TECRİTTE AYLAR YILLAR ÖMÜRLER
26 Aralık 2021 Pazar 22:07
Bazı yorumcu ya da müzisyenler, diğer meslekdaşlarından farklı olarak, müzik ve şarkılar ile daha sağlam ilişki kurarlar. Müzik onlar için de var olmanın yegane sebeplerinden biridir elbette; ama bu kadar değildir, daha fazlasıdır. Onlar, doğanın bu eşsiz armağanını, hayatlarımızı değiştirecek-dönüştürecek bir şekilde yoğurmayı-kullanmayı da çok önemserler. Ahmet Kaya böyleydi mesela; Kızılırmak’ın güzel ve naif kızı İlkay Akkaya da öyle. Bu nedenle “Gelmedin Diye” albümünde, yollarının kesişmiş olması şaşırtıcı değil; kesişme noktasının “Acılara Tutunmak” olması da gayet olağan. Çünkü bu tür çelebi yorumcu ve müzisyenler -kolaylıkla tahmin edileceği gibi- bu çaba ve mücadelelerinin karşılığında takdir değil, tekdir alırlar. Genellikle de, tekdir sözcüğünün çok hafif kalacağı hatta pek bir şey ifade etmeyeceği envai çeşitte zulüm!
İşte bu nedenle, Akkaya’nın son albümü bütün bu mezalimin el kitabı gibi de okunabiliyor.
Albümün tam ortasından geçen “Şekerli Su” başta olmak üzere, her şarkı bir insanın başka insan(lar)a reva gördüğü zulümler-işkenceler üzerine yakılmış. Ve bunların hepsi de; bazen adlı adınca bir çığlık, bazen yürekler dağlayıcı bir ağıt, bazen de bize en yakınımızdakiler tarafından usul usul fısıldanmış bir ninni.
Ama İlkay Akkaya da (tıpkı yıllarca ses verdiği grubu Kızılırmak ve bir başka hayati öneme sahip isim olan Grup Yorum gibi) “yüce amaç” ne olursa olsun, müziği asla bu amaca katık-altlık etmeyenlerdendir. Bu nedenle albümün tamamı, aynı zamanda müzik adına da çok şey söyleyen-vaat eden bir çalışma. Hatta, Akkaya’nın o çok kırılgan vokalinin eriştiği yeni tepe noktası nedeniyle de bundan fazlası.
Önce Aşk Sonra Göç Başlar
Sıra dışı işlerin, albümlerin arkasındaki isimlerden artvizyon tarafından yayınlanan “Gelmedin Diye”de, başta Yaşar Aydın, Cengiz Akataş, Hüseyin Aydın, Mahir Çuğu, Ayhan Orhuntaş (ki, insanı kapı-pencere kırma, indirme gücüyle donatan “Şekerli Su” ona ait), Mehtap Meral olmak üzere, çok renkli-çok kıymetli imzalar var. Bunların yanında, Arap dünyasının ünü, muhtemelen bu gezegeni dahi taşmış Marcel Halife’si ile Ahmet Kaya! Türkçe’nin yanında da Kürtçe ve Arapça.
Bu kadar farklı kaynaklardan toplanmış şarkıları, bu kadar farklı dil ve denemeleri kim yaparsa yapsın, tek albümde toplayamaz; toplasa dahi, ortaya çıkana “bir albüm” denemezdi. İlkay Akkaya hariç! O, yıllardır bize söyledikleri -anlattıkları nedeniyle- adlı adınca -güvendiğimiz bir DAĞ. Bu nedenle, “Bir yanım Mersin, bir yanım Konya…” diye başladığı anda, her birimiz ayrı ayrı donup kalıyor ve atılan her düğüm-her adımla birlikte tamamlanan manzaraya hayran kesiliyoruz.
Albüm bittiğinde yapacak çok fazla şey de olmuyor zaten; tekrar tuşuna basıyor ve bu manzaranın içine dalarak bir parçası olmayı seçiyoruz.
Acı Çekmek Özgürlükse
Akkaya ve benzerlerinin bütün çabası, dünya döndükçe hep aynı oldu: İnsanın insana kulluğunu yok etmek! Tersi gözüküyor gibi olsa da, bu konuda çok yol alındı. Daha da ileri gidilebileceğine hiç şüphe yok; gün gelecek, faşizim hakikaten de döktüğü kanda boğulacak.
Geçen 30 yılımız darbelerle, boğmalar-boğulmalarla geçmiş olabilir; önümüzdeki otuz yıl da, -ergenekon mergenekon- aynı minvalde koşturacak gibi gözüküyor olabilir. Ama otuz yıl hatta bir insan ömrü nedir ki, dünyanın dönerken tesis etmeye çalıştığı doğal adaletin gerçekleşebilme süresinin yanında? Akkaya ve benzerleri, kendileri için bir şey istemediklerinden, hep ama hep başkalarını düşündüklerinden takılmazlar bu konuya; mücadeleye devam der, şarkılarını söylerler.
“Acı çekmek özgürlükse, özgürüz ikimiz de” diyordu Ahmet Kaya. İlkay Akkaya’nın bu ve diğer şarkılarda anlattıklarını üst üste koyduğumuzda her şey, itiraz edilemeyecek, karşı çıkılamayacak bir biçimde berraklaşıyor: Acı çekmek, aç bırakılmak, işkence görmek özgürlükse, ÖZGÜRÜZ hepimiz de. Ve bu durumun -eninde sonunda- nihayete ereceği inancıdır, bizi bütün bunlara katlanmak durumunda bırakan. BİR GÜN MUTLAKA!
Bulursanız Kaçırmayın
Başta “Kül” (Ada Müzik) olmak üzere, İlay Akkaya’nın her solo albümü
Başta “Gidenlerin Ardından” (Son Müzik) olmak üzere, Kızılırmak’ın her şeyi
Başta “Başeğmeden” (Kalan) olmak üzere, Yorum’un da her şeyi
Sakın Yaklaşmayın
Atlar-katlar-arabaları sıraya koymaktan fırsat bulamamalarına rağmen, “yarın” sakızı çiğnemeyi marifet, bizimle kafa bulmayı kar bilenler.
Gelmedin Diye, İlkay Akkaya, artvizyon
NAİM DİLMENER
[email protected]
,
Diğer Yazılar
17 Aralık 2024 Salı 21:13
EMI, Türk popunun emektarlarından Hurşit Yenigün’ün önderliğinde çok parlak çok da sıra dışı bir projeye imza attı. EMI, Türk popunun altın çağı olan 70’lerden, o döneme sahiden damgasını vurmuş sanatçı ve şarkılardan bir demeti tek bir albümde getirdi önümüze. Nur Yoldaş, Banu, Melike Demirağ, İskender Doğan, Ercan Turgut, Kartal Kaan, Güzin ile Baha, Esmeray, Semiha Yankı ve Atilla Atasoy; o zamanlar bile bir araya gelememişken, bu sefer Hurşit Yenigün’ün önderliğinde toplandılar ve en önemli şarkılarını, Türk popunın tarihinde zaten çoktan yerini almış şarkılarını yeniden söylediler. Hepsi birden; Hurşit Yenigün’ün Sezen Aksu tarafından söylenmiş “Gölge Etme” adlı şarkısının üstüne yeniden yazılmış “Çok şükür tekrar kavuştuk birbirimize, bir hüzünlü şarkı oldu ayrılık bize” dizeleri ile açıyor albümü ve sırayla, birer birer en önemli şarkılarını söylemeye geçiyorlar.
11 Aralık 2024 Çarşamba 16:27
Kitsch’ten bol bir şey yoktur Türk topunda. Ama ‘en, en, en kitsch?’ diyecek olursanız Rana ve Selçuk Alagöz diyebilirim. Bütün bir müzik geçmişlerini, bizi eğlendirmek, keyiflendirmek, güldürmek üzerine kurdular… Bütün o kılık kıyafetler, şarkı sözleri, plak kapakları, Kızılderili tabloları, ‘Stüdyo Taç’ fotoğrafları, Malabadi Köprüsü’nde başlayan ve biten aşkların öyküleri, Edremit’ten Van’a bakmalar. Hepsi, hepsi parmak ısırtacak güzellikte. Alagözler koca bir tarihi böyle kurdular ve hâlâ devam ediyorlar.
17 Kasım 2024 Pazar 10:16
Tam dört yıl önce kaybetmiştik Hamiyet Yüceses’i, 10 Temmuz 1996 tarihinde. Türk Sanat Müziği’nin bu ‘ölmez’ şarkıcısı, 80’li yaşlarının hemen başında aramızdan ayrılmıştı. Yazılarımda; ‘ölmez’, ‘muhteşem’, ‘mükemmel’, ‘inanılmaz’ gibi sıfatları çok sık kullandığımı bu konuda cimrilik etmek bir yana aksine son derece bonkör davrandığımı herkes bilmekte. Ama doğrusunu söylemek gerekirse, kimi zamanlar; okurun, bu sıfatları uygun bulduğum insanlara dudak büktüğünü ya da burun kıvırdığını hissetmiyor ya da duymuyor değilim. Benim ‘muhteşem’im, herkesin ‘muhteşem’i olmuyor kimi zamanlar. Bu, yazmakta ya da anlatmakta olduğum kişinin bu sıfatı hak etmiyor olmasından değil, herkesin, benim kadar abartmaya niyetli olmamasından kaynaklanmakta. Ama bu sefer, herkesin, hepinizin, benimle hemfikir olacağınızdan asla şüphe duymadan uçuşturacağım en şahane sıfatları... Yazının konusu Hamiyet Yüceses, öyle olunca da akan sular herkes için durmakta...
03 Kasım 2024 Pazar 09:24
Esmeray, tam da “Eski Dostlar” projesi içinde yer almış, çalışmanın – şarkı söylemenin tadını yeniden çıkartabilmeye başlamıştı. Hayat, daha fazlasına izin vermedi. Türk popunun gelmiş geçmiş en renkli şarkıcılarından biri olan Esmeray, daha yapacağı onlarca şey varken, genç sayılabilecek bir yaşta aramızdan ayrıldı. Şarkıcının anısına, geçtiğimiz günlerde özel bir gece düzenlendi. Bu gecede, başta, vefa duygusu en gelişmiş sanatçılarımızdan Sezen Aksu olmak üzere, epey sayıda isim sahneye çıktı, Esmeray şarkıları söyledi. Şimdi de, Tan Müzik, “Unutamadık Seni / Unutama Beni” adlı bir albüm verdi piyasaya. Otuz yıla yakındır şarkı söyleyen Esmeray’ın, müzikal geçmişinin en önemli anları – noktaları yer almakta bu albümde.
07 Ekim 2024 Pazartesi 22:49
Hepimizin ağzında aynı cümleler, aynı sloganlar: “Müzik piyasamız çöktü! Artık kim, neden albüm (ya da şarkı) yapsın ki? ADSL’ler, 3G’ler gürül gürül, daya aletini bedava doldur!” DMC’nin başındaki Samsun Demir’in bir televizyon programında söylediği gibi her şey; “Musluklardan bedava meyve suyu, gazoz, ayran aktığını düşünün; bunlara para verip de alan çıkar mı hiç? Müzik de öyle, musluklardan bedava akıyor şimdi.”
Demir’in metaforu doğru ve zekice. Şarkılar “Her şey serbest!” diye sular seller gibi (bedava elbette) kapışılıyorsa, içinde akrep olsun olmasın, kim elini cebine atar ki? Artık öyle olduğu içindir ki, daha az yazılıyor-yaratılıyor, bunların da daha azı yayınlanabiliyor. Çünkü kimsede moral-motivasyon kalmadı.
28 Eylül 2024 Cumartesi 19:52
Şu ‘Popstar’ ve benzeri yarışmalar, bir sürü şeyin yanında şunu da gösterdi: Herkes ünlü olmak istiyor. Şarkıcı, olmadı oyuncu, o da olmadı dizici, sunucu ya da futbolcu. Eh, kimseye “Ne gerek var şimdi, otur oturduğun yerde!” demeye hakkımız yok, isterler elbet; renkli hayat-eğlence bu işte, para bu işte. Böyle bir toplu isteğin elbette tatsız bir yanı da var. Hiç normal seyirci – dinleyici kalmayabilir geriye…
Ama, “Rekabet bunu gerektiriyor zaten” der, birbirimizi dinler ya da seyrederiz artık, bu saçma durum da böyle çözülür. Ünlü olmanın yolunu bir şekilde açmış olanlardan ikisinin, Bayhan ve Sezen’in albümleri henüz yayınlandı. Bayhan ilk, Sezen ise ikinci Ahmet Özden postasından.
15 Eylül 2024 Pazar 09:44
Yıl 2002: Alpay, “Küçük Bir Öykü... Best of (Volume One)” adlı albümünü DMC’den çıkartıyor. Türk popunun temelini atanların en başında gelen sanatçı, kırk küsur yıllık bir zamanı; hiç geri çekilmeden, arkalara kalmadan sürdürebilen tek kişi olarak müzikal yaşamını sürdürmekte. 60, 70 ve 80’lerde hep başa oynamış bu ulu çınar, tıpkı 90’larda yaptığı gibi, 2000’lerde de, genç kuşak şarkıcılara meydan okuyor, “ben hala buradayım” diyor. Geçen yıl, müzikal yaşamının en güzel albümlerinden biri olan “Tango & Latin”i yayınlamıştı, bu yıl da bir “best of” ile karşımızda. Kırk küsur yıllık süre içerisinde, yüzlerce isim geldi geçti Türk popundan. Bırakın eski günleri, 90’ların ilk yarısında ortaya çıkan genç isimler bile sıralarını savdı, unutulup gitti. Alpay hala şarkı söylüyor, biz hala dinliyoruz.