Konuk Yazar

'DEĞİRMENLERE KARŞI YİTİK BİR SAVAŞÇI'

22 Kasım 2025 Cumartesi 10:59
'DEĞİRMENLERE KARŞI YİTİK BİR SAVAŞÇI'

B ir zamanlar yazdıklarıyla gelecek vaat eden, genç ve hırslı bir şair olarak hafızalara kazınan Óscar Restrepo kimi başarılara imza atmıştır. Ama artık gelecek çoktan kapıyı çalmış ve o başarısızlıklarla örülü hayatın içinde debelenip duran bir karaktere dönüşmüştür. Yıllardır kaleme aldıkları basılmamış, edebiyat çevresinin alay konusuna dönüşmüş, küstah bir orta yaşlı adamdır. Ailesi onu terk etmiş, üniversite yolundaki kızı annesiyle birlikte yaşamaya başlamış, Óscar da annesinin yanına sığınmış ve adeta utanç abidesi olmuş bir alkoliktir. Kendisine önerilen işleri de genelde “Ben şairim” kibriyle geri çeviren bu kayıp kişilik nihayetinde kız kardeşinin aracılığıyla bir lisede edebiyat öğretmenliği yapmayı kabul eder.

Okuldaki ilk gününde öğrenciler karşılarında sarhoş ve tuhaf bir hoca bulur. Bu yeni sayfada da ona yer yok gibi görünürken sınıfta şiirle ilgilenen Yurlady adlı 15 yaşındaki kız öğrencinin yazdıklarına göz atar ve onda büyük bir umut ışığı görür. Şair arkadaşı Efrain’i haberdar eder ve takıldıkları ‘Şiir Evi’nde bir okuma günü düzenlemeye karar verirler. Yurlady, Óscar için yeni bir keşif ve kendi gençliğinin yansımasıdır. Yaşlı şairler topluluğu da fakir bir aileden gelen bu genç yeteneği, kendilerine zaman zaman yardımcı olan Hollandalı kültür temsilcisiyle tanıştırarak ‘Şiir Evi’ne fon sağlama peşindedir. Derken etkinlik sonunda aldığı içkinin dozunu kaçıran Yurlady ve sonradan başına gelenler, Óscar’ın zaten sorunlu olan prestijini bozacak, işler içinden daha da çıkılmaz hale gelecektir...

Cannes’da gösterilen ve ödüllendirilen iki kısa filminin yanı sıra 2021 tarihli ilk uzun metrajı ‘Amparo’yla tanınan Kolombiyalı yönetmen Simón Mesa Soto’nun ikinci adımı ‘Bir Şair’ (Un poeta) girişte özetlediğim konuya sahip. Film dünya prömiyerini bu yılki Cannes’da Belirli Bir Bakış bölümünde yaptı ve Jüri Ödülü kazandı. Yönetmenin doğup büyüdüğü ve genel olarak derin bir yoksulluğun hüküm sürdüğü Medellin’de geçen yapımda sefil denecek bir hayat yaşayan, tutunma dalı olarak da şiiri seçen bir adamın hikâyesi anlatılıyor.

Kız kardeşinin ifadesiyle ‘işsiz’ olarak yaşayan Óscar, sürekli alkole sığınır, kızından bile para isteyecek durumdadır ve sık sık öfke nöbeti geçirir. Ülkesinin Nobel’li yazarı Gabriel García Márquez’den nefret eder. Kutupyıldızı olarak seçtiği, 30 yaşındayken (1896’da) intihar eden şair José Asunción Silva’ya olan sevgisinin altını çizer. Keza intihar fikri onda da vardır...

Kimi eleştirmenlerin Don Kişot’a benzettiği Óscar aslında yönetmenin bir tür kendi tezahürü. Zira Soto bu filmi çekme motivasyonunun “Ya bir sanatçı olarak başarısız olursam” sorusuna samimi bir cevap bulmak olduğunu belirtmiş.

Çarpıcı bir başarısızlık abidesi gibi yükselen Óscar’ın Yurlady sayesinde hayatında yeni bir amaç vardır. Genç kız onun için hem edebiyat çevresine “Bakın, ben buldum” diyebileceği parlak bir cevher hem de arasının bozuk olduğu kızının yerine koyacağını yeni bir sevgi kapısıdır. Ancak Yurlady’nin derdi şair olmak değildir; o içinden gelen duyguları kâğıda dökmekte, sıkıldığı zamanları böyle ifade etmektedir. Hayatını döndüreceği bir düzenden ve geniş ailesiyle yaşamaktan başka gayesi yoktur. Onun üzerinden şöhret kazanmak isteyen Efrain’la edebiyat çevresi ve Yurlady’nin başı öğretmeniyle derde girdiğinde bunu paraya çevirecek ailesinin ikiyüzlülüğü filmin altını çizdiği satırlardan.

‘Bir Şair’de yönetmen ‘tutunamayanlık dozajı’ çok daha alt düzeylerde seyreden bir Bukowski portresi (filmin bir yerinde, duvarda yazarın posterini görüyoruz) inşa ederken kimi meseleleri sembolik göndermelerle hatırlatmış. Medellin’in kendine özgü mimarisi, derme çatma evlerin içine sıkıştırılmış hayatlar, burjuva sanat çevrelerinin sefalet üzerinden (Yurlady’den fakirlik, ten rengi gibi konularda şiirler yazmasını isterler) duygu sömürüsünün öne çıkarılması isteği, Hollandalı kültür temsilcisinin aslında diplerde biriken ‘sömürgeci beyaz’ tavrı ve oryantalist bakışı filmden sızan birkaç önemli saptama. Óscar’ın sarhoş olan Yurlady’yi eve bırakma sahneleriyse filmin zirve bölümleri olmuş.

‘Bir Şair’ gönülçelen yanlarını kimi diyaloglarında ortaya koyan bir yapım. Örneğin Óscar’ın kendi şairliğini tanımlarken “Acı benim şiirimin hammaddesi olmuştur” tespiti ya da Efrain’in onun hakkında “Sen bir şiirsin, bayağı üzücü bir şiir” ifadesi gibi... Lise öğrencilerinin okulda âşık olduğu kızlar için öğretmenleri Óscar’dan şiir yoluyla yardım istemeleriyse bana ‘Cyrano de Bergerac’ romanını hatırlattı.

Kara mizah hâkim

Öte yandan filmde amatör oyuncular görüyoruz. Óscar’ı Kolombiya, Doğu Antioquia’nın Rionegro kasabasındaki bir lisede 30 yıldır edebiyat öğretmenliği yapan Ubeimar Ríos canlandırmış. Ríos, İspanyol El País gazetesinde yayımlanan söyleşisinde Óscar Restrepo’yla farklı ve ortak yönlerini şöyle anlatmış: “O şiiri seviyor, ben de. İstememesine rağmen öğretmen oldu, ben de öğretmenim. İkimiz de edebiyatta başarısızız. 90’larda El Carmen’deki Sixto Arango Gallo Kültür Merkezi’nde düzenlenen ilk Noel öykü yarışmasını kazandım ama sonrasını getiremedim. Óscar da benzer bir şey yaşadı.”

Bu arada filmde Yurlady’yi Rebeca Andrade, Óscar’ın annesini Margarita Soto, kızı Daniela’yı Allison Correa, Efrain’i de Guillermo Cardona canlandırıyor.

‘Bir Şair’ kendine özgü ruhu ve estetiği olan bir film. Öykü İtalyan yeni gerçekçiliğinin izlerinde dolaşırken farklı ve özgün olmanın üstesinden geliyor. Genel tonsa trajedi içinden komedi çıkarmayı başarıyor ve kara mizah çizgilerine ulaşıyor. Farklı bir kulvardan ilerleyen, etkileyici bir öykü anlatıyor. Şiir gibi bir film değil ama son derece çarpıcı. Mutlaka izleyin derim... UĞUR VARDAN (HÜRRİYET/22.11.2025)



Diğer Yazılar