GALAKSİYE DEĞİL ARKADAŞLARINA DERMAN OLUYORLAR
Galaksinin Koruyucuları’ namıyla bilinen ekip, Knowhere adlı istasyonu kendilerine merkez olarak bellemiş durumdadır. Bu arada içki içip müziğe kulak kabarttıkları ve dans ettikleri bir günde beklenmedik bir saldırı meydana gelir. Hedefte rakun ‘Rocket’ vardır. Topluluğun bu hınzır üyesine yönelik eylemi gerçekleştiren altın renkli giysiye bürünmüş Adam Warlock, bir şekilde durdurulur ama dostları yaralanır ve yaşam destek ünitesine bağlanır. Durum vahimdir ve ekip, ‘Rocket’ın tıbbi kayıtlarını araştırmaya başlar. İzler onları pembe, et şeklinde görünüme sahip bir gezegene götürür... Mesele şudur: İhtiraslı bir biliminsanı olan ‘The High Evolutionary’, ‘Rocket’ın genetik kodlarının peşindedir ve bütün bu karmaşayı o yaratmıştır. Ana karakterler Peter Quill, ağacımsı Groot, ‘Yokedici Drax’, Gomora’nın bir tür paralel sureti, ekibe yeni katılan Nebula ve Mantis’le birlikte, sevgili rakun dostlarını yeniden hayata döndürmek için çapı son derece geniş bir alanda mücadeleye soyunur.
‘Marvel evreni’nin en eğlenceli ve bence en kayda değer ekibi (X-Men cephesini katmıyorum, onların zaten ‘öteki’ kavramı üzerinden farklı bir duruşları ve ruhları var) olan ‘Galaksinin Koruyucuları’ üçüncü filmleriyle (Guardians of the Galaxy Volume 3) huzurlarımızda. Baştan beri kendine özgü bir esprisi ve bakış açısı olan, özellikle 70’lere müzik üzerinden yaptığı göndermeler ve Peter Quill’in ‘walkman’ tutkusuyla retro havasını her daim üzerinde taşıyan bu seri, ikinci filmde Freudyen okumalara ve aralarındaki sıkı aile bağlarına değinmişti. Yapımcı şirketten, attığı kimi tweet’ler yüzünden kovulan ama özellikle oyuncu kadrosunun arkasında durmasıyla tekrar işin başına dönen James Gunn’ın yine yönetmenliğini üstlendiği üçüncü adımdaysa odaklanılan ana mesele ‘Rocket’ın geçmişi... Enerji küpü rakun yaşam savaşı verirken öykü geri dönüşlerle bize ekibe katılmadan önce yaşadığı serüvenden ana başlıkları sunuyor. Dr. Moreau türü genetik deneyler yapan ‘The High Evolutionary’, kimi müdahalelerle yarattığı hayvanlar üzerinden kusursuzluğun peşindedir. Ancak bu çabası esnasında şirazesini kaybedecek bir noktaya gelmiş ve “Tanrı yok, bu yüzden kontrolü ben devralıyorum” fikrine ulaşmıştır. Yarattığı türlerden oluşan ‘Karşıt Gezegen’de dünyavari bir yaşam alanı oluştursa da asıl derdi kendisidir. ‘Koruyucular’ ise ‘Rocket’ı tekrar hayata döndürme çabası içindeyken ‘The High Evolutionary’nin çılgınca fikirleri ve her türden canlıya zarar veren projeleriyle de mücadele etmek durumunda kalır.
Senaryosunu Dan Abnett ve Andy Lanning’le birlikte kaleme aldığı bu üçüncü adımda James Gunn, bence günümüz dünyası açısından çok hassas meselelere değinmiş ve bu haliyle ‘Galaksinin Koruyucuları 3’ belki sinematografik anlamda serinin ilk filmi kadar çekici değil ama dertleri ve ‘politik doğruculuk’ bakımından daha önemli bir çabanın ifadesi... Şöyle ki çılgın genetikçinin deneyleri üzerinden öykü ‘denek hayvanı’ başlıklı modern bir günahın altını kalın çizgilerle çiziyor. ‘Rocket’ın bir zamanlar denek hayvanı olması, o dönem yaşadığı acılara, ruh ve psikolojisine yaptığı vurgu; bu filmi klasik ‘süper kahraman’ rotasından çıkarıyor ama değerli, daha işlevsel ve mesajı daha derin bir yapıya dahil ediyor. ‘The High Evolutionary’ deneylerinde kullandığı küçük çocuklar ve hayvanlar dolayısıyla aslında bir ‘Nuh’ tablosu çiziyor ama gemisine aldıklarını kurtaracak erdemi yok, asıl derdi kendini kurtarmak...
Bu seri baştan beri kimi karakterleri ve kadrajları bakımından orijinal ‘Star Wars’ esintileri taşıyordu, üçüncü filmde de bu görüntü tekrar ediyor. Dostluk, dayanışma, giden sevgilinin yokluğu gibi temaları da içine dahil eden ‘Galaksinin Koruyucuları 3’, ‘Marvel ailesi’ içinde gibi görünen ama ruhu ve tadı bakımından bambaşka sulara ait bir film. Hüzünlü sahneleriyle dikkat çeken yapım, hissiyatını seyircisine geçirmekte mahir bir çalışma olmuş. Kaçırmayın derim...
UĞUR VARDAN (HÜRRİYET/07.05.2023)