Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

30 KASIM 2012

29 Kasım 2012 Perşembe 22:01
Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

Haftanın altı yeni filminden notlarımız arasında olmayan iki yapım, Jean-Claude Van Damme’li aksiyon serisinin yeni halkası olan üç boyutlu Evrenin Askerleri: İntikâm Günü/Universal Soldier: Day of Reckoning ile yerli komedi Van Gölü Canavarı. İçinizde yaşayan ‘sinemadan çıkmış insana’ günün her anında şefkatle sarılmayı unutmayın. Sokak tıka basa, sinemadan çıkmayanlarla dolu çünkü. Herkese iyi seyirler!

SİMURG
İzlenen bütün olayların, mekân ve kişilerin gerçeğin ta kendisi olduğu belgesel, yüreğe işliyor her şeyden önce. 1996 ve 2000 yıllarında F-tipi cezaevlerine karşı başlatılan hareket ve ölüm oruçları. Cezaevlerinde ve ölüm oruçlarında hayatlarını kaybeden siyasi tutuklular ve ailelerine ithaf edilen belgesel, 1996’da, F-tipi hücre sistemine karşı ölüm orucunda 69 gün geçiren ve Wernicke Korsakoff hastalığına yakalanan gerçek kişilerin trajedisi ile 2000’de Bayrampaşa cezaevinde başlayan ölüm oruçları ve sonrasında gerçekleştirilen hayata dönüş operasyonunu öykülüyor. Refik Ünal, Cafer Gürbüz, Çiğdem Kazan, Hüseyin Muharrem Gündüz, Ali Ekber Akkaya ve Delil İldan’ın özelinde, gencecik insanların başına gelen ‘gerçek’ trajedi. Ölüm oruçlarında hayatlarını kaybedenlerin son günleri ve Küçükarmutlu’ya düzenlenen operasyonların ardından ölüm orucu evinin karakol haline getirilmesi de filmde yer alan görüntüler arasında. Gazeteci ve fotoğrafçı Ruhi Karadağ’ın yazdığı ve yönettiği belgesel, geçtiğimiz yıl Adana Altın Koza Film Festivali,’nde ‘İzleyici Ödülü’nü ve bu yıl da, İzmir Film Festivali’nde arlarında olduğum SİYAD jürisi tarafından SİYAD Ödülü’nü kazanmıştı. Gerekçemiz her şeyi özetliyordu sanırım: “Bir tutam mavi uğruna verilen mücadelenin, gözü pek, emek yoğun ve duygu dolu belgesi olması nedeniyle.” Ruhi Karadağ’ın ‘yaman’ belgeselini kaçırmayın!
(3,5 / 5)

OPERASYON: ARGO
Ben Affleck, “Gone Baby Gone / Kızımı Kurtarın”, ve “The Town / Hırsızlar Şehri”nin ardından üçüncü uzun metrajında salona heyecan yaymayı başarıyor ama gerisi, vasati kırk çöp. Joshuah Bearman’ın ‘Escape from Tehran’ adlı makalesine ve CIA eski operasyon elemanı Tony Mendez’in anılarına dayanan senaryo, gerçek bir olayı yansıtıyor perdeye. İran’daki islam devrimi sonrası, 4 Kasım 1979’da Tahran’daki ABD Büyükelçiliği basılıp, 52 Amerikalı rehin alınır. 6 görevli de kaçıp, Kanada Büyükelçiliğine sığınırlar. Bu altı kişiyi, karmaşa içindeki İran’dan çıkarmak için, konunun uzmanı bir CIA çalışanı görevlendirilir. Kurtarma operasyonu için hiç kimsenin aklına gelmeyen bir plan hazırlanır. Kurtarılacak altı kişi, İran’da çekilecek bir Hollywood filminin yapı ekibi olarak ülkeden çıkartılacaktır. Çekimlerinin bir kısmı İstanbul’da gerçekleşen gerilimi yüksek dramda, başrolü de üstlenen Affleck’e, usta aktörler John Goodman ve Alan Arkin eşlik ediyorlar. Sürükleyici filmin, Hollywood göndermeleri son derece yerinde! Adrenalini yüksek, temiz ve sade halledilmiş yapım, salondan çıkar çıkmaz akıldan uçuyor ama salonda olduğunuz süre için ciddi bir problemden söz etmek yersiz. Sadece uçucu, hafif ve Amerikalı bir iş!
(2,5 / 5)

GÖRÜNMEYENLER
2010 tarihli “Ev” adlı filmin senarist ve yönetmenlerinden Caner Özyurtlu ile Serhat Hasanoğlu’nun yazdıkları senaryoyu, sinema yazarlığı da yapan Melikşah Altuntaş yönetmiş. Yerli korku filmi, çocuklu bir ailenin yeni taşındıkları müstakil evde başlarına gelen garip olayları ve evde ‘nefes alan’ ürkütücü gerçeği öykülemiş. Oyuncu kadrosunda Nihan Okutucu, Duru Ok ve Deniz Özmen’in yer aldığı korku filmi, bir tür kolaj denemesi gibi. Bir “Paranormal Activity” uyarlaması da – hatta tamamen - denebilir, özellikle son dönem İspanyol ve Uzak Doğu yeni korku sinemasından bir hayli etkilendiğini düşündürten yapıma. Hoş, yaptığını ‘çok kötü’ yapmıyor ama özgün bir tema, hikâye, mesele yok perdede. Paranormal değil, normal yoldan korkutmak ve yeni bir damar, ‘cin fikir’ yakalamak olmalı Melikşah Altuntaş ve arkadaşlarının hedefi kanımca. Son tahlilde, perdeye yansıyan iş, orijinal örneklerini zihinden tamamen ötelemek suretiyle izleniyor. Şimdiye dek sinemamızda komik kaçan korkutucu ‘durum’ ve ‘planlar’ ise temiz bir şekilde halledilmiş. Ortada teknik bir sorun yok. Sorun, ‘orijinal fikirde’! ( 1,5 / 5)

HAVANA’DA 7 GÜN
Yedi gün içinde yaşanan yedi farklı hikâye. Küba’nın başkenti Havana’da, yedi yönetmenin yedi anlatısı. Laurent Cantet, Julio Medem, Elia Suleiman, Gaspar Noé, Juan Carlos Tabio, Benicio del Toro ve Pablo Trapero. Havana’ya turistik bir seyahat değil izlediklerimiz. Gerçekler. Acısı, neşesi, hüznü, derdi, tasası ile Havana. Kimi duygusal, kimi politik, kimi kültürel yedi farklıbakış! Oyuncular arasında ise, kamera önünde de başarılı olan Emir Kusturica, Josh Hutcherson, Daniel Brühl gibi isimler var. Bazı öyküler arasında geçişyapan tanıdık karakterler ve mekânlar, uzun süredir Havana’daymışsınız hissiyatı yaratıyor. Özellikle Elia Suleiman’ın yönettiği bölüm çok başarılı!Cannes’de belirli bir bakış ödülüne aday olan duygu yüklü yapım, Havana’nın gerçeklerine, halkın gündelik hayatına, hasletlere, düşlere, aşklara, sorunlara, acılara bakarken insani pencerenin yanından asla ayrılmamış. Havana manzaraları izlemek için değil sade, Küba insanına ve yaşamına yakından bakmak, saptamalar yapmak ve ortak meselelerde buluşmak adına kayıtsız kalınmamasıgerekli sıcak ve hoş bir film “Havana’da 7 Gün / 7 días en La Habana”. (3,5 / 5)
MURAT ERŞAHİN






Diğer Yazılar