Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

49. ANTALYA ALTIN PORTAKAL 10 EKİM

11 Ekim 2012 Perşembe 07:46
Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

Günün ilk filmi, Rezzan Tanyeli’nin yazıp yönettiği “Pazarları Hiç Sevmem” oldu. Reha Erdem sinemasından tanıdığımız görüntü yönetmeni Florent Herry’nin kamerasıyla izlediğimiz komedi-dramda başrolleri Melisa Sözen, Edhem Dirvana paylaşırlarken, Umut Kurt, Ezgi Mola, Hasibe Eren, Ayşen Gruda, oyuncu kadrosunun öne çıkan diğer isimleriydiler. Hayatlarının en kötü anlarında karşılaşan iki kişinin birbirlerini tedavi etme öyküsüydü izlediğimiz. Yol hikâyesi, ayrılık, ölüm, aşk ve hayatın insana ettikleri üzerine kuruluydu. Biçim ve tarz denemesinin maalesef başarıya ulaşmadığını söylemeliyiz. Öykü anlatımında oldukça fazla sorunu olan film, epey dağınık ve tutarsız bir yapıya sahip. Nil Karaibrahimgil’in film için bestelediği ‘İstanbuldayım’ adlı şarkı, kurtarmıyor perdedekini. Ulusal yarışmanın en zayıf işlerinden biri olarak gözüktü; bundan altı ay önce vizyon görmüş olan yapım.

Altın Portakal için yarışan bir diğer yapım “Toprağın Çocukları” da, 14 Eylül tarihinde vizyon görmüş bir başka filmdi. Çok önemli bir tarihi meseleye değiniyordu film. Memlekette binlerce aydının yetişmesine sebep olan ‘Köy Enstitülerine’… Köy Enstitülerinin hikâyesini Dilşah Özdinç kaleme almış, Ali Adnan Özgür yönetmiş. Aynı zamanda yapımcılar arasında olan usta aktör Erkan Can, başrolleri, Ufuk Bayraktar ve Türkü Turan ile paylaşıyor. Biraz bilgi vermek gerek köy enstitüleri üzerine. Musluk tamirinden, marangozluğa, yabancı dilden, matematiğe, keman çalmaktan, spora, heykelden, şiire dek hemen her dalda; bilim, sanat ve zanaatta bilgili insanlar yetiştirmeyi ve savaştan henüz çıkmış bir ülkeyi, bilgi dolu bir gençliğin gücüyle ayağa kaldırmayı amaçlayan proje, Mustafa Kemal Atatürk’ün düşlerinden biri olarak geçmişti hayata. Efsane Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel, Rauf İnan ve enstitülerin mimarı sayılan eğitim bilimci İsmail Hakkı Tonguç’un üstün katkılarıyla hayata geçen proje, Cumhuriyetin ilk döneminde ‘rönesans’ı andıran bir kültür-insan devrimiydi kuşkusuz. Neredeyse tüm Anadolu’nun okulsuz ve öğretmensiz olduğu gerçeği göz önüne alınarak dönemin başbakanı İnönü’nün himayesinde, Millî Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel tarafından İsmail Hakkı Tonguç’un çabalarıyla köylerden ilkokul mezunu zeki çocukların bu okullarda yetiştirildikten sonra yeniden köylere giderek öğretmen olarak çalışmaları düşüncesiyle kuruldular. 17 Nisan 1940 tarihli yasa ile kurulan enstitüler, 1954 yılında resmen kapatıldı. İkinci Dünya Savaşı sonrası kapatılan köy enstitülerinden mezun birçok genç, Anadolu’nun çeşitli yerlerinde birçok bağımsız ve üretken bireyler yetiştirmeye devam ettiler. Yüzde sekseninden fazlası okuma yazma bilmeyen ülke insanını bilinçli ve okur-yazar kılmak amacıyla akıtılan ter ve sarf edilen emeğin öyküsü, İkinci Dünya Savaşı yıllarında geçiyor. Tutucu, gerici zihniyete karşı bilime ve gelişime inanmış bireylerin mücadelesi izlediğimiz. Çok önemli proje, maalesef sinema büyüsünden yoksun. Bir televizyon filmi görünümünde. Ama bu nokta, çok önemli tarihi meselenin özellikle gençler tarafından izlenmesine mani değil. Geçmişi, bu çok önemli eğitim hamlesini bilmeyen gençler için özellikle önemli olan film, epey bir alkış aldı Antalya halkından. Son tahlilde bir fırsatın kaçmasına, böyle bir malzemenin neden daha iyi değerlendirilmediğine yanıyor insan.

Evet… Jüri alkış sıralamasına gelelim. SİYAD olarak meseleye el attığımızı ve alkış sıralamasında üç numaraya Tunca Arslan’ı yükseltmeyi başardığımızı söylemeliyim. Kaptan Uğur Vardan yönetiminde, Tunca’nın salona adım atmasıyla başlayan ‘SİYAD Alkış Timi’nin üstün çabası sonucu; en çok ses getiren üçüncü güçlü alkışı yarattık…

Finale geliyoruz. Yarın son yarışma filmini izleyeceğiz. Sonra da tahminler… Antalya’da yağmur dinmemekte inat ediyor. Varsın, dinmesin. ‘Düşen yağmuru dinle’ der Jose Feliciano. Ne güzel der…
MURAT ERŞAHİN



Diğer Yazılar