BİR BAŞKA MASAL
08 Ağustos 2021 Pazar 19:00
Odeon’un “Bak Bir Varmış Bir Yokmus” serisi dördüncü ayağında. Albümde yer alan Juanito’nun şarkısına gönderme yapılarak “Bir Başka Masal” sloganı ile tanıtılmakta olan albüm, hit’ler, iyi bilinen-az bilinen şarkılar, tarihi öneme haiz denemeler dahil tam 20 şarkı getiriyor önümüze; zengin Odeon arşivinden seçilmiş bir başka 20 şarkı… Serinin ilk iki albümü (şimdi Ossi adlı kendi firmasıyla harikalar yaratan) Hakan Eren tarafından hazırlanmıştı.
Bu dördüncüsü dahil son iki albüm ise, Türk popunun efsanevi prodüktörü Nino Varon imzalı; bize başta Nilüfer olmak üzere sayısız güçlü ses, sayısız iyi şarkı sunmuş olan yaşayan efsane Nino Varon. Bu dizinin repertuarına alınacak şarkıların seçimi büyük çapta Odeon arşivinden yapılmakta; ‘Batılı’ bir popüler müziğin ülkemize yerleşmesi için yıllar yılı canla başla çalışmış Odeon’un o dillere destan arşivinden seçiliyor şarkılar, çoğunlukla öyle yapılıyor. Bu temel çerçeve üzerine kişisel seçimler ekleniyor, repertuar belirleniyor. Hakan Eren’in seçimi çoğunlukla çok popüler, çok iyi bilinen, hit olandan yanaydı, haklıydı da; şimdi artık her şey bir parça daha kolay ama bir beş yıl öncesinde, eski şarkıları birilerine sunmak-sevdirmek için bilinçaltını eşelemek, orada duran eski ‘tını’ları ortaya çıkarmak gerekiyordu.
Bunu yapmak için de çok iyi bilinen şarkılara acil ihtiyaç vardı, Hakan Eren de bunu bilerek seçti şarkıları. Nino Varon ise, iyi bilinen şarkıların yanına, kenarda köşede kalmış, az hatta hiç bilinmeyen şarkıları da koymakta. Varon, seçimini bir ‘tarihçi’ gözüyle yapıyor; şarkı ya da şarkıcı, eğer pop dünyamızda yeni bir gelişmeye yol açmış, satmamasına, fazla yaygınlık kazanmamış olmasına rağmen birilerini etkilemiş-dönüştürmüşse, Varon’un listesinde bu şarkılar da yer buluyor kendisine. Ayşegül Aldinç ve Mehmet Teoman’ın “Hastane”si, Cihan Akerson’un “Ayrılsak da”sı, Şehrazat ve Cömert Baykent’in “Söz Sevgilim Söz” adlı şarkıları, bu son gruba iyi birer örnek.
Timur Selçuk’un “Sen Nerdesin”, Semiramis Pekkan’ın “O Karanlık Gecelerde”, Füsun Önal’ın “Bunlar da Geçer”, Modern Folk Üçlüsü’nün “Ağlamak Geliyor İçimden” ve Dario Moreno’nun “Aşkımız Bitti” (ki, bu şarkı daha çok “Deniz Ve Mehtap” adıyla anılır-bilinir) adlı şarkıları ise albümün ‘lokomotif’ şarkıları; nerde çalsa bir ağızdan söylenen, söylenirken bin bir hatıra çağrıştıran şarkılar… Bunlara ilaveten de, soyadını henüz değiştirmeden, “Sultan-ı Yegah”ı yapıp kanatlanmadan önce, Nur Yoldaş’ın Nur Belda adıyla yaptığı “Bile Bile”, üstadların üstadı Selmi Andak’ın, Ayla Algan’ın sesinde hayat bulmuş şarkısı “Selvi Boylum” ve diğer şarkılar…
“Bak Bir Varmış…”ın dördüncü albümü, diğer üç albüm gibi oldukça önemli bir albüm. Konservatuarlarda ders veren öğretim görevlilerinin (mesela Sayın Songül Ata’nın), popüler müziğimizden söz açtıklarında, anlattıklarını örneklemek için başvurdukları bu ‘dizi’, hem ‘tarih’ bilmek-öğrenmek, hem de gündelik hayatın sıkıntısını dağıtmak için iyi, çok çok iyi bir kaynak.
İSTANBUL’DA BİR GECE
Yurt dışındaki firmalar da Türk popu ile oldukça ilgili; hem bugünü hem de dünüyle. Tarkan’ın (İngilizce değil) Türkçe şarkılarla 1999 ve 2000 yıllarında estirdiği şiddetli rüzgarlar sonrasında doğan bu ilgi hala da sürmekte. Son birkaç ay içinde başta Edip Akbayram ve Selda olmak üzere (ki bunlar, ayrı bir yazının konusu olacak fazla ve çeşitli) çok sayıda sanatçımızın albümü raflara çıktı. Karışık ya da derleme dediğimiz albümler de eski hızıyla yapılmakta. Hem ‘artist’ hem ‘derleme’ albümlerdeki en önemli ‘tuhaf’lık, bu albümlere alınmış şarkıları yazanlara-söyleyenlere telif ödenmiyor oluşu. Telif hakları dendiğinde mangalda kül bırakmayan Avrupa ve İngiltere, iş Türkiye ve benzeri (Mısır, Lübnan, İran, Suriye gibi) bir ülkenin ‘hak’larına geldiğinde bütün bildiklerini unutuyor ya da bir kenara itiyor. Telif-melif iplenmeden yapılmış bu albümlerden biri de “Love, Peace&Poetry” adlı albüm; “Turkish Psychedelic Music” gibi bir alt başlığı da olan bu albüm Selda, Özdemir Erdoğan, Alpay, Mazhar Ve Fuat (“Türküz Türkü Çağırırız”), Erkin Koray (“Yağmur”), Hardal, Cem Karaca, Üç Hürel (“Ağlarsa Anam Ağlar”), Barış Manço, Moğollar, Bülent Ortaçgil (“Sen Varsın”) ve Erkut Taçkın (“Gitmek Düştü Bana”) gibi, (‘imza’ peşinde koşulduğunda durulacağı-tökezleneceği-vazgeçileceği için) hayatta bir araya gelmez-getirilmez! isimleri toplamış tek bir albüme.
Repertuar çok çekici, inanılmaz ölçüde çekici ama ‘defo’lu işte, keşke her şey düzgün yapılabilseymiş… “A Wide Selection Of Turkish Jazz And Funk” gibi iddialı bir üst-alt başlığa sahip olan “Bosporus Bridges”in repertuarı da ‘rüya’ gibi: Emin Fındıkoğlu, Erkut Taçkın (“Sevmek İstiyorum”), Erol Pekcan ve Durul Gence gibi, bizim buralarda pek fazla (ya da hiç) CD yüzü görmemiş epeyce isim, bu albümle birlikte ‘dijital’ çağa ilk (ya da ikinci) selamını çakma imkanını bulmuş… “Traditional Ottoman Music Meets The Latest Turkish Beats” gibi bir üst başlığı olan ve daha çok Doublemoon’un (Mercan Dede, Baba Zula, Laço Tayfa, gibi) sanatçılarını bir araya toplamış olan iki disklik “A Night In Istanbul” adlı albümde ise, her şey yapılması gerektiği gibi yapılmış; öyle görünüyor. Muhtemelen, Pozitif Edisyon’un başındaki Ali Coşar’ın katkılarıyla hayat bulmuş bu albüm, en az bizim buralarda yapılan “East 2 West”ler kadar çekici, çarpıcı. Hatta fazlası var; Erkin Koray’ın “Fesüphanallah”, Kirpi’nin “My Name Is Kirpi” gibi fazlası ya da ikramiyesi.
Türk popunun geçmişinin dijital çağa transferi çok zor, çok sorunlu-problemli gerçekleşiyor. Bu nedenle de, izinli ya da izinsiz, resmi ya da değil, öğle ya da böyle yapılmış her türlü destek ve çaba hiç olmamasından-yapılmamsından iyidir. “Yangında ilk kurtarılacak” damgasını yemiş bir geçmişten söz ediyoruz ve yangın başlamış, dalga dalga yayılmaktayken de, “Seni gidi korsan!” diye birilerinin boğazına sarılmak çok adil bir şey gibi görünmüyor. Ama yine de, yine de, yine de: Ortada mevcut rakam beş-on kuruşsa bile, bu mevcudun küçük bir bölümü olsun, keşke bu şarkılar uğruna çok ter dökmüşlerin cebine girebilseydi. Ah, keşke girebilseydi.
BULURSANIZ KAÇIRMAYIN
Odeon’un “Bak Bir Varmış Bir Yokmuş”ları
Ossi’nin “Bir Zamanlar”ı
Kalan’ın “Yeşilçam Şarkıları”
İki disklik “A Night In Istanbul” albümü
Dört disklik “Best Of Turkish Pop” albümünün vol.1 ve 2’si
Dört disklik “Şıkıdım: The Best Of Turkish Pop” albümünün vol.1 ve 2’si
Love, Peace&Poetry (Turkish Psychedelic Music)” albümü
(A Wide Selection Of Turkish) Bosporus Bridges (Jazz And Funk)” albümü
SAKIN YAKLAŞMAYIN
“The Best Of Turkey…” diye başlayan ve lafı mutlaka “Bellydance”ye getiren ‘turistik’ albümler
KEŞKE OLSA
Telif ücretleri düzgün bir biçimde yaratanın-yazanın-söyleyenin cebine giren karma albümler
KEŞKE OLMASA
(Bir ‘izlek’, bir ‘metafor’, bir ‘formül’, bir ‘slogan’ olarak) “Bellydance”
NAİM DİLMENER
[email protected]
Diğer Yazılar
11 Aralık 2024 Çarşamba 16:27
Kitsch’ten bol bir şey yoktur Türk topunda. Ama ‘en, en, en kitsch?’ diyecek olursanız Rana ve Selçuk Alagöz diyebilirim. Bütün bir müzik geçmişlerini, bizi eğlendirmek, keyiflendirmek, güldürmek üzerine kurdular… Bütün o kılık kıyafetler, şarkı sözleri, plak kapakları, Kızılderili tabloları, ‘Stüdyo Taç’ fotoğrafları, Malabadi Köprüsü’nde başlayan ve biten aşkların öyküleri, Edremit’ten Van’a bakmalar. Hepsi, hepsi parmak ısırtacak güzellikte. Alagözler koca bir tarihi böyle kurdular ve hâlâ devam ediyorlar.
17 Kasım 2024 Pazar 10:16
Tam dört yıl önce kaybetmiştik Hamiyet Yüceses’i, 10 Temmuz 1996 tarihinde. Türk Sanat Müziği’nin bu ‘ölmez’ şarkıcısı, 80’li yaşlarının hemen başında aramızdan ayrılmıştı. Yazılarımda; ‘ölmez’, ‘muhteşem’, ‘mükemmel’, ‘inanılmaz’ gibi sıfatları çok sık kullandığımı bu konuda cimrilik etmek bir yana aksine son derece bonkör davrandığımı herkes bilmekte. Ama doğrusunu söylemek gerekirse, kimi zamanlar; okurun, bu sıfatları uygun bulduğum insanlara dudak büktüğünü ya da burun kıvırdığını hissetmiyor ya da duymuyor değilim. Benim ‘muhteşem’im, herkesin ‘muhteşem’i olmuyor kimi zamanlar. Bu, yazmakta ya da anlatmakta olduğum kişinin bu sıfatı hak etmiyor olmasından değil, herkesin, benim kadar abartmaya niyetli olmamasından kaynaklanmakta. Ama bu sefer, herkesin, hepinizin, benimle hemfikir olacağınızdan asla şüphe duymadan uçuşturacağım en şahane sıfatları... Yazının konusu Hamiyet Yüceses, öyle olunca da akan sular herkes için durmakta...
03 Kasım 2024 Pazar 09:24
Esmeray, tam da “Eski Dostlar” projesi içinde yer almış, çalışmanın – şarkı söylemenin tadını yeniden çıkartabilmeye başlamıştı. Hayat, daha fazlasına izin vermedi. Türk popunun gelmiş geçmiş en renkli şarkıcılarından biri olan Esmeray, daha yapacağı onlarca şey varken, genç sayılabilecek bir yaşta aramızdan ayrıldı. Şarkıcının anısına, geçtiğimiz günlerde özel bir gece düzenlendi. Bu gecede, başta, vefa duygusu en gelişmiş sanatçılarımızdan Sezen Aksu olmak üzere, epey sayıda isim sahneye çıktı, Esmeray şarkıları söyledi. Şimdi de, Tan Müzik, “Unutamadık Seni / Unutama Beni” adlı bir albüm verdi piyasaya. Otuz yıla yakındır şarkı söyleyen Esmeray’ın, müzikal geçmişinin en önemli anları – noktaları yer almakta bu albümde.
07 Ekim 2024 Pazartesi 22:49
Hepimizin ağzında aynı cümleler, aynı sloganlar: “Müzik piyasamız çöktü! Artık kim, neden albüm (ya da şarkı) yapsın ki? ADSL’ler, 3G’ler gürül gürül, daya aletini bedava doldur!” DMC’nin başındaki Samsun Demir’in bir televizyon programında söylediği gibi her şey; “Musluklardan bedava meyve suyu, gazoz, ayran aktığını düşünün; bunlara para verip de alan çıkar mı hiç? Müzik de öyle, musluklardan bedava akıyor şimdi.”
Demir’in metaforu doğru ve zekice. Şarkılar “Her şey serbest!” diye sular seller gibi (bedava elbette) kapışılıyorsa, içinde akrep olsun olmasın, kim elini cebine atar ki? Artık öyle olduğu içindir ki, daha az yazılıyor-yaratılıyor, bunların da daha azı yayınlanabiliyor. Çünkü kimsede moral-motivasyon kalmadı.
28 Eylül 2024 Cumartesi 19:52
Şu ‘Popstar’ ve benzeri yarışmalar, bir sürü şeyin yanında şunu da gösterdi: Herkes ünlü olmak istiyor. Şarkıcı, olmadı oyuncu, o da olmadı dizici, sunucu ya da futbolcu. Eh, kimseye “Ne gerek var şimdi, otur oturduğun yerde!” demeye hakkımız yok, isterler elbet; renkli hayat-eğlence bu işte, para bu işte. Böyle bir toplu isteğin elbette tatsız bir yanı da var. Hiç normal seyirci – dinleyici kalmayabilir geriye…
Ama, “Rekabet bunu gerektiriyor zaten” der, birbirimizi dinler ya da seyrederiz artık, bu saçma durum da böyle çözülür. Ünlü olmanın yolunu bir şekilde açmış olanlardan ikisinin, Bayhan ve Sezen’in albümleri henüz yayınlandı. Bayhan ilk, Sezen ise ikinci Ahmet Özden postasından.
15 Eylül 2024 Pazar 09:44
Yıl 2002: Alpay, “Küçük Bir Öykü... Best of (Volume One)” adlı albümünü DMC’den çıkartıyor. Türk popunun temelini atanların en başında gelen sanatçı, kırk küsur yıllık bir zamanı; hiç geri çekilmeden, arkalara kalmadan sürdürebilen tek kişi olarak müzikal yaşamını sürdürmekte. 60, 70 ve 80’lerde hep başa oynamış bu ulu çınar, tıpkı 90’larda yaptığı gibi, 2000’lerde de, genç kuşak şarkıcılara meydan okuyor, “ben hala buradayım” diyor. Geçen yıl, müzikal yaşamının en güzel albümlerinden biri olan “Tango & Latin”i yayınlamıştı, bu yıl da bir “best of” ile karşımızda. Kırk küsur yıllık süre içerisinde, yüzlerce isim geldi geçti Türk popundan. Bırakın eski günleri, 90’ların ilk yarısında ortaya çıkan genç isimler bile sıralarını savdı, unutulup gitti. Alpay hala şarkı söylüyor, biz hala dinliyoruz.