ONDA HEPİMİZE YETECEK BİR KALP VAR
90 ortalarından beri, o “Sabır” zamanlarından beri çok sevilir Göksel. Aklı müziğe takık, şarkıları hayatının orta yerine yerleştirmiş hemen hemen herkes, şu ya da şuna benzer şeyler söyler: “Göksel başkadır…” Hakikaten başkadır. Kimi şarkılarını daha çok, kimini daha az sevmişizdir ama hep sevmişizdir. Göksel’in, kendileri için hiçbir şey ifade etmediği birileri mutlaka vardır ama şarkılardan kendisine bir örtü ya da çatı yapmak isteyenlerin de, her zaman vazgeçilmezi olmuştur.
Son albümü “Bende Bi’ Aşk Var”ın da mükemmel oluşu, bu nedenle şaşırtıcı değil. Yeni Dalga filmlerinden fırlamış bir Göksel’in kapağa kurulduğu bu albüm, açılıştan (“Acıyor”) kapanışa (“Yarım Kalan Şarkı”) kadar her anı, her şarkısıyla iyi bir albüm.
Yaşadıklarını, yaşarken hissettiklerini neredeyse olduğu gibi şarkıların aktaran biri Göksel. Daha doğrusu bize, “olduğu gibi” görünen bir hal ve şekilde. Göksel’in yazdığı her dize, hatta her harf üzerinde uzun uzun düşünmemesi imkansız gibi. Ama işte ne kadar düşünse, değiştirse, eklese, çıkarsa da, Göksel’in aklından ve ağzından dökülen her söz inandırıcı, dahası yürek paralayıcı oluyor. Bir Göksel şarkısı dinleyip de, “Tam benim hikayemi anlatıyor” diye düşünmemiş insan sayısı az olmalı. Sebebi budur; yazdıkları hem kendisinin hem de bizim hikayemizdir. Hatta belki kendisinin de ama kesinlikle bizim hikaye(leri)miz.
Beklediğimiz Biri Var
90’ların ikinci yarısında yani o pop patlamasının yükünü aldığı ve patlama yaptığı zamanlarda ilk albümünü (“Yollar”) çıkaran Göksel, o ortalığı toza ve dumana bulamış Tarkan, Serdar Ortaç, Mustafa Sandal ve benzeri isimlerin arasında kendisini göstermedi değil, gösterdi. Özellikle de “Sabır” ve “Uzun Uzun Yollar” adlı şarkıları dillere dolandı, ismi hafızalara yerleşti.
Ama Göksel’in asıl çıkışı bir sonraki albümüyle oldu, “Körebe” albümüyle. Önce “Depresyondayım” adlı ve o güne kadar duyduğumuz hiçbir şarkının tavrına, formuna sahip olmayan şarkısına vurulduk. Çok farklıydı, “Sabır” gibi başka bir standart dışı sayılabilecek şarkının dahi ötesindeydi. Ve bu şarkı bir mucize gerçekleştirdi, büyük hit haline geldi. Mucize, çünkü böyle bir şarkının sevilmeme, dikkat çekmeme, hatta aksine, nefret edilme ihtimali çok daha yüksekti. Belki “Sabır”ın hazırladığı kalpler, belki tüketim çılgınlığının artık bizi tutsak ettiğinin resmileşmesi, belki Göksel’in ilk albümden çok daha disiplinli bir hazırlık yapmış olması, belki bunların hepsi ve benzeri nedenlerle, hepimiz birden “Düşündüm banka soymayı/uluorta soyunmayı” derken buluverdik kendimizi. Bu şarkı sonrası da iyi geldi her şey. Neşe Karaböcek’ten seçtiklerine (“Günün Birinde” ve “Niyet”) o kadar kendini katabilmiş, şarkıları o kadar farklılaştırmış, yenileyebilmişti ki, hepimiz bir çırpıda, (Yeni Neşe’miz değil ama) yeni Gülden Karaböcek’imiz olduğuna karar verdik. Haklıydık. Hüznün yeni kraliçesi oydu.
Kötü Rüyalarla Uyanmak
Sony’den çıkan diğer albümleri de (“Söz ver”, “Arka Bahçem” ve “Ay’da Yürüdüm”) olağanüstüydü. Hem albümler, hem albümlere paralel (fotoğraf ve kliplerin üzerinden) yaratılan atmosfer müthişti. Ama yine de, bu üç albüm gerektiği kadar (belki de diğer albümlere kıyasla demek lazım, ya da beklendiği kadar) ilgi görmedi. Bu durumun da muhtelif sebepleri vardı. Ekonomik krizler kapıdaydı ve istisnasız hepimiz borç, harç içindeydik. Serinkanlı bir hüzne değil, daha gürültülü, daha sert seslere ve şarkılara ihtiyaç duymaktaydık. Daha doğrusu, ya bize her şeyi unutturacak kadar “sade su” ya da bizi yollara çıkarıp slogan attıracak kadar “sert” şarkılar istemekteydik artık. Göksel ve şarkıları, halet-i ruhiyemize eşlik etmek için beki de fazla naif kalmıştı. Nitekim kimimiz, çok sonra geri dönüp keşfetti bu albümleri; onlara çok sonraları sığındı.
Ama Göksel de, hiç olmazsa bir süreliğine farklı bir şeyler yapması gerektiğini elbette farketti. Ve arka arkaya iki cover albümü (“Mektubumu Buldun mu?” ve “Hayat Rüya Gibi”) yaptı. İyi de oldu. Hem Göksel’in başkalarının şarkılarını dahi, nasıl kendi şarkıları kılabildiğini yeniden görmüş olduk; hem de onunla birlikte, biz de vakit geçirmiş olduk.
Yeryüzündeki Yerimiz
Bir şarkı hariç (hariç olan da “Yarım Kalan Şarkı”; bir başka büyük yetenek Mabel Matiz’in bu da) tamamen Göksel’in yazdığı şarkılardan oluşan “Bende Bi’ Aşk Var” aslına bakarsanız tam zamanında yetişiyor imdadımıza. Özellikle de “Yalnız Kuş”; bu şarkıyı, “işte benim şarkım” diye sahipleneceklerin sayısı çok fazla olacak, çünkü tam da “bizim” şarkımız: “Bende bir kalp var, onu en ucuz romanlarda harcadım/Bende bir aşk var, onu hep yanlış kalplere bıraktım.” Yanlış üstüne yanlış, her şey YANLIŞ! Son zamanlarda olup bitenler nedeniyle hepimiz birer “enkaz” haline geldik. İnsanlığın, geri dönüşü mümkün olmayacak bir şekilde içimizden, yanımızdan, etrafımızdan çekip gittiğini düşünür, hatta görür olduk. Bombalar patlıyor, savaş çığlıklarının ardı arkası kesilmiyor.
Göksel’in o naifliğine, bize insan olduğumuzu ve bunu asla unutmamamız gerektiğini hatırlatan şarkılarına ihtiyacımız vardı. Tam zamanında el veriyor bize. Tam da ondan beklenebileceği gibi.
Bende Bi’ Aşk Var, Göksel, Avrupa
NAİM DİLMENER