KATLİAMIN 25. YILDÖNÜMÜNDE MAZLUM ÇİMEN´DEN ÖZEL ALBÜM
Mazlum Çimen’i ilk kez 12 Aralık 1983 günü Şan Tiyatrosu’nda yapılan “Âşık Nesimi Gecesi”nde sahnede babası Nesimi Çimen’le birlikte cura çalarken gördüm. Devlet Opera ve Balesi’nde balet olduğunu Nesimi Baba’dan duymuştum ama curayı şelpe ile bu kadar muazzam çalmasına hayret etmiştik. Niye hayret ettiysek? Sonuçta balet de olsa o, Nesimi Çimen’in oğluydu. Nesimi Çimen’le konserlerde, muhabbetler de çok bulunduk. Ama Mazlum Çimen’le yakınlaşmamız o meşum günden yani, 2 Temmuz 1993 tarihinden sonra oldu. 3 Temmuz günü Sivas’ta yitirdiğimiz dostların cenazelerini almak için harekete hazırlandığımız sabah erken saate eski şefim Osman Saffet Arolat aradı. Mazlum Çimen’in babası Nesimi Çimen’i almaya gideceğini ve cenazeleri nereden nasıl alacaklarını sorduğunu söyledi. Birkaç dakika sonra da Mazlum Çimen aradı. Birkaç dakika ikimiz de buz gibi bir sesle konuştuk. Kanımız çekilmiş, nutkumuz tutulmuştu. Önce Ankara’daki 31 canı uğurladık. İki gün sonra da İstanbul’da Asım Bezirci ile Nesimi Çimen’i.
Hiç unutulmasın diye
Sivas Katliamı üzerine pek çok şarkı, türkü yazıldı. Yurtiçinde, yurtdışında pek çok konser yapıldı. Mazlum Çimen’den ne bir ses ne bir nefes! anma konserlerine çıkmıyor, Sivas’a ithaf edilmiş bir beste de yapmıyordu. Devlet Opera ve Balesi’nden emekli olmuş, birbiri ardında ruhumuzu tahrik eden muhteşem şarkılar, enstürmantal besteler üretiyordu. Meğer bunların çoğunu Sivas’a ithaf etmiş ama bizim haberimiz olmamış. Çünkü altında bir ithaf yazmadığı için biz yanılmışız. Edip Akbayram söylemese “Sen Benden Gittin Gideli” şarkısını da babası Nesimi Çimen anısını yazdığını bilmeyecektik. Sivas Katliamı’nın 25. yıldönümünde Mazlum Çimen , bu kez adını koyarak bir albümle anıyor yitirdiklerimizi. “Usta Malı” adını taşıyan bu albümde babasının curasıyla, onun sağlığında yaptığı gibi şelpe tekniğiyle Nesimi Çimen’in çokça okuduğu deyişler dışında kendi yaptığı besteleri de seslendiriyor. Çimen’s Müzik etiketiyle çıkan albümde oğlu Saki Çimen de piyanosuyla katılmış. CD olarak çıkan albüm, ağustos ayında da Sivas 1993’ü anımsatması açısından 1993 adet Long Play (uzunçalar) olarak piyasaya çıkıyor. Katliamda yitirdiğimiz 33 can anısına da 33 ayrı plak yapılmış. Her biri bir canın adına çıkacak piyasaya. Bu özel çalışma nedeniyle Mazlum Çimen’le hem söyleştik, hem dertleştik.
-Madımak Katliamı’nın 25. yılında “Usta Malı” adlı albümle çıktınız dinleyicilerinizin karşısına. Bu albümün bir hikâyesi var herhalde?
Bu bir Mazlum Çimen albümü olmanın ötesinde Alevi-Bektaşi yol kültürünün damıtması. O yüzden de bunun adını “Usta Malı” koydum. Ustalardan bize ulaşan mirasın ve 50 yıllık babamla birlikte yaptığımız çalışmanın damıtılmış hali demek mümkün. Bu çalışma, daha önce yapmayı düşündüğüm bir çalışmaydı ama 2 Temmuz Sivas Katliamı’nın 25.yılına denk getirmek daha doğru olur düşüncesiyle, katliamın yıldönümüne denk getirdik.
-Bu albümün anlam olarak özel olmasının dışında müzikal açıdan özelliği de var sanırım...
Bu çalışmanın özel tarafı şu: 25 yıl önceSivas Madımak’ta yitirdiklerimize ithaf ediliyor ve 25 yıldan sonra ben babamın curasını alıp onun sağlığındaki gibi cura şelpe bağlama, Alevi müziğinde dede sazı dediğimiz has şelpe ile çaldım eserleri. Babamla nasıl çalıyorsak öyle. Ritimsiz, ölçüsüz, kalıpsız serbest ölçü ile çaldım. Ne metronom, ne kulaklık, olduğu gibi çaldım. Kalıbı olmadığı için üst üste aynı hataları yaparak çalıyorsun. Dediğim gibi 25 yıl aradan sonra ilk kez cura ile şelpe çaldım.
-Albümde enstürman olarak sadece cura mı kullandın?
Cura ve bağlama kullandım. Babamla çaldığımız gibi... Biz babamla çalarken kimse eşlik edemiyordu, daha doğrusu sayamıyorlardı. Muammer Sun’dan Arif Hoca’ya kadar kimse sayamadı onu. Ne notaya alabildiler ne sayabildiler. Çünkü kalıp yok babamda. Biz babamla çalıyorsak. Bütün bildiğim disiplinleri unutup babam gibi çaldım. Böyle bir albüm ve sırf deyişlerden oluşan. Deyiş söylemede büyük bir kirlilik yaşandığı bir ortamda, has, yalın, organik bir deyiş albümü oldu. Çünkü Alevi müziği dediğimiz tür, çok arabeskleşmeye başladı. Ben de “bir durun Allah aşkına” demek istedim. O muhteşem deyişleri söyleyen büyük insanlar “atlarına binip gittiler” dedik ama bu kadar mı çabuk gittiler! Bu kadar mı çabuk tüketilir bu miras? Kaynağı tükettik, kaynağın aktığı havuzu kirlettik ve yerine gelen yenisini koyamadı. Allah’tan babamla biz 846 saate yakın bir derleme kaydı yapmışız. Şimdi ben o arşivi açıyorum. Bu arşivle bir kendimize gelelim istedim. Çünkü bizim temelimiz aşk ya... Aşktan ve doğadan uzaklaştık. Her söze “aşk ile canlar” diye başlayan bir toplum tek tip elbise gibi tek tip müziğe ve sözlere mahkûm edildi. Aşkı unuttuk, öğretiyi unuttuk, eğitici, öğretici yanımızı unuttuk. Böyle böyle deyiş dediğimiz kavramın içi boşaldı. Garip, zırzop bir tür çıktı ortaya. Bunda bizim de suçumuz var; biz de bunlara yol verdik. Başta büyük abilerimiz, ustalarımız olmak üzere bunun önünü açtılar. Bunda benim de suçum var. Bugüne kadar bu proje gibi bir çalışmaya kalkışmadım.
Bu bir ilk
-Boş vermişlik mi, yoksa babamla gitti ben başka şey yapayım düşüncesi mi?
İkisi de değil. Ben 93 Sivas Katliamı’ndan sonra babamın curasını alıp ortaya çıkıp konser konser gezer, para kazanırdım. Ama bu bir anlamda sömürüye de girer diğer anlamda da beni Nesimi Çimen’in şemsiyesi altında kalmaya iterdi. Ben Nesimi’nin oğlu Mazlum değil, Mazlum Çimen olmayı yeğledim.
-Daha önceki bestelerinde Sivas’ın ya da baban Nesimi Çimen’in anısına bir müzik yapmış mıydın? Sanırım bir tek “Sen Benden Gittin Gideli” adlı şarkı var sadece...
“Kalanların Ardından” enstürmantal bir besteydi va hâlâ çalınıyor. Bütün dramatik bestelerin altında bu müzik kullanılıyor. “Değil misin?” adlı besteyi de Sivas anısına yapmıştım. “Sen Benden Gittin Gideli” de öyle. Ama ben bu eserleri Sivas’ta yitirdiklerimizin anısına yapsam da altına bunu yazmıyordum. “Sen Benden Gittin Gideli” şarkısını babama ithaf etmiştim ama kimse bilmiyordu bunu. Ta ki Edip Akbayram bunu sahnede okurken açıklayana kadar. Çünkü o zaman alt metinde bunu belirtmenin bana göre hiçbir anlamı yoktu.
-Albümdeki eserlerden ve icrasından da biraz söz edelim isterseniz.
Gufrani’den okuduğum bir “Devriye” var mesela. Devriye Alevi-Bektaşi edebiyatının en önemli parçası. Gufrani’den 7 dörtlük aldım ve bunu besteledim. “Kimbilir” adlı bu eseri birinciyi ben okuyorum tek başıma, ikinciyi iki, üçüncüyü üç, dördüncüyü dört, 7’yi 7 kişi okuyor, eklenerek gidiyor. Bir de “Bir geçinmek için minnet eylemem” adlı eserde babamın curası, şelpede ben, piyanoda oğlum Saki Çimen birlikte oluşturduk. Üç kuşak Nesimi aynı eserde buluştu. Devriye de bu olsa gerek.
İlk kez şelpe
-Şelpeyi muhteşem çaldığın halde bugüne kadar kullanmadın ve bu albümü bekledin...
Evde çalıyorum ama kayıtlarda çalmadım. Sivas’ın 25. yılında dedim ki çok özel bir şey yapayım. Bu albümde Gedai’den, Mücrimi’den, Meluli’den, Gufrani’den, Nesimi’den Kaygusuz’dan. Pir Sultan’dan, velhasılı ustalara ait babamla yaptığımız derlemelerden seçtiğim 14 eseri albüme koyduk ve “Usta Malı” adını verdiğimiz CD haline getirdik. Onu da 2 Temmuz’da piyasaya veriyoruz. Bu çalışmanın bir başka özel yanı, bu CD’yi ağustosta bir de plak olarak çıkaracağız. O da 1993 tane çıkarıyoruz. Katliamın olduğu 1993 yılını çağrıştırdığı için bu sayıyı belirledik. 1994 adet yok ama. Ayrıca artı 33 tane daha çıkarıyoruz. Bu 33 plakta da yitirdiklerimizin ismi kabartma olarak bir plakta var. İşte Asım Bezirci plağı, Hasret Gültekin Plağı, Koray plağı, Muhlis Akarsu plağı gibi... Long play ya da Türkçe adıyla uzun çalar olarak çıkacak.
‘Ozan bir baba balet bir oğlan ve piyanist torun’
-Oğlunuz Saki Çimen’in sizden farklı yarattığı müzikal kişilik gibi mi?..
Evet çok doğru. Nesimi’nin şemsiyesinin altından çıkıp kendi şemsiyemi açmam gerekiyordu. Ancak ondan sonra böyle bir işe girişebilir, yeniden babamın müziği ile dönebilirdim. Aksi halde babasının ismini ve müziğini sömürüyor konumuna düşerdim. Ama 20 yıl kendi müziğimi yaratmaya uğraştım. Besteler, film müzikleri, dizi müzikleri, belgesel müzikleri derken kendi şemsiyemi oluşturdum orada. Artık büyük bir gönül rahatlığı ve hakla bunu yapabilirim. Ve yaptım. Bu 2 Temmuz Sivas’ın 25. yılı ve özel bir şey yapılması gerekiyordu. En özeli de babamla birlikte 25 yıl önce yaptığımız müzikti. Bunca yıldan sonra başa döndük. Saki de kendini yarattı. Bu açıdan bakıldığında üç kuşak arasındaki evrim göz önüne alındığında Çimen ailesinin yaptığı bir devrimdir aslında. Kalaycı Ozan bir baba, balet bir oğlan ve piyanist bir torun. Birbirinden çok farklı bir kültürel evrim. Oğlum Saki piyanosuyla kendi müziklerini yapıyor, ben bale yaptım, Devlet Opera ve Balesi’nden emekli oldum. Kendi bestelerimi yaptım, şimdi döndüm bizim usta malı dediğim eserleri şelpe ile çalıyorum. Babam zaten kalaycılıktan gelme bir Ozan . Şimdi 25 yıllık reklam arası bitti yeniden işin kaynağına döndük diyelim. MİYASE İLKNUR (CUMHURİYET/02.07.2018)