İŞÇİSİN SEN İŞÇİ KAL
05 Şubat 2022 Cumartesi 21:56
Müzik dünyamızın köklü firmalarından Yavuz Plak, bir süredir oldukça aktif durumda. Bu firma, tıpkı Odeon’un yaptığı gibi, planlı programlı biçimde 45’lik ve LP’ler üzerinde kalmış şarkıları disklere transfer ediyor, zamanın seline kapılıp yok olmalarını engelliyor.
Geçen yıl, başta Emel Sayın albümleri olmak üzere Türk Müziği projelerine öncelik ya da ağırlık veren Yavuz, bir iki hafta evvel hazine, hatta hazine ötesi sayılması gereken üç disklik bir paket yayınladı: “Anadolu Efsaneleri”. Cem Karaca, Edip Akbayram ve Moğollar’ın birer albümünden oluşan bu paket, Anadolu pop (ya da rock) akımını çok ciddiye almış, çok destek vermiş firmalardan olan Yavuz’un paha biçilmez kataloğunun en ışıltılı örneklerinden. Bünyesine Türk popu için, HEY dergisindeki günlerinden itibaren çok şey yapmış sıkı gazeteci Hulusi Tunca’yı da katmış olan Yavuz Plak, işin bundan sonrasını da muhtemelen çok iyi getirecek. Tunca gibi ‘bir bilen’in yapacakları herhalde hepimizin ağzını üç karış açık bırakacak, herhalde hepimizi mest edecek. Yavuz’un Hulusi Tunca’lı macerası “Anadolu Efsaneleri” ile başladı; ‘efsane’ nitelemesini gerçekten hak eden üç çakı gibi grup ya da yorumcunun yollar açmış, müziği kanatlandırmış şarkılarından oluşan bir paket ya da derleme ile.
Pakette yer alan birinci disk, Yavuz’un muazzam ‘best of’ serisi ile hakkını muazzam biçimde teslim ettiği Cem Karaca’nın, sözü edilen bu dizide yer alan ilk albümü: “The Best Of Cem Karaca Vol. 1. O çok çalkantılı 70’li yılların ortasında yapılmış “Tamirci Çırağı”ndan, Moğollar’ın katkıda bulunduğu “Namus Belası”na, o yıllarda çok sayıda şarkıcı tarafından elden geçirilmiş “Kendim Ettim Kendim Buldum”dan, Orhan Veli’yi yad eden “İstanbul’u Dinliyorum”a varana kadar çok sayıda Karaca şarkısı bu albümde yer almakta.
O yıllarda, kimimizin heyecanla alkışladığı, kimimizin ise korku dolu bakışlarla izlediği ‘proleteryanın ayak sesleri’ni bünyesine dahil edebilmiş bu şarkılar, belki Karaca ya da benzerlerinin dilediklerini-umduklarını gerçekleştiremedi ya da gerçekleştirmeye katkıda bulunamadı. Ama şunu yapmayı başardı bu şarkılar: Büyük bir kısmımızın ‘iç ses’i haline geldiler ve bu şarkılar bazen bağıra çağıra söylenerek, bazen de fısıltı halinde mırıldanılarak bizi ayakta tutmayı başardılar. Evet, belki her şey umduğumuz gibi olmadı ya da oluruna varmadı ama, çoğu insan bu şarkıların gücü ile kimseye baş eğmeyerek ayakta kalmayı başardı.
ADAM OLMAK DİLE KOLAY
Edip Akbayram şarkıları da hep bunu yapmıştır. Akbayram ve şarkıları da, tıpkı Karaca ve şarkıları gibi, insanı sıkıntıdan, bunalımdan, umutsuzluktan çeker alır ve şahlandırır.
Paketin ikinci albümü olan Akbayram’ın “Nedir Ne Değildir/Affetmem Seni” adlı derlemesi, ağırlıklı olarak Aşık Mahzuni Şerif ezgilerinden, türkülerinden oluşmakta. Mahzuni Şerif’i (Selda ile birlikte) en iyi seslendirmişlerden olan Edip Akbayram, “Affetmem Seni”den Zalim Zalim”e, “Adam Olmak Dile Kolay”dan “Bırak Beni”ye kadar çok sayıda ezgiye can vermiş. Bu çelebiler çelebisi yorumcumuzun hemen hemen her söylediği şarkı ya da satır, her zaman yürekleri dağlamış, kulak vereni yüreğinden yakalamıştır ya, Mahzuni Şerif şarkıları bambaşka bir yere sahiptir Edip Akbayram’ın diskografisinde.
Akbayram’ın kendisi bu şarkıları seslendirdikten sonra daha da kanatlanmıştır, ama bir yandan da bu ezgiler o söyledi diye daha kıymetli bir hale gelmiş, daha da itibar kazanmıştır.
Moğollar’ın “Lorke”li, “Ilgaz”lı, “Madımak”lı albümü “Anadolu Pop” ise sonuncu efsanemiz. Bu toprakların görüp göreceği en yetkin, en cesur, en yaratıcı müzisyenlerden olan Murat Ses’in damgasını yemiş çok sayıda şarkının yer aldığı bu albüm (ya da bu albümde yer alan şarkıların bir bölümü) yalnız bizim buralarda değil, başta Fransa olmak üzere çoğu Avrupa ülkesinde büyük bir heyecan yaratmış ve çoğu insan bizim ezgilerimize ömrü billah fransız kalmaktan kurtulmuştu.
Murat Ses’li Moğollar rüya ötesi bir gruptu ve belki de bu grubun müzikal yaşamındaki en onarılmaz hatası, Murat Ses’in gruptan uzaklaştırılması olmuştur. Ses’siz Moğollar belki ‘durmadan yürüdü’, belki bir şekilde günümüze kadar uzandı. Ama Moğollar’ın Ses’li olduklarında bugün nasıl bir konumda bulunacaklarını düşleyen ya da merak edenler bu albüme bir kulak vermeli. Vermeli ki, hem kendilerini, hem de Moğollar’ı en en en tepede (mesela “Ilgaz”ın zirvesinde) düşleyebilsin, hayal edebilsin.
Müziğin büyük zorluklarla yaratıldığı, icra edilebildiği günlerin sesi “Anadolu Efsaneleri”. Stüdyo kayıt imkanlarının pejmürdeliği bir yana, gün gelmiş çalacak gitar ya da davul bulmakta bile zorlanmış bir kuşağın, imkansızı başararak yarattığı-söylediği şarkılar var bu albümde. ‘Adam gibi’ şarkılar hepsi de; adam gibi adamlardan, adam gibi şarkılar.
Ve bu üçlü paket, tek bir yabancı diskin yarı fiyatına alınabiliyor. “Ama çok pahalı, ama cebimiz boş, ama borç, ama şu-ama bu…” diye yan çizmek de mümkün değil yani. ADSL bağlantınızı kesin, sokağa çıkın ve bu paketin hakkını vererek cebinize atın. Download ede ede, başkasının hakkını gasp ede ede nereye kadar gidebilecek, nasıl bir noktaya varacaksınız? Sözümüz, emeği hala en yüce değer olarak görenlere, kabul edenlere.
BULURSANIZ KAÇIRMAYIN
“Emrah”tan (Hürriyet) “Mor Perşembe”ye (Yavuz) kadar, bütün Cem Karaca 45’likleri
“Kükredi Çimenler”den (İstanbul/Kervan) “Bugün Bizde Bayram Var”a (Türküola) kadar, bütün Edip Akbayram 45’likleri
“Kaleden Kaleye Şahin Uçurdum”dan (Hürriyet) “Tanrıların Arabaları”na (1 Numara) kadar, bütün Moğollar 45’likleri
Başta yurt dışında yayınlananlar olmak üzere her üç ismin bütün albümleri
DMC’nin (kitaplı ya da kitapsız baskısı farketmez) “Altın Mikrofon” paketi
SAKIN YAKLAŞMAYIN
Cem Karaca’nın izinden gittiğini sanırken tırnağı olamamışlar
Edip Akbayram’ı görmezden geldiklerinde, herkesin onu unutacağını sananlar
Moğollar’ı “Hala çok iyisiniz, hala süpersiniz!” diye doldurarak, “40 yıllık miras 40 günde yensin” isteyenler
KEŞKE OLSA
Edip Akbayram ve Rashit’ten, birlikte yapılmış bir şarkı (hatta albüm)
Moğollar ve Mor ve Ötesi’nden, birlikte yapılmış bir şarkı (hatta albüm)
Ciwan Haco’dan, (Ayhan Evci’nin yönetimi ya da gözetiminde yapılmış) Kürtçe bir “Tamirci Çırağı” ya da “Namus belası”
Rojin’in Kürtçe, Akbayram’ın Türkçe katılacağı bir “Dumanlı Dumanlı Oy Bizim Eller” düeti
KEŞKE OLMASA
Bu üç ‘ulu çınar’ın mirasının har vurulup, harman savrulması
NAİM DİLMENER
[email protected]
Diğer Yazılar
17 Aralık 2024 Salı 21:13
EMI, Türk popunun emektarlarından Hurşit Yenigün’ün önderliğinde çok parlak çok da sıra dışı bir projeye imza attı. EMI, Türk popunun altın çağı olan 70’lerden, o döneme sahiden damgasını vurmuş sanatçı ve şarkılardan bir demeti tek bir albümde getirdi önümüze. Nur Yoldaş, Banu, Melike Demirağ, İskender Doğan, Ercan Turgut, Kartal Kaan, Güzin ile Baha, Esmeray, Semiha Yankı ve Atilla Atasoy; o zamanlar bile bir araya gelememişken, bu sefer Hurşit Yenigün’ün önderliğinde toplandılar ve en önemli şarkılarını, Türk popunın tarihinde zaten çoktan yerini almış şarkılarını yeniden söylediler. Hepsi birden; Hurşit Yenigün’ün Sezen Aksu tarafından söylenmiş “Gölge Etme” adlı şarkısının üstüne yeniden yazılmış “Çok şükür tekrar kavuştuk birbirimize, bir hüzünlü şarkı oldu ayrılık bize” dizeleri ile açıyor albümü ve sırayla, birer birer en önemli şarkılarını söylemeye geçiyorlar.
11 Aralık 2024 Çarşamba 16:27
Kitsch’ten bol bir şey yoktur Türk topunda. Ama ‘en, en, en kitsch?’ diyecek olursanız Rana ve Selçuk Alagöz diyebilirim. Bütün bir müzik geçmişlerini, bizi eğlendirmek, keyiflendirmek, güldürmek üzerine kurdular… Bütün o kılık kıyafetler, şarkı sözleri, plak kapakları, Kızılderili tabloları, ‘Stüdyo Taç’ fotoğrafları, Malabadi Köprüsü’nde başlayan ve biten aşkların öyküleri, Edremit’ten Van’a bakmalar. Hepsi, hepsi parmak ısırtacak güzellikte. Alagözler koca bir tarihi böyle kurdular ve hâlâ devam ediyorlar.
17 Kasım 2024 Pazar 10:16
Tam dört yıl önce kaybetmiştik Hamiyet Yüceses’i, 10 Temmuz 1996 tarihinde. Türk Sanat Müziği’nin bu ‘ölmez’ şarkıcısı, 80’li yaşlarının hemen başında aramızdan ayrılmıştı. Yazılarımda; ‘ölmez’, ‘muhteşem’, ‘mükemmel’, ‘inanılmaz’ gibi sıfatları çok sık kullandığımı bu konuda cimrilik etmek bir yana aksine son derece bonkör davrandığımı herkes bilmekte. Ama doğrusunu söylemek gerekirse, kimi zamanlar; okurun, bu sıfatları uygun bulduğum insanlara dudak büktüğünü ya da burun kıvırdığını hissetmiyor ya da duymuyor değilim. Benim ‘muhteşem’im, herkesin ‘muhteşem’i olmuyor kimi zamanlar. Bu, yazmakta ya da anlatmakta olduğum kişinin bu sıfatı hak etmiyor olmasından değil, herkesin, benim kadar abartmaya niyetli olmamasından kaynaklanmakta. Ama bu sefer, herkesin, hepinizin, benimle hemfikir olacağınızdan asla şüphe duymadan uçuşturacağım en şahane sıfatları... Yazının konusu Hamiyet Yüceses, öyle olunca da akan sular herkes için durmakta...
03 Kasım 2024 Pazar 09:24
Esmeray, tam da “Eski Dostlar” projesi içinde yer almış, çalışmanın – şarkı söylemenin tadını yeniden çıkartabilmeye başlamıştı. Hayat, daha fazlasına izin vermedi. Türk popunun gelmiş geçmiş en renkli şarkıcılarından biri olan Esmeray, daha yapacağı onlarca şey varken, genç sayılabilecek bir yaşta aramızdan ayrıldı. Şarkıcının anısına, geçtiğimiz günlerde özel bir gece düzenlendi. Bu gecede, başta, vefa duygusu en gelişmiş sanatçılarımızdan Sezen Aksu olmak üzere, epey sayıda isim sahneye çıktı, Esmeray şarkıları söyledi. Şimdi de, Tan Müzik, “Unutamadık Seni / Unutama Beni” adlı bir albüm verdi piyasaya. Otuz yıla yakındır şarkı söyleyen Esmeray’ın, müzikal geçmişinin en önemli anları – noktaları yer almakta bu albümde.
07 Ekim 2024 Pazartesi 22:49
Hepimizin ağzında aynı cümleler, aynı sloganlar: “Müzik piyasamız çöktü! Artık kim, neden albüm (ya da şarkı) yapsın ki? ADSL’ler, 3G’ler gürül gürül, daya aletini bedava doldur!” DMC’nin başındaki Samsun Demir’in bir televizyon programında söylediği gibi her şey; “Musluklardan bedava meyve suyu, gazoz, ayran aktığını düşünün; bunlara para verip de alan çıkar mı hiç? Müzik de öyle, musluklardan bedava akıyor şimdi.”
Demir’in metaforu doğru ve zekice. Şarkılar “Her şey serbest!” diye sular seller gibi (bedava elbette) kapışılıyorsa, içinde akrep olsun olmasın, kim elini cebine atar ki? Artık öyle olduğu içindir ki, daha az yazılıyor-yaratılıyor, bunların da daha azı yayınlanabiliyor. Çünkü kimsede moral-motivasyon kalmadı.
28 Eylül 2024 Cumartesi 19:52
Şu ‘Popstar’ ve benzeri yarışmalar, bir sürü şeyin yanında şunu da gösterdi: Herkes ünlü olmak istiyor. Şarkıcı, olmadı oyuncu, o da olmadı dizici, sunucu ya da futbolcu. Eh, kimseye “Ne gerek var şimdi, otur oturduğun yerde!” demeye hakkımız yok, isterler elbet; renkli hayat-eğlence bu işte, para bu işte. Böyle bir toplu isteğin elbette tatsız bir yanı da var. Hiç normal seyirci – dinleyici kalmayabilir geriye…
Ama, “Rekabet bunu gerektiriyor zaten” der, birbirimizi dinler ya da seyrederiz artık, bu saçma durum da böyle çözülür. Ünlü olmanın yolunu bir şekilde açmış olanlardan ikisinin, Bayhan ve Sezen’in albümleri henüz yayınlandı. Bayhan ilk, Sezen ise ikinci Ahmet Özden postasından.
15 Eylül 2024 Pazar 09:44
Yıl 2002: Alpay, “Küçük Bir Öykü... Best of (Volume One)” adlı albümünü DMC’den çıkartıyor. Türk popunun temelini atanların en başında gelen sanatçı, kırk küsur yıllık bir zamanı; hiç geri çekilmeden, arkalara kalmadan sürdürebilen tek kişi olarak müzikal yaşamını sürdürmekte. 60, 70 ve 80’lerde hep başa oynamış bu ulu çınar, tıpkı 90’larda yaptığı gibi, 2000’lerde de, genç kuşak şarkıcılara meydan okuyor, “ben hala buradayım” diyor. Geçen yıl, müzikal yaşamının en güzel albümlerinden biri olan “Tango & Latin”i yayınlamıştı, bu yıl da bir “best of” ile karşımızda. Kırk küsur yıllık süre içerisinde, yüzlerce isim geldi geçti Türk popundan. Bırakın eski günleri, 90’ların ilk yarısında ortaya çıkan genç isimler bile sıralarını savdı, unutulup gitti. Alpay hala şarkı söylüyor, biz hala dinliyoruz.