31 MART 2023
Çok şiddetli depremler, büyük bir felaket yaşadık!
Ülke olarak tarifsiz bir acı içindeyiz!
06 Şubat 2023 saat 04:17’de Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesinde 7.7 ve saat 13.24’te Elbistan ilçesinde 7.6 büyüklüğünde iki deprem meydana geldi ve yüreklerimiz yandı. Bütün yurtta ve dış temsilciliklerde yedi gün süreyle millî yas ilan edildi.
Depremden, Kahramanmaraş, Hatay, Adıyaman, Gaziantep, Şanlıurfa, Diyarbakır, Adana, Osmaniye, Kilis ve Malatya illerimiz etkilendi. Resmi rakamlara göre bu satırların yazıldığı an, elli bine aşkın vatandaşımız hayatını kaybetmişti ve yüz küsur bini aşkın yaralımız vardı. Neredeyse beş yüz bin vatandaşımız bölgeden tahliye edildi. 20 Şubat gecesi ise Hatay’da 6.4 ve 5.8 büyüklüğünde iki bağımsız deprem daha meydana geldi. Altı can daha hayatını kaybederken üç yüze yakın kişi de yaralandı.
Hayatını kaybeden canlarımıza rahmet, yaralılara acil şifalar diliyoruz.
Tek düşüncemiz yaraların bir an evvel sarılması! Gün, yardım, destek ve dayanışma günü! Nerede olursak olalım, depremzedeler için yapabilecek mutlaka bir şeyimiz olmalı! Yüreğimiz yanıyor!
Kelimeler kifayetsiz! Hal böyleyken hemen hiçbir şeyin, bizim işimiz özelinde filmlerin ve vizyonda ne olup olmadığının bir önemi kalmıyor! İnsan deprem bölgesinden uzakta, yatağında yatmaya, bir bardak çay içmeye, neredeyse nefes alıp vermeye utanıyor!
Öte yandan film şirketleri çalışmalarına devam ediyorlar. Sinemalar açık. Her hafta yeni filmler vizyona girmeye devam ediyor. İki hafta süreyle ara verdiğimiz vizyon/film tanıtımlarına, işimiz mecburiyeti gereği yeniden başladık.
SİNEMA TARİHİNDEN 5 KLASİK
Tirez sur le pianiste / Piyanisti Vurun
(Yönetmen: François Truffaut / 1960)
L'année dernière à Marienbad / Geçen Yıl Marienbad’da
(Yönetmen: Alain Resnais / 1961)
Week-End / Hafta Sonu
(Yönetmen: Jean-Luc Godard / 1967)
Ma nuit chez Maud / Maud’daki Gecem
(Yönetmen: Eric Rohmer / 1969)
Le Boucher / Kasap
(Yönetmen: Claude Chabrol / 1970)
Vizyonda bu hafta (31 Mart 2023)
Beşi yerli yapım olmak üzere toplam on yeni filme ev sahipliği yapıyor Mart ayının son haftası!
İçine komedi eklenmiş avantür gerilim ‘Cocaine Bear / Çıldırmış Ayı’, dijital mecralardan nakledilen gerilim yüklü dram ‘Missing / Kayıp’, dört ünlü yıldızın sürüklediği romantik komedi ‘Maybe I Do / Belki Evet, Belki Hayır’, bilimkurgu ve korku ögeleri içeren ‘The Friendship Game / Öldüren Oyun’ haftanın notlarımız arasında yer alan yenileri!
ÇILDIRMIŞ AYI
-Kafa 1500!-
Bir uçaktan Georgia ormanlarına düşen kilolarca kokaini, çanta peşindeki çete üyelerinden, polislerden, dağda gezen turistlerden ve yerel yetkililerden önce mekânın gerçek sahiplerinden biri, bir Amerikan Kara Ayısı bulur ve malın hepsini kendine ayırır! Bu arada artık iflah olmaz bir kokainmana dönüşen ayı, çantalarını yabancılarla paylaşmak niyetinde değildir tabii!
Gerçek bir hikâyeden uyarlanmış, mizah ögesi bilinçli olarak öne çıkarılmış gerilim! 1985 yılında bir uyuşturucu kuryesinin taşıdığı kokain çantaları, uçak kazası sonucu ormana dağılır ve kilolarca kokaini koca bir ayı mideye indirir! Aktris kimliğiyle gayet iyi tanıdığımız Elizabeth Banks’in üçüncü uzun metraj yönetmenliğinde başlıca rolleri, Keri Russell, O’Shea Jackson Jr., Margo Martindale ve perdedeki son rolüyle Ray Liotta üstleniyorlar. Yapım, usta aktörün son filmi olmuş, 1954 doğumlu Liotta 26 Mayıs 2022’de aramızdan ayrılmıştı.
B sınıfı filmlere selam duran yüksek ölçekli bir yapım olarak niteleyebiliriz, kokainman ayının çevreye saldığı şiddeti, yoğun mizahla harmanlayan öyküyü. Yerel espriler ve göndermeler, Kuzey Amerika sınırları çiziyor filme! Kanlı canlı sahnelere sahip canavarlaşan hayvan hikâyesine yeni bir soluk katma amacı güden fakat bu hedefi kısmen yakalayan yapım, türün meraklıları için ilginç olabilir. (2,5 / 5)
KAYIP
-Teknolojik iz sürme-
Bilgisayar ve cep telefonu ekranlarından ‘dijital’ bir kayıp arama öyküsü! Gerilimi yüksek dram, tamamen ‘online / çevrimiçi’ bir arama-bulma macerası. Annesi, erkek arkadaşıyla birlikte çıktığı yurt dışı tatilinde kaybolunca, on sekiz yaşındaki kızı June, yetkililerin arama çalışmalarında yetersiz kalması sonrası annesinin izini ‘çevrimiçi’ şekilde sürer!
Babasını henüz çok küçükken yitirmiş June, oldukça koruyucu ve fedakâr annesiyle birlikte yaşamaktadır. Annesi, yeni tanıştığı erkek arkadaşıyla Kolombiya tatiline çıkar ve geri dönmez! Diplomatik bürokrasiye takılan ve çaresiz kalan June, kayıp annesini son dijital teknolojiyi kullanarak arama yoluna girer. Karşılaşacağı cevaplar, üstü örtülü bir gizemi aralayacaktır. Yönetmen koltuğunu paylaşan Nicholas D. Johnson ve Will Merrick ikilisinin ilk uzun metraj kurmacalarında başrolü genç aktris Storm Reid üstleniyor. Nia Long, Tim Griffin, Ken Leung, Amy Landecker ve usta aktör Joaquim de Almeida, Reid’in rol arkadaşları! Dijital görüntüler üzerinden yenilikçi bir dil ve atmosfer çabası. Hafif tuzak ve bana uzak olsa da, her yanıyla genç yapım, ‘kısmi integrasyona’ göre sınıfı geçiyor! (3 / 5)
ÖLDÜREN OYUN
-Kazan veya öl!-
Kanada yapımı bilimkurgu ve korku kırması, bir grup gencin birbirlerine olan bağlılıklarını ve dostluklarını test eden ölümcül bir oyun nesnesiyle alakalı! Gençler, mezattan aldıkları ‘arkadaşlığını test et oyununun’ derinliklerine indikçe, yıkıcı sonuçları olan adlandırması zor bir dehşetle yüzleşirler.
Scooter Corkle’nin yönettiği yapımın başlıca rollerini, Peyton List, Brendan Mayer, Kelcey Mawema, Katilyn Santa Juana ve Annette Reilly üstleniyorlar. Yeni yetme korku öyküsü, kafası bir hayli karışık ‘gel-git’ler içeriyor. Son final kurnazlığı hariç senaryo, çekim aşamasında ilerlemiş gibi. Türe pek bir ekleme yapmadan, cepten yiyen oluşlarla süren tür kırması, arkadaşlık ve dostluğu sınamak için var olan tuhaf bir oyunun mekanizmasını çok iyi kuramamış zira hikâye de yer alan arkadaşlık ve dostluk da bin şahit ihtiyacında! İzle-unut türünün ‘modern’ bir örneği denilebilir son tahlilde! (2 / 5)
BELKİ EVET, BELKİ HAYIR
-Evlilik kurumu üzerine-
TV dizi ve filmleri için yazdığı senaryolar ve yapımcı kimliğiyle tanınan Michael Jacobs, yazıp yönettiği ilk sinema filminde evlilik kurumuna bakıyor! Romantik komedide müthiş bir kare as izliyoruz. Diane Keaton, Susan Sarandon, Richard Gere ve William H. Macy! Emma Roberts ve Luke Bracey ise, dört efsane isme eşlik eden oyuncular.
Michelle ve Allen bir süredir ciddi bir ilişki yürütmektedirler. Mesele evliliğe gelince işin içine aileler de girer! Ailelerini tanıştırmak için bir yemek ayarlayan iki genç, anne-babalarının bir şekilde tanıştıklarından habersizdirler! Güçlü oyuncular eşliğinde berbat bir senaryoyla evlilik ve ilişkilere bakıyor son derece zayıf romantik komedi. Dört dev aktörün adeta kariyerlerini tehlikeye attıkları film, ne söylediği tam da belli olmayan suzinak bir çorba şeklinde tasarlanmış! Radikal derken tutucu, modern derken eski, öyle derken böyle bir film olmuş orijinal adıyla ‘Maybe I Do’. Sürprizsiz, renksiz, en önemlisi duygusuz bir duygu halleri duruyor perdede. Hollywood’un en iyi bildiği ve uyguladığı türlerden biri olan romantik komedi tarihinde ‘iyi’ anılacağı meçhul yapım, sadece dört usta ismi bir arada izlemek için bir seçenek oluşturabilir. Diane Keaton, kuartetin en çok ‘bozulan’ üyesi olmuş. ‘Annie Hall’ geliyor da insanın aklına… Bir de Richard Gere’ın alet edildiği pasta kreması fetişi yok mu? (2 / 5)
Haftanın diğer yeni yapımlarına bakacak olursak…
‘Leto / Yaz’ ve ‘Petrovy v grippe / Petrov Grip Oldu’ gibi nitelikli filmleriyle tanıdığımız yaman Rus sinemacı Kirill Serebrennikov’un Cannes’de Altın Palmiye adayı olan yeni filmi biyografik dram ‘Zhena Chaikovskogo / Çaykovski’nin Karısı’, bütün zamanların en şöhretli bestecilerinden ve klasik müziğin dehalarından Pyotr Çaykovski ile Antonina Miliukova’nın fırtınalı evliliğini taşıyor perdeye.
Doğuş Arslan’ın yazıp yönettiği ‘Paranoid’, İstanbul'un ücra bir semtinde yer alan bir sanatoryumda iki farklı karakterin başından geçen gerilim dolu olayları öykülüyor. Emre Tetikel, Meryem Turan, Emre Karoğlu ve Gülşen Sezen oyuncu kadrosunda yer alan isimler.
‘Kızım’, İhsan Gökhan Gökçay’ın yazıp yönettiği bir dram. Doktor bir annenin ölümcül bir hastalığa yakalanan kızı için verdiği mücadele! Başlıca rolleri Sinem Dalkıran, Erol Yavan ve Pınar Kartal üstleniyorlar.
Zeynep’in birtakım doğaüstü varlıkları görmeye başlaması ve bu süreçte kız kardeşi Elif’in kaybolmasıyla gelişen ürkütücü olayları konu alan korku türündeki ‘Ecinni 4: Ecel’i Mehmet Sağlam yazıp yönetmiş. Merve Ateş, Fatih Paşalı ve Yasemin Kurttekin oyuncu kadrosunu oluşturuyorlar.
Nurullah Yenihan’ın yönettiği ‘Tay’ ve bir seriye dönüşen ‘Kral Şakir: Mikrop Avcıları Cumburlop’, haftanın iki yerli animasyonu.
İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın!
İyi seyirler herkese!
TARİHTE BU HAFTA
Altı yıl öncesine, 2017 yılına gidiyor, tarihte bu haftayı anımsıyoruz!
Vizyonda bu hafta (31 Mart 2017)
Üçü yerli, toplam sekiz yapımın merhaba dediği yeni vizyon, geniş bir seyir yelpazesi sunuyor izleyiciye. İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın! Herkese iyi seyirler.
KABUKTAKİ HAYALET
-Grafik film, sibernetik uzmanları için adeta!
Aynı adlı Japon çizgi romanından (manga) beyazperdeye uyarlanan aksiyon filmi, stilize biçimiyle, gelişmiş görsel efektleriyle öne çıkıyor ama hikâyenin ‘tanıdık’ boşluğu, görsel curcuna ve kakafoni ile karışık biçimde, allak bullak ediyor izleyeni.
‘Snow White and the Huntsman / Pamuk Prenses ve Avcı’ adlı ilk uzun metrajından tanıdığımız İngiliz yönetmen Rupert Sanders imzalı yapımda başrolü, Scarlett Johansson üstlenmiş. Danimarkalı aktör Pilou Asbæk, Michael Pitt, usta aktris Juliette Binoche ve Japon yönetmen-aktör Takeshi Kitano, kadronun diğer önemli isimleri.
Yakın gelecekte geçiyor öykü. İnsan-cyborg karışımı hibrit, kusursuz bir asker olarak yaratılmıştır. Siber teknolojideki gelişmeleri sabote etme niyetindeki gizemli düşmanla mücadeleye girer. Oysa görünenin altında çok farklı gerçekler yatmaktadır. ‘Robocop’, ‘Artificial Intelligence: AI / Yapay Zekâ’, ‘Resident Evil / Ölümcül Deney’ ve ‘Minority Report / Azınlık Raporu’ filmlerinin kırması manga uyarlaması, sadece ‘Beat’ Takeshi Kitano abimizin, film boyunca merakla beklenen racon kesme sahnesiyle artı değer kazanıyor! Yapım tasarımı, dolayısıyla sanat yönetimine de laf yok. Öte yandan, yaratılışı gereği (!) yüksek teknolojiye egemen siber biçimiyle, sadece bir karambol aksiyonu yaratan yapım, belki genç izleyici ve manga severler için ilginç olabilir ama son tahlilde Eric Rohmer duyarlılığındaki izleyiciler için gürültülü bir eziyet! (2,5 / 5)
UMUT BAHÇESİ
-Savaş, yıkım, Naziler ve canlının değeri-
Diane Ackerman’ın kitabından uyarlanan tarihi biyografik dram, yaşanmış gerçek olayları yansıtıyor perdeye. 1939’da, Nazileri Polonya’yı işgali sırasında Varşova’dayız. Polonyalı çift Jan ve Antonina Zabinski’nin yönettikleri Varşova Hayvanat Bahçesi, bombalanır ve hayvansız bir hurda yığınına döner. İnsana ve hayvana aynı yerden, canlı olmaları ortak paydasından bakan Zabinski çifti, Hitler’in atadığı zoolog Lutz Heck’in zalimliğiyle mücadele ederlerken, Nazilerce tutsak edilen ve gaz odalarına gönderilmek için gettoda bekletilen yüzlerce Yahudi vatandaşı, hayvanat bahçelerinde saklayacaklardır.
‘Whale Rider / Balinanın Sırtında’, ‘North Country / Tek Başına’, ‘McFarland, USA’ gibi nitelikli filmleriyle tanıdığımız Yeni Zelandalı yönetmen Niki Caro imzalı yapımda, başrolü, Jessica Chastain üstleniyor. ‘The Broken Circle Breakdown / Kırık Çember’ ve ‘De helaasheid der dingen / Çölde Kutup Ayısı’ adlı enfes filmlerin Belçikalı aktörü Johan Heldenbergh ve Alman asıllı tanınmış aktör Daniel Brühl’ün diğer önemli rolleri üstlendikleri yapım, Nazi’lerin insanlık suçlarını yeniden vurgularken, İkinci Dünya Savaşı sonrası aynı hayati mesele üzerine yapılmış filmlerden farklı, daha yeni ve iyi bir şey söylemiyor.
Sarkmalar, tekrarlar, kıvılcımsız ve renksiz öyküyü, sadece oyuncuların ve titiz biçimin omuzlarına yıkmış. ‘Schindler’in Listesi’nin yanında son derece sönük ve yavan kalan hikâye, Chastain’in itici gücünden de yeteri kadar yararlanamamış. (2,5 / 5)
HİZMETÇİ
-Tehlikeli oyunlar ve ölümcül şehvet üzerine-
‘Olboy / İhtiyar Delikanlı’ nın usta yaratıcısı Güney Koreli yaman yönetmen Park Chan-wook’un yine Cannes’de yarışan filmi, dilimizde ‘Ustaparmak’ adıyla basılmış, Sarah Waters’ın ‘The Fingersmith’ adlı romanından bir esinlenme. Eşsiz sanat yönetimi, Cannes’de ödüllendirilen yapım, 1930’lu yıllarda Japon işgali altındaki Kore’de geçiyor.
Zengin, asil bir Japon kadın, onu kandırıp, zenginliğini ele geçirmeye çalışan kötü niyetli Koreli bir erkek ve adamın kötücül planı için tuttuğu Koreli bir kadın hizmetçi. Entrika, şehvet, tutku, aşk, romantizm, yoğun cinsellik ve gizem yüklü tehlikeli detaylar… Dönemin dünyayı etkileyen emperyalist bakış açısı, birçok ülkede yaşanan büyük ekonomik buhran ve sosyal çalkantılar, öykünün bilinçli karanlığına fon oluşturuyor.
Olağanüstü biçim, kusursuz atmosfer ve metronom düzenindeki anlatım, ‘auteur’ sinemanın özel filmlerinden birini taşıyor perdeye. Park Chan-wook, bir Anglosakson romanını, kendi kültürünün incelikli ayrıntılarıyla buluşturmayı bilmiş. Katmanlı gerilim, netameli ve oyunbaz bir senaryonun temelini oluşturuyor. Adım adım yaklaştığı karanlığa, izleyicisini ortak etmeyi ve yüzleştirmeyi başarıyor orijinal adıyla ‘Ah-ga-ssi’. Oyuncu performansları, öykünün gereğine uygun biçimde sürprizli değişimler içeriyor. Bütün teknik ekip, el yapımı bir biblo imal etmiş sanki. Otantik lezzetler, uzak doğu felsefesi, miti, masalları ve özgürlükçü bir cinsellik etrafında dönen, stilize bir Hitchcock ‘suspense’i olarak tanımlanabilir. Kaçırılması düşünülemez! (4,5 / 5)
Bertrand Bonello’nun yazıp yönettiği ‘Nocturama / Paris Yanıyor’, DreamWorks animasyonu ‘The Boss Baby / Patron Bebek’ ile üç yerli yapım, yönetmenliğini Nisan Akman’ın üstlendiği romantik dram ‘Aşk Uykusu’, tarihi kahramanlık öyküsünü perdeye taşıyan dram ‘Sarıkamış Çocukları’ ve Doğa Can Anafarta imzalı gençlik komedisi ‘Biz Size Döneriz’, haftanın notlarımız arasında yer alamayan diğer yenileri. Herkese tekrar iyi seyirler.
MURAT ERŞAHİN