BENİ YAZ HER ŞEYİ YAZ
Duman’ın (Beni – kendini) “Her Şeyi Yak” ile elde ettiği başarı, aşağı yukarı her prodüktör ya da firmanın iştahını kabarttı ve bu iştahı kabaranların hepsi birden kendi “Duman”larını keşfetme ya da yaratmanın peşine düştü. Tarkan’ın 90 ortalarında elde ettiği başarıdan beri böyle bu. Tutan bir “tip” ya da “tavır” anında çoğaltılıyor, herkes bu tutan “şey”in kendi versiyonunu yapıyor. Tarkan’ın milyonlarca albüm sattığı o alevli dönemde, bütün firmalar “yakışıklı” ama biraz “hoppa” erkek şarkıcı peşine düşmüş, kapılarına gelen (bu türden) herkese, “Ya ilerde Tarkan olabilecek birini kaçırmak üzereysem?” paranoyası ile büyük paralar yatırmış ve piyasanın 2000’lerle birlikte içine gireceği krizin müsebbibi olmuştu. Bu kotadan vize alan başta Gökhan Tepe ve benzeri bir dolu şarkıcının payına düşen de firmalardan farklı olmamıştı: Birkaç klip, biraz şaşaa, üç – beş extra sevgili... İşin gerisi; yüzlere kapanan telefonlar, firma kapılarından çevrilmeler olarak gelmişti bu genç şarkıcılar için. Ama bir ders te alınamadı bu olup bitenlerden. Kafalar hala aynı çalışıyor: “Bu grup yapabildiyse biz de yaparız” ya da “Bu firma bu grubu patlatabildiyse biz de patlatabiliriz...” Öyle olmuyor ama. Elde edilen başarının özel sebepleri, başarı sahibi şarkıcı ya da grubun yetenek ve çekiciliği hiç hesaba katılmadığı için, her “kopyalama” harekatı kendiliğinden başarısızlıkla sonuçlanıyor... “Duman yaptı, biz de yaparız” düşüncesinden hareket edip yola çıkan epey sayıda grup oldu. Bunlardan 6. Cadde ve Pi, bağlı oldukları firmalarca mükemmel bir şekilde sunuldukları için, diğer benzerlerinden bir adım daha öne çıkabildiler. Ama yalnızca bu kadar... Universal tarafından önümüze sürülen 6. Cadde, geçen yıl yapılan “Sing Your Song” adlı yarışmada “Dönersen” adlı şarkıları ile birinci olmuştu ve bu birincilik firma yetkililerinde “Bunlarda iş var” gibi bir düşünceye yol açmıştı. Hele hele “Sabuha” gibi kült bir şarkıyı da “rock” taraflarına çektirebildiniz mi muhtemelen kimse sizi tutamayacaktı. Yetenekli oldukları şüphe götürmez Emre Aydın ve Onur Ela adlı iki gencimiz sırtlarına vurulan bu ağır yükün altında ezildi ama. “Sabuha” (özellikle dans mix’leri) hiç de fena değildi. Hatta bu şarkı, “Her Şeyi Yak”tan çok daha iyi ve çok daha “doğru” söylenmişti. Ama albümün tamamı için aynı şeyi söylemek mümkün değildi. Tamamı “Duman gibi” söylenmiş şarkılardan oluşturulmuş bir albüm kimin derdine ilaç olabilirdi ki? Sahici Duman orada duruyordu işte. Meraklısı onu zaten almış ve sevmişti... “Her Şey Zor” adlı albümlerini 2003 yılının bahar aylarında yayınlayan Pi için de tamamen aynı şeyler söylenebilir. Bu grup ta, tepeden tırnağa Duman: Şarkılar, bu şarkıların örüldüğü dizelerdeki mantık, hayatı kavrama biçimi tamamen aynı. Hiç şüphesiz imajları da. Bütün bunlar albümün ilk baskısının tükenmesine engel olamadı ama. Pi, yakın bir zamanda, bu albümün ikinci baskısını yayınladı. Bu sefer kapak değişmişti ve bizim delikanlılar bir parça daha Duman’lanmıştı.
SEVİYORUM
6. Cadde’den iyi sonuç alamamış olan Universal, yakın bir zamanda piyasaya sunduğu Park ile de hayal kırıklığı yaşayacağa benziyor. Yeni gruplarımızdan Park’ın neyse ki Duman ile uzaktan yakından ilgisi yok. Çok daha farklı bir sound’ları var. Ama, epey önce tamamlanmış olmasına rağmen çok bekletilip ancak piyasaya verildiği söylenen bu albümde çalınan – söylenen müzik çok çabuk bir şekilde eskimiş. Belki de 90’lı dalganın bir başka açmazı bu. Güncel olan ritm ya da seslerin peşinden koşmanın bir de böyle bir yanı var. Derdiniz “o güne uyan” bir şeyler yapmak ise, her şeyin yolunda gitmesi ve çalışmalarınızın tam zamanında raflara çıkması gerekiyor. Bir parça geciktiniz mi, herkesin sorduğu aynı soruya cevap vermek durumunda kalıyorsunuz: “Bu albümü kaç yıl önce yaptınız?”. Ancak şunu da söylemek gerekir. Park’ın bu albümü, tam da saatinde önümüze gelseydi bile, büyük çoğunluk muhtemelen dudak bükecektik. Farklı olma iddiasındaki bir grubun yapmaması gereken çok fazla şey yapmış Park. Ayten Alpman’ın “Tek Başına” adlı şarkısına yapılan düzenleme bile bunu görmeye yeter. Bir şarkıyı (hele hele “Tek Başına” gibi 90’lı dalga tarafından çok yıpratılmış bir şarkıyı) baştan yaratmayacaksınız neden söylemeye kalkarsınız ki? Ancak Park’ın kendi adlarını taşıyan albümlerinin kapak tasarımının olağanüstü olduğu rahat rahat söylenebilir. Sırf kapağı için de alınabilir bu albüm ve zaten bu nedenle de aşağıdaki listede yerini aldı... Tasarım harikası olan başka albümler de var. “Düş Sokağı sakini” Murat Yılmazyıldırım ve 21. Peron’un albümleri bunlar. Bu albümlerin, yukarda sözü edilen albümlerden farkları ise boydan boya mükemmel olmaları. “Düş Sokağı Sakinleri” projesinde Murat Çelik ile harikalar yaratmış ve binlerce hayran edinmiş olan Murat Yılmazyıldırım (tıpkı diğer “sakin” Murat Çelik gibi), solo çalışmalarında da aynı başarıyı tutturmuş ve hayranlarını yanıltmamıştı. “Büyü”de, Murat Yılmazyıldırım; o çok hassas, çok kırılgan, zor ayakta duruyor gibi görünen dünyasını anlamaya – anlatmaya devam etmiş. Albümün her şarkısında, dinleyenin üzerini bir parça daha kaplıyor olan hüzün, albümün sonunda gerçekten de “Büyü” olup her yanı sarıyor... Aynı büyülü hava 21. Peron ile de devam ediyor. Aslında 70’li yıllara ait bir grup olan ve isimlerini Maria Rita Epik ile birlikte yarıştıkları 1979 yılı Eurovision elemelerinde herkese duyuran 21. Peron’un arşivlerde kalmış ve epeyce meraklısı olan şarkı ve çalışmalarının bir bölümü, nihayet yeni firmalarımızdan olan arkaplan tarafından yayınlandı. Türk popu alanında her zaman çok sıkı işler yapmış isimlerden olan Gökhan Aya’nın varlığı nedeniyle benzersiz projelere imza atacak gibi gözüken arkaplan sayesinde, nihayet 21. Peron “dinlenebilir” bir hale geldi... Müzik dünyamızın aykırı gruplarından biri olan Vega da, yakın bir zamanda hiç yapılmamış bir işe imza attı. Grup, “Tatlısert” adlı ikinci albümlerini, remix’lerden oluşan bir ikinci disk ile destekleyerek yeniden yayınladı. “Tatlısert 2” adı verilen bu albüm (ya da proje) ile birlikte, dışarda çok denenen ama nedense bizde hep uzak durulmuş bir “yol” da böylelikle açılmış oluyor. Dünya kadar para yatırılıp ortaya çıkarılan albümlerin ömrünü bir parça daha uzatmanın, onlara bir ikinci şans daha vermenin yolu demek bu da. Yeni (ve belki de daha ağır) bir krizi önlemenin bir yolu olabilir bu. Bir tür tasarruf tedbiri. Albümleri kolaylıkla gözden çıkarmaya engel olacak, onları türlü yollarla cilalayıp - zenginleştirip müzikseverler için yeniden çekici hale getirebilecek bir gelişme.
Bir yanda “her şeyi” taklit edenler, diğer yanda kendi yolunu kendi bildiği gibi çizmeye çalışanlar. Her zaman ikinci grubun kazandığı da söylenebilir. Kısa vadede olmasa bile uzun vadede. Birinci gruptakiler için, ilk üç aydan sonra hiç umut kalmıyor. Ama diğerleri için her zaman her şeyin olması muhtemel. Yirmi küsur yıl sonra gün yüzü gören 21. Peron’a olanlar gibi.
BULURSANIZ KAÇIRMAYIN
Kadıköy’den Hareketler / Rashit – Ask It Why – Darbouka Records – 45’lik
Taksim’de BangyJumping / Rashit – Kroket Records – 45’lik
Yaz / Mor ve Ötesi – İlk – m Müzik – CD single
Sabuha (Remix) / 6.Cadde – Universal – Promo CD single
Whirl / CemAli – Panda Digital – CD
21. Peron / 21. Peron – arkaplan - CD
Büyü / Murat Yılmazyıldırım – EMI – (Özel Baskı) CD
Yaşadıkça / Düş Sokağı Sakinleri – EMI – CD
Tatlısert 2 / Vega – Universal - CD
Kırık Kalpler Klübü / SıfırBir – Piccatura – CD
Park / Park – Universal - CD
NAİM DİLMENER