YAKIN ÇAĞ YENİ POP
23 Haziran 2024 Pazar 20:32
İskender Paydaş’ın hazırlıkları, tamamlanması zaman almış “Zamansız Şarkılar”ı nihayet yayımlanabildi. 2011 bitmek üzereyken plakçı raflarında, radyo mikrofonlarında arz-ı endam eden albüm, en müşkülpesent dinleyici ve eleştirmeni dahi memnun edecek kadar iyi.
Bazı müzisyenler böyledir; müzik onlar için her şeydir. En önemli (aslında tek) motivasyonları budur, bu nedenle de her yaptıkları diğer meslekdaşlarına, dönemdaşlarına fark atar. Paydaş da öyle; fark atmış!
Şaşırtıcı değil. Popüler müziğimize taklalar attırmış ve efsane katına yerleştirilmiş Muhittin Paydaş’ın oğlu İskender Paydaş’tan söz ediyoruz. Her tuttuğunu altına çevirmiş ve babası gibi (hem de şimdiden) efsane olmuş büyük bir yaratıcı ve müzisyenden.
Stüdyosu bir tür “müzik akademisi” işlevi gören, şarkılar kadar müzisyen ve solist eğitimine de önem veren Paydaş’ın “Zamansız Şarkılar”ı, bütün bu geçmişin ve stüdyolarda ekilmiş kolektif tohumların, biçilmiş bereketli sonuçları gibi.
Bu Aşk Az Bile Sana
Daha çocuk yaşta, baba Muhittin Paydaş’ın gönlünden geçenlere uygun bir şekilde (“Büyük İskender” adıyla) plaklar kaydetmiş İskender Paydaş, başta Kayahan, Ajda Pekkan, Orhan Gencebay gibi star’lara; Mirkelam, Özgün, İlker Çalışkan gibi gençlere yaptıkları ile sivrilmiş ve her daim mükemmel olduğu konusunda, her kesimden insanın ismi üzerinde mutabakata vardığı bir müzisyen haline gelmişti.
Son albümün mükemmelliği, bu nedenle sürpriz değil. Ağırlıklı olarak genç ve yetenekli isimleri albüme dahil eden Paydaş’ın bu hareketi, gösterişten çok alçakgönüllülüğü, şöhret-para-puldan çok müziği düşündüğünün yeni bir yansıması. Benzer bir geçmişe ve (aşağı yukarı) aynı serüvene sahip Ozan Doğulu’nun dev star’larla şişirilmiş ve aslında dinlenemeyecek ölçüde kötü son albümünü hatırlarsak eğer, Paydaş’ın yaptıklarının kıymeti daha iyi anlaşılır.
Birkaç ufak tefek kusuruna rağmen (eh evet, var birkaç şey) üzerinde çok düşünülmüş, yaratılması için çok emek verilmiş bir sound mevcut albümde. Paydaş’ın yılların birikimiyle üst üste koyduğu doğru ve artık zamanı gelmiş unsurların toplamından oluşan yeni ses ve nefesler. Artık popun yerlerde süründüğünden, hatta ölmekte olduğundan söz etmeye başladığımız bir “yakın çağ”da yaratılmış ve dans-disko ağırlıklı YEPYENİ bir sound. İskender Paydaş, iyi şarkılardan oluşmuş iyi bir albüm yapmakla kalmadı; faydaları birkaç yıl içinde çok daha net görülebilecek bir başka şey de yapmış oldu, popu yeniledi.
Batmasın Bu Dünya
Teoman’ın, rock’umuzun gelmiş geçmiş en güzel şarkılarından (Şebnem Ferah’ın) “Bu Aşk Fazla Sana”sı (ki ufak tefek dediğimiz kusurlardan biri bu; bu şarkı öyle kült bir şarkıdır ki, yeniden yapmaya hele hele Şebnem Ferah’tan başkasına söyletmeye hiç niyetlenmemek gerekirdi) ile açılıyor albüm.
Birbirine çok ama çok yakışan Mirkelam ve Atiye’nin “Nasıl Yani”si albümün en güzel şarkılarından biri. Bu kadar taze, bu kadar ritmik bir pop şarkısı duymayalı çok olmuştu. Bize bulutların üzerinden bir yerlerden göz kırpan Kerim Tekin ile müthiş bir ses olan İrem Candar’ın düeti “Kar Beyaz”, yalnızca iyi bir şarkı değil aynı zamanda bir mix şaheseri. Eski ve yeni kayıtlar ilk defa bu kadar mükemmel gelebiliyor yan yana. Paydaş’ın yalnızca yaratıcı tarafı değil, el ve parmak becerisi de müthiş. Şarkının hiçbir anında, Tekin ve Candar’ın hiç yanyana gel(e)memiş olduğunu düşünmüyorsunuz bile. Aynı başarı/beceri, koronun seslendirdiği “Batsın Bu Dünya”da da mevcut. Çok sayıda ismin, muhtelif gün ya da saatlerde ayrı ayrı yaptıkları kayıtlar, aynı anda ve “canlı yapılmış” kadar dahiyane bir şekilde bir araya getirilmiş.
Bu satırların yazarının, çoğunlukla ağız/burun büktüğü Mustafa Ceceli (“Sensiz Olmaz ki”) ve Kenan Doğulu’nun (“DR.”) şarkıları dahi derli toplu pop şarkılar. Doa ve Özgün’lü “Tavla” da öyle. Oyunun kendisi ve pulları ile paralel gelişen “tinsel” (hatta “cinsel”) bir hikaye anlatan bu şarkı, (Mirkelam hariç) hemen hemen her ağızda müstehcen durma gibi bir risk ihtiva etmekte. Ama Doa-Özgün ikilisi, şarkıyı söylemekten duydukları keyfin yardımıyla bu riski bertaraf edivermişler.
Eski Aşk
Yılmaz Kömürcü’nün “Yeni Aşk”ı ise, albümün tek ciddi falsosu. Kömürcü’nün Shantel’in sularında gezdiği, hatta tepeden tırnağa yıkandığı bu pek de “yeni olmayan aşk”, albümün genel sound’unda ağır bir gedik de açabilirdi ama Paydaş’ın profesyonelliği bunu engellemiş… Zaten albümün (beste dahil) her şeyi Paydaş’a ait kapanış şarkısı “Kartal Dağı” bu falsoyu da, diğer ufak tefek hataları da unutturuyor, hatta af ettiriyor. Özgün’ün bu şarkıdaki vokal katkısı da emsalsiz.
Evet pop ölmeye yattı. Belki de böyle olması gerekiyor(du). Zaman her şeyin üstünden daha hızlı geçer oldu. Hayatlarımız da artık “kuşak farkı” ile izah edilemeyecek kadar hızlı değişmekte. İskender Paydaş’ın “Zamansız Şarkıları”, (en azından bu topraklarda) popun yeni bir tur atmasına sebep olacak.
Zamansız Şarkılar, İskender Paydaş, DMC
NAİM DİLMENER
Diğer Yazılar
17 Aralık 2024 Salı 21:13
EMI, Türk popunun emektarlarından Hurşit Yenigün’ün önderliğinde çok parlak çok da sıra dışı bir projeye imza attı. EMI, Türk popunun altın çağı olan 70’lerden, o döneme sahiden damgasını vurmuş sanatçı ve şarkılardan bir demeti tek bir albümde getirdi önümüze. Nur Yoldaş, Banu, Melike Demirağ, İskender Doğan, Ercan Turgut, Kartal Kaan, Güzin ile Baha, Esmeray, Semiha Yankı ve Atilla Atasoy; o zamanlar bile bir araya gelememişken, bu sefer Hurşit Yenigün’ün önderliğinde toplandılar ve en önemli şarkılarını, Türk popunın tarihinde zaten çoktan yerini almış şarkılarını yeniden söylediler. Hepsi birden; Hurşit Yenigün’ün Sezen Aksu tarafından söylenmiş “Gölge Etme” adlı şarkısının üstüne yeniden yazılmış “Çok şükür tekrar kavuştuk birbirimize, bir hüzünlü şarkı oldu ayrılık bize” dizeleri ile açıyor albümü ve sırayla, birer birer en önemli şarkılarını söylemeye geçiyorlar.
11 Aralık 2024 Çarşamba 16:27
Kitsch’ten bol bir şey yoktur Türk topunda. Ama ‘en, en, en kitsch?’ diyecek olursanız Rana ve Selçuk Alagöz diyebilirim. Bütün bir müzik geçmişlerini, bizi eğlendirmek, keyiflendirmek, güldürmek üzerine kurdular… Bütün o kılık kıyafetler, şarkı sözleri, plak kapakları, Kızılderili tabloları, ‘Stüdyo Taç’ fotoğrafları, Malabadi Köprüsü’nde başlayan ve biten aşkların öyküleri, Edremit’ten Van’a bakmalar. Hepsi, hepsi parmak ısırtacak güzellikte. Alagözler koca bir tarihi böyle kurdular ve hâlâ devam ediyorlar.
17 Kasım 2024 Pazar 10:16
Tam dört yıl önce kaybetmiştik Hamiyet Yüceses’i, 10 Temmuz 1996 tarihinde. Türk Sanat Müziği’nin bu ‘ölmez’ şarkıcısı, 80’li yaşlarının hemen başında aramızdan ayrılmıştı. Yazılarımda; ‘ölmez’, ‘muhteşem’, ‘mükemmel’, ‘inanılmaz’ gibi sıfatları çok sık kullandığımı bu konuda cimrilik etmek bir yana aksine son derece bonkör davrandığımı herkes bilmekte. Ama doğrusunu söylemek gerekirse, kimi zamanlar; okurun, bu sıfatları uygun bulduğum insanlara dudak büktüğünü ya da burun kıvırdığını hissetmiyor ya da duymuyor değilim. Benim ‘muhteşem’im, herkesin ‘muhteşem’i olmuyor kimi zamanlar. Bu, yazmakta ya da anlatmakta olduğum kişinin bu sıfatı hak etmiyor olmasından değil, herkesin, benim kadar abartmaya niyetli olmamasından kaynaklanmakta. Ama bu sefer, herkesin, hepinizin, benimle hemfikir olacağınızdan asla şüphe duymadan uçuşturacağım en şahane sıfatları... Yazının konusu Hamiyet Yüceses, öyle olunca da akan sular herkes için durmakta...
03 Kasım 2024 Pazar 09:24
Esmeray, tam da “Eski Dostlar” projesi içinde yer almış, çalışmanın – şarkı söylemenin tadını yeniden çıkartabilmeye başlamıştı. Hayat, daha fazlasına izin vermedi. Türk popunun gelmiş geçmiş en renkli şarkıcılarından biri olan Esmeray, daha yapacağı onlarca şey varken, genç sayılabilecek bir yaşta aramızdan ayrıldı. Şarkıcının anısına, geçtiğimiz günlerde özel bir gece düzenlendi. Bu gecede, başta, vefa duygusu en gelişmiş sanatçılarımızdan Sezen Aksu olmak üzere, epey sayıda isim sahneye çıktı, Esmeray şarkıları söyledi. Şimdi de, Tan Müzik, “Unutamadık Seni / Unutama Beni” adlı bir albüm verdi piyasaya. Otuz yıla yakındır şarkı söyleyen Esmeray’ın, müzikal geçmişinin en önemli anları – noktaları yer almakta bu albümde.
07 Ekim 2024 Pazartesi 22:49
Hepimizin ağzında aynı cümleler, aynı sloganlar: “Müzik piyasamız çöktü! Artık kim, neden albüm (ya da şarkı) yapsın ki? ADSL’ler, 3G’ler gürül gürül, daya aletini bedava doldur!” DMC’nin başındaki Samsun Demir’in bir televizyon programında söylediği gibi her şey; “Musluklardan bedava meyve suyu, gazoz, ayran aktığını düşünün; bunlara para verip de alan çıkar mı hiç? Müzik de öyle, musluklardan bedava akıyor şimdi.”
Demir’in metaforu doğru ve zekice. Şarkılar “Her şey serbest!” diye sular seller gibi (bedava elbette) kapışılıyorsa, içinde akrep olsun olmasın, kim elini cebine atar ki? Artık öyle olduğu içindir ki, daha az yazılıyor-yaratılıyor, bunların da daha azı yayınlanabiliyor. Çünkü kimsede moral-motivasyon kalmadı.
28 Eylül 2024 Cumartesi 19:52
Şu ‘Popstar’ ve benzeri yarışmalar, bir sürü şeyin yanında şunu da gösterdi: Herkes ünlü olmak istiyor. Şarkıcı, olmadı oyuncu, o da olmadı dizici, sunucu ya da futbolcu. Eh, kimseye “Ne gerek var şimdi, otur oturduğun yerde!” demeye hakkımız yok, isterler elbet; renkli hayat-eğlence bu işte, para bu işte. Böyle bir toplu isteğin elbette tatsız bir yanı da var. Hiç normal seyirci – dinleyici kalmayabilir geriye…
Ama, “Rekabet bunu gerektiriyor zaten” der, birbirimizi dinler ya da seyrederiz artık, bu saçma durum da böyle çözülür. Ünlü olmanın yolunu bir şekilde açmış olanlardan ikisinin, Bayhan ve Sezen’in albümleri henüz yayınlandı. Bayhan ilk, Sezen ise ikinci Ahmet Özden postasından.
15 Eylül 2024 Pazar 09:44
Yıl 2002: Alpay, “Küçük Bir Öykü... Best of (Volume One)” adlı albümünü DMC’den çıkartıyor. Türk popunun temelini atanların en başında gelen sanatçı, kırk küsur yıllık bir zamanı; hiç geri çekilmeden, arkalara kalmadan sürdürebilen tek kişi olarak müzikal yaşamını sürdürmekte. 60, 70 ve 80’lerde hep başa oynamış bu ulu çınar, tıpkı 90’larda yaptığı gibi, 2000’lerde de, genç kuşak şarkıcılara meydan okuyor, “ben hala buradayım” diyor. Geçen yıl, müzikal yaşamının en güzel albümlerinden biri olan “Tango & Latin”i yayınlamıştı, bu yıl da bir “best of” ile karşımızda. Kırk küsur yıllık süre içerisinde, yüzlerce isim geldi geçti Türk popundan. Bırakın eski günleri, 90’ların ilk yarısında ortaya çıkan genç isimler bile sıralarını savdı, unutulup gitti. Alpay hala şarkı söylüyor, biz hala dinliyoruz.