CENNET YOLUNDAN ŞARKILAR DİNLEDİNİZ
10 Nisan 2022 Pazar 22:18
Ülkemizin en köklü firmalarından Odeon, “Ve Tanju Okan Sahnede” adlı bir albüm yayınlayarak sanatçıyı ölümünün 15. yılında anıyor. 1996 yılının Mayıs ayında kaybettiğimiz Tanju Okan, (kimselerin şüphe etmediği gibi) memleketin gelmiş geçmiş en güçlü seslerinden biriydi. Pop müziğimizin emekleme döneminde müzik piyasasına dahil olmuş ve büyük bir kafa karışıklığının yaşandığı o yıllarda, güçlü sesine ilaveten sağlam sezgileriyle de bu akımın yükselmesine katkıda bulunmuş Tanju Okan’ın son yayınlanan albümü, stüdyo değil “canlı” kayıtlardan müteşekkil. Odeon’un da basın bülteninde belirttiği gibi, “1965-1975 yıllarında İzmir’de”, o ya da bu sahnede söylenmiş kayıtların hemen hemen hepsi, (tabir çok caiz) “cam gibi”. Tertemiz ve yayınlanmasaymış büyük kayıp olurmuş.
2000’lerle birlikte bir parça hareketlenmiş “canlı kayıtlar” konusunda, aslında gayet fakir, hatta zavallı bir durumda sayılırız. Bunun 60’lar ve 70’ler ile, sonrasının sebepleri tamamen farklıdır. 60’lar ve 70’lerin canavar gibi orkestra, müzisyen ve yorumcularının bu tür kayıtlar yayınlamalarını engelleyen en önemli unsur; kayıt şartlarının zorluğu, bu iş için gerekli aletlerin yokluğu ya da kötülüğüydü. Stüdyo şartlarının bile çok iyi sayılmadığı o günlerde, yayınlanabilecek seviyede bir konser ya da sahne performansını elde etmek, hakikaten de zor, hatta imkansızdı. Yapılabildiği kadarını da, büyük bir kısmı mükemmeliyetçi olan müzisyen ve orkestra şefleri beğenmez, yok eder ya da rafa kaldırırlardı.
İspanya’dan İtalya’ya
1990’lar ve 2000’lerin ise kayıt alet edevatı konusunda bir eksği yoktu. Ama bu sefer de, daha çözümsüz (ya da imkansız) bir durum bahis konusuydu. Müzisyen ve grupların büyük bir kısmı, “defo”suz olamıyor/duramıyordu sahnede. Yani kayıtlar gayet temiz yapılabiliyordu da, ortada kayda değer bir şey olmuyordu. Çok az istisnası oldu bu durumun; biraz Duman, biraz Şebnem Ferah, biraz başkaları. Ama mesela kalkıp da (Pink Floydlu ya da Floydsuz) bir Serdar Ortaç konseri yayınlamak, “Alın size bir mizah şaheseri; doya doya gülün!” manasına gelebilirdi ki, hiçbir plak firması, kendisine bağlı bir sanatçıyı böyle bir seviyeye düşürmek istemezdi. Bu nedenle, aletler/kayıt sistemleri takla atmaya bile izin verebildiği halde, bu alanda yayınlanan albümlerin sayısı artamadı.
Murat Gültekin’in eşsiz kapak yazısı ile de zenginleştirilmiş Tanju Okan’ın “Ve…Sahnede” albümü, sırf bu nedenle çok mühim bir albüm. Ama yalnızca bu değil. Albümün repertuvarı da müthiş. Türkçe şarkıların yanında, İngilizce, İtalyanca ve İspanyolca şarkılar da mevcut. Popumuzun toplam repertuvarı o yıllarda (nicelik itibariyle) çok zayıf olduğu için, solist ve orkestraların hemen hemen tamamı, repertuvarlarına yabancı şarkı da alırdı. Tanju Okan’ın bu albümde seslendirdiği yabancı şarkıların bir kısmının Okan’ın sesinden değil ama başka şarkıcıların sesinden kaydı mevcuttu. “Tamo e T’amero” mesela; Erol Büyükburç’un ilk plaklarından birinde yer alıyordu (bir başka dev seslimiz olan Başar Tamer de, Kadri Ünalan orkestrası eşliğinde Türkçe versiyonunu yapmıştır: “Seviyorum Seveceğim”) ve 1964 yılında (Tanju Okan ve Tülay German ile birlikte) katıldığı Balkan Melodileri Festivali’nde seslendirdiği şarkılarından biriydi. O yıl, o festivalde “Sta Sera Pago Io” adlı bir şarkı seslendirmiş olan Okan, demek ki Büyükburç’un şarkısını da sahne repertuvarına almış, seslendirmiş.
Kadınım Roberta
O yıllarda çok ama çok popüler olan (“Roberta” ve “The Shadow Of Your Smile” gibi) başka şarkılar da var albümün repertuvarında. Ama bu yabancı kotasının en ilginç şarkısı “Non Pensare A Me”. İtalya’nın divalarından sayılan (ve “Berlusconi taraftarıyım” dediği için, son zamanlarda hayranları tarafından ağır bir biçimde protesto edilmiş) Iva Zanicchi’ye 1967 yılında Sanremo’da birincilik kazandırmış bu şarkı, her Sanremo şarkısı gibi popüler olmasına bizde de popülerdi ama genellikle (Ayten Alpman ve benzeri) kadın yorumcular tarafından repertuvara dahil edilmiş, memleket çapında bir bilinirlik/yaygınlık kazanamamıştı. Ama bu son albümden görülebildiği kadarıyla, bu emsalsiz şarkı Okan’ın sesinde de mükemmel bir hal almış. Alpman’ın nasıl söylediği konusunda bir fikrimiz yok çünkü herhangi bir kaydı mevcut değil ama Okan’ın versiyonu en az Zanicchi’ninki kadar yürek paralayıcı.
İşin Türkçe kısmı da yolunda. Zor düzenlendiği için hemen hemen herkesin “aynı türkü”yü yani bir biçimde düzenlenmiş olanı söylediği o yıllarda, meğer Okan da (Erol Büyükburç ve Tülay German gibi) “Kızılcıklar Oldu mu?”yu ve (Ayla Dikmen, Erkut Taçkın, Güneri Tecer, Nil Demirhan ve söylemediği hiçbir şey kalmamışa benzer Erol Büyükburç gibi) “Mühür Gözlüm”ü seslendirmiş. Bu versiyonların hepsi, müziğimizin geçmişi adına büyük zenginlik. İlaveten de, sanki stüdyoda seslendirilmiş kadar mükemmel “Kadınım”, “Şerefe” ve başka şarkılar, türküler. Bir tek sözlerini Mehmet Teoman’ın yazdığı “Yolculuk”un kaydı birazcık defolu; apansız bitiyor ve apansız bitiş belli olmasın diye “alkışlar” girmiş devreye. Ama bu kadarı, “kadı”nın bütün aile efradında bulunabilir.
“Ve…Sahnede” albümü, Tanju Okan’ı anmak için mükemmel bir fırsat. Bu kadar değil, şu da görülebiliyor: Meğer Okan, cennete giden yolları taş taş döşemiş sesiyle/nefesiyle.
Ve Tanju Okan Sahnede / Tanju Okan/Odeon
NAİM DİLMENER
[email protected]
Diğer Yazılar
17 Aralık 2024 Salı 21:13
EMI, Türk popunun emektarlarından Hurşit Yenigün’ün önderliğinde çok parlak çok da sıra dışı bir projeye imza attı. EMI, Türk popunun altın çağı olan 70’lerden, o döneme sahiden damgasını vurmuş sanatçı ve şarkılardan bir demeti tek bir albümde getirdi önümüze. Nur Yoldaş, Banu, Melike Demirağ, İskender Doğan, Ercan Turgut, Kartal Kaan, Güzin ile Baha, Esmeray, Semiha Yankı ve Atilla Atasoy; o zamanlar bile bir araya gelememişken, bu sefer Hurşit Yenigün’ün önderliğinde toplandılar ve en önemli şarkılarını, Türk popunın tarihinde zaten çoktan yerini almış şarkılarını yeniden söylediler. Hepsi birden; Hurşit Yenigün’ün Sezen Aksu tarafından söylenmiş “Gölge Etme” adlı şarkısının üstüne yeniden yazılmış “Çok şükür tekrar kavuştuk birbirimize, bir hüzünlü şarkı oldu ayrılık bize” dizeleri ile açıyor albümü ve sırayla, birer birer en önemli şarkılarını söylemeye geçiyorlar.
11 Aralık 2024 Çarşamba 16:27
Kitsch’ten bol bir şey yoktur Türk topunda. Ama ‘en, en, en kitsch?’ diyecek olursanız Rana ve Selçuk Alagöz diyebilirim. Bütün bir müzik geçmişlerini, bizi eğlendirmek, keyiflendirmek, güldürmek üzerine kurdular… Bütün o kılık kıyafetler, şarkı sözleri, plak kapakları, Kızılderili tabloları, ‘Stüdyo Taç’ fotoğrafları, Malabadi Köprüsü’nde başlayan ve biten aşkların öyküleri, Edremit’ten Van’a bakmalar. Hepsi, hepsi parmak ısırtacak güzellikte. Alagözler koca bir tarihi böyle kurdular ve hâlâ devam ediyorlar.
17 Kasım 2024 Pazar 10:16
Tam dört yıl önce kaybetmiştik Hamiyet Yüceses’i, 10 Temmuz 1996 tarihinde. Türk Sanat Müziği’nin bu ‘ölmez’ şarkıcısı, 80’li yaşlarının hemen başında aramızdan ayrılmıştı. Yazılarımda; ‘ölmez’, ‘muhteşem’, ‘mükemmel’, ‘inanılmaz’ gibi sıfatları çok sık kullandığımı bu konuda cimrilik etmek bir yana aksine son derece bonkör davrandığımı herkes bilmekte. Ama doğrusunu söylemek gerekirse, kimi zamanlar; okurun, bu sıfatları uygun bulduğum insanlara dudak büktüğünü ya da burun kıvırdığını hissetmiyor ya da duymuyor değilim. Benim ‘muhteşem’im, herkesin ‘muhteşem’i olmuyor kimi zamanlar. Bu, yazmakta ya da anlatmakta olduğum kişinin bu sıfatı hak etmiyor olmasından değil, herkesin, benim kadar abartmaya niyetli olmamasından kaynaklanmakta. Ama bu sefer, herkesin, hepinizin, benimle hemfikir olacağınızdan asla şüphe duymadan uçuşturacağım en şahane sıfatları... Yazının konusu Hamiyet Yüceses, öyle olunca da akan sular herkes için durmakta...
03 Kasım 2024 Pazar 09:24
Esmeray, tam da “Eski Dostlar” projesi içinde yer almış, çalışmanın – şarkı söylemenin tadını yeniden çıkartabilmeye başlamıştı. Hayat, daha fazlasına izin vermedi. Türk popunun gelmiş geçmiş en renkli şarkıcılarından biri olan Esmeray, daha yapacağı onlarca şey varken, genç sayılabilecek bir yaşta aramızdan ayrıldı. Şarkıcının anısına, geçtiğimiz günlerde özel bir gece düzenlendi. Bu gecede, başta, vefa duygusu en gelişmiş sanatçılarımızdan Sezen Aksu olmak üzere, epey sayıda isim sahneye çıktı, Esmeray şarkıları söyledi. Şimdi de, Tan Müzik, “Unutamadık Seni / Unutama Beni” adlı bir albüm verdi piyasaya. Otuz yıla yakındır şarkı söyleyen Esmeray’ın, müzikal geçmişinin en önemli anları – noktaları yer almakta bu albümde.
07 Ekim 2024 Pazartesi 22:49
Hepimizin ağzında aynı cümleler, aynı sloganlar: “Müzik piyasamız çöktü! Artık kim, neden albüm (ya da şarkı) yapsın ki? ADSL’ler, 3G’ler gürül gürül, daya aletini bedava doldur!” DMC’nin başındaki Samsun Demir’in bir televizyon programında söylediği gibi her şey; “Musluklardan bedava meyve suyu, gazoz, ayran aktığını düşünün; bunlara para verip de alan çıkar mı hiç? Müzik de öyle, musluklardan bedava akıyor şimdi.”
Demir’in metaforu doğru ve zekice. Şarkılar “Her şey serbest!” diye sular seller gibi (bedava elbette) kapışılıyorsa, içinde akrep olsun olmasın, kim elini cebine atar ki? Artık öyle olduğu içindir ki, daha az yazılıyor-yaratılıyor, bunların da daha azı yayınlanabiliyor. Çünkü kimsede moral-motivasyon kalmadı.
28 Eylül 2024 Cumartesi 19:52
Şu ‘Popstar’ ve benzeri yarışmalar, bir sürü şeyin yanında şunu da gösterdi: Herkes ünlü olmak istiyor. Şarkıcı, olmadı oyuncu, o da olmadı dizici, sunucu ya da futbolcu. Eh, kimseye “Ne gerek var şimdi, otur oturduğun yerde!” demeye hakkımız yok, isterler elbet; renkli hayat-eğlence bu işte, para bu işte. Böyle bir toplu isteğin elbette tatsız bir yanı da var. Hiç normal seyirci – dinleyici kalmayabilir geriye…
Ama, “Rekabet bunu gerektiriyor zaten” der, birbirimizi dinler ya da seyrederiz artık, bu saçma durum da böyle çözülür. Ünlü olmanın yolunu bir şekilde açmış olanlardan ikisinin, Bayhan ve Sezen’in albümleri henüz yayınlandı. Bayhan ilk, Sezen ise ikinci Ahmet Özden postasından.
15 Eylül 2024 Pazar 09:44
Yıl 2002: Alpay, “Küçük Bir Öykü... Best of (Volume One)” adlı albümünü DMC’den çıkartıyor. Türk popunun temelini atanların en başında gelen sanatçı, kırk küsur yıllık bir zamanı; hiç geri çekilmeden, arkalara kalmadan sürdürebilen tek kişi olarak müzikal yaşamını sürdürmekte. 60, 70 ve 80’lerde hep başa oynamış bu ulu çınar, tıpkı 90’larda yaptığı gibi, 2000’lerde de, genç kuşak şarkıcılara meydan okuyor, “ben hala buradayım” diyor. Geçen yıl, müzikal yaşamının en güzel albümlerinden biri olan “Tango & Latin”i yayınlamıştı, bu yıl da bir “best of” ile karşımızda. Kırk küsur yıllık süre içerisinde, yüzlerce isim geldi geçti Türk popundan. Bırakın eski günleri, 90’ların ilk yarısında ortaya çıkan genç isimler bile sıralarını savdı, unutulup gitti. Alpay hala şarkı söylüyor, biz hala dinliyoruz.