MURAT ERŞAHİN´LE BU HAFTA (08 NİSAN 2011)
Haftanın yeni film sayısı beş. Hepsi de notlarımız arasında. İyi seyirler!
RİO
´´Ice Age / Buz Devri´´nin yaratıcılarının yeni ürünü, yine hayvanlar aleminde geçiyor ama bu kez merkez üs, buzullardan, Latin Amerika´ya Rio´nun sımsıcak coğrafyasına taşınmış. ´´Buz Devri´´nin yönetmeni Brezilyalı Carlos Saldanha´nın memleketi Rio´yu köşe bucak bilmesi, yapıma ayrıcalık sağlamış. Henüz bebekken kaçırılıp, ABD´nin soğuk eyaleti Minnesota´ya getirilmiş, burada özgürlüğe sonsuza dek veda edip kafeste yaşamak zorunda kalmış ve bunu tamamen kanıksamış nadir bulunan mavi renkli papağan Blu ve türdeşlerinin öyküsü rengârenk ve sıcacık… Bir bilimadamı, Rio´daki dişi papağanla birleşmek üzere türünün son örneği Blu´yu daha doğrusu sahibini, kuşun tekrar ana vatanına dönmesi konusunda ikna eder. Rio´da karnaval zamanı geçireceği daha önce rüyalarında bile görmediği bir macera ve dişi papağan Jewel, Blu´yu beklemektedir. Samimi ve direkt mesajları, capcanlı atmosferi, güzel müzikleri ve sürükleyici öyküsüyle yılın iddialı animasyonlarından biri haline geliyor Rio. Her yaş için üstelik.
ŞEYTANIN OTELİ 3
Norveç´in ´teen slasher´ türüne armağan ettiği korku-gerilim serisi ´´Şeytanın Oteli / Fritt Vilt´´ üçüncü bölümüyle sürüyor. İlki 2006, ikincisi 2008 tarihli olan yapımın üçüncüsü, ilk iki filmin öncesine götürüyor bizleri. Bildik öykünün evveline; seri katilimizin çocukluğundan ilk cinayetlerini işlediği görüntülere... Serinin ´prequel´ halkasını, ilk kez yönetmenlik koltuğuna oturan Mikkel Brænne Sandemose imzalamış. 1970´lere, hemen ardından walkman´li yıllara, 80´lere dönüyoruz. Dağ Oteli´nin kapanmasına neden olan gizem, yıllar içinde tatillerini geçirmek için bölgeye gelen bir grup gencin, geçmişin dehşet dolu gerçeğiyle karşılaşmalarıyla aydınlanıyor… Klasik mevzu, kuzey ışığının ve ´neyi nasıl çektiğini´ gayet iyi bilen kuzey kamerasının disiplini altında geçiyor. Çok klişe sahneler, kurulan başarılı atmosferle izletiyor kendini. Gözü dönmüş katilimizin içindeki canavarı uyandıran oluşlar, psikolojik dramı da içine katan bir boyutu ekliyor gerçekten ürkütücü olan gerilime.
HER ŞEY GÜZEL OLACAK
´´Yeniden Sev Beni´´ ve ´´Allegro´´ filmlerinin Danimarkalı yönetmeni Christoffer Boe´nin 2010 tarihli filmi, Boe´nin bildik tarzını sürdüren, çizgisel olmayan bir anlatı izleyerek kahramanının paranoyaya kapılıp ailesini ve kendisini de tehlikeye atarak kendi hayatını mahvedişini öykülüyor. Jacob Falk, yazdığı savaş filminin senaryosunu bir türlü bitiremeyen takıntılı bir senarist ve yönetmendir. Bir gün arabasıyla Arap asıllı bir gence çarpar. Suçludur; ama durup yardım etmeden kaza yerinden kaçar. Çarptığı adam, Irak´la ilgili, Danimarka hükümetini sarsacak sırlara sahiptir oysa. İyi anlatılmış girift, katmanlı bir öykü Boe´nin filmi.
YAŞAM ŞİFRESİ
David Bowie´nin oğlu olan ve ilk uzun metrajı ´´Moon / Ay´´ ile rüştünü ispatlayan Duncan Jones imzalı ´´Source Code / Yaşam Şifresi´´, bilimkurguya göz kırpan ve romantizm içeren bir macera. Tür sinemasının birçok unsuruna yer veriyor içinde yani. Kendini, isteği dışında dahil olduğu bir deneyin içinde bulan koma halindeki askerin gerilimli hikâyesi. Hitchcock sinemasına derin saygılar sunan, kuantum fiziğinden romantizme dek geniş bir evrene sahip film, şüphe ve heyecan duygularını sürekli ayakta tutan başarılı bir öyküye sahip. Fakat uygulamada, öyküsü gibi zamanla yarışır, aceleci bir hali var. Jake Gyllenhaal başrolde. Güzel aktrisler Michelle Morgan ve Vera Farmiga, başarılı aktöre eşlik ediyorlar. Paralel evrenler, izafilik, aşkın metafiziği ve gizli deneyler ardında yatan ´insan´ faktörü. Sıkılmadan izleniyor son tahlilde.
SON GECE
30. İstanbul Film Festivali´nin programında da yer alan romantik dram, İran asıllı Amerikalı senarist Massy Tadjedin´in ilk yönetmenlik denemesi. Dışarıdan kusursuz bir çift görüntüsü veren Michael ve Joanna´nın, ´iç mekânlarında´ kopan fırtınalar. Sadakat, aşk, eski sevgililer, alışkanlığa dönüşen tutku, cinsellik, bir çiftin duygu haritası üzerinden ilişkiler… Keira Knightley ve yüksek teknolojili aksiyonlar ´´Avatar´´ ile ´´Terminator Salvation´´ filmlerinin hayli dışında bir rolde kaşımıza çıkan Sam Worthington´ın başrolleri paylaştığı yapımda, Eva Mendes, Fransız aktör-yönetmen Guillaume Canet ve uzun süredir perdede yüzünü görmediğimiz Griffin Dunne diğer kilit rolleri üstleniyorlar. Tuzu kuru şehirli yuppie´lerin duygusal dünyaları dışında başka bir meseleye dokunmayan buna karşılık değindiği durumların hakkını vermeye çalışan mütevazı bir iş ´´Son Gece´´.
MURAT ERŞAHİN