RÜZGAR GİBİ GEÇTİ
28 Ağustos 2022 Pazar 23:05
Pop müziğimizin ilk ve en büyük yıldızlarından Erol Büyükburç yeni bir albüm yayımladı; pop şarkılardan değil, tangolardan müteşekkil bir albüm. “Türk Popunun Kralı Türkçe Tangolar Söylüyor” gibi çok iddialı (ama öte yandan haklı ve karşılığı da bulunan) bir üst başlığa sahip albümün ismi “Koyutürk Tangolarıyla Erol Büyükburç”.
“Koyutürk Tangolarıyla…”, Koyutürk ailesinin hala aktif bireylerinden Erdener Koyutürk’ün EKO firmasınca yayımlandı. Aynı sıralarda Koyutürk kendi albümünü de yayımladı. Popüler yabancı şarkıların Türkçe versiyonlarından oluşan bu albüm de “Unutulmayan Aşk Ve Dans Şarkıları” adını taşıyor, alt başlığı ise “O Zamanlar Oldies”. Her iki albüm de bambaşka yerlere kaymış pop müziğimiz için huzurla kulak verilebilecek farklı alternatifler.
Yalan Olan Yıllar
Büyükburç’un “Bir Ömrün İmzası” adlı ilk (dijital) albümü, 2000’lerin ilk yıllarında Universal tarafından çıkarılmış ve devamı gelecek, sanatçının bütün dönemleri tek tek elden geçirilip yayımlanacak diye umulurken olmamış, Büyükburç ve şarkıları geçmiş zamanın kollarına bırakılmıştı. Oysa MÜYAP gibi yapımcı birliklerimiz var; MESAM, MSG ve MÜYORBİR gibi, müzik piyasamızda hak ve hukuku tesis etmeye çabalayan diğer kurumlar da. İşin büyük kısmı bu kurumlara düşmekteydi doğrusunu söylemek gerekirse. Erol Büyükburç sadece bir örnek; çok fazla benzeri de var. Bu ve benzeri kurumların kendilerini gündelik olanın, talep edilenin, satma (yani para kazandırabilme) ihtimali bulunanın akışına tamamen kaptırmış ya da bırakmış olmaları inanılır gibi değil. Hepsi birbirinin (neredeyse) aynı yüzlerce şarkıyı yayımlar ya da izin verir ve hak(lar) peşinde koştururken, hiç mi kimselerin aklından, “Bütün bunları yapabiliyor olmamızı mümkün kılan o tarih yazmış isimleri de kollamamız gerekir…” gibi bir düşünce geçmedi? Geçmediyse nasıl geçmez? Geçtiyse neden yapılmadı?
MÜYAP ve diğerleri farkında mıdır bilinmez; popüler müziğimizin geçmişinin yüzde 1’i (evet evet; yüzde BİR!) dahi dijitale aktarılabilmiş değil. Koca bir tarihi oluşturan on binlerce şarkı, yavaş yavaş kaybolmakta terkedildikleri depo raflarında. Erol Büyükburç sadece durumu özetleyen bir örnek; mevzu, bunun da ötesinde ve çok karanlık. Şu dakikada onlarca albümü olması gereken Büyükburç’un ikinci diskinin çıkışı vesilesiyle, belki bütün bunlar üzerine yeniden düşünebilir piyasanın büyükleri ve yön vericileri.
Öte yandan, koca kurumların yapamadıklarını (ya da yapmaya değmez bulduklarını) yapmaya istekli müzik tutkunları da çıkmıyor değil. Erdener Koyutürk de bu türdeki insanların en kadir-kıymet bilenlerinden ve yıllardır bu uğurda çaba harcamakta. Babası Necdet Koyutürk’ün o emsalsiz “Papatya”sı ile açılan yeni Büyükburç albümü de, bu kadir-kıymet bilmelerin son örneği.
Papatya Gibisin
Tam 16 tangonun yer alıyor Büyükburç’un yeni albümünde ve tamamı da yeni düzenlenmiş, yeniden söylenmiş. Bu albümde yer alan tangoların bir kısmını, yıllar önce Erol Büyükburç çok zor şartlarda kaydetmiş ve kendisini seven, takip edenlere aktarmıştı. Ama o tangoların bir kısmı bu albüm repertuvarı için yeniden kaydedilmiş; albümün müzikal yapısında sağlanmak istenen çağdaşlık ve bütünlük adına, bütün tangolar yeniden düzenlenmiş, kaydedilmiş.
Tango dünyamızın en büyük isimlerinden biri olan Necdet Koyutürk’ün emsalsiz “Papatya”sı ile açılıyor albüm. Baba Koyutürk’ün (bir başka emsalsiz ve çok popüler tango) “Dinle Sevgili”, “Şüphe”, “Rüzgar Gibi Geçti” başta olmak üzere 13 tangosu daha yer alıyor. Kalan üç tango ise Erdener Koyutürk’e ait. Bunlardan “Bal Gözlüm”ü babasına, “Gittin”i ise annesi Mukaddes Koyutürk’e ithaf etmiş.
Hem yeni hem de eski tangolar, yalnızca gelmiş geçmiş en popüler yıldızlarımızdan değil, aynı zamanda en mütekamil yorumcularımızdan da olan Erol Büyükburç’un sesinden birer şahesere dönüşmüş. Şarkı söyleme becerisinin artık aranmadığı, stüdyolardaki keş/yapıştır marifetiyle herkesin şarkı söyleyebileceği yanılsamasının yaratıldığı bir çağda, bunun altının özellikle çizilmesi gerekiyor. Hayır, herkes şarkı söyleyemez! Şarkı söylemek için doğarken birlikte getirilmiş yeteneğe ihtiyaç vardır ve çok şanslıyız ki Erol Büyükburç’ta, bu yetenek en üst seviyede.Erdener Koyutürk’ün albümünde ise, başta O Sole Mio (Ya Şimdi Ya Hiç), Besame Mucho (Bekleme) ve Bang Bang (Aşk Kurşunu) olmak üzere toplam 12 çok popüler şarkının yeni Türkçe versiyonları bulunmakta. Koyutürk de Büyükburç gibi; müziğin hala müzik olduğu o eski günlerdeki gibi söylüyor şarkılarını. Doğru, içten ve sade. Amacı da Büyükburç gibi; üzümü tek başına yemek değil; hepimizle birlikte güle oynaya, hislene hüzünlene yemek.
Müziği “Arkada bir şeyler çalıp dursun işte” değil de daha hayati bir şey kabul edenler için kaçırılmayacak iki albüm “Koyutürk Tangolarıyla…” ve “Unutulmayan Aşk Ve Dans Şarkıları”. Diğerleri kaçırsa da olur.
Koyutürk Tangolarıyla, Erol Büyükburç, EKO
Unutulmayan Aşk Ve Dans Şarkıları, Erdener Koyutürk, EKO
NAİM DİLMENER
Diğer Yazılar
17 Aralık 2024 Salı 21:13
EMI, Türk popunun emektarlarından Hurşit Yenigün’ün önderliğinde çok parlak çok da sıra dışı bir projeye imza attı. EMI, Türk popunun altın çağı olan 70’lerden, o döneme sahiden damgasını vurmuş sanatçı ve şarkılardan bir demeti tek bir albümde getirdi önümüze. Nur Yoldaş, Banu, Melike Demirağ, İskender Doğan, Ercan Turgut, Kartal Kaan, Güzin ile Baha, Esmeray, Semiha Yankı ve Atilla Atasoy; o zamanlar bile bir araya gelememişken, bu sefer Hurşit Yenigün’ün önderliğinde toplandılar ve en önemli şarkılarını, Türk popunın tarihinde zaten çoktan yerini almış şarkılarını yeniden söylediler. Hepsi birden; Hurşit Yenigün’ün Sezen Aksu tarafından söylenmiş “Gölge Etme” adlı şarkısının üstüne yeniden yazılmış “Çok şükür tekrar kavuştuk birbirimize, bir hüzünlü şarkı oldu ayrılık bize” dizeleri ile açıyor albümü ve sırayla, birer birer en önemli şarkılarını söylemeye geçiyorlar.
11 Aralık 2024 Çarşamba 16:27
Kitsch’ten bol bir şey yoktur Türk topunda. Ama ‘en, en, en kitsch?’ diyecek olursanız Rana ve Selçuk Alagöz diyebilirim. Bütün bir müzik geçmişlerini, bizi eğlendirmek, keyiflendirmek, güldürmek üzerine kurdular… Bütün o kılık kıyafetler, şarkı sözleri, plak kapakları, Kızılderili tabloları, ‘Stüdyo Taç’ fotoğrafları, Malabadi Köprüsü’nde başlayan ve biten aşkların öyküleri, Edremit’ten Van’a bakmalar. Hepsi, hepsi parmak ısırtacak güzellikte. Alagözler koca bir tarihi böyle kurdular ve hâlâ devam ediyorlar.
17 Kasım 2024 Pazar 10:16
Tam dört yıl önce kaybetmiştik Hamiyet Yüceses’i, 10 Temmuz 1996 tarihinde. Türk Sanat Müziği’nin bu ‘ölmez’ şarkıcısı, 80’li yaşlarının hemen başında aramızdan ayrılmıştı. Yazılarımda; ‘ölmez’, ‘muhteşem’, ‘mükemmel’, ‘inanılmaz’ gibi sıfatları çok sık kullandığımı bu konuda cimrilik etmek bir yana aksine son derece bonkör davrandığımı herkes bilmekte. Ama doğrusunu söylemek gerekirse, kimi zamanlar; okurun, bu sıfatları uygun bulduğum insanlara dudak büktüğünü ya da burun kıvırdığını hissetmiyor ya da duymuyor değilim. Benim ‘muhteşem’im, herkesin ‘muhteşem’i olmuyor kimi zamanlar. Bu, yazmakta ya da anlatmakta olduğum kişinin bu sıfatı hak etmiyor olmasından değil, herkesin, benim kadar abartmaya niyetli olmamasından kaynaklanmakta. Ama bu sefer, herkesin, hepinizin, benimle hemfikir olacağınızdan asla şüphe duymadan uçuşturacağım en şahane sıfatları... Yazının konusu Hamiyet Yüceses, öyle olunca da akan sular herkes için durmakta...
03 Kasım 2024 Pazar 09:24
Esmeray, tam da “Eski Dostlar” projesi içinde yer almış, çalışmanın – şarkı söylemenin tadını yeniden çıkartabilmeye başlamıştı. Hayat, daha fazlasına izin vermedi. Türk popunun gelmiş geçmiş en renkli şarkıcılarından biri olan Esmeray, daha yapacağı onlarca şey varken, genç sayılabilecek bir yaşta aramızdan ayrıldı. Şarkıcının anısına, geçtiğimiz günlerde özel bir gece düzenlendi. Bu gecede, başta, vefa duygusu en gelişmiş sanatçılarımızdan Sezen Aksu olmak üzere, epey sayıda isim sahneye çıktı, Esmeray şarkıları söyledi. Şimdi de, Tan Müzik, “Unutamadık Seni / Unutama Beni” adlı bir albüm verdi piyasaya. Otuz yıla yakındır şarkı söyleyen Esmeray’ın, müzikal geçmişinin en önemli anları – noktaları yer almakta bu albümde.
07 Ekim 2024 Pazartesi 22:49
Hepimizin ağzında aynı cümleler, aynı sloganlar: “Müzik piyasamız çöktü! Artık kim, neden albüm (ya da şarkı) yapsın ki? ADSL’ler, 3G’ler gürül gürül, daya aletini bedava doldur!” DMC’nin başındaki Samsun Demir’in bir televizyon programında söylediği gibi her şey; “Musluklardan bedava meyve suyu, gazoz, ayran aktığını düşünün; bunlara para verip de alan çıkar mı hiç? Müzik de öyle, musluklardan bedava akıyor şimdi.”
Demir’in metaforu doğru ve zekice. Şarkılar “Her şey serbest!” diye sular seller gibi (bedava elbette) kapışılıyorsa, içinde akrep olsun olmasın, kim elini cebine atar ki? Artık öyle olduğu içindir ki, daha az yazılıyor-yaratılıyor, bunların da daha azı yayınlanabiliyor. Çünkü kimsede moral-motivasyon kalmadı.
28 Eylül 2024 Cumartesi 19:52
Şu ‘Popstar’ ve benzeri yarışmalar, bir sürü şeyin yanında şunu da gösterdi: Herkes ünlü olmak istiyor. Şarkıcı, olmadı oyuncu, o da olmadı dizici, sunucu ya da futbolcu. Eh, kimseye “Ne gerek var şimdi, otur oturduğun yerde!” demeye hakkımız yok, isterler elbet; renkli hayat-eğlence bu işte, para bu işte. Böyle bir toplu isteğin elbette tatsız bir yanı da var. Hiç normal seyirci – dinleyici kalmayabilir geriye…
Ama, “Rekabet bunu gerektiriyor zaten” der, birbirimizi dinler ya da seyrederiz artık, bu saçma durum da böyle çözülür. Ünlü olmanın yolunu bir şekilde açmış olanlardan ikisinin, Bayhan ve Sezen’in albümleri henüz yayınlandı. Bayhan ilk, Sezen ise ikinci Ahmet Özden postasından.
15 Eylül 2024 Pazar 09:44
Yıl 2002: Alpay, “Küçük Bir Öykü... Best of (Volume One)” adlı albümünü DMC’den çıkartıyor. Türk popunun temelini atanların en başında gelen sanatçı, kırk küsur yıllık bir zamanı; hiç geri çekilmeden, arkalara kalmadan sürdürebilen tek kişi olarak müzikal yaşamını sürdürmekte. 60, 70 ve 80’lerde hep başa oynamış bu ulu çınar, tıpkı 90’larda yaptığı gibi, 2000’lerde de, genç kuşak şarkıcılara meydan okuyor, “ben hala buradayım” diyor. Geçen yıl, müzikal yaşamının en güzel albümlerinden biri olan “Tango & Latin”i yayınlamıştı, bu yıl da bir “best of” ile karşımızda. Kırk küsur yıllık süre içerisinde, yüzlerce isim geldi geçti Türk popundan. Bırakın eski günleri, 90’ların ilk yarısında ortaya çıkan genç isimler bile sıralarını savdı, unutulup gitti. Alpay hala şarkı söylüyor, biz hala dinliyoruz.