SENİNLE KAÇ DAKİKA?
12 Mayıs 2024 Pazar 13:26
İlk Eurovision Şarkı Yarışması 1956 yılında yapılıyor. İsviçre’nin Lugano şehrinde yapılan bu yarışmayı, ev sahibi ülkenin şarkıcısı Lys Assia (‘Refrain) kazanıyor. O gün bugün, yarışma aralıksız olarak yapılmakta. Her geçen yıl ile birlikte katılanların sayısı arttı... Almanya ve İsviçre hiç sektirmeden her yıl katılmışlar. Buna rağmen, Almanya bir kere (1982 yılında Nicole ile), İsviçre ise iki kere (1956 yılında Lys Assia ve 1988 yılında Celine Dion ile) kazanabilmiş yarışmayı.
Finlandiya 35, Portekiz 34 ve Yunanistan 21 kere katılmış olmalarına rağmen yarışmayı hiç kazanamamışlar. Demek ki, jüri üyeleri bir tek bizim hakkımızı yemiyor. Jürinin, haklarını yemeye meraklı olduğu başka ülkeler de varmış demek ki. En fazla birincilik ise İrlanda’ya gitmiş, tam 7 kere. 1992-93 ve 94 yıllarında üst üste birinci olup yarışmayı kendi topraklarında düzenlemeye mecbur edilen İrlanda çığlığı basmıştı sonunda: “Yeter artık, biz bu yarışmanın organizasyon masrafları ile başa çıkamıyoruz, biraz da siz birinci olun...” Adamlar haklıydı üstelik... (Birinci olamasınlar diye) neredeyse en kötü şarkıları seçip gönderiyorlardı yarışmaya ama; jüri, ‘hak yeme listesi’ nin en sonuna yerleştirmiş oluyordu İrlanda’yı ve bütün on iki puanlar büyük bir keyifle İrlanda’ya veriliyordu.
O yılların birinde de, bütün Eurovision formüllerinin dışında (bu formüller de sürekli değişir, birkaç yıldır ‘dans/etnik’ formülü uygulanmakta) bir şarkı göndermiş olmalarına (beşinci sınıf bir Enya taklidiydi kadıncağız ve şarkısı, değil Eurovision’da, bir psikaytri kongresinin “haydi hep beraber gevşeyelim” üst başlıklı bir çalışmasında kullanılsa dahi yuhalanırdı) İrlanda yine birincilik ile cezalandırılmıştı.
1964 yılının birincisi “Non ho L’eta ( güzeller güzeli Gigliola Cinguetti), 1972 yılının birincisi ‘Apres Toi (Yunanlıların uluslar arası alanda çok ünlenebilmiş şarkıcıları Vicky Leandros), 1973 yılının birincisi ‘Tu Te Reconnaitras (‘bir pantolon bir gömlek’çi kızımız Anne-Marie David) ve 1980 yılının birincisi ‘What’s Another Year’ (pek yakınımız Johnny Logan) ülkemizde en çok sevilmiş Eurovision galipleri.
Bunlardan Anne-Marie ve Johnn’ye ise tamamen açtık kapılarımızı; geldiler, yediler içtiler, superstar muamelesi görüp döndüler memleketlerine... Döndüklerinde de “hay Allah, o neydi ya” demiş olmalılar, çünkü oralarda ancak Madonna ve muadilleri böyle muamele görebiliyor. Öyle bir Eurovision’u kazandınız diye yer yerinden oynamıyor. Çok az istisnası var bunun da... Abba ve Celine Dion...
Eurovision’u birinci bitirip bir baltaya sap olabilmiş bir bunlar var. Dana International’ın da bunların arasına katılabileceği konusunda herkes ümitliydi (yalnız biz dinleyiciler değil plak şirketleri de ümitliydi) ama olmadı. Mix, remix ve single’lara bulandı kızcağız plak şirketleri tarafından ama yarışmayı kazandığı parça (1998 yılındaki ‘Diva’) dışında hiç başka tantana çıkaramadı. Aklı evvel yapımcılar, bir travestiye ‘Woman in Love’ diye bir şarkı okutmaya çok bel bağlamışlardı ama bu kadarla olsa neler olmazdı bugüne kadar...
BİLMEM Kİ NİÇİN
Biz yarışmaya ilk olarak 1975 yılında katıldık, Semiha Yankı’yı gönderdik o yıl ‘Seninle Bir Dakika’ adlı şarkı ile. Sonuncu olduk ve yarışma ile ilgili bu kader neredeyse hiç değişmedi. Bunun çok az istisnası var. 1986 yılında Klips&Onlar, ‘Halley’ ile dokuzuncu oldular, 1997 yılında ise Şebnem Paker ‘Dinle’ ile bugüne kadar alınabilmiş en iyi sonucu (üçüncülük) aldı. Gerisi hatırlanmaya değmez bizim için. Bu yıl bizi ‘Yorgunum Anla’ ile Pınar Ayhan&Grup S.O.S temsil edecek. “Duyuyor musun kırgın sessizliğimi sustuğum anda / Kapıyor musun hala bana gözlerini yorgunum anla” dizeleri ile bezeli bir şarkı yazmış olan Sühan ve Pınar Ayhan ile Orkun Yazgan; bu duygularını ‘Türkçe’ olarak jüri üyelerine nasıl aktaracakları konusunda hiç düşündüler mi bilmem, ama pek de bir şey fark etmeyecek nasılsa, sonuç yine hüsran olacak. Ya da diyelim ki ben yanıldım ve bizimkiler ilk üçe girdi. Bu da çok fazla bir şey demek olmayacak. Şebnem Paker, ‘Dinle’ ile üçüncü olduğunda, ilk üç gün bütün kanallar sıraya girmiş, kızcağızı o canlı yayın senin bu telefon bağlantısı benim gezdirip durmuşlardı. Ama albüm ve ilk klip çıktığında, dönüp de yüzüne bakan çıkmamıştı...
Şu memlekette, Eurovision bile elinizi cebinize sokmaya gerek bırakmaksızın klibinizi televizyonlarda döndüremeyecekse, sonuncu olsanız ne olur, birinci olsanız ne olur.
BULURSANIZ KAÇIRMAYIN
Anılar – Uğur Akdora – Diskotür – 4’lik
Petrol – Ajda Pekkan – Philips – 45’lik
Yorgunum Anla – Pınar Ayhan& Grup S.O.S – TRT – CD single
20 Years with Turkey – Karışık – Stüdyo 10 – CD
Eurovision Song Contest (1956-1999) – Karışık – Universal – CD
Eurovision Companion – Paul Gambaccini – Pavilion – Kitap
NAİM DİLMENER
Diğer Yazılar
17 Aralık 2024 Salı 21:13
EMI, Türk popunun emektarlarından Hurşit Yenigün’ün önderliğinde çok parlak çok da sıra dışı bir projeye imza attı. EMI, Türk popunun altın çağı olan 70’lerden, o döneme sahiden damgasını vurmuş sanatçı ve şarkılardan bir demeti tek bir albümde getirdi önümüze. Nur Yoldaş, Banu, Melike Demirağ, İskender Doğan, Ercan Turgut, Kartal Kaan, Güzin ile Baha, Esmeray, Semiha Yankı ve Atilla Atasoy; o zamanlar bile bir araya gelememişken, bu sefer Hurşit Yenigün’ün önderliğinde toplandılar ve en önemli şarkılarını, Türk popunın tarihinde zaten çoktan yerini almış şarkılarını yeniden söylediler. Hepsi birden; Hurşit Yenigün’ün Sezen Aksu tarafından söylenmiş “Gölge Etme” adlı şarkısının üstüne yeniden yazılmış “Çok şükür tekrar kavuştuk birbirimize, bir hüzünlü şarkı oldu ayrılık bize” dizeleri ile açıyor albümü ve sırayla, birer birer en önemli şarkılarını söylemeye geçiyorlar.
11 Aralık 2024 Çarşamba 16:27
Kitsch’ten bol bir şey yoktur Türk topunda. Ama ‘en, en, en kitsch?’ diyecek olursanız Rana ve Selçuk Alagöz diyebilirim. Bütün bir müzik geçmişlerini, bizi eğlendirmek, keyiflendirmek, güldürmek üzerine kurdular… Bütün o kılık kıyafetler, şarkı sözleri, plak kapakları, Kızılderili tabloları, ‘Stüdyo Taç’ fotoğrafları, Malabadi Köprüsü’nde başlayan ve biten aşkların öyküleri, Edremit’ten Van’a bakmalar. Hepsi, hepsi parmak ısırtacak güzellikte. Alagözler koca bir tarihi böyle kurdular ve hâlâ devam ediyorlar.
17 Kasım 2024 Pazar 10:16
Tam dört yıl önce kaybetmiştik Hamiyet Yüceses’i, 10 Temmuz 1996 tarihinde. Türk Sanat Müziği’nin bu ‘ölmez’ şarkıcısı, 80’li yaşlarının hemen başında aramızdan ayrılmıştı. Yazılarımda; ‘ölmez’, ‘muhteşem’, ‘mükemmel’, ‘inanılmaz’ gibi sıfatları çok sık kullandığımı bu konuda cimrilik etmek bir yana aksine son derece bonkör davrandığımı herkes bilmekte. Ama doğrusunu söylemek gerekirse, kimi zamanlar; okurun, bu sıfatları uygun bulduğum insanlara dudak büktüğünü ya da burun kıvırdığını hissetmiyor ya da duymuyor değilim. Benim ‘muhteşem’im, herkesin ‘muhteşem’i olmuyor kimi zamanlar. Bu, yazmakta ya da anlatmakta olduğum kişinin bu sıfatı hak etmiyor olmasından değil, herkesin, benim kadar abartmaya niyetli olmamasından kaynaklanmakta. Ama bu sefer, herkesin, hepinizin, benimle hemfikir olacağınızdan asla şüphe duymadan uçuşturacağım en şahane sıfatları... Yazının konusu Hamiyet Yüceses, öyle olunca da akan sular herkes için durmakta...
03 Kasım 2024 Pazar 09:24
Esmeray, tam da “Eski Dostlar” projesi içinde yer almış, çalışmanın – şarkı söylemenin tadını yeniden çıkartabilmeye başlamıştı. Hayat, daha fazlasına izin vermedi. Türk popunun gelmiş geçmiş en renkli şarkıcılarından biri olan Esmeray, daha yapacağı onlarca şey varken, genç sayılabilecek bir yaşta aramızdan ayrıldı. Şarkıcının anısına, geçtiğimiz günlerde özel bir gece düzenlendi. Bu gecede, başta, vefa duygusu en gelişmiş sanatçılarımızdan Sezen Aksu olmak üzere, epey sayıda isim sahneye çıktı, Esmeray şarkıları söyledi. Şimdi de, Tan Müzik, “Unutamadık Seni / Unutama Beni” adlı bir albüm verdi piyasaya. Otuz yıla yakındır şarkı söyleyen Esmeray’ın, müzikal geçmişinin en önemli anları – noktaları yer almakta bu albümde.
07 Ekim 2024 Pazartesi 22:49
Hepimizin ağzında aynı cümleler, aynı sloganlar: “Müzik piyasamız çöktü! Artık kim, neden albüm (ya da şarkı) yapsın ki? ADSL’ler, 3G’ler gürül gürül, daya aletini bedava doldur!” DMC’nin başındaki Samsun Demir’in bir televizyon programında söylediği gibi her şey; “Musluklardan bedava meyve suyu, gazoz, ayran aktığını düşünün; bunlara para verip de alan çıkar mı hiç? Müzik de öyle, musluklardan bedava akıyor şimdi.”
Demir’in metaforu doğru ve zekice. Şarkılar “Her şey serbest!” diye sular seller gibi (bedava elbette) kapışılıyorsa, içinde akrep olsun olmasın, kim elini cebine atar ki? Artık öyle olduğu içindir ki, daha az yazılıyor-yaratılıyor, bunların da daha azı yayınlanabiliyor. Çünkü kimsede moral-motivasyon kalmadı.
28 Eylül 2024 Cumartesi 19:52
Şu ‘Popstar’ ve benzeri yarışmalar, bir sürü şeyin yanında şunu da gösterdi: Herkes ünlü olmak istiyor. Şarkıcı, olmadı oyuncu, o da olmadı dizici, sunucu ya da futbolcu. Eh, kimseye “Ne gerek var şimdi, otur oturduğun yerde!” demeye hakkımız yok, isterler elbet; renkli hayat-eğlence bu işte, para bu işte. Böyle bir toplu isteğin elbette tatsız bir yanı da var. Hiç normal seyirci – dinleyici kalmayabilir geriye…
Ama, “Rekabet bunu gerektiriyor zaten” der, birbirimizi dinler ya da seyrederiz artık, bu saçma durum da böyle çözülür. Ünlü olmanın yolunu bir şekilde açmış olanlardan ikisinin, Bayhan ve Sezen’in albümleri henüz yayınlandı. Bayhan ilk, Sezen ise ikinci Ahmet Özden postasından.
15 Eylül 2024 Pazar 09:44
Yıl 2002: Alpay, “Küçük Bir Öykü... Best of (Volume One)” adlı albümünü DMC’den çıkartıyor. Türk popunun temelini atanların en başında gelen sanatçı, kırk küsur yıllık bir zamanı; hiç geri çekilmeden, arkalara kalmadan sürdürebilen tek kişi olarak müzikal yaşamını sürdürmekte. 60, 70 ve 80’lerde hep başa oynamış bu ulu çınar, tıpkı 90’larda yaptığı gibi, 2000’lerde de, genç kuşak şarkıcılara meydan okuyor, “ben hala buradayım” diyor. Geçen yıl, müzikal yaşamının en güzel albümlerinden biri olan “Tango & Latin”i yayınlamıştı, bu yıl da bir “best of” ile karşımızda. Kırk küsur yıllık süre içerisinde, yüzlerce isim geldi geçti Türk popundan. Bırakın eski günleri, 90’ların ilk yarısında ortaya çıkan genç isimler bile sıralarını savdı, unutulup gitti. Alpay hala şarkı söylüyor, biz hala dinliyoruz.