İSTİKLAL CADDESİ GİBİ TEK VE HÜR ORMAN GİBİ KARDEŞ
24 Nisan 2022 Pazar 12:06
'Ben en güzel şarkımı henüz yazmadım,' diyor Şebnem Ferah “Uçurtma” adlı şarkısında; ama hepimiz biliyoruz ki, o her zaman çok güzel şarkılar yazdı ve bunların büyük bir kısmı da EN GÜZEL ŞARKI kategorisine ferah ferah girecek şarkılardır. “Bu Aşk Fazla Sana” mesela; ya da “Sil Baştan”, “Sigara”, “Mayın Tarlası”, “Can Kırıkları”; hepsi ama hepsi en güzel şarkılar(dan)dır. 'En Güzel’i, tekilden çıkarıp çoğula koşandır Ferah; çoğaltan, orman yapandır.
“Uçurtma”nın da içinde yer aldığı “Benim Adım Orman” adlı son Şebnem Ferah albümü, en müşkülpesent insanı dahi kolaylıkla kendinden geçirecek. Renk, ırk, cinsiyet, dil ve din ayırımı yapmayan bir stardır Ferah ve “Benim…” albümünün tamamı da, bu çerçevenin öngördüklerine göre yazılmış, kaydedilmiş.
Yazdığı-söylediği her ama her satır ile, dinleyicisinin ruhuna sızabilmiş bir ozandır da; bu nedenle, dinleyicisi Ferah’ın daima peşindedir; O neredeyse onlar da oradadır. Giderler, dev pankartlar açarlar, tezahürat yaparlar; her ama her şarkıya haykırırcasına eşlik ederler. Ve bu son albüm de, bütün bunları rahatlıkla yapabilecekleri şarkılarla kaynıyor. Şimdiden net bir biçimde görülebiliyor; Ferah’ın ilk konserinde, salonu tıklım tıklım dolduranlar hep bir ağızdan şöyle haykırıyor olacaklar: “Benim adım orman, örtü yaptım yapraklardan, serdim herkesin üstüne, biz hepimiz uyuduk bittik yalnızlıktan…”
Yüz Yıllık Ağaç Gibi
Modern olarak etiketlenmiş ama her birimizi kendi hapishanelerimize kilitleyip bırakmış bir çağın, artık bizi insanlıktan çıkarmaya başladığını anlatıyor Ferah, bu sefer. Zaten her albümünde, insan denen tuhaf yaratığın, bir uçtan bir uca nasıl savrulup durduğunu anlatıp durmuştur. Savrulurken de; nasıl kontrolsüz, nasıl zavallı, nasıl yalnız-bir başına olduğunu. Nasıl bir ele, bir desteğe muhtaç olduğunu.
Elin uzatılmasında, desteğin verilmesinde giderek hasis davranmaya başladık. Henüz el vermek yerine tekmeyi basma noktasına gelmedik ama gidiş o gidiş gibi. Ferah da bunu görenlerden ve bütün mücadelesi de bunun üzerine; “Belki,” diye düşünüyor olmalı, “siyasetçilerin, ekonomistlerin yok ettiği bazı duyguları kalplere yeniden yerleştirebilmek mümkün; şarkılar vasıtasıyla belki bunu yapabiliriz.”
Ferah’a albümlerinden kulak vermekle yetinmeyip, sahne sahne, mekan mekan peşinde gezenlerin hep şahit oldukları bir şeydir bu. Ferah şarkılarıyla şifa da verenlerdendir. Sayıları çok çok az da olsa (kesinlikle bir elin parmaklarından daha az) öyle seçilmiş insanlar vardır; Nazan Öncel gibi, Sezen Aksu gibi. Bizi en iyi onların anladığını düşünürüz; yaşadıklarımızı bir biz bir de “yukardaki” ancak anlar diye düşünmekteyken, bir de bakarız ki onların şarkılarından, en problemli halimizle hem de,biz geçmekteyizdir. BİZİ anlatmışlardır o şarkıda; kesinlikle bizi! Onlara ve şarkılarına tutunuruz; o an, o saniye.
Büyürken Eskimeyen
Ferah, bazen uslu uslu, bazen de çığlık çığlığa haykırarak söylüyor söyleyeceklerini. Ama her durumda bir öğretmen, bir daha çok bilen, bir üstten bakan biri gibi değil; tamamıyla bizden biri olarak, hayranlarıyla-dinleyicileriyle kendini bir tutarak, eşit kabul ederek.
Rockun en hası var bu son albümde; “has rock” dendiğinde akla gelen ilk isim Tarkan Gözübüyük’ün prodüktörü olduğu her albümde olduğu gibi. Gözübüyük rockı, belki de, ait olduğu kuşağın tamamından daha fazla hem de, ciddiye alan bir süper ötesi müzisyen. Ama dönüştürmek, süslemek, kuş kondurmak adına da ucube soundlar doğuran deneylere girişmiyor. Rockun haslığının hangi noktada sona ereceğini, hangi sınırın ötesinde enkaza dönüşeceğini (bütün ruhu ve kalbiyle) çok iyi biliyor. Elinde Ferah ile Metin Türkcan, Buket Doran ve diğer sıkı müzisyenler olduğundaysa, herkesin ağzını beş on karış açık bırakacak bir iş çıkarmış.
Boydan boya mükemmel olan, tek bir şarkısında-tek bir dize ya da cümlesinde falso ihtiva etmeyen “Benim Adım Orman”, her yaptığını iyi yapmış Şebnem Ferah’ın, hala dimdik ve ayakta olduğunun kanıtı. Herkes delirmişken o afiyette, herkes başını kuma gömmüşken o herkesi uyaran bir bilge, herkes birbirini sırtından bıçaklamaya gayret etmekteyken o hepimizi etrafında toparlamaya çalışan bir anne; bu albümün en mühim özelliği bu; bütün bunların kanıtı oluşu.
Ve tabii, En Güzel Şarkıların tamamının ötesine geçmiş “İnsanlık” nedeniyle de, bütün zamanların en kayda değer albümlerinden birine dönüşecek; usul usul, telaşa mahal olmadan: “Ormandık kül olduk, insandık kul olduk, kaybettik savrulduk, ayrıldık ayrı kaldık, bittik artık…”
Hepsi doğru; ama yine de BİTMEDİK! Şebnem Ferah ve az sayıda benzeri sayesinde, moral de-güç de buluyor, depoluyoruz. Bu sayede bitmeyecek, olsa olsa infilak edeceğiz; çürümüş davranış modellerini, hasta kafaları, zehirli ruhları tamamen yok etmeye yeminli bir şekilde.
Benim Adım Orman, Şebnem Ferah, Pasaj
NAİM DİLMENER
[email protected]
Diğer Yazılar
17 Aralık 2024 Salı 21:13
EMI, Türk popunun emektarlarından Hurşit Yenigün’ün önderliğinde çok parlak çok da sıra dışı bir projeye imza attı. EMI, Türk popunun altın çağı olan 70’lerden, o döneme sahiden damgasını vurmuş sanatçı ve şarkılardan bir demeti tek bir albümde getirdi önümüze. Nur Yoldaş, Banu, Melike Demirağ, İskender Doğan, Ercan Turgut, Kartal Kaan, Güzin ile Baha, Esmeray, Semiha Yankı ve Atilla Atasoy; o zamanlar bile bir araya gelememişken, bu sefer Hurşit Yenigün’ün önderliğinde toplandılar ve en önemli şarkılarını, Türk popunın tarihinde zaten çoktan yerini almış şarkılarını yeniden söylediler. Hepsi birden; Hurşit Yenigün’ün Sezen Aksu tarafından söylenmiş “Gölge Etme” adlı şarkısının üstüne yeniden yazılmış “Çok şükür tekrar kavuştuk birbirimize, bir hüzünlü şarkı oldu ayrılık bize” dizeleri ile açıyor albümü ve sırayla, birer birer en önemli şarkılarını söylemeye geçiyorlar.
11 Aralık 2024 Çarşamba 16:27
Kitsch’ten bol bir şey yoktur Türk topunda. Ama ‘en, en, en kitsch?’ diyecek olursanız Rana ve Selçuk Alagöz diyebilirim. Bütün bir müzik geçmişlerini, bizi eğlendirmek, keyiflendirmek, güldürmek üzerine kurdular… Bütün o kılık kıyafetler, şarkı sözleri, plak kapakları, Kızılderili tabloları, ‘Stüdyo Taç’ fotoğrafları, Malabadi Köprüsü’nde başlayan ve biten aşkların öyküleri, Edremit’ten Van’a bakmalar. Hepsi, hepsi parmak ısırtacak güzellikte. Alagözler koca bir tarihi böyle kurdular ve hâlâ devam ediyorlar.
17 Kasım 2024 Pazar 10:16
Tam dört yıl önce kaybetmiştik Hamiyet Yüceses’i, 10 Temmuz 1996 tarihinde. Türk Sanat Müziği’nin bu ‘ölmez’ şarkıcısı, 80’li yaşlarının hemen başında aramızdan ayrılmıştı. Yazılarımda; ‘ölmez’, ‘muhteşem’, ‘mükemmel’, ‘inanılmaz’ gibi sıfatları çok sık kullandığımı bu konuda cimrilik etmek bir yana aksine son derece bonkör davrandığımı herkes bilmekte. Ama doğrusunu söylemek gerekirse, kimi zamanlar; okurun, bu sıfatları uygun bulduğum insanlara dudak büktüğünü ya da burun kıvırdığını hissetmiyor ya da duymuyor değilim. Benim ‘muhteşem’im, herkesin ‘muhteşem’i olmuyor kimi zamanlar. Bu, yazmakta ya da anlatmakta olduğum kişinin bu sıfatı hak etmiyor olmasından değil, herkesin, benim kadar abartmaya niyetli olmamasından kaynaklanmakta. Ama bu sefer, herkesin, hepinizin, benimle hemfikir olacağınızdan asla şüphe duymadan uçuşturacağım en şahane sıfatları... Yazının konusu Hamiyet Yüceses, öyle olunca da akan sular herkes için durmakta...
03 Kasım 2024 Pazar 09:24
Esmeray, tam da “Eski Dostlar” projesi içinde yer almış, çalışmanın – şarkı söylemenin tadını yeniden çıkartabilmeye başlamıştı. Hayat, daha fazlasına izin vermedi. Türk popunun gelmiş geçmiş en renkli şarkıcılarından biri olan Esmeray, daha yapacağı onlarca şey varken, genç sayılabilecek bir yaşta aramızdan ayrıldı. Şarkıcının anısına, geçtiğimiz günlerde özel bir gece düzenlendi. Bu gecede, başta, vefa duygusu en gelişmiş sanatçılarımızdan Sezen Aksu olmak üzere, epey sayıda isim sahneye çıktı, Esmeray şarkıları söyledi. Şimdi de, Tan Müzik, “Unutamadık Seni / Unutama Beni” adlı bir albüm verdi piyasaya. Otuz yıla yakındır şarkı söyleyen Esmeray’ın, müzikal geçmişinin en önemli anları – noktaları yer almakta bu albümde.
07 Ekim 2024 Pazartesi 22:49
Hepimizin ağzında aynı cümleler, aynı sloganlar: “Müzik piyasamız çöktü! Artık kim, neden albüm (ya da şarkı) yapsın ki? ADSL’ler, 3G’ler gürül gürül, daya aletini bedava doldur!” DMC’nin başındaki Samsun Demir’in bir televizyon programında söylediği gibi her şey; “Musluklardan bedava meyve suyu, gazoz, ayran aktığını düşünün; bunlara para verip de alan çıkar mı hiç? Müzik de öyle, musluklardan bedava akıyor şimdi.”
Demir’in metaforu doğru ve zekice. Şarkılar “Her şey serbest!” diye sular seller gibi (bedava elbette) kapışılıyorsa, içinde akrep olsun olmasın, kim elini cebine atar ki? Artık öyle olduğu içindir ki, daha az yazılıyor-yaratılıyor, bunların da daha azı yayınlanabiliyor. Çünkü kimsede moral-motivasyon kalmadı.
28 Eylül 2024 Cumartesi 19:52
Şu ‘Popstar’ ve benzeri yarışmalar, bir sürü şeyin yanında şunu da gösterdi: Herkes ünlü olmak istiyor. Şarkıcı, olmadı oyuncu, o da olmadı dizici, sunucu ya da futbolcu. Eh, kimseye “Ne gerek var şimdi, otur oturduğun yerde!” demeye hakkımız yok, isterler elbet; renkli hayat-eğlence bu işte, para bu işte. Böyle bir toplu isteğin elbette tatsız bir yanı da var. Hiç normal seyirci – dinleyici kalmayabilir geriye…
Ama, “Rekabet bunu gerektiriyor zaten” der, birbirimizi dinler ya da seyrederiz artık, bu saçma durum da böyle çözülür. Ünlü olmanın yolunu bir şekilde açmış olanlardan ikisinin, Bayhan ve Sezen’in albümleri henüz yayınlandı. Bayhan ilk, Sezen ise ikinci Ahmet Özden postasından.
15 Eylül 2024 Pazar 09:44
Yıl 2002: Alpay, “Küçük Bir Öykü... Best of (Volume One)” adlı albümünü DMC’den çıkartıyor. Türk popunun temelini atanların en başında gelen sanatçı, kırk küsur yıllık bir zamanı; hiç geri çekilmeden, arkalara kalmadan sürdürebilen tek kişi olarak müzikal yaşamını sürdürmekte. 60, 70 ve 80’lerde hep başa oynamış bu ulu çınar, tıpkı 90’larda yaptığı gibi, 2000’lerde de, genç kuşak şarkıcılara meydan okuyor, “ben hala buradayım” diyor. Geçen yıl, müzikal yaşamının en güzel albümlerinden biri olan “Tango & Latin”i yayınlamıştı, bu yıl da bir “best of” ile karşımızda. Kırk küsur yıllık süre içerisinde, yüzlerce isim geldi geçti Türk popundan. Bırakın eski günleri, 90’ların ilk yarısında ortaya çıkan genç isimler bile sıralarını savdı, unutulup gitti. Alpay hala şarkı söylüyor, biz hala dinliyoruz.