Konuk Yazar

AH ŞU ERKEKLİK HALLERİ!

04 Haziran 2022 Cumartesi 15:55
AH ŞU ERKEKLİK HALLERİ!

Kocası James bir üst kata çıkar ve aşağı düşerken de kendisiyle göz göze gelir. Bu bir intihar mıdır yoksa kaza mı; kaybın yanında böylesi bir muammayı da yanında taşıyan genç kadın, bir anlamda huzur bulmak için iki haftalığına Londra’daki hayatını bırakıp Hertfordshire’a bağlı Cotson adlı köydeki kır evini kiralar. Bahçedeki ağaçtan bir elmayı koparıp yemesiyle başlayan bu serüvende karşısına tuhaf erkek profilleri çıkar ve yaşadığı kâbus daha da büyür.
‘Ex Machina’ ve ‘Annihilation’ gibi yönettiği filmlerin yanı sıra ‘Kumsal’, ‘28 Gün Sonra’, ‘Günışığı’, ‘Beni Asla Bırakma’ gibi yapımlardan da yazar kimliğiyle tanıdığımız Alex Garland, genel olarak eserlerinde ‘cennet’ metaforunu öne çıkarıyor. Onun karakterleri ruhlarındaki acıları dindirmek için gittikleri yerde problemlerinden kurtulmuyor, aksine çok daha zor denklemlerin içinde boğuşuyorlar... Son filmi ‘Adamlar’da (Men) da Harper, bir anlamda ‘Yasak meyve’yi, yani elmayı yiyerek günaha adım atıyor. Gittiği köydeki manasızlıklarsa evi kiralayan Geoffrey’yle başlıyor, sonrasında önce metruk bir yapıda gördüğü ve bahçesinde sökün eden çıplak adam, pek de tekin görünmeyen rahip, Marilyn Monroe maskeli çocuk, pub’daki öfkeli müşteri, polis memuru derken parçalar birleşiyor ve ortaya büyük bir felaket çıkıyor.
Eşinin kaybı sonrası yaşadığı vicdani travmayı atlatmak için huzuru taşrada arayan ama burada daha büyük bir kâbusun içine dahil olan bir kadın... Alex Garland imzalı ‘Adamlar’, ‘toksik erkeklik halleri’ne ilişkin bir ‘korku filmi’.

Tünel sahnesi muhteşem...
Garland, yazıp yönettiği son adımında çok etkileyici bir atmosfer kuruyor. Harper’ın yavaş yavaş ruhen boğulma sürecini izlerken müzikle de beslenen görsel yapı, zihnimize çok çarpıcı kadrajlar bırakıyor. Lakin film nedense son bölümünde efektler eşliğinde kendi eliyle kurduğu bütün tuğlaları adeta yıkıyor ve son derece ‘didaktik’ bir hal alıyor. Evet, bu film erkeklerin nasıl ‘yaratıklar’ olduğunu göstermek üzerine kurulu bir korku öyküsü anlatıyor ama Garland’a var olan ‘formlar’ yetmiyor; kolu bıçakla ikiye ayrılan karakterlerle adeta Cronenberg’in sularına dahil olmak istiyor. Doğum sahneleri de hem bir tür reenkarnasyona işaret ediyor (gibime geldi) hem de ‘Adamlar’ı görsel açıdan ilginç kılmaya çalışıyor. Ama bu denli abartılı şekilde sınırlara uzanma isteği bence filmin kendine özgü tadını, nefasetini bozuyor, lezzetli bir yemek gereksiz soslarla mideye zarar verici hale geliyor! Bu arada öyküde çeşitli kültürlerde yer alan ve ‘yeniden doğuş’u simgelediğine inanılan ‘yeşil adam’ figürüne de gönderme var.
Harper’la, en son ‘Karanlık Kız’da Olivia Colman’ın gençliğini oynayan Jessie Buckley’nin çok başarılı bir performans sergilediği filmde, ana erkek karakterlerdeki bütün yüzler birbirine benziyor; çünkü onları tek bir isim, Rory Kinnear canlandırıyor! Aronofsky’nin ‘Anne!’si ve Kubrick’in ‘The Shining’inden de esintiler sunan ‘Adamlar’ın en iyi unutulmaz yanıysa Harper’ın orman içinde yer alan eski tünellerdeki gezi sahnesi. Burada çarpıcı bir kurgu ve Geoff Barrow-Ben Salisbury ikilisinin, Harper’ın yankılanan sesiyle yarattıkları enfes bir müzikal tını var.
Özetle Garland’ın ‘toksik erkeklik halleri’ne vurgu yaparken modern bir korku filmi inşa etme çabası olarak da nitelendirilebilecek yapıtı, gerçeküstücü gayretlerle vermek istediği etkiden uzaklaşmış. Geriye de fikirlerden ziyade görüntü yönetmeni Rob Hardy’nin zihinlerde yer eden kadrajları kalmış. Ama ‘Adamlar’ın bu ‘erdemleri’ için de salonun yolu tutulabilir.

UĞUR VARDAN (HÜRRİYET/03.06.2022)



Diğer Yazılar