Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

30 MAYIS 2014

29 Mayıs 2014 Perşembe 20:51
Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

Yeni vizyona geçmeden, geçtiğimiz hafta; otuz iki yıl aradan sonra, Türkiye’ye ikinci Altın Palmiye’sini kazandıran Nuri Bilge Ceylan’ı tebrik ediyoruz. ‘Kış Uykusu’ filmiyle Cannes Film Festivali’nin büyük ödülü olan Altın Palmiye’yi ve sinema yazarları tarafından verilen prestijli FIPRESCI ödüllerini elde eden başarılı sinemacıya ve yapımda emeği geçen herkese tekrar bravo! 30 Mayıs haftası, sekiz yeni film içeriyor. Bunlardan üçü; yerli korku-gerilim örneği ‘Azem: Cin Karası’; yine yerli bir dram olan ‘Toprağa Uzanan Eller’ ve Kanada yapımı animasyon ‘Balık İle Kraker’in Maceraları / Fish N Chips, Best Enemies Forever’ notlarımız arasında yer alamıyorlar. İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın bırakmayın! Herkese iyi seyirler.

BAŞKANLARIN HİZMETKARI
1920’lerde, ABD’nin güneyinde, ailesiyle birlikte pamuk tarlalarında ‘köle’ olarak çalışan Afro-Amerikalı Cecile Gaines’ın, Beyaz Saray’da başkanların hizmetkarlığına uzanan yolculuğu. Beyaz Saray’daki kahyalık görevi boyunca, ‘sekiz’ başkana hizmet eden Cecile, ABD’nin yazılı, resmi ve alternatif tarihine de şahitlik edecektir. Sivil hakların kazanımı ve ırkçılıkla mücadele uğrunda, yıllar boyunca verilen mücadele, Vietnam Savaşı’ndan soğuk savaşa, Kennedy suikastından, Watergate skandalına, derin Amerika’yı ilgilendiren her türlü politik, sosyo-ekonomik, kültürel gelişim ve değişimin canlı tanığı olan sıradan bir adam ve ailesinin öyküsü, işin aslı bütün bir kıtanın hikayesi. Yönetmenliğini, 2009 yapımı ‘Precious / Acı Bir Hayat Öyküsü’ ile en iyi yönetmen dalında Oscar adayı ve 2012 tarihli ‘The Paperboy / Gazeteci Çocuk’ ile Cannes’de Altın Palmiye adayı olan Lee Daniels’in üstlendiği biyografik dram, gerçek bir hayat öyküsünü yansıtıyor perdeye. Beyaz saray hizmetkarı Cecil Gaines’i; usta aktör Forest Whitaker’ın canlandırdığı incelikli filmde, diğer önemli rolleri; Oprah Winfrey, Cuba Gooding Jr, Lenny Kravitz, Terrence Howard ve Mariah Carey üstleniyorlar. Ayrıca birbirinden değerli aktörler, ABD’nin eski başkanlarına hayat vermişler. Robin Williams ‘Eisenhower’, John Cusack ‘Nixon’, James Marsden ‘John F. Kennedy’, Liev Schrieber ‘Lyndon B. Johnson’, Alan Rickman ise ‘Ronald Reagan’ olarak çıkıyorlar karşımıza. Vanessa Redgrave ve Jane Fonda’nın öyküye katkısını da unutmayalım! Martin Luther King’den, Malcolm X’e, en nihayet; siyah panterlerden, ku klux klan’a dek ABD toplumunda ses getirmiş ve tarihsel önem arz eden bütün kişi, örgüt ve oluşumlar yer almış öyküde. Değindiği önemli satır başları ve özgürlükçü metni yanında; bir hayli liberal bakış içeren ve tarihsel perspektife ‘hızlıca’ göz atan yapım, ilginç ve değerli olarak nitelenmeyi hak ediyor. (3,5 / 5)

MALEFİZ
Klasik ‘uyuyan güzel’ masalının popüler kötü kahramanı Cadı Malefiz’in öyküsü. İntikam hırsıyla yanıp tutuşan Malefiz’i, ‘kötü kalpli cadı’ yapan nedenler ve karakterin içinde yaşadığı gerçek! İyi ile kötünün değişkenliği, sevgi ve gerçek aşk nedir üzerine görsel efektlerle desteklenmiş, ezberlenmiş klasik deyimle, yediden yetmişe; bütün aile üyeleri için keyifli bir seyirlik. Orman krallığının en güçlü perisi olan Malefiz, insanlığın krallığından intikam almak adına, kralın yeni doğan kızı Aurora’ya bozulması imkansız bir büyü yapar. On altı yaşına geldiğinde sonsuza dek sürecek bir uykuya dalacak olan prenses, ancak gerçek bir aşk öpücüğüyle uyandırılabilecektir. Yıllar önce büyü yaptığı Auroro’yla yakınlaşan Malefiz, iyi kalpli genç prensesin, iki krallık arasındaki barış köprüsü olduğunu fark edip, kendi yaptığı büyüyü bozma gayretine girer. Malefiz’i, filmin aynı zamanda yapımcıları arasında yer alan Angelina Jolie’nin canlandırdığı fantastik macera; ‘Uyuyan Güzel’ masalının; Charles Perrault (1628-1703) ve Grimm Kardeşler yorumlarından; animasyon uyarlamaları ile tanınan LindaWoolverton tarafından senaryolaştırılmış. Yönetmen ise, görsel efekt departmanından gelip ilk kez yönetmen koltuğuna oturan Robert Stromberg. Genç ve başarılı aktris Elle Fanning, ‘District 9 / Yasak Bölge 9’ ile tanıdığımız Güney Afrikalı güçlü karakter oyuncusu Sharlto Copley ve Sam Riley’in diğer önemli rolleri üstlendiği sevimli yapımda, usta İngiliz aktrisler Imelda Staunton ve Lesley Manville’de rol alıyorlar. Gerçek aşk nedir sorusuna, içten, ‘numarasız’ ve dürüst bir yanıt getiren film, titiz yapım tasarımı, müthiş efektleri, olanca albenisi yanında, bünyede bıraktığı çok ‘tanıdık’ ve ‘aynılık’ hissini yok edemiyor. Yine de türün meraklıları ve özel efekt hayranları için ‘özel’ bir seçenek, üç boyutlu olarak perdeye yansıyan yapım. (3 / 5)

KAN BAĞLARI
Uzun yıllarını hapishanede geçirmiş, suç dünyasının genetiğine sindiği Chris ile polis olmayı seçmiş Frank, kardeştirler. 1970’li yılların Brooklyn’inde, kanunun her iki tarafında yer alan kardeşler; suç, intikam, aşk ve aile kavramlarının içinde olduğu yeni bir hayat ümidiyle mücadele etmektedirler. Fransızların yıldız oyuncusu Guillaume Canet’in dördüncü uzun metraj yönetmenlik deneyimi, Fransa-ABD ortak yapımı, duygusal bir suç öyküsü. İki kardeşin arasındaki bağlar, aile ilişkileri, insan doğası ve bireyi özgür bırakmayan hayat… Başrollerini Clive Owen ve Billy Crudup’un üstlendiği film, 2008 tarihli Fransa yapımı ‘Les Liens du Sang’ın yeniden çevirimi. Jacques Maillot’un yönettiği filmde, küçük kardeş François’i canlandıran Guillaume Canet, ABD’de çektiği filmde, kameranın ardında olmayı tercih etmiş. Orijinal öyküsü, Bruno ve Michel Papet’in ‘Deux freres, un flic, un truand’ adlı romanlarından uyarlanmış filmde, birbirinden güzel ve yetenekli üç aktris de arzı endam ediyorlar. Marion Cotillard, Mila Kunis ve Zoe Saldana… Lili Taylor ve usta aktör James Caan, kadronun öne çıkan diğer isimleri. Hatırı sayılır sayıda benzerini izlediğimiz, ‘formülize’ öykü, yaratılan dönem atmosferi, oyuncu kadrosunun zenginliği ve görüntünün ruhuna eşlik eden ‘The Velvet Undergorund’ ile ‘Cream’ önderliğindeki leziz soundtrack ile dikkat çekiyor. (3 / 5)

SON ŞANS
Ünlü Polonyalı yazar Stanislaw Lem’in ‘Gelecekbilim Kongresi’ adlı romanının serbest uyarlaması olan bilimkurgu, 2008 tarihli çarpıcı ve politik animasyon ‘Vals Im Bashir / Beşir’le Vals’ ile tanıdığımız İsrailli sinemacı Ari Folman imzası taşıyor. Varoluşun, anlamını tamamen yitirdiği bir zamanda, gösteri dünyasının içi boş sanal ortamında geçen öykü, canlı kurmaca ile animasyon arasında gidip gelerek, izleyiciyi referanslarla dolu bir yolculuğa çıkarıyor. Sahne ışıklarının aldatıcı parlaklığından uzaklaşmak isteyen bir Hollywood yıldızı –ki Robin Wright gerçekliğinde vücut buluyor – çekilecek bir proje için, bir şirkete, kendi benliğini satar; bir kopyasının yapılma iznini verir. Yıldızı, dijital olarak tarayan şirket, onun hemen her görüntü ve imajını; kendi yapımlarında kullanacaktır. Üstelik kendi görüntüleri üzerinde hiçbir hakkı olmayacak, stüdyo; uygun gördüğü her şeyde, oyuncuyu kullanabilecektir. Robin Wright, Harvey Kietel, Paul Giamatti, Danny Huston gibi usta isimlerin rol aldığı eleştirel ve çarpıcı yapım, son hız bozulan dünyanın içinde sıfıra indirgenen insanın trajedisini perdeye taşırken; kimlik, baskı, vahşi kapitalizm, sömürü, gerçek ve yapaylık gibi çağdaş dünyanın önemli kavramları üzerine içi dolu sözler söylüyor. Geçtiğimiz yıl, Cannes’de beğeni ile karşılanan yapım, ülkemizde ilkin; 50. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin uluslararası yarışma bölümünde izleyiciyle buluşmuştu. Distopik ve sarsıcı bilimkurgu, özellikle Lem hayranları ve yenilikçi sinemanın yenilikçi takipçileri için birebir. (4/ 5)

ASABİ ADAM
Assi Dayan imzalı, 1997 tarihli İsrail yapımı kara komedi, ‘The 92 Minutes of Mr. Baum’ un Hollywood uyarlaması, ‘Field of Dreams / Düşler Tarlası’, ‘Sneakers / Şifreciler’, ‘The Sum of All Fears / En Büyük Korku’ filmleriyle tanıdığımız yönetmen-senarist Phil Alden Robinson’un, on iki yıl aradan sonra yönettiği bir komedi. Brooklyn’de yaşayan, sinirli bir avukat, baş ağrısı nedeniyle gittiği hastanede, beyin anevrizması geçirdiğini ve doksan dakika ömrünün kaldığını öğrenir. Hayatını düzene sokmak, sevdiklerinden özür dilemek ve onlara son bir kez sarılmak için bir buçuk saat vardır önünde. Adına hayat dediğimiz yok edici, aldatıcı ama buna karşılık; kendimizin anlamlı kıldığı sürece dair hüzünlü ama bir o kadar da matrak tespitler yapan film; iyi yaratılmış karakterler, analizler ve çıkarımların yanında, sinemasına gerekli özeni göstermiyor sanki. Çok iyi olabilecekken yalnızca ‘iyi’ ile yetinmiş; başrolünde Robin Williams’ı izlediğimiz ironik yapım. Mila Kunis, Melissa Leo, Hamish Linklater ve birçoklarınca; popüler TV serisi ‘Game of Thrones’ ile tanınan, 2003 tarihli ‘The Station Agent / Hayatın İçinden’de döktüren Peter Dinklage, zengin kadronun öne çıkan diğer isimleri. Filme misafir oyuncu olarak büyük renk katan usta aktör James Earl Jones’un hayat verdiği; ‘kekeme satıcı Ruben’ karakteri unutulmaz! (3 / 5) MURAT ERŞAHİN




Diğer Yazılar