NAİM DİLMENER'LE GEÇMİŞ ZAMANIN İZİNDE

AJDA İLE BARUT YAN YANA DURMAZ

24 Nisan 2023 Pazartesi 21:36
NAİM DİLMENER'LE GEÇMİŞ ZAMANIN İZİNDE

Son 45’liği “Petrol”ü 1980 yılında piyasaya süren Ajda Pekkan, tam 23 yıl sonra yeniden bir single ile karşımızda. Yeni albümü için epeydir hazırlanıyor olan süperstar; albümün ancak Eylül (hatta belki Ekim) ayında tamamlanabileceğini görünce, hayranlarını daha fazla bekletmek istememiş ve Şehrazat’a ait “Sen İste” adlı şarkıyı “single” olarak piyasaya vermeye karar vermiş. Müzik yaşamı boyunca “öncü” rolünü üstlenmiş olan Ajda Pekkan, bir kere daha (ama bu sefer bilmeden – tasarlamadan) müzik dünyasına yol göstermiş. Pekkan’ın “Sen İste” adlı bir single yayınlayacağını duyan çoğu büyük isim, tam ortasında oldukları albüm çalışmalarından başlarını kaldırıp, mevsimi, Süperstar’ın izinden giderek geçirmeye karar verdi... Süperstar ile, hafta içinde, Çırağan’da yaptığı basın toplantısından  hemen önce konuşma fırsatı bulduk. Kaç zaman sonra, basının önüne çıkacak olmanın heyecanı içinde olan sanatçı, (anlamlı – anlamsız) her türden sorumuza cevap vermekten imtina etmedi.

. Bir single çıkartarak, bir kere daha öncü rolünü üstlendiniz....
-Sanatçının, toplumu hep ileriye götürme, daha yükseğe çıkarma görevi vardır. Müzik dünyamızı, daha kaliteli bir noktaya taşıma misyonunu ben her zaman çok önemsedim.

.“Sen İste”yi tam üç versiyon yapmışsınız. “Diva” albümünde de, bu mix ve remix işine çok yakın durmuş ve çok genç müzisyenlerle çalışmıştınız. Her müzisyenin, “şarkı”yı, kendi bildiğince baştan yaratacağına, farklı kılacağına inanıyorsunuz sanırım.
-Bir beste, dinleyiciye sunulana kadar çok farklı evrelerden geçiyor... Şarkı yaratıldıktan sonra, herkes bir koşturmaca içine giriyor. Aranjman, çalma ve söyleme, editing, mixsing, mastering... Bütün bu sürecin her bir adımının,  çok gelişmiş akademik eğitim alanları olduğunu görüyoruz. Bu sürecin, her bir adımında, dünya çapında saymamız gereken müzisyenlerimiz mevcut... Biz bu çalışmamızda, bu imkanları değerlendirdik. Bu üretim katmanlarının değişik kombinasyonlarından yararlanarak, aynı melodiyi, insanın değişik ruh hallerine hitap edebilecek bir hale sokmaya çalıştık... Aynı şarkıyı, üç farklı ruh haline hitap edebilir bir hale getirdik. Çok basit bir şekilde özetlersem; biri neşelendiriyor, biri dans ettiriyor, biri de (çok romantik ve) düşündürüyor.

.Böyle yapmanızda, “pop” dinleyicisinin çok değişen profili de etkili olmuş mudur? Dünyanın her yanında, bu versiyon ya da mix işinin arkasında, her türden dinleyiciyi bir seferde etkileme düşüncesi yatmakta...
-Pop müzik, insanları günlük yaşamın gerginliğinden (hiç olmazsa) bir an için uzaklaştırıp  küçük bir tatile çıkartır. Lakin bu, pop müziğinin, insan ruhundaki derinliği ve yüce duyguları tamamıyla göz ardı etmesi anlamına gelmemelidir. Hepimizde, önce kendimizi, sonra da toplumu geliştirme, daha ileri ve yüksek noktalara taşıma sorumluluğu mevcut olmalıdır. Besteciden itibaren hepimizde... 

.Peki, nasıl bir “pop” dinleyicisi var artık?
-Bir zamanlar “kolaj” olarak tariflediğimiz üretimler büyük ilgi görüyor. Artık; klasik, caz, etnik, pop, Türk Sanat Müziği ve diğer türlerin hemen hemen hepsinden aynı anda zevk alabilen, hepsini birden dinleyebilen bir dinleyici profili oluştu... “Buddha Bar” serisinin, dünyanın her tarafında büyük ilgi görmesini başka türlü açıklayamıyorum.

. Bu derlemelerden birine giren “Bir Günah Gibi”nin, hem de Türkçe olarak Brezilya’da büyük  ilgi görmesi de aynı nedene bağlı o zaman.
-Hiç şüphesiz, öyle olsa gerek... Bu bağlamda bahsedebileceğimiz bir başka konu da siyaset... Siyasette de aynı şeyler var... Sosyal ihtiyaçları karşılama konusunda müzik ve siyasetin metotları farklı ama amaç açısından benzerlik çok.

. Ülkemizde, müziği yaratanların tamamı bu “yüce amaç”ların farkında mı sizce?
-Her meslekte olduğu gibi, müzisyenlik de yüksek bir disiplin gerektiriyor. Her insan gibi, müzisyen de kendisini sonsuz bir evrim sürecinde tutmalı. Bu güne kadar öğrendiklerimizi, gelişmiş bir ruh ile desteklemeli ve bunu, eserlerimize,  dengeli bir sentez olarak yansıtmalıyız.

. Çok huzurlu görünüyorsunuz...
-Hayatı “genç” yaşamanın, salim kafa ve salim ruhla çok ilintili olduğunu düşünüyorum. İnsanın, içinde barındırdığı zıtlıklarıyla barış içinde olması, diğer insanlarla da barış içinde olabilmesinin temel taşıdır. Bir sanatçının, etrafındaki güzellikleri en verimli şekilde algılayabilmesi ön koşuldur... Bu olmadığı zaman hiçbir kaynağı kullanamıyorsun... Toplum, sanatçıların eserleriyle ilgilendiği kadar yaşamlarıyla da ilgileniyor. Bu nedenle, sanatçının, önce kendine, sonra da çevresindekilere itina göstermesi gerek. Bu kapsam içinde; görünen güzellik ve ruh güzelliği bir bütündür... Bunun, sporuyla, beslenmesiyle bir bütün olduğunu düşünüyorum. Bu dinimizde de  bu şekilde.

.Sonrası için aklınızda neler var?
-Bundan sonra şarkı söylemekten öte bir müzisyen olarak da üretim süreçleri içinde bulunmayı planlıyorum... Başka kabiliyetleri de ortaya çıkarmayı, desteklemeyi, üretmeyi düşünüyorum.

.Ama asıl bu aralar bütün zamanınızı alan kendi albümünüzün hazırlıkları olmalı. Nasıl gidiyor, şarkılar seçildi mi?
-Şu anda eleme işini bitirmedik. Seçilmiş geniş bir repertuvar var ama hangileri kasete girer ya da girmez bilemiyorum. Ama emin olduğum bir şey var ki Sezen (Aksu)’in geçen ay bana hediye ettiği parçanın albümde mutlaka bulunacağı.

.Öyle ya da böyle, keyfiniz yerinde...
-Türküm, doğruyum, çalışkanım ve mutluyum.

NAİM DİLMENER



Diğer Yazılar