaforların, korku ya da umutların kaynağına dönüştü.
‘Hayır’daki gökyüzü kaynaklı tehlikeyse öncelikle yanında birçok sinemasal referansı barındırıyor. Peele’in filmi Spielberg’ün ünlü klasiği ‘Üçüncü Türden Yakınlaşmalar’ (Close Encounters of the Third Kind) gibi başlayıp ‘Jaws’vari bir gerilime dönüşürken Shyamalan’ın ‘İşaretler’inden (Signs) ya da Villeneuve’ün ‘Geliş’inden (Arrival) de esintiler sunuyor. Ama bence asıl referansı, daha sonra Keanu Reeves’lı yeniden çevrimi de yapılan 1951 tarihli Robert Wise başyapıtı ‘Dünyanın Durduğu Gün’ (The Day the Earth Stood Still). Çünkü burada da biz dünyalıların dertleri ve hırsları, gezegeni belki bu kez fiziksel değil ama ruhani ve ahlaki olarak bir çürümenin eşiğine taşırken devreye yukarıdan ‘parmak sallayan’ ve bir anlamda “Böyle yapmayın” diyen uzaylı devreye giriyor...
‘Yeni’ Hitchcock!
‘Hayır’ temel olarak ‘gösteri toplumu’na dair eleştirilerde bulunan, şöhret ve eğlence sektörünün yarattığı tahribata dikkat çeken (özellikle 1998’deki TV sitcom’unda Gordy adlı şempanzenin yoldan çıkması bölümüyle) bir yapım. Bütün bu dertlerini yönetmenin ilk iki filmi ‘Kapan’ (Get Out) ve ‘Biz’de (Us) olduğu gibi gerilim koridorları içinde gezinen bir öyküyle yapıyor. Bu tarzıyla ‘Yeni Hitchcock’ gibi tanımlarla (ve de övgülerle) öne çıkarılan Jordan Peele’in, (sevenleri çok biliyorum ama) türlü göndermeler içeren ve ‘Ben çok farklıyım’vari bir kibri üzerinde taşıyan yapıtlarını kendime pek yakın bulmuyorum. Naçizane kendisi bende, “çok önemli şeyler söylemeye çalışıp bu çabasının üstesinden gelemeyen filmlerin ‘unutulabilir’ yönetmeni” türü bir iz bırakıyor. Ama ‘Hayır’ın, üzerinde en çok düşünülmeye değer çalışması olduğunu söyleyebilirim.
Oyunculuklara gelince; yönetmenin ‘Kapan’da da birlikte çalıştığı Daniel Kaluuya, OJ’de sakin performansıyla etkileyici. Keza Keke Palmer da hiperaktif Emerald’da çok başarılı. Ricky ‘Jupe’ Park’ta Steven Yeun’u, Angel’da Brandon Perea’yı, Otis Sr.’da Keith David’i izlediğimiz yapımda Antlers Holst’u da Michael Wincott canlandırıyor. Kanadalı aktörün sinema tarihinin en iyi yüzlerinden birine sahip olduğu kanısındayım; keşke daha fazla yapımda karşımıza çıksa diyorum.
Dışarıda çokça beğenilen ‘Hayır’ın, tartışmaya açtığı konular itibariyle izlenmesi gerektiğini söyleyebilirim. Görüntü yönetmeni Hoyte van Hoytema’nın kadrajlarının da çok başarılı olduğunu belirtmeliyim.
UĞUR VARDAN (HÜRRİYET/20.08. 2022)