HAYAT BAYRAM OLSA
07 Mayıs 2023 Pazar 21:29
Dünyanın en saygın ‘world music’ dergilerinden Songlines, çok büyük bir sürpriz yaptı ve Sonbahar/Kış sayısı ile birlikte Kalan Müzik’in bugüne kadar yaptığı işlerden seçilmiş bir CD hediye etti okurlarına. “Remains of Anatolia” adı verilmiş bu CD, şu an, bütün Songlines okurlarının elinde bulunuyor artık. Kalan’ın bugüne kadar yaptığı binlerce işin arasından seçilmiş tam 17 eser var bu CD’de ve bir tür ‘best of Kalan’ sayabileceğimiz bu CD, ‘world music’ tutkunlarının hayatını bayram yerine çevirmiş olmalı.
“Dünya müziğine seyahat” alt başlığı ile yayımlanmakta olan Songlines, oldukça prestijli ve epeyce okuru olan mükemmel bir dergi. Bu alanda çok fazla söz sahibi olan Simon Broughton’un editörlüğünde yayımlanan dergi haftalık ya da aylık olarak değil mevsimlik olarak yayımlanıyor, her yıl dört sayı olarak...
Ocak (kış/ilkbahar), Nisan (ilkbahar/yaz), Temmuz (yaz/sonbahar) ve Ekim (sonbahar/kış) aylarında yayımlanan bu dergide, dünya üzerinde yapılmış, kayda değer her türlü müziğe yer verilmekte, ince ince takip edilmekte, haber ve eleştiri yazıları ile okurlara yol gösterilmekte. Okurun, şu internet çağında bile, kendi imkanları ile ulaşamayacağı hatta duymuş bile olamayacağı isimleri önüne kadar getirmekte, anlatmakta ve aralarından ağız tadına uygun olanları seçmesi için teşvik etmekte.
Tertemiz bir baskı ile, pırıl pırıl fotoğraflarla yapmakta bunu Songlines. Okurlar; bu işe gönül vermiş son derece ‘sıkı’ eleştirmenler tarafından değerlendirilmiş albümler hakkında, daha en başından epeyce bilgi ile donanmış oluyorlar. Almaya karar verdiğiniz albümler de, önünüze geldiğinde asla hayal kırıklığına uğramıyorsunuz. Tam size anlatıldığı gibi bir albümle karşılaşıyorsunuz. Büyük bir nimet bu: Biz dahil, dünyanın büyük bir bölümünde, eleştiri yazıları bir gösteri alanı haline geldi artık. Kimse, yalnızca bir albüm eleştirisi yazdığını kabul etmiyor, hiç kimse bununla yetinmiyor. Özellikle ülkemizde bu böyle. Ben dahil, herkes; bir eleştiri yazısı değil de bir ‘edebiyat’ metni yazdığı vehmine kapılıyor, üslupçuluk başını alıp gidiyor ve yazı bittiğinde, hiçbirimizin aklına, okura albüm ile ilgili üç-beş sağlam ayrıntı verip vermediğimiz gelmiyor. Bir zeka gösterisine dönüştürmeye çalıştığımız bu eleştiri yazısının, okura; albümü alıp almamakla ilgili olarak bazı ip uçlarını verip vermediğine bile bakmıyoruz. Her birimizde bir ‘Q’ eleştirmeni tavrı, esip duruyoruz. Songlines’ın eleştirmenleri öyle değil. Bir-iki paragraflık yazıları okuyup bitirdiğinizde bir karar da vermiş oluyorsunuz, bunu alayım ya da almayayım diye. Nice isimleri onlar sayesinde tanıdım: Norma Waterson, Abdelli, Kayhan Kalhor, Alim Qasimov, Farida ve daha bir dolu isim. İrlanda, İran, Afrika, Mısır ve Balkanlar başta olmak üzere bütün dünyayı seriyor önünüze Songlines.
KALAN ARŞİVİ
Böyle bir derginin, son sayısı ile birlikte vereceği albüm için Kalan’ı seçmesi son derece anlaşılır bir şey. Bize pek fazla yansımamış olsa da, bizde pek bilinmiyor olsa da; Kalan’ın yurt dışındaki ünü epey bir zamandır almış yürümüş durumda. Başta İngiltere, Fransa, Almanya ve Amerika olmak üzere, neredeyse her ülkenin her kayda değer plakçısının ‘world music’ rafları Kalan’ın yayımladığı albümler ile dolu.
90’ların hemen başında, Hasan Saltık tarafından kurulan ve gelecek için son derece alçak gönüllü planlar yapmış olan Kalan Müzik, kendisinin bile ön göremediği bir hız ile yükseldi ve herkesin göz bebeği oldu. Yalnızca on yıl gibi bir geçmişi olan bu firma, ülkemizin en saygın firması haline geldi bu süre zarfında... “Arşiv Serisi” zaten başı başına önemli bir iş. Ülkenin en önemli kuruluşlarının yapamadığını yapıyor Kalan. Ülkenin müzik geçmişini arıyor tarıyor ve aktarıyor bize. Hem de “olsun da nasıl olursa olsun” demeden, layıkıyla ve eksiksiz olarak. Her biri bir tasarım harikası olan kapak ve ambalajlarla, ülkenin en kayda değer isimlerinin gözetiminde ve onların bize verdiği bilgiler eşliğinde. Grup Yorum, Yansımalar, İnce Saz, İ.H. Demircioğlu, Yarkın, Birol Topaloğlu, Fuat Saka, Bengi Trio, Erkan Oğur, Ulaş Özdemir, Kardeş Türküler, Cengiz Özkan, Selim Sesler, M.Ketencioğlu ve Barbaros Erköse bir araya getirilmiş “Remains of Anatolia” adlı albümde. Her biri ayrı ayrı çok önemli olan bu kadar isim, tek bir albümde bir araya getirilmiş, hazine değerinde bir tek albümde. Dergi postadan çıkıp da, albümü gördüğüm an duyduğum heyecanı, bugüne kadar hiç duymadım. Bir müziksever olarak Kalan ile gurur duyuyorum. Aklı başında her müziksever gibi.
NAİM DİLMENER
Diğer Yazılar
17 Aralık 2024 Salı 21:13
EMI, Türk popunun emektarlarından Hurşit Yenigün’ün önderliğinde çok parlak çok da sıra dışı bir projeye imza attı. EMI, Türk popunun altın çağı olan 70’lerden, o döneme sahiden damgasını vurmuş sanatçı ve şarkılardan bir demeti tek bir albümde getirdi önümüze. Nur Yoldaş, Banu, Melike Demirağ, İskender Doğan, Ercan Turgut, Kartal Kaan, Güzin ile Baha, Esmeray, Semiha Yankı ve Atilla Atasoy; o zamanlar bile bir araya gelememişken, bu sefer Hurşit Yenigün’ün önderliğinde toplandılar ve en önemli şarkılarını, Türk popunın tarihinde zaten çoktan yerini almış şarkılarını yeniden söylediler. Hepsi birden; Hurşit Yenigün’ün Sezen Aksu tarafından söylenmiş “Gölge Etme” adlı şarkısının üstüne yeniden yazılmış “Çok şükür tekrar kavuştuk birbirimize, bir hüzünlü şarkı oldu ayrılık bize” dizeleri ile açıyor albümü ve sırayla, birer birer en önemli şarkılarını söylemeye geçiyorlar.
11 Aralık 2024 Çarşamba 16:27
Kitsch’ten bol bir şey yoktur Türk topunda. Ama ‘en, en, en kitsch?’ diyecek olursanız Rana ve Selçuk Alagöz diyebilirim. Bütün bir müzik geçmişlerini, bizi eğlendirmek, keyiflendirmek, güldürmek üzerine kurdular… Bütün o kılık kıyafetler, şarkı sözleri, plak kapakları, Kızılderili tabloları, ‘Stüdyo Taç’ fotoğrafları, Malabadi Köprüsü’nde başlayan ve biten aşkların öyküleri, Edremit’ten Van’a bakmalar. Hepsi, hepsi parmak ısırtacak güzellikte. Alagözler koca bir tarihi böyle kurdular ve hâlâ devam ediyorlar.
17 Kasım 2024 Pazar 10:16
Tam dört yıl önce kaybetmiştik Hamiyet Yüceses’i, 10 Temmuz 1996 tarihinde. Türk Sanat Müziği’nin bu ‘ölmez’ şarkıcısı, 80’li yaşlarının hemen başında aramızdan ayrılmıştı. Yazılarımda; ‘ölmez’, ‘muhteşem’, ‘mükemmel’, ‘inanılmaz’ gibi sıfatları çok sık kullandığımı bu konuda cimrilik etmek bir yana aksine son derece bonkör davrandığımı herkes bilmekte. Ama doğrusunu söylemek gerekirse, kimi zamanlar; okurun, bu sıfatları uygun bulduğum insanlara dudak büktüğünü ya da burun kıvırdığını hissetmiyor ya da duymuyor değilim. Benim ‘muhteşem’im, herkesin ‘muhteşem’i olmuyor kimi zamanlar. Bu, yazmakta ya da anlatmakta olduğum kişinin bu sıfatı hak etmiyor olmasından değil, herkesin, benim kadar abartmaya niyetli olmamasından kaynaklanmakta. Ama bu sefer, herkesin, hepinizin, benimle hemfikir olacağınızdan asla şüphe duymadan uçuşturacağım en şahane sıfatları... Yazının konusu Hamiyet Yüceses, öyle olunca da akan sular herkes için durmakta...
03 Kasım 2024 Pazar 09:24
Esmeray, tam da “Eski Dostlar” projesi içinde yer almış, çalışmanın – şarkı söylemenin tadını yeniden çıkartabilmeye başlamıştı. Hayat, daha fazlasına izin vermedi. Türk popunun gelmiş geçmiş en renkli şarkıcılarından biri olan Esmeray, daha yapacağı onlarca şey varken, genç sayılabilecek bir yaşta aramızdan ayrıldı. Şarkıcının anısına, geçtiğimiz günlerde özel bir gece düzenlendi. Bu gecede, başta, vefa duygusu en gelişmiş sanatçılarımızdan Sezen Aksu olmak üzere, epey sayıda isim sahneye çıktı, Esmeray şarkıları söyledi. Şimdi de, Tan Müzik, “Unutamadık Seni / Unutama Beni” adlı bir albüm verdi piyasaya. Otuz yıla yakındır şarkı söyleyen Esmeray’ın, müzikal geçmişinin en önemli anları – noktaları yer almakta bu albümde.
07 Ekim 2024 Pazartesi 22:49
Hepimizin ağzında aynı cümleler, aynı sloganlar: “Müzik piyasamız çöktü! Artık kim, neden albüm (ya da şarkı) yapsın ki? ADSL’ler, 3G’ler gürül gürül, daya aletini bedava doldur!” DMC’nin başındaki Samsun Demir’in bir televizyon programında söylediği gibi her şey; “Musluklardan bedava meyve suyu, gazoz, ayran aktığını düşünün; bunlara para verip de alan çıkar mı hiç? Müzik de öyle, musluklardan bedava akıyor şimdi.”
Demir’in metaforu doğru ve zekice. Şarkılar “Her şey serbest!” diye sular seller gibi (bedava elbette) kapışılıyorsa, içinde akrep olsun olmasın, kim elini cebine atar ki? Artık öyle olduğu içindir ki, daha az yazılıyor-yaratılıyor, bunların da daha azı yayınlanabiliyor. Çünkü kimsede moral-motivasyon kalmadı.
28 Eylül 2024 Cumartesi 19:52
Şu ‘Popstar’ ve benzeri yarışmalar, bir sürü şeyin yanında şunu da gösterdi: Herkes ünlü olmak istiyor. Şarkıcı, olmadı oyuncu, o da olmadı dizici, sunucu ya da futbolcu. Eh, kimseye “Ne gerek var şimdi, otur oturduğun yerde!” demeye hakkımız yok, isterler elbet; renkli hayat-eğlence bu işte, para bu işte. Böyle bir toplu isteğin elbette tatsız bir yanı da var. Hiç normal seyirci – dinleyici kalmayabilir geriye…
Ama, “Rekabet bunu gerektiriyor zaten” der, birbirimizi dinler ya da seyrederiz artık, bu saçma durum da böyle çözülür. Ünlü olmanın yolunu bir şekilde açmış olanlardan ikisinin, Bayhan ve Sezen’in albümleri henüz yayınlandı. Bayhan ilk, Sezen ise ikinci Ahmet Özden postasından.
15 Eylül 2024 Pazar 09:44
Yıl 2002: Alpay, “Küçük Bir Öykü... Best of (Volume One)” adlı albümünü DMC’den çıkartıyor. Türk popunun temelini atanların en başında gelen sanatçı, kırk küsur yıllık bir zamanı; hiç geri çekilmeden, arkalara kalmadan sürdürebilen tek kişi olarak müzikal yaşamını sürdürmekte. 60, 70 ve 80’lerde hep başa oynamış bu ulu çınar, tıpkı 90’larda yaptığı gibi, 2000’lerde de, genç kuşak şarkıcılara meydan okuyor, “ben hala buradayım” diyor. Geçen yıl, müzikal yaşamının en güzel albümlerinden biri olan “Tango & Latin”i yayınlamıştı, bu yıl da bir “best of” ile karşımızda. Kırk küsur yıllık süre içerisinde, yüzlerce isim geldi geçti Türk popundan. Bırakın eski günleri, 90’ların ilk yarısında ortaya çıkan genç isimler bile sıralarını savdı, unutulup gitti. Alpay hala şarkı söylüyor, biz hala dinliyoruz.