FIRTINALAR KOPARSA KOPSUN
Universal, fırtınalar koparmak ve kopacak bu fırtınalarla Ebru Gündeş ile Süha Yavuz'u birleştirmek için olsa gerek, şık ama çok şık siyah bir kadife kutu içinde gönderdi Ebru Gündeş'in son albümünü. "Hayat, Kadere İnat Seni Sil Baştan Yaşayacağım, Ahdım Olsun" gibi uzun bir isim verilmiş ama piyasanın yalnızca "Ahdım Olsun" olarak anmaya gayret ettiği bu albüm, bir mücevher kutusu görüntüsü verilmiş, sağ yanından siyah kurdelelerle fiyonk atılmış siyah bir kadife paketin içinde gönderildi 'hatırlı' kişilere. Hatırlı kişilerin başında, biliyorsunuz müzik eleştirmenleri geliyor. Firmalar tarafından, bunların içine bir zamandır ben de dahil edildim, bu nedenle yeni yayımlanan her şey, kutu kutu bana da akıyor. "Ahdım Olsun"un, insanın açarken, içinden pırlantalarla bezeli paha biçilmez bir takı çıkabileceği hissine kapıldığı bu kutusu gerçekten çok hoş ve Universal'e çok pahalıya patlamış olmalı. Bu firma, her zaman promo ürünleri çok fazla önemsemiş ve farklı şeyler yapmaya çalışmıştır. Ajda Pekkan, Serdar Ortaç'ın kutuları da bunların başında gelmekte. Ama bir süredir (şu krizle alakalı olarak), bu tür işleri asgariye indirmiş ve en fazla, standart ambalajlı diski bir kat kartonla daha kaplamak gibi bir yolu uygulamaya başlamıştı. Bulutsuzluk Özlemi'nin son albümü siyah - beyaz, Kargo'dan Koray'ın ilk solo albümü "Sade" ise, albümün adının hak edeceği şekilde bembeyaz bir kutu ile gönderilmişti 'mail list'teki herkese. Ebru Gündeş'in durumu ise başka elbette, o firmanın göz bebeği, hem çok satıyor çok para kazandırıyor, hem de… Ona; Şebhem Ferah'ın "Perdeler"ine yapıldığı gibi sweat - shirt / mause pad yapılacak değildi, bir ihtişam / zenginlik / debdebe sayfası açılmalıydı, öyle de yaptılar.
BİR HASRET DENİZİ
"Ahdım Olsun", Ebru Gündeş'in tam yedinci albümü. Şarkıcı, ilk albümü "Tanrı Misafiri"ni 1993 yılında çıkarmıştı. Dokuz yılda yedi albüm, hiç de fena bir toplam değil, kendini biraz daha sıkıştırsa yıl başına bir albüm ortalamasını bile yakalayabilirmiş. Neden olmasın ki? Yazan çizen o değil, doğru dürüst iş çıkaran herkes Ebru Gündeş'e şarkı vermek / satmak için yeterince meraklı. Parayı bastırıp şarkı toparlıyor olduktan sonra, her yıla birkaç albüm bile sığdırabilirsiniz. Yeter ki firmanız bunu uygun görsün, yeter ki para musluklarını emrinize amade etsinler. Neşe Müzik'in kurucularından Neşe Demirkat'ın keşiflerinden biri olan Ebru Gündeş, müzik yaşamının ilk günlerinde, Neşe Demirkat ile birlikte, Koral Sarıtaş ve Selçuk Tekay'dan yardım / destek gördü. Benzersiz bir sese sahip olduğu görülen bu gencecik kız, sahnede pişmek / olgunlaşmak üzere Emel Sayın'ın arkasına konur. Şarkıcının bu mecburi vokal dönemi 1993 yılında yayımlanan ilk albümü ile sona erer. Bu albüm, Ebru Gündeş'e bütün kapıları açmaya yetmişti. Yeni "fantezi prensesi"miz oydu artık. Fikret Şeneş'in sözlerini yazdığı ve Ajda Pekkan'ın (aslında Fairuz'un) söylediği "Tanrı Misafiri" ile Gülden Karaböcek'in bestesi "Demir Attım (Yalnızlığa)" adlı şarkılar, o yılların ferah / bolluk günlerini temsil eden Kral TV'de döndükçe dönmüş, biz de her geçen gün bir parça daha bağrımıza basmıştık Ebru Gündeş'i. Saf, yapmacıksız, yalansız dolansız gibi gözükmekteydi zaten. Üstelik geçmişte yapılmış olanlara da saygılıydı. Daha ilk albümünde 70 ve 80'lere çok düşkün olduğunu göstermişti. Sonra da, aralıklı olsa bile böyle devam etti. Hiç zararını görmemiş olduğu Ajda Pekkan'dan "Hoşgör Sen", 70'lerin başında her yanı birbirine katmış olan Nermin Candan'ın "Hayat mı Bu?" sunu aldı albümlerine. Bu son albüme de "(Kararlıyım Bu Gece) Senin Olmaya Geldim" adlı şarkı seçilmiş. Selami Şahin'in en yaratıcı, en çalışkan günlerinden kalma bir şarkı bu ve zamanında ortalığı kırmış geçirmişti. Şarkının, Ebru Gündeş'in sesiyle çok şaşaalı bir tur daha yapacağı kesin. Şarkıcı, her zamanki gibi, anlattıklarına kendini sonuna kadar kaptırarak söylemiş şarkıyı… Sezen Aksu, Kayahan, Orhan Gencebay, Gökhan Özen, Yıldız Tilbe, Altay, Burçin Birben, Kerem Ökten ve Altan Çetin de diğer şarkıların mimarları. Herkesin peşinde olduğu isimler bunlar, bunların hepsini birlikte bir albümün içine sıkıştırmak ise dünyanın en zor şeyi. Ebru Gündeş bunu yapmış. Çünkü bu isimlerin hepsi için Ebru Gündeş biçilmiş kaftan. Kendisine teslim edilen şarkıların hepsinin hakkını veriyor, hiçbirini yerlerde süründürmüyor. İşin maddi tarafı da tıkır tıkır işliyor bu bestecilerimiz için. Ebru Gündeş, "ben para konuşmam, şirketim hallediyor" deyip bu bestelere ne ödendiğini açıklamıyor olsa bile, bu rakamların "iyice bir şeyler olduğu" çok belli. Öyle olmalı ki, bu bestecilerden bir kısmı, araya başkalarını (mesela Sezen Aksu Şehrazat'ı…) koyuyor ve "ya kapımı çalmayı unutursa…" gibi bir ihtimali tamamen ortadan kaldırmaya gayret ediyorlar…
Ebru Gündeş, bu son albümünün, her zamanki dinleyicisi yanında "snob kesim"e de ulaşacağını söylüyor. Muhtemelen, bu tür albümlere (en azından açıktan açığa) prim vermeyen entelektüel kesimi kastediyor olmalı. Ajda Pekkan'ın bayıldığı sözcüklerden biri olan ve en son yine onun tarafından "snobize punk" gibi muhteşem bir kavramın yaratılmasında kullanılmış olan "snop" sözcüğünün Ebru Gündeş'in diline nasıl yerleştiği çok meçhul. Umarım yaşamakta olduğu yeni ilişkisi onu değişmek zorunda bırakmayacaktır. Kendisini değişmek zorunda hissetmemeli Ebru Gündeş… "Fırtınalar koparsa kopsun", bu fırtınalar onu kiminle birleştiriyor olursa olsun, şarkıcı 'naif' halini hep korumalı. Şimdiki gibi biraz şişmanlamış olmasına da ses çıkarmayabiliriz. Ama samimiyet elden gitmemeli. Ortada, ama taklit ama sahici yeterince "snop" varken, bir başkası hiçbirimize cazip gelmez.
BULURSANIZ KAÇIRMAYIN
Ebru Gündeş Klasikleri - Universal - Box (3 CD)
Dön Ne Olur (inc."Unuturum" Remix) - Universal - CD
Hayat,Kadere İnat Seni Sil Baştan Yaşayacağım, Ahdım Olsun - Universal - promo box
NAİM DİLMENER