'EN ALTTAKİLER' ARASINDA
Yaşı yetenler hatırlayacaktır, Alman gazeteci Günter Wallraff, 80’lerin başında Türk işçisi kılığına girmiş ve yaşadıklarını ‘En Alttakiler’ (Ganz unten) adlı kitabında (daha sonra sinemaya da aktarıldı) paylaşmıştı. Haftanın yenilerinden ‘Ayrı Dünyalar’dan (Ouistreham) da anlıyoruz ki Wallraff’ın yöntemini Fransız gazeteci-yazar Florence Aubenas da uygulamış. Liberation, Le Nouvel Observateur, Le Monde gibi yayınlarda muhabir olarak çalışan Aubenas, Kuzey liman kenti Caen’de çeşitli işyerlerinde temizlikçi olarak çalışan emekçi kadınların arasına karışmış ve deneyimlerini 2010 tarihli ‘Le Quai de Ouistreham’ adlı yapıtında toplamış. ‘Ayrı Dünyalar’ işte bu çalışmanın sinema uyarlaması.
Yönetmen Emmanuel Carrère, kitabı perdeye taşırken Aubenas’ı Marianne Winckler adlı bir yazar karakteriyle karşımıza çıkarıyor.
Önce kısaca konu: İşsizliğin ve yoksulluğun baskın olduğu toplumsal yapıları ve problemlerini bizatihi yaşayarak anlama derdinde olan yazar iş bulma kurumlarına başvurarak kendini bu zorlu sulara atar.Kişisel öyküsündeki boşlukları da (yıllardır niye çalışmamıştır mesela) kimi yalanlarla kapatır: Konforlu bir hayatı vardır ama eşi onu genç bir kadınla aldatınca artık emeğiyle ayakta kalma mücadelesi vermeye karar vermiş ve iş aramaya başlamıştır. Nihayetinde temizlikçi olur ve süreç onu Caen-Portsmouth arasında sefer yapan ‘Ouistreham’ adlı feribota yönlendirir. Burada her gün tam 230 odayı, her birini dört dakikada olmak üzere temizlemeleri gerekmektedir. Marianne işe adapte olurken bir yandan da yeni dostlar edinir. İşçi sınıfının yılmaz bekçileri konumundaki üç çocuk annesi Christèle ve genç Marilou onun yeni yarenleridir. Kâh cam siler, kâh tuvalet temizler. Ama şöyle bir durum vardır; kendisine kucak açan bu topluluğu günün birinde kitabını yazmak üzere terk edecektir. Dostları meseleden habersizdir...
Emmanuel Carrère’in yapıtı iki ana eksende ele alınabilir. Görünürdeki kaygı, emekçilerin kötü koşullarını, sistem karşısındaki çaresizliklerini göstermek... Bu yanıyla ‘Ayrı Dünyalar’ fazlasıyla Ken Loach filmlerinin tadını veriyor. Öte yandan ikinci eksende bizi şu soruyla karşı karşıya bırakıyor: Tüm iyi niyetine rağmen gazetecinin, kendisini böylesine sıcak karşılayıp ‘aile üyesi’ gibi gören emekçilere durumu dürüstçe açıklamaması ne kadar etiktir? Marienne kitabı için yeterli malzemeyi topladıktan sonra kendi konforlu hayatına kaldığı yerden devam edecektir. Peki ya Christèle, Marilou ve diğerleri? Onlar yine karanlıkta yollara düşecek, nevresimleri değiştirecek, ‘en alttaki’ hayatlarına devam edeceklerdir. Bu çelişkiyi bir Fransız sinema yazarı enfes bir biçimde tanımlamış: “İlhamını başkalarının sıkıntılarından alanlar...”
BINOCHE HARİÇ HEPSİ AMATÖR
‘Ayrı Dünyalar’ emekçilerin hayatları ve gazetecinin vicdanı gibi meselelerde dolaşırken işçi sınıfının küçük mutluluklarına da göz kırpıyor. Bir noktada işi eğlence haline getiriyorlar; zaten Marianne onlar sayesinde dayanışmanın, birlikte hareket etmenin önemini ve ruhunu fark ediyor. Film ayrıca gecenin karanlığında yola düşen Sudanlıları göstererek göçmen meselesine de vurgu yapıyor.
Juliette Binoche elbette büyük bir oyuncu. Büründüğü her karakterde muhteşem performanslar ortaya koyuyor. ‘Ayrı Dünyalar’da onu Marienne Winckler olarak izliyoruz. Rol arkadaşlarının hepsinin gerçek emekçiler olduğunu ve tüm amatörlüklerine rağmen çok iyi iş çıkardıklarını belirtmek gerek. Özellikle Christèle’i canlandıran Hélène Lambert, muhteşem oynuyor.
İşçi sınıfının çözülmeyen dertlerine, kapitalizm boyunduruğu altındaki hayatlarına ilgi duyanlar için kaçırılmayacak bir film ‘Ayrı Dünyalar’. Gazeteci etiği açısından da önemli bir yapıt... UĞUR VARDAN (HÜRRİYET/22.01.2022)