DAĞLARDA CİNAYET VE İHANET
26 Mart 2023 Pazar 11:45
Tam on iki yıllık bir grup olan Objektif'in dördüncü albümü olan "Künye" uzun bir sure önce yayımlandı.1996 yılında "Kuşkular" ı çıkaran grubun, uzun bir ara verdikten sonra yeniden aramıza döndüğü bir albümdü “Künye”; belli ki "Kuşkular" , dinleyicilerden çok grubun kendisini etkilemiş, bir dolu şey olup bitmiş ve grubun başını çeken Vecdi Yücalan, tam bir temizlik hareketine girişerek geçen dört yıl içinde grubu boydan boya yenilemişti. Grubun, hiçbir zaman, birbirine sıkı sıkıya bağlı ve hiç değişmez bir kadrosu olmadı. Grup her zaman sürekli olarak değişen bir kadroya sahip oldu ama, ilk defa da bu çapta bir değişiklik yaşamakta. Son yayımlanan "Künye" albümü ile bir önceki albüm arasında tek ortak nokta yalnızca Vecdi Yücalan. Bir de, bir parça Faruk Kavi belki…
Faruk Kavi, "Kuşkular" albümünde yer alan "Zor Yol" isimli şarkıda gruba katkıda bulunmuştu. Umut Arabacı ve Cankut Bayhan'ın 1997 yılında gruba katılmalarını, 1998 yılında Faruk Kavi ve 2000 yılında da Alişan Topaloğlu'nun katılması takip ediyor. "Künye" bu kadro ile çıkarılmış. Dokuz şarkılık albümün iki şarkısı hariç tamamen Vecdi Yücalan'ın yazdığı şarkılardan oluşuyor. "Sen Benden Uzak" ve "Teknoloji" adlı şarkıları ise Vecdi Yücalan, Faruk Kavi ile birlikte yazmış. Grubun mutlak hakimi gibi gözüküyor Vecdi Yücalan. Ben, böyle gruplardan çok, her elemanın eşit ölçüde katkıda bulunduğu grupları tercih edenlerdenim ama, bahis konusu olan Vecdi Yücalan oldu mu bunun pek bir önemi kalmıyor. Çünkü Vecdi Yücalan, Türk Rock'ının sahiden en kayda değer isimlerinden biri ve bu alanda onun kadar çaba harcamış, istekli olmuş çok az isim var. Grup, yayımlanalı çok olan “Künye” albümü ile işinin bitmediğini, albümde yer alan “Loş Akşamlar”a klip çekerek gösterdi. “Varoşlarda yaşayan halkın yaşamlarına ışık tutuyor” diye tanımladıkları bu klip, müzik kanallarında hak ettiği ilgiyi görürse, belki de “Künye” de yeni bir tur yapma şansını yakalayacak.
OBJEKTİF / SUBJEKTİF
Türkçe rock yapmak konusunda istekli olanların her zaman başında gelmiş bir isim Vecdi Yücalan. Bu konuda yalnızca istekli olmakla kalmamış; çaba harcamış, denemiş, diğerlerinin hep düştüğü "dili bozarak Türkçe rock yapma" tuzağına düşmemeye çalışmış, bu konuda önlemler almış, yollar keşfetmiş biri… Bu son albüm bunun en iyi örneği zaten. Dokuz şarkının dokuzu da en hakikisinden rock, üstelik tertemiz bir dil ile söylenmiş… Dil bozuk değil, yamultulmamış, 'a' yerine 'ı', 'e' yerine 'i' sesleri çıkartılmamış… Bu kadar da değil; şarkılarda 'melodi' de hiç ihmal edilmemiş, gitar seslerinin altında ezdirilmemiş… Bir de geçmişe duyulan saygı var. Türk Rock'ının her iyi sayfası görülmüş, incelenmiş ve ders alınmış. Vecdi Yücalan'ın yazdığı şarkılarda; başta Anadolu Pop olmak üzere hemen hemen her akımın, başta Erkin Koray olmak üzere hemen hemen her iyi rock'çunun izleri var. Şarkıların sözleri de, böyle bir müzik ve böyle bir 'kimlik' in mecburi tuttuğundan çok daha aykırı ve muhalif… Biliyorsunuz; memleketimizde, "gelinliğini giymeyip, bebeğini görmediği" için ağlayan sulu gözlü insanlar da 'rock' sayfasına yerleştirilip öyle muamele görüyor. (Müzikal anlamada) herhangi bir sayfaya yerleştirilmeyecek kadar 'zavallı' olan bu isimlerin en "sıkı rock'çı" muamelesi gördüğü bir memlekette, bu nedenle Objektif'in yaptığı çok ama çok önem taşıyor. Yalnızca "sen ne diyorsun ya, al sana, rock işte bu" demekle kalmıyorlar, bu alandaki çıtayı yükseltiyor ve sahtelerinin gerçek yüzlerini çıkartıyorlar ortaya.
İlk klibin çekildiği ve inanılmaz ölçüde güzel bir şarkı olan "Dağlarda (Yakanlara)" adlı şarkıda, "Dağların arkası şehir, şehrin arkası şehir, ben o şehirdeyim" diyerek, durdukları yeri tartışılmayacak kadar net bir şekilde belirlemiş olan Vecdi Yücalan ve arkadaşları, sözlerini, "denizin arkası deniz, ben o denizdeyim" diye sürdürmüşler. 60 ve 70'lerin o umut dolu rüzgarlarını savuruyor üzerinize Objektif, "korkma sakın korkma" diyerek. "Geçmişte yürürdük ateşten yollarda, nerde şimdi o geçmişin garip ışıltısı" diye de soruyor Vecdi Yücalan ama bakmayın siz ona, "o ateşten yollarda" kendisinin yürümeye devam ettiğini çok iyi biliyor. Yoksa kimin aklına gelirdi ki, bu zamanlarda "yuh" çekmek: " Yakıp yakıp geçenlere, yıkıp yıkıp gidenlere yuh!.."
Yalnızca çok 'naif' karşı çıkışlar, dilekler olarak görülmemeli bütün bunlar. Bunlar, başından beri doğru bildiklerinin peşinden gitmiş birinin, bizi sarsması, uyandırması gereken çığlıkları. Hiçbir zaman "çok geç" değildir. Hele hele siz o şehirde, o denizdeyseniz.
NAİM DİLMENER
Diğer Yazılar
17 Aralık 2024 Salı 21:13
EMI, Türk popunun emektarlarından Hurşit Yenigün’ün önderliğinde çok parlak çok da sıra dışı bir projeye imza attı. EMI, Türk popunun altın çağı olan 70’lerden, o döneme sahiden damgasını vurmuş sanatçı ve şarkılardan bir demeti tek bir albümde getirdi önümüze. Nur Yoldaş, Banu, Melike Demirağ, İskender Doğan, Ercan Turgut, Kartal Kaan, Güzin ile Baha, Esmeray, Semiha Yankı ve Atilla Atasoy; o zamanlar bile bir araya gelememişken, bu sefer Hurşit Yenigün’ün önderliğinde toplandılar ve en önemli şarkılarını, Türk popunın tarihinde zaten çoktan yerini almış şarkılarını yeniden söylediler. Hepsi birden; Hurşit Yenigün’ün Sezen Aksu tarafından söylenmiş “Gölge Etme” adlı şarkısının üstüne yeniden yazılmış “Çok şükür tekrar kavuştuk birbirimize, bir hüzünlü şarkı oldu ayrılık bize” dizeleri ile açıyor albümü ve sırayla, birer birer en önemli şarkılarını söylemeye geçiyorlar.
11 Aralık 2024 Çarşamba 16:27
Kitsch’ten bol bir şey yoktur Türk topunda. Ama ‘en, en, en kitsch?’ diyecek olursanız Rana ve Selçuk Alagöz diyebilirim. Bütün bir müzik geçmişlerini, bizi eğlendirmek, keyiflendirmek, güldürmek üzerine kurdular… Bütün o kılık kıyafetler, şarkı sözleri, plak kapakları, Kızılderili tabloları, ‘Stüdyo Taç’ fotoğrafları, Malabadi Köprüsü’nde başlayan ve biten aşkların öyküleri, Edremit’ten Van’a bakmalar. Hepsi, hepsi parmak ısırtacak güzellikte. Alagözler koca bir tarihi böyle kurdular ve hâlâ devam ediyorlar.
17 Kasım 2024 Pazar 10:16
Tam dört yıl önce kaybetmiştik Hamiyet Yüceses’i, 10 Temmuz 1996 tarihinde. Türk Sanat Müziği’nin bu ‘ölmez’ şarkıcısı, 80’li yaşlarının hemen başında aramızdan ayrılmıştı. Yazılarımda; ‘ölmez’, ‘muhteşem’, ‘mükemmel’, ‘inanılmaz’ gibi sıfatları çok sık kullandığımı bu konuda cimrilik etmek bir yana aksine son derece bonkör davrandığımı herkes bilmekte. Ama doğrusunu söylemek gerekirse, kimi zamanlar; okurun, bu sıfatları uygun bulduğum insanlara dudak büktüğünü ya da burun kıvırdığını hissetmiyor ya da duymuyor değilim. Benim ‘muhteşem’im, herkesin ‘muhteşem’i olmuyor kimi zamanlar. Bu, yazmakta ya da anlatmakta olduğum kişinin bu sıfatı hak etmiyor olmasından değil, herkesin, benim kadar abartmaya niyetli olmamasından kaynaklanmakta. Ama bu sefer, herkesin, hepinizin, benimle hemfikir olacağınızdan asla şüphe duymadan uçuşturacağım en şahane sıfatları... Yazının konusu Hamiyet Yüceses, öyle olunca da akan sular herkes için durmakta...
03 Kasım 2024 Pazar 09:24
Esmeray, tam da “Eski Dostlar” projesi içinde yer almış, çalışmanın – şarkı söylemenin tadını yeniden çıkartabilmeye başlamıştı. Hayat, daha fazlasına izin vermedi. Türk popunun gelmiş geçmiş en renkli şarkıcılarından biri olan Esmeray, daha yapacağı onlarca şey varken, genç sayılabilecek bir yaşta aramızdan ayrıldı. Şarkıcının anısına, geçtiğimiz günlerde özel bir gece düzenlendi. Bu gecede, başta, vefa duygusu en gelişmiş sanatçılarımızdan Sezen Aksu olmak üzere, epey sayıda isim sahneye çıktı, Esmeray şarkıları söyledi. Şimdi de, Tan Müzik, “Unutamadık Seni / Unutama Beni” adlı bir albüm verdi piyasaya. Otuz yıla yakındır şarkı söyleyen Esmeray’ın, müzikal geçmişinin en önemli anları – noktaları yer almakta bu albümde.
07 Ekim 2024 Pazartesi 22:49
Hepimizin ağzında aynı cümleler, aynı sloganlar: “Müzik piyasamız çöktü! Artık kim, neden albüm (ya da şarkı) yapsın ki? ADSL’ler, 3G’ler gürül gürül, daya aletini bedava doldur!” DMC’nin başındaki Samsun Demir’in bir televizyon programında söylediği gibi her şey; “Musluklardan bedava meyve suyu, gazoz, ayran aktığını düşünün; bunlara para verip de alan çıkar mı hiç? Müzik de öyle, musluklardan bedava akıyor şimdi.”
Demir’in metaforu doğru ve zekice. Şarkılar “Her şey serbest!” diye sular seller gibi (bedava elbette) kapışılıyorsa, içinde akrep olsun olmasın, kim elini cebine atar ki? Artık öyle olduğu içindir ki, daha az yazılıyor-yaratılıyor, bunların da daha azı yayınlanabiliyor. Çünkü kimsede moral-motivasyon kalmadı.
28 Eylül 2024 Cumartesi 19:52
Şu ‘Popstar’ ve benzeri yarışmalar, bir sürü şeyin yanında şunu da gösterdi: Herkes ünlü olmak istiyor. Şarkıcı, olmadı oyuncu, o da olmadı dizici, sunucu ya da futbolcu. Eh, kimseye “Ne gerek var şimdi, otur oturduğun yerde!” demeye hakkımız yok, isterler elbet; renkli hayat-eğlence bu işte, para bu işte. Böyle bir toplu isteğin elbette tatsız bir yanı da var. Hiç normal seyirci – dinleyici kalmayabilir geriye…
Ama, “Rekabet bunu gerektiriyor zaten” der, birbirimizi dinler ya da seyrederiz artık, bu saçma durum da böyle çözülür. Ünlü olmanın yolunu bir şekilde açmış olanlardan ikisinin, Bayhan ve Sezen’in albümleri henüz yayınlandı. Bayhan ilk, Sezen ise ikinci Ahmet Özden postasından.
15 Eylül 2024 Pazar 09:44
Yıl 2002: Alpay, “Küçük Bir Öykü... Best of (Volume One)” adlı albümünü DMC’den çıkartıyor. Türk popunun temelini atanların en başında gelen sanatçı, kırk küsur yıllık bir zamanı; hiç geri çekilmeden, arkalara kalmadan sürdürebilen tek kişi olarak müzikal yaşamını sürdürmekte. 60, 70 ve 80’lerde hep başa oynamış bu ulu çınar, tıpkı 90’larda yaptığı gibi, 2000’lerde de, genç kuşak şarkıcılara meydan okuyor, “ben hala buradayım” diyor. Geçen yıl, müzikal yaşamının en güzel albümlerinden biri olan “Tango & Latin”i yayınlamıştı, bu yıl da bir “best of” ile karşımızda. Kırk küsur yıllık süre içerisinde, yüzlerce isim geldi geçti Türk popundan. Bırakın eski günleri, 90’ların ilk yarısında ortaya çıkan genç isimler bile sıralarını savdı, unutulup gitti. Alpay hala şarkı söylüyor, biz hala dinliyoruz.