ŞARKI DİNLER ŞARKI SÖYLERİZ
17 Nisan 2022 Pazar 19:14
“Mutlu Olmak İstiyorum”u 2007’de yapmıştı Mirkelam; hem kendisinin hem de popüler müziğimizin gelmiş geçmiş en iyi albümlerinden biriydi. Bu kadar değildi, can çekişmekte olan popa bir yol ve sound teklifiydi de. Giderek sentetikleşmiş, boylu boyunca bilgisayara esir düşmüş bu zamane müziğine, sertçe gitarlar dahil, canlı enstrümanlardan vazgeçilmemesini tavsiye eden hayati bir seslenişti.
90’ların karşımıza çıkardığı en büyük, en gurur duyulası isimlerin başında geldiğini ferah ferah söyleyebileceğimiz Mirkelam biraz fazladan kırılgan, biraz fazla hızlı “eyvallah” deyip kenara çekilebilen biri. “Mutlu Olmak…”ın hakkını eleştirmenler ve hayranları teslim etmiş olmakla birlikte, bu albüm umulan gürültüyü koparamamış ve melodi başta olmak üzere müziği müzik yapan her şeyi unutup ritme esir düşmüş genç popçuların üzerinde beklenen etkiyi yaratamamıştı.
Bu kafa karışıklığını bir süre Kargo’ya takılarak aşmaya çalıştı. 2010’da (aslında su içinde solo bir Mirkelam albümü sayabileceğimiz) “RRDP”yi yaptı. Bir müddet Kargo ile sahneye çıktı, konserler verdi. Ardından da yollar ayrıldı, Mirkelam eski hayatına döndü.
Tam olarak değil ama. Kırıklık ve umutsuzluk biraz daha kesifleşmişti sanki, kapıları(nı) kapatmayı tercih etti.
Dokun Hayatıma
2010’dan bugüne kadar pek fazla haber alınamadı Mirkelam’dan. Birkaç sahne çalışması olmadı değil. Bazı albümlerde bir-iki şarkısı ya da düet’i de oldu ama o kadar. Eski usül, müziğin orta yerinde değildi artık.
“Denizin Arka Yüzü” ile dönüşü bu nedenle çok mühim işte; Mirkelam hala oyunda, hala bizimle, hala şarkı söylüyor, hala dinletebiliyor.
Yeni albümde Mirkelam’da alıştığımız, sevdiğimiz ne varsa mevcut. Ama Mirkelam bu, onda hiç kendini tekrar edecek göz var mı, onda alıştığımız ve sevdiklerimizin hepsini bambaşka bir yapının içine tek tek, ince ince yerleştirmiş.
Bir hikaye anlatıyor bu sefer, hem de “giriş-gelişme-sonuç” gibi klasik bir yapıya bağlı kalarak. Hikayenin yapısı klasik ama içi/içeriği ancak Mirkelam’dan beklenebilecek kadar farklı; esprili, şakalı, başta kendisiyle olmak üzere herkesle kafa bulmalı, bazen vur patlasın çal oynasınlı, ama aynı zamanda (bir yerlerinde ambülans talep edecek kadar) kavgalı/gürültülü.
“Evlenelim Gel” ile açılıyor albüm ve başlıyor hikaye(miz): “Yarım kalmasın. Aramızdaki biter sonra. Korkma gelecekten, korkma benimleysen.” Ve devam ediyor “Aslında Ay Lav Yu” ile: “Kırılmış kalmış ucu içerde kalp bir oksa, anlamaz, anlatamayız…”
Para, Çikolata, Lalalalala
Hikayemizin sonu “ambülans”a varacaktır varmasına da arada onlarca gelişme, olay, iniş, çıkış, dibe vuruş, yükseliş, yeniden dibe vuruş olacaktır. Hikayemiz artık bu işte, hepimizin hikayesi; bir an mutlu, geri kalan bütün anlarda huzursuz, sıkıntılı, bunaltıcı, kafa kopartıcı hayat hikayelerimiz.
Mirkelam’ın bu sefer planladığı şey; globalleşme ile birlikte iyice savrulur, tekler, düşer hatta yerlere kapaklanır olduğumuz asri zamanları, hepimiz için geçerli olacak ortak kodlarla nakletmek. “Kanarya”lar kanat çırpmaya çalışır (“Severken sıkıp, kanatlar kırıp, şu yürek şu kuş uçamaz artık”), “Kırık Gitarlarla” dertleşmeler artarken (“Kalbimin hep hatırına, içimde kırık gitarlarla”) sıra son çığlığa gelir: “Aman ambülans, canım ambülans, acele acele yetiş ambulans.”
Var mıydı başka bir ihtimal? Mümkün müydü başka bir son? Yolda, işte, yine yolda, evde, televizyonda, sosyal medyada oluk oluk faşizm akarken, kimin hangi ilişkisi, kimin hangi hayatı yolunda gidebilirdi ki?
Bütün bunları anlatıyor Mirkelam; her zamanki gibi heyecanlı heyecanlı, her zamanki gibi sars(ıl)a sars(ıl)a.
Mirkelam, Denizin Arka Yüzü, Sony
NAİM DİLMENER
[email protected]
Diğer Yazılar
17 Aralık 2024 Salı 21:13
EMI, Türk popunun emektarlarından Hurşit Yenigün’ün önderliğinde çok parlak çok da sıra dışı bir projeye imza attı. EMI, Türk popunun altın çağı olan 70’lerden, o döneme sahiden damgasını vurmuş sanatçı ve şarkılardan bir demeti tek bir albümde getirdi önümüze. Nur Yoldaş, Banu, Melike Demirağ, İskender Doğan, Ercan Turgut, Kartal Kaan, Güzin ile Baha, Esmeray, Semiha Yankı ve Atilla Atasoy; o zamanlar bile bir araya gelememişken, bu sefer Hurşit Yenigün’ün önderliğinde toplandılar ve en önemli şarkılarını, Türk popunın tarihinde zaten çoktan yerini almış şarkılarını yeniden söylediler. Hepsi birden; Hurşit Yenigün’ün Sezen Aksu tarafından söylenmiş “Gölge Etme” adlı şarkısının üstüne yeniden yazılmış “Çok şükür tekrar kavuştuk birbirimize, bir hüzünlü şarkı oldu ayrılık bize” dizeleri ile açıyor albümü ve sırayla, birer birer en önemli şarkılarını söylemeye geçiyorlar.
11 Aralık 2024 Çarşamba 16:27
Kitsch’ten bol bir şey yoktur Türk topunda. Ama ‘en, en, en kitsch?’ diyecek olursanız Rana ve Selçuk Alagöz diyebilirim. Bütün bir müzik geçmişlerini, bizi eğlendirmek, keyiflendirmek, güldürmek üzerine kurdular… Bütün o kılık kıyafetler, şarkı sözleri, plak kapakları, Kızılderili tabloları, ‘Stüdyo Taç’ fotoğrafları, Malabadi Köprüsü’nde başlayan ve biten aşkların öyküleri, Edremit’ten Van’a bakmalar. Hepsi, hepsi parmak ısırtacak güzellikte. Alagözler koca bir tarihi böyle kurdular ve hâlâ devam ediyorlar.
17 Kasım 2024 Pazar 10:16
Tam dört yıl önce kaybetmiştik Hamiyet Yüceses’i, 10 Temmuz 1996 tarihinde. Türk Sanat Müziği’nin bu ‘ölmez’ şarkıcısı, 80’li yaşlarının hemen başında aramızdan ayrılmıştı. Yazılarımda; ‘ölmez’, ‘muhteşem’, ‘mükemmel’, ‘inanılmaz’ gibi sıfatları çok sık kullandığımı bu konuda cimrilik etmek bir yana aksine son derece bonkör davrandığımı herkes bilmekte. Ama doğrusunu söylemek gerekirse, kimi zamanlar; okurun, bu sıfatları uygun bulduğum insanlara dudak büktüğünü ya da burun kıvırdığını hissetmiyor ya da duymuyor değilim. Benim ‘muhteşem’im, herkesin ‘muhteşem’i olmuyor kimi zamanlar. Bu, yazmakta ya da anlatmakta olduğum kişinin bu sıfatı hak etmiyor olmasından değil, herkesin, benim kadar abartmaya niyetli olmamasından kaynaklanmakta. Ama bu sefer, herkesin, hepinizin, benimle hemfikir olacağınızdan asla şüphe duymadan uçuşturacağım en şahane sıfatları... Yazının konusu Hamiyet Yüceses, öyle olunca da akan sular herkes için durmakta...
03 Kasım 2024 Pazar 09:24
Esmeray, tam da “Eski Dostlar” projesi içinde yer almış, çalışmanın – şarkı söylemenin tadını yeniden çıkartabilmeye başlamıştı. Hayat, daha fazlasına izin vermedi. Türk popunun gelmiş geçmiş en renkli şarkıcılarından biri olan Esmeray, daha yapacağı onlarca şey varken, genç sayılabilecek bir yaşta aramızdan ayrıldı. Şarkıcının anısına, geçtiğimiz günlerde özel bir gece düzenlendi. Bu gecede, başta, vefa duygusu en gelişmiş sanatçılarımızdan Sezen Aksu olmak üzere, epey sayıda isim sahneye çıktı, Esmeray şarkıları söyledi. Şimdi de, Tan Müzik, “Unutamadık Seni / Unutama Beni” adlı bir albüm verdi piyasaya. Otuz yıla yakındır şarkı söyleyen Esmeray’ın, müzikal geçmişinin en önemli anları – noktaları yer almakta bu albümde.
07 Ekim 2024 Pazartesi 22:49
Hepimizin ağzında aynı cümleler, aynı sloganlar: “Müzik piyasamız çöktü! Artık kim, neden albüm (ya da şarkı) yapsın ki? ADSL’ler, 3G’ler gürül gürül, daya aletini bedava doldur!” DMC’nin başındaki Samsun Demir’in bir televizyon programında söylediği gibi her şey; “Musluklardan bedava meyve suyu, gazoz, ayran aktığını düşünün; bunlara para verip de alan çıkar mı hiç? Müzik de öyle, musluklardan bedava akıyor şimdi.”
Demir’in metaforu doğru ve zekice. Şarkılar “Her şey serbest!” diye sular seller gibi (bedava elbette) kapışılıyorsa, içinde akrep olsun olmasın, kim elini cebine atar ki? Artık öyle olduğu içindir ki, daha az yazılıyor-yaratılıyor, bunların da daha azı yayınlanabiliyor. Çünkü kimsede moral-motivasyon kalmadı.
28 Eylül 2024 Cumartesi 19:52
Şu ‘Popstar’ ve benzeri yarışmalar, bir sürü şeyin yanında şunu da gösterdi: Herkes ünlü olmak istiyor. Şarkıcı, olmadı oyuncu, o da olmadı dizici, sunucu ya da futbolcu. Eh, kimseye “Ne gerek var şimdi, otur oturduğun yerde!” demeye hakkımız yok, isterler elbet; renkli hayat-eğlence bu işte, para bu işte. Böyle bir toplu isteğin elbette tatsız bir yanı da var. Hiç normal seyirci – dinleyici kalmayabilir geriye…
Ama, “Rekabet bunu gerektiriyor zaten” der, birbirimizi dinler ya da seyrederiz artık, bu saçma durum da böyle çözülür. Ünlü olmanın yolunu bir şekilde açmış olanlardan ikisinin, Bayhan ve Sezen’in albümleri henüz yayınlandı. Bayhan ilk, Sezen ise ikinci Ahmet Özden postasından.
15 Eylül 2024 Pazar 09:44
Yıl 2002: Alpay, “Küçük Bir Öykü... Best of (Volume One)” adlı albümünü DMC’den çıkartıyor. Türk popunun temelini atanların en başında gelen sanatçı, kırk küsur yıllık bir zamanı; hiç geri çekilmeden, arkalara kalmadan sürdürebilen tek kişi olarak müzikal yaşamını sürdürmekte. 60, 70 ve 80’lerde hep başa oynamış bu ulu çınar, tıpkı 90’larda yaptığı gibi, 2000’lerde de, genç kuşak şarkıcılara meydan okuyor, “ben hala buradayım” diyor. Geçen yıl, müzikal yaşamının en güzel albümlerinden biri olan “Tango & Latin”i yayınlamıştı, bu yıl da bir “best of” ile karşımızda. Kırk küsur yıllık süre içerisinde, yüzlerce isim geldi geçti Türk popundan. Bırakın eski günleri, 90’ların ilk yarısında ortaya çıkan genç isimler bile sıralarını savdı, unutulup gitti. Alpay hala şarkı söylüyor, biz hala dinliyoruz.