NAİM DİLMENER'LE GEÇMİŞ ZAMANIN İZİNDE

SATIRLAR UÇAR GİDER

26 Şubat 2023 Pazar 13:10
NAİM DİLMENER'LE GEÇMİŞ ZAMANIN İZİNDE

Müzik piyasamızda göz gözü görmüyor artık! Her zamanki engeller (korsan, download) var, rock ve alternatif olana artan talebi olabilecek en kısa vadede paraya tahvil edip cebe indirme isteği – ihtirası var, giderek bayağılaşan şarkı sözleri var, hep aynı hep aynı melodiler ve klipler var. Herkes sözleşmiş gibi müzik piyasamızın boynunu – belini kırmaya çalışmakta. Uzun vadede bunu kimsenin becerebilmesi elbette mümkün değil; kabul etsek de etmesek de, (MÜYAP, MÜYORBİR, MESAM ve MSG gibi kurumlarla, yerli ve yabancı güçlü firmalarla, kısa vadede ceplerini doldurma telaşına kapılmamış genç kuşak şarkıcı ve müzisyenlerle çok daha güçlü bir hale gelmiş) müzik piyasamız artık böyle bir şeye izin vermeyecek kadar yetkin ve donanımlı. Ama ‘tüccar’ bir zihniyetin kısa vadede zararlı olduğu da kesin. Firmaların bir kısmı, önlerini göremediği için iyi ve farklı olana yatırım yapmaktan çekinir oluyor, piyasa üç kuruşluk ‘ses’siz şarkıcı ve babadan kalma usullerle şarkı yazan – toparlayan müzisyenlere kalıyor.

Ama şartlar ne olursa olsun iyi olandan vazgeçmeyen kişiler, kurumlar da var. Piyasanın ‘karanlık’ gibi görünen geleceği onları ilgilendirmiyor, yollarından alıkoymuyor. TMC ve Seyhan Müzik bu tür firmaların önde gelenleri mesela; her iki kurum, şartların bütün zorlamalarına rağmen doğru bildiklerinden caymıyor, durmuyor, yan gelip yatmıyor. Kısa bir zaman önce, TMC 2000’lerin en parlak isimlerinden Funda Arar’ın, Seyhan Müzik ise 90’lı dalganın en yetkin isimlerinden Harun Kolçak’ın albümünü yayınladı. Her iki albüm de, pop yapmaya devam edilecekse nasıl yapılması gerektiğine dair çok iyi iki örnek. Her iki albüm de, ‘Euro disco’nun ‘dım – tıs’ına yaslanmadan, mahalle kahvelerinden slogan devşirmeden yazılmış – yaratılmış mükemmel albümler… Pop müziğimizin yeniden yükselme dönemi olan 90’lı yılların yetenekli ve parlak isimlerinden biri olan Harun Kolçak’ın son albümü “Müzisyen” gerçekten önemli, çok önemli bir albüm. Bir slogan (ya da bir klişe ile) tanımlamak gerekirse ‘olgunluk dönemi’ albümü olduğu da söylenebilir.

Kolçak’ın bu albümünde, ‘eski dost’ Sezen Aksu’nun desteği büyük; Aksu hem repertuara şarkılarını katmış hem de prodüktörlük yapmış. Aksu’nun son keşiflerinden Hacı Mustafa Ceceli de genel koordinatörlüğü üstlenmiş, düzenlemelerin bir bölümünü halletmiş. Düzenlemelerin altında, en az Ceceli kadar yetenekli olan Aytuğ Yargıç ve Mithat Can Özer’in de imzaları var. Çok derli toplu bir albüm bu. “Derli toplu bir şey yapalım” derken de popüler müziğin uzağına düşülmemiş, şarkılar kurutulmamış. Çok iyi bir müzisyen olduğu kadar çok iyi bir yorumcu da olan (ki, günümüzde bunun önemini daha çok kavrar olduk; gençlerin büyük bir bölümü şarkı söylemeyi beceremiyor çünkü) Harun Kolçak’ın bugüne kadar yaptığı en iyi albüm bu. Kolçak zaten kalıcı bir damga atmıştı popüler müziğimize, bu albüm bu damgayı daha da gözle görülür bir hale getirdi. Sezen Aksu ve (muhteşem yeni) ekibinin desteği ile yayınlanan bir başka albüm de Cenk Eren’in “Kiraz Mevsimi” oldu. Nükhet Duru ile birlikte çalıştığı “Muhteşem İkili” sezonunu çok iyi değerlendiren ve (başta ‘iyi şarkı söylemek’ olmak üzere) Duru’dan çok fazla şey kapan, öğrenen Eren, Aksu’nun yeni keşiflerinden olan müthiş müzisyen Hacı Mustafa Ceceli ile birlikte, daha ilk şarkı ile insanı yere seren ama gerçek gücünü de ancak defalarca dinledikten sonra gösterebilen bir albüm yapmış.

Albümün sürprizleri saymakla bitecek gibi değil: Cenk Taşkan’ın (Sabahattin Ali’nin bir şiirinden bestelediği) “Gurbet Hapishanesi” sürprizlerin en büyüğü! Bu ‘yüce’ şarkı yazarımız yaratıcılığının doruğunda. Keşke daha fazla şey yazsa, yayınlasa. Genç yazarlarımızdan Yavuz Hakan Tok’un “İnce Saz”ı da bir başka önemli sürpriz. Müzik üzerine yazdıklarıyla sıkı bir eleştirmen olduğunu göstermiş olan Tok, ‘eleştirmen’in aynı zamanda ‘yaratıcı’ da olabileceğini kanıtlayan önemli bir örnek. “Kiraz Mevsimi” her dem dinlenebilecek bir albüm; kolay kolay bir kenara atılamaz, rafa kaldırılamaz. Çoğunluğun ciddiye almadığı, “Nükhet Duru’nun show arkadaşı” gözüyle baktığı Cenk Eren, bu albümle birlikte hem kendisi hem de bizim için yeni bir ‘beyaz sayfa’ açıyor. Onunla ilgili bütün duyduklarımızı-bildiklerimizi bir kenara atarak çevirmeliyiz bu sayfayı. Bu yeni sayfa, Eren’in ne kadar iyi bir yorumcu olduğu üzerine söylenmiş, anlatılmış satırlarla dolup taşacak bundan sonra.

BİZİ BİZİMLE BIRAK

Eren’in albümünü yayınlayan firma olan :id aynı sıralarda Levent Yüksel’in “Kadın Şarkıları”nı da yayınladı. Değil 90’ların, bütün zamanların ‘en samimi, en efendi’ yorumcularından biri kabul edilen Yüksel, bu yeni albümünde daha önce ‘kadın’lar tarafından seslendirilmiş şarkıları yorumlamış. Nükhet Duru, Ajda Pekkan, Esmeray, Ayla Dikmen, Aşkın Nur Yengi ve diğer kadın şarkıcılarımızın şarkıları bu albümde, Yüksel’in her zaman takdir görmüş güçlü ses ve yorumu ile bambaşka şarkılar haline gelmiş. Bu gerçekten birbirine benzemez farklı ‘ses’ ve ‘sound’a sahip şarkıların ortak bir başlık (ve sound) altında toplanabilmesinin en büyük mimarı hiç şüphesiz Yüksel’in bizzat kendisi; bir de (başta Cengiz Baltepe olmak üzere) sıkı müzisyen ve (başta “Gündüz Gece” albümü ile yalnızca 90’ların değil, tüm zamanların en iyi on albümünden birini yapmış olan Sibel Gürsoy olmak üzere) sıkı vokal kadrosu. Yüksel ne söylerse söylesin heyecanla, zevkle, keyifle dinlenen biridir ya, böyle önemli bir vefa ve cesaret örneği vererek yaptıklarını dinlemek ise bambaşka bir şey. (Başta “Deli Kızım Uyan” olmak üzere) şarkıların büyük bir kısmı doğrudan doğruya kalbe saplanan birer ok! Her bir şarkı Yüksel’in sesinden, bu dünyada (ya da, “düşlerin gerçek, gerçeğin yalan” olduğu bu gezegende) yaşıyor olmanın dayanılmaz sıkıntısı üzerine yazılmış-söylenmiş bir ‘manifesto’ haline gelmiş… 2000’lerin en önemli seslerinden, yorumcularından Funda Arar da, genç kuşak müzisyenlerimizin en yaratıcı isimlerinden biri olan Febyo Taşel’in yazdıkları-yaptıkları-emekleri sonucu, ortaya yine kapı gibi bir albüm yaptı. Arar şarkısını söylerken tastamam insanın yüreğine dokunuyor. İnsan anlattıklarına-katlandıklarına-çektiklerine inanıyor, şarkılara kendini kolayca teslim ediveriyor. Funda Arar ve Febyo Taşel’in (onları bir ‘takım’ ya da bir ‘ikili’ olarak anmak daha doğru olur) yaptığı müzikte her zaman popüler müziğimizin geçmişinden, özellikle Türk Müziğinden izler mevcut oldu. Bu son albüm de durum aynı. Bir kısım şarkıda, bağlamanın gitar ile uyumu dudak uçuklatıcı.

Bu insanı çok heyecanlandıran alt yapının üzerine Funda Arar gibi (bütün ruhunu katarak şarkı söyleyen) bir ses eklendiğinde her şey tamamına eriyor ve her darda kalındığında başvurulacak, sığınılacak şarkılar çıkıyor ortaya. Yine de bu albüm, her zamanki gürültüyü koparmayabilir, Arar ve Taşel’e daha önceki albümlerinde denk geldikleri ticari başarıyı getirmeyebilir. Ne kadar iyi yapılırsa yapılsın, ne kadar iyi icra edilirse edilsin, bu tür bir sound artık kendini tamamen rock ve alternatif bir müziğe kaptırmış genç kuşak alıcıya (ki, asıl tüketici olan grup da bu) artık pek bir şey söyleyemiyor olabilir. Arar ve Taşel ikilisinin kusuru değil elbette bu ama belki de bundan sonra yapacaklarında bunu göz önünde tutmalı. Daha sert, daha ayrıksı bir ‘gitar’ üzerine kurulmuş bir sound (en azından kısa vadede) Arar ve Taşel’e rahat bir nefes aldırabilir mesela. Bir de, bir ‘aile şirketi’ hüvviyetine bürünmüş gibi gözüken her zamanki (Günay Çoban, Burcu Tatlıses ve Müfide İnselel’in içinde bulunduğu) kadronun  da bir değişime-renklenmeye ihtiyacı var gibi. Başkalarının elli kere kullandığı imgeler, metaforlar (“Gözlerimden haylaz yağmurlar yağdı”), dizelerle (“Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete”) şarkı yazmak-yaratmak marifet değil. Yazılır yazılmasına, seslendirilir seslendirilmesine ama Funda Arar çok daha iyisini-farklısını hak ediyor. Bu tür şarkıları arayıp bulma sorumluluğu da elbette onun. Onun ve Febyo Taşel’in.

Mustafa Karahan, Bülent Seyhan, Funda Arar, Levent Yüksel, Hacı Mustafa Ceceli, Cenk Eren, Febyo Taşel, Harun Kolçak, Sibel Gürsoy, Cengiz Baltepe, Sezen Aksu ve benzeri isimlerin çabaları – emekleri sonucu popüler müziğimiz, çoktandır içine girdiği ‘zor durum’dan eninde sonunda çıkacaktır. Bu tür müzik (başta 12 Eylül günleri olmak üzere) ne zorluklar gördü, ne engeller aştı; bunu da aşar, yine düze çıkar. İş ki, yukarda sayılan isimler hep var olsun. İş ki onları kırmayalım, küstürmeyelim. 

 

BULURSANIZ KAÇIRMAYIN

Funda Arar, Levent Yüksel ve Harun Kolçak’ın (hemen hemen) her şeyi

Burcu Güneş, Nilgül, ve Asya’nın da her şeyi

Üç Zeynep’in (Dizdar, Casalini ve Önkaya) üçünün de her yaptığı, her şarkısı

Cenk Eren’in Nükhet Duru’lu “Muhteşem İkili”si, Duru’suz “Kiraz Mevsimi”

 

SAKIN YAKLAŞMAYIN

90’lı olup, on-on beş yıldır şarkı söylemeyi öğrenememişler

 

KEŞKE OLSA

Funda Arar’ın seslendirdiği bir Sezen Aksu şarkısı

Harun Kolçak’ın seslendirdiği bir Ajda Pekkan şarkısı

Bir Funda Arar – Levent Yüksel düeti

 

KEŞKE OLMAS

Daha fazla ‘dım – tıs’

NAİM DİLMENER

 

 



Diğer Yazılar