KULAKLARIMIZ ÇINLASIN
27 Mart 2022 Pazar 22:01
Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali’nin 14. yılı da hayırlara vesile oldu. Bilge Olgaç Başarı ödülü, Deniz Türkali ve çoktan kayıplara karışmış bir “ses” ve “yüz” olan Handan Kara arasında paylaştırıldı. Gelecek hafta yapılacak törenle ödüller sahiplerine verilecek.
Yeşilçam filmlerine sesi ile hayat vermiş Kara, bu ödül nedeniyle yeniden gündeme gelecek, hatta her türden dalganın silip süpürdüğü hafızalarımıza, bir kere daha nakşedilecek. Birkaç yıl önce bu ödül, bir başka Yeşilçam Sesi Belkıs Özener’e verilmiş ve bunun ardından, memleketin dört bir yanı Özener şarkıları ile çınlar olmuştu. Dileyelim ki, aynı şey yeniden vuku bulsun ve bu her derde deva ses, yeniden hayatın/hayatlarımızın içinden akmaya başlasın.
Tıpkı Belkıs Özener gibi Handan Kara da, şarkı söylermiş gibi yapan ama aslında söyle(ye)meyen Yeşilçam’ın star’larının yerine şarkı söyledi. Onlar sahnede afili afili durur ve her türden ışık onları aydınlatırken, Kara ve az sayıda benzeri onlara ses, aslında “hayat”, hatta “can” verdi.
Az sayıda star ama çok sayıda iyi ses ya da iyi şarkıcı varken, Yeşilçam’ın dönüp dolaşıp neden Handan Kara, Belkıs Özener ve bir iki başka isme takılı kaldığı merak edilebilir. Cevap bir muamma ya da belirsizlik değildir. Cevabın mühim bir bölümü, “alçakgönüllülük” ile ilgilidir. Öyle ya; ortada yaygın miktarda şan/şöhret, çokça para ve mebzul miktarda kamera/ışık/neon varken, kim ya da kaç kişi bunların tamamına aldırmaksızın stüdyolara koşturur ve sessiz sedasız şarkılarını söyleyip çıkabilirdi ki?
Gözümüz Onda
Handan Kara’nın duruşu/işini kavrayışı Belkıs Özener’e paralel seyrediyor ama işin sonrası öyle değil. Özener’in çok az plağına karşı, Kara çok sayıda plak yapmıştı. Bu plakların büyük bir kısmı büyük satış rakamlarına ulaşmasına, sanatçının bizzat kendisi ses verdiği star’ların herhangi biri kadar ünlenmesine rağmen, işine yine de bildiği usulde devam etmiş, “Ben senden daha çok şöhretliyim/sen benden az” gibi, başı sonu olmayan çocukça rekabet oyunlarına girişmemişti.
Ve belki de bu tavrı ya da duruşu nedeniyledir ki, kapmaların/kaçırmaların/transferlerin boyu geçtiği plakçılar çarşısında (İMÇ), hiçbir oyuna/teklife gelmemiş ve kayıt hayatını çok az sayıda firma ile tamamlamıştı. Yeşilçam ile sıkı bağları olan Televizyon Plak, Kara’nın altın bir çağ yaşattığı Fonex ve popüler müziğimize ciddi katkıları olmuş Şah Plak, Kara’nın o kalp kıranı da/kalbi kırılanı da sarıp sarmalayan şarkılarını yayan firmalar oldular. Belki kenarda kalmış bir iki firma daha vardır; ama o kadar, daha fazla değil.
Kara, yeni bir plak yapacağı zaman, “Bana daha fazla verene yapacağım plağımı” diye yollara düşmez ya da başkalarına borazanlar çaldırmazdı. Müzik ya da sinema dünyamızın “para ile imtihanı” 90 ya da 2000’lere özgü bir şey değildir. O zamanlar ortada çok, ya da 90’lar ve sonrasında olduğu kadar çok para yoktu ama, olduğu kadarını olsun kapmak için, akla/hayale gelmez mücadeleler verilir, bunun için atılmadık takla bırakılmazdı. Kara’nın ilgi duyduğu şey ise şarkının (ya da boylu boyunca müziğin) kendisiydi. En iyi nasıl söyleyebilirim, en iyi şarkıyı nasıl bulabilirim, dahil olduğum filme en iyi nasıl katkı sağlayabilirim ve benzeri soruların peşindeydi o; amacı başkaydı, bambaşka güzellikte de şarkılar söyledi.
Sonbahar Rüzgarları
Şimdi artık çok kült bir statüye erişmiş olan “Sonbahar Rüzgarları” mesela, ya da yıllar sonra Muazzez Ersoy’un derme çatma yorumuyla dahi pırıl pırıl parlamasını bilmiş “Sevemedim Karagözlüm” ve “Gözüm Sende” gibi popüler müziğimizin en popüler şarkıları, ilk önce Handan Kara’nın sesinden yayıldılar dört bir yana. Ve şarkılar ünlendikten sonra, sahnelerin diğer “çok meşhur assolistler”i tarafından paylaşılamaz oldu. Kara’nın böyle bir gücü/özelliği de vardı; şarkıya can vermekle kalmıyor, dört bir yana da yayıyor yani “hit” haline getirebiliyordu.
Handan Kara’nın şarkıları, yaşı müsait olanların hayatında derin bir yer kaplamıştır. Yaşı müsait olanların bizzat kendileri bunu bilmiyorsa dahi, bu böyledir. Belkıs Özener örneğinde gördük. Uçan Süpürge ödülünden sonra yayınlanan Özener albümünden sonra en çok sarfedilen cümle şuydu: “Hiç bilmediğimi sanıyordum ama bütün şarkılarını biliyormuşum meğer…” Öyledir tabii. Biz o ya da şu zamanlar sevmiş/ayrılmış, terketmiş/terkedilmiş, mutlu/mutsuz olmuşken; bu şarkıların eli hep omuzlarımızdaydı. Hemen yanıbaşımızdaymışlar! Handan Kara’nın şarkılarını yeniden duymaya başladığımızda da böyle olacak. “Nasıl olabiliyor” da diyeceğiz, “hayatlarımıza bu kadar derin sızmış bu şarkıları/bu sesleri nasıl unutmuş olabiliriz?”
Uçan Süpürge’nin yaptığı yersiz bir kadirbilirlik değil; artık bayağı bir hal almışa benzeyen “nostalji salıncağı”nı sallamayı sürdürmek ise hiç değil. Aylar (kimbilir, belki de yıllar) aldığı belli bir inceleme ve araştırma sonrası veriliyor bu ödüller. Amaç, hayat(lar)ımızın isimsiz kahramanlarına, bilinçaltımızın şifre kırıcılarına, haklarını teslim etmek.
NAİM DİLMENER
Diğer Yazılar
17 Aralık 2024 Salı 21:13
EMI, Türk popunun emektarlarından Hurşit Yenigün’ün önderliğinde çok parlak çok da sıra dışı bir projeye imza attı. EMI, Türk popunun altın çağı olan 70’lerden, o döneme sahiden damgasını vurmuş sanatçı ve şarkılardan bir demeti tek bir albümde getirdi önümüze. Nur Yoldaş, Banu, Melike Demirağ, İskender Doğan, Ercan Turgut, Kartal Kaan, Güzin ile Baha, Esmeray, Semiha Yankı ve Atilla Atasoy; o zamanlar bile bir araya gelememişken, bu sefer Hurşit Yenigün’ün önderliğinde toplandılar ve en önemli şarkılarını, Türk popunın tarihinde zaten çoktan yerini almış şarkılarını yeniden söylediler. Hepsi birden; Hurşit Yenigün’ün Sezen Aksu tarafından söylenmiş “Gölge Etme” adlı şarkısının üstüne yeniden yazılmış “Çok şükür tekrar kavuştuk birbirimize, bir hüzünlü şarkı oldu ayrılık bize” dizeleri ile açıyor albümü ve sırayla, birer birer en önemli şarkılarını söylemeye geçiyorlar.
11 Aralık 2024 Çarşamba 16:27
Kitsch’ten bol bir şey yoktur Türk topunda. Ama ‘en, en, en kitsch?’ diyecek olursanız Rana ve Selçuk Alagöz diyebilirim. Bütün bir müzik geçmişlerini, bizi eğlendirmek, keyiflendirmek, güldürmek üzerine kurdular… Bütün o kılık kıyafetler, şarkı sözleri, plak kapakları, Kızılderili tabloları, ‘Stüdyo Taç’ fotoğrafları, Malabadi Köprüsü’nde başlayan ve biten aşkların öyküleri, Edremit’ten Van’a bakmalar. Hepsi, hepsi parmak ısırtacak güzellikte. Alagözler koca bir tarihi böyle kurdular ve hâlâ devam ediyorlar.
17 Kasım 2024 Pazar 10:16
Tam dört yıl önce kaybetmiştik Hamiyet Yüceses’i, 10 Temmuz 1996 tarihinde. Türk Sanat Müziği’nin bu ‘ölmez’ şarkıcısı, 80’li yaşlarının hemen başında aramızdan ayrılmıştı. Yazılarımda; ‘ölmez’, ‘muhteşem’, ‘mükemmel’, ‘inanılmaz’ gibi sıfatları çok sık kullandığımı bu konuda cimrilik etmek bir yana aksine son derece bonkör davrandığımı herkes bilmekte. Ama doğrusunu söylemek gerekirse, kimi zamanlar; okurun, bu sıfatları uygun bulduğum insanlara dudak büktüğünü ya da burun kıvırdığını hissetmiyor ya da duymuyor değilim. Benim ‘muhteşem’im, herkesin ‘muhteşem’i olmuyor kimi zamanlar. Bu, yazmakta ya da anlatmakta olduğum kişinin bu sıfatı hak etmiyor olmasından değil, herkesin, benim kadar abartmaya niyetli olmamasından kaynaklanmakta. Ama bu sefer, herkesin, hepinizin, benimle hemfikir olacağınızdan asla şüphe duymadan uçuşturacağım en şahane sıfatları... Yazının konusu Hamiyet Yüceses, öyle olunca da akan sular herkes için durmakta...
03 Kasım 2024 Pazar 09:24
Esmeray, tam da “Eski Dostlar” projesi içinde yer almış, çalışmanın – şarkı söylemenin tadını yeniden çıkartabilmeye başlamıştı. Hayat, daha fazlasına izin vermedi. Türk popunun gelmiş geçmiş en renkli şarkıcılarından biri olan Esmeray, daha yapacağı onlarca şey varken, genç sayılabilecek bir yaşta aramızdan ayrıldı. Şarkıcının anısına, geçtiğimiz günlerde özel bir gece düzenlendi. Bu gecede, başta, vefa duygusu en gelişmiş sanatçılarımızdan Sezen Aksu olmak üzere, epey sayıda isim sahneye çıktı, Esmeray şarkıları söyledi. Şimdi de, Tan Müzik, “Unutamadık Seni / Unutama Beni” adlı bir albüm verdi piyasaya. Otuz yıla yakındır şarkı söyleyen Esmeray’ın, müzikal geçmişinin en önemli anları – noktaları yer almakta bu albümde.
07 Ekim 2024 Pazartesi 22:49
Hepimizin ağzında aynı cümleler, aynı sloganlar: “Müzik piyasamız çöktü! Artık kim, neden albüm (ya da şarkı) yapsın ki? ADSL’ler, 3G’ler gürül gürül, daya aletini bedava doldur!” DMC’nin başındaki Samsun Demir’in bir televizyon programında söylediği gibi her şey; “Musluklardan bedava meyve suyu, gazoz, ayran aktığını düşünün; bunlara para verip de alan çıkar mı hiç? Müzik de öyle, musluklardan bedava akıyor şimdi.”
Demir’in metaforu doğru ve zekice. Şarkılar “Her şey serbest!” diye sular seller gibi (bedava elbette) kapışılıyorsa, içinde akrep olsun olmasın, kim elini cebine atar ki? Artık öyle olduğu içindir ki, daha az yazılıyor-yaratılıyor, bunların da daha azı yayınlanabiliyor. Çünkü kimsede moral-motivasyon kalmadı.
28 Eylül 2024 Cumartesi 19:52
Şu ‘Popstar’ ve benzeri yarışmalar, bir sürü şeyin yanında şunu da gösterdi: Herkes ünlü olmak istiyor. Şarkıcı, olmadı oyuncu, o da olmadı dizici, sunucu ya da futbolcu. Eh, kimseye “Ne gerek var şimdi, otur oturduğun yerde!” demeye hakkımız yok, isterler elbet; renkli hayat-eğlence bu işte, para bu işte. Böyle bir toplu isteğin elbette tatsız bir yanı da var. Hiç normal seyirci – dinleyici kalmayabilir geriye…
Ama, “Rekabet bunu gerektiriyor zaten” der, birbirimizi dinler ya da seyrederiz artık, bu saçma durum da böyle çözülür. Ünlü olmanın yolunu bir şekilde açmış olanlardan ikisinin, Bayhan ve Sezen’in albümleri henüz yayınlandı. Bayhan ilk, Sezen ise ikinci Ahmet Özden postasından.
15 Eylül 2024 Pazar 09:44
Yıl 2002: Alpay, “Küçük Bir Öykü... Best of (Volume One)” adlı albümünü DMC’den çıkartıyor. Türk popunun temelini atanların en başında gelen sanatçı, kırk küsur yıllık bir zamanı; hiç geri çekilmeden, arkalara kalmadan sürdürebilen tek kişi olarak müzikal yaşamını sürdürmekte. 60, 70 ve 80’lerde hep başa oynamış bu ulu çınar, tıpkı 90’larda yaptığı gibi, 2000’lerde de, genç kuşak şarkıcılara meydan okuyor, “ben hala buradayım” diyor. Geçen yıl, müzikal yaşamının en güzel albümlerinden biri olan “Tango & Latin”i yayınlamıştı, bu yıl da bir “best of” ile karşımızda. Kırk küsur yıllık süre içerisinde, yüzlerce isim geldi geçti Türk popundan. Bırakın eski günleri, 90’ların ilk yarısında ortaya çıkan genç isimler bile sıralarını savdı, unutulup gitti. Alpay hala şarkı söylüyor, biz hala dinliyoruz.