29 TEMMUZ 2022
Dünya genelinde altı milyondan fazla, ülkemizde yüz binin üzerinde can kaybına yol açan Koronavirüs (COVID-19) belasından, aşılarımızı olarak, sosyal mesafelerimizi koruyarak, hijyen kurallarına sıkı sıkıya uyarak, maskelerimizi kapalı alanlarda ve toplu taşıma araçlarında çıkartmamaya çalışarak korunmaya devam ediyoruz. Umuyoruz çok yakında bu beladan kurtulacağız tamamen!
Tarih 2 Temmuz 2021’i gösterdiğinde sinema salonları yine izleyicileri ağırlamaya başlıyor; perdeler umduğumuz o ki, bir daha kapanmamak üzere açılıyordu! Sinemalar açılmadan önce her hafta, naçizane iyi filmler ve diziler önerdim sizlere! 2020 Mart ayından bu güne, artık hayatta olmayan canım ‘Sinema’ dergisindeki ‘Sinemadan Çıkmış İnsan’ adlı köşemde, geçmiş sayılarda yayınlanmış eski yazılarımı paylaştım. 5 Mart 2021’den itibarense, sinema salonları perdelerini açana dek, her yeni hafta, o tarihe ait eski ‘sinemadan çıkmış insan / vizyonda bu hafta köşeleri’ni sizlerle buluşturdum. Sizlere her hafta sinema tarihinden 5 klasik film önerdiğim ‘Önce Tavsiyeler’ adlı bölüm ve geçmiş vizyon haftalarını anımsadığımız ‘Tarihte Bu Hafta’ adlı bölümler devam edecek!
Önce sağlık; gerisi hikâye! İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın! Kurda kuşa yem olmayın bir de!
ÖNCE TAVSİYELER…
SİNEMA TARİHİNDEN 5 KLASİK
Le crime de Monsieur Lange
(Yönetmen: Jean Renoir / 1936)
Thérèse Raquin / Kader Değişmez
(Yönetmen: Marcel Carné / 1953)
Pyat vecherov / Beş Akşam
(Yönetmen: Nikita Mikhalkov / 1979)
O Salto
(Yönetmen: Christian de Chalonge / 1967)
The Long Arm / Üçüncü Anahtar
(Yönetmen: Charles Frend / 1956)
Vizyonda bu hafta (29 Temmuz 2022)
Altısı yerli yapım olmak üzere toplam sekiz yeni filme ev sahipliği yapıyor temmuz ayının son haftası!
Notlarımız arasındaki tek yeni film, Roseanne Ling imzalı, başrolünü Chloë Grace Moretz’in üstlendiği korku öğeleri içeren aksiyon ‘Shadow in the Cloud / Buluttaki Gölge’
BULUTTAKİ GÖLGE
-Kaçak yolcu-
İkinci Dünya Savaşı sırasındayız. Bir kadın pilot, ‘Uçan Kale’ olarak tabir edilen ve mürettebatının tamamı erkek askerlerden oluşan bir B-17 bombardıman uçağına, savaşın kaderini etkileyecek çok gizli belgeler taşıdığını söyleyerek sızar. Gizemli kadın yolcu haricinde, uçakta bulunanların başa çıkması gereken çok daha önemli bir sorun vardır!
Roseanne Ling’in yönettiği, aksiyon ve korku öğeleri içeren tür kırmasının başrolünü, kendisinden beklenen büyük patlamayı henüz gerçekleştiremeyen Chloë Grace Moretz üstleniyor! Nick Robinson, Beulah Koale, Taylor John Smith, Callan Mulvey, Benedict Wall, Byron Coll ve John Witkowski, genç yıldızın rol arkadaşları! Grace Moretz’in 1997 doğumlu olmasına rağmen, yetmiş beş filmde rol aldığını da önemle belirtelim.
Neredeyse tamamı, fırtınalı bir gecede, tek ve dar mekânda, bir uçakta geçen öykü, dehşet verici anlar ve bolca gizem içeriyor. İkinci dünya savaşı fonuna eklemlenen korku ve aksiyon, güçlü bir kadın karakteri de yanına alarak lokomotif işlevine soyunmuş. Senaryoyu, usta yönetmen John Landis’in oğlu Max Landis’le birlikte kaleme alan ve yönetmen koltuğunda oturan Roseanne Ling, bir tür kırması içinde ‘ilginç’ sayılacak bir öykü anlatmaya gayret etmiş fakat fikir düzeyinde kalmış mesele. Etkileyici ve kalıcı olmaktan uzak, buna karşılık bir şekilde kendini izleten birçok benzerinden biri olmuş ürün! Zaten problem, filmin bir ‘ürün’ olarak ‘kalmasından’ ibaret gözüküyor. Kit Fraser imzalı görüntü yönetimi, yapımın en güçlü yanı. (2,5 / 5)
Haftanın notlarımız arasında yer almayan diğer yenilerine bakacak olursak…
‘DC League of Super-Pets / DC Süper Evciller Takımı’, Jared Sterne ve Sam Levine imzalı macera yüklü bir animasyon! Süper Köpek Krypto ve Superman, aynı süper güçleri paylaşan ve Metropolis’te yan yana suçla savaşan, ayrılmaz dostlardır! Superman ve Adalet Birliği’nin diğer üyeleri kaçırıldığında, Krypto, barınakta yaşayan bir sokak çetesini – Ace; Yarasa Köpek, PB; Koca Göbekli Domuz, Merton; Kaplumbağa ve Chip; Sincap - yeni keşfedecekleri güçlerinde ustalaşarak, süper kahraman dostlarını kurtarmak için kendisiyle aynı takımda yer almaya ikna etmelidir.
Umut Ertek’in yazıp yönettiği komedi ‘Mini Fenomen’de başlıca rolleri Atilla Emirhan Kırık, Talha Tosun, Özcan Melek, Öykü Şahin ve Sait Yüksel üstleniyorlar.
Toprak Sergen’in senaryo ortağı olduğu ve yönetmen koltuğuna oturduğu, animasyon da içeren fantastik komedi ‘Bir Türk Masalı’, hemen her yaşa sesleniyor. İclal Aydın, Leyla Kırşan, Aslı İnandık ve Amine Gülşe’ye, usta aktörler Ahmet Mekin ve İzzet Günay da eşlik ediyorlar. Suna Selen, Füsun Erbulak, Cemal Hünal, Burak Sergen, Ege Aydan ve Toprak Sergen; oyuncu kadrosunda yer alan diğer ünlü isimler. Evvel zaman içinde Yiğit’in Peri Kız’ına aşkı için ‘Aydınlık’ ile ‘Karanlık’ tarafın oyununa dahil olduğu fantastik bir öykü!
Senaryosunu Bülent Aydoslu’nun yazıp yönetmenliğini üstlendiği korku türündeki ‘Vesvese: Cin Fısıltısı’nda başlıca rolleri Buse Sevindik, Orhan Kılıç, Onur Çimen ve Cansu Orhan üstleniyorlar. Doğa, yaşadığı ve yaşattığı olaylar nedeniyle her geçen gün ailesini daha da zor günlere sürüklemektedir. Doğa’nın yaşadıklarının cin vakalarıyla benzerliği, ailesini bu konuda önlem almak üzere harekete geçirir. Böylece Doğa’nın geçmişinde kalan ve bir türlü hatırlayamadığı özel bir anısının peşine düşerler. Aile, karşılarına çıkan bambaşka bir gerçekle yüzleşmek zorundadır!
‘Hawar 2’, çocuk sahibi olmak isteyen Hakan ve Pelin çiftinin ürkütücü öyküsü! Pelin’in doğum için bir tılsım yaptırması sonrası çiftin başlarından geçenler… Raziye Sultan’ın yazıp yönettiği korku denemesinde; Ayşenur Keskin, Engin Kahya, Hüseyin Beken ve Halime Tuğba Bayrak rol alıyorlar.
Derya Şen Akbacak, Umut Özkan, Toprak Can Akbacak ve Sevil Uyar, Şeyda Delibaşı’nın senaryosunu yazdığı, Ahmet Yaşar Gümüş’ün yönettiği komedi türündeki ‘Afetname’nin oyuncuları.
İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın!
İyi seyirler herkese!
TARİHTE BU HAFTA
On altı ve altı yıl önceye; 2006 ve 2016 yıllarına gidiyor; tarihte bu haftayı anımsıyoruz.
Vizyonda bu hafta (28 Temmuz 2006)
ANGEL-A
Fransızların medarı iftiharı Luc Besson’un altı sene sonra tekrar yönetmen koltuğuna oturduğu ‘Angel-A’, oldukça dokunaklı bir aşk öyküsü. Besson, yazdığı, yönettiği ve yapımcılığını üstlendiği siyah beyaz filminde, aşkın insanı özgür kıldığını söylüyor. Başrollerini Fas asıllı Jamel Debbouze ve Danimarkalı model aktris Rie Rasmussen’in paylaştıkları romantik dramın bir diğer önemli oyuncusu Paris. Beyazperdeye yansıyan masalsı öykü, romantizmin başkentine çok şey borçlu. Paris’te boğazına kadar borçla yaşayan Andre ve tesadüfen karşısına çıkan Angela’nın ilişkileri, aşk ve özgürlük üzerine ciddi satırbaşları yaparken, Besson direkt kalbe sesleniyor. Teknik olarak kendini bir Amerikalı sanan, Paris’teki doğulu Andre ve hayatına aniden giren fedakâr melek Angela’nın aşkları, izleyiciye birçok soru sordurmanın yanı sıra yetişkinlere belki de çoktan unuttukları tanıdık bir masal anlatıyor. Sevimli, narin ve etkileyici…
HAYALET DÜNYA
‘The Eye’ ile uluslararası başarı elde eden Hong Kong’lu ikiz kardeşler Oxide ve Danny Pang’in imzasını taşıyan korku filminin çıkış noktası, bilgisayarlardaki geri dönüşüm kutusu. Hard diskte varlığını sürdüren ama tamamen silindiği düşünülen dokümanlar üzerine bir öykü anlatılan… Cannes Film Festivali’nin ‘belirli bir bakış’ bölümünde gösterilen yapım, aslında oldukça ahlakçı bir bakış içeriyor. Kürtaja, kendince ‘yozlaşmaya’ ve geleneksel değerlerin yanı başından insan yalnızlığının sebeplerine tutucu bir bakış getiren film, gerçek ve hayalin birbirine karıştığı sanal bir dünyada geçiyor. Fantastik-korku türünün meraklıları hariç önerilmez.
HIZLI VE ÖFKELİ: TOKYO YARIŞI
Dünya çapında büyük gişe başarısı elde eden Hızlı ve Öfkeli serisinin üçüncü bölümü, Los Angeles ve Miami’den sonra bu kez Tokyo’da geçiyor. Çekimlerinde hemen hepsi modifiye edilmiş 250’ye yakın aracın kullanıldığı aksiyon dolu hızlı gençlik film adını, sokak yarışlarının yeni bir kolu olarak görülen ve Japonya’nın kırsalındaki dağlar ve kanyonlarda doğan drift yarışlarından alıyor. Hızlı yaşayıp cesedinin yakışıklı olmasını isteyenlere önerilir.
BENİ KEŞFET
Gücünü, müziklerinden alan romantik gençlik filmi adını, Ashlee Simpson’un bütün dünyada iki milyondan fazla satan şarkısından (Undiscovered) alıyor. Yıllar önce yolları kesişen bir manken ve müzisyenin romantik öyküleri, popüler notalarla birleşmiş ve ortaya özellikle genç izleyicilerin ilgiyle izleyecekleri bu film çıkmış.
TRAMVAY
Olgun Arun’un yönettiği ‘Tramvay’, İzzeddin Çalışlar’ın ödüllü senaryosundan yola çıkılarak yine Çalışlar, Arun ve Nazlı Çetinok tarafından kaleme alınmış. İlk kez 13. Adana Altın Koza Film Festivali’nde seyirciyle buluşan yapımın başlıca rollerini, Fırat Tanış, Itri Koşar, Emel Çölgeçen ve Halit Ergenç gibi genç oyuncular paylaşıyor. Tramvay’ın mekân olarak kullanıldığı ilk Türk filmi olan yapım, toplumun hücrelerine sinmeye başlayan şiddet, sevgisizlik ve yalnızlık üzerine bir öykü anlatıyor.
Vizyonda bu hafta (29 Temmuz 2016)
Yeni haftanın beraberinde getirdiği yeni film sayısı beş. İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın. Herkese iyi seyirler.
PRENSİM
‘Temiz kalmış ne bulunur bir çöplükte aşk da kirlenir elbet insanla birlikte’ demiş Metin Altıok. Oyuncu kimliğine, senarist-yönetmen prestijini ilave eden ve yedinci sanatta adını ‘ciddi’ biçimde duyuran Maïwenn’in yönettiği ve Cannes’de Altın Palmiye için yarışan romantik dram, olanca çıplaklığıyla adına aşk denen ilişkinin iniş çıkışlarına, insandan aldıklarıyla, kattıklarına bakıyor. Düzenli, disiplinli Marie-Antoinette ve hayatı sevip ‘oynaşmaktan hoşlanan’ Georgio’nun ilişkileri. Ciddi bir kayak kazası sonrası tetiklenen eski şeyler… Birini neden seversiniz? Birbirinize aşık olmak ne demektir? Derinden sevdiğin o insan kimdir işin aslı? Tutkunun kölesi olmak ne demektir? Buna nasıl izin veririz? Kendini yalnız duymak, özgür olmak ve bütün o derin tutkunun nedeni… Yok olan aşk, ondan kalanlar, bize değer katıp, aynı anda değersizleştiren hastalıklı takıntı… Peki ya ötesi? Mutlaka bir şey olmalı. Arada atlanan küçük bir nokta, bir gülümseme belki, o ufak, önemsiz ayrıntı… Cannes’den bileğinin hakkıyla ‘Carol’un Rooney Mara’sıyla paylaştığı ‘en iyi kadın oyuncu heykelciği’ ile ayrılan Emmanuelle Bercot ve eskimeyen karizma Vincent Cassel’e, Louis Garrel ve Isild Le Besco eşlik ediyorlar. Derin ve incelikli meseleye, ‘içerden’ bakan film, benzerlerinden farklı ve yetkin olmasa da, kartvizitine eklenecek dürüstlük kavramına asla ihanet etmiyor. Kasılmadan, hissettiğini, duyumsadığını gösteren yapım, ilgiyi hak ediyor. Kendinizi, sürdürdüğünüz veya bitirdiğiniz bütün ‘ilişkileri’ gözden geçirmek adına fikri ve vicdanı hür bir alan çalışması! (3,5 / 5)
GHOSTBUSTERS: HAYALET AVCILARI
Fantastik komedinin klasikleri arasına girmiş 1984 tarihli Ivan Reitman filmi ‘Ghostbusters’, dünyayı kurtarma gayretindeki hayalet avcılarını; zihne çıkmamak üzere kazımıştı. Harold Ramis ve Dan Aykroyd imzalı senaryo, Dan Aykroyd, Bill Murray, Harold Ramis, Ernie Hudson, Sigourney Weaver ve Rick Moranis’li efsane kadrosuyla sadece 80’lerin değil, Holywood endüstrisinin en sevilen yapımları arasına girmişti. Aktör-yönetmen Paul Feig, yeni nesil ‘Hayalet Avcıları’na can veren isim olmuş. Bu kez dört kadın hayalet avcısı duruyor perdede. Sevimli komedyen Melissa McCrathy, Kristen Wiig, Kate McCinnon ve Leslie Jones, doğaüstü güçlerin istilasına uğrayan Manhattın’ı temizlemek için bir araya gelen yeni ekip üyelerini canlandırıyorlar. Fantastik komedinin oyuncu kadrosunda, Chris Hemsworth, Nil Casey, Charles Dance, Andy Garcia ve ilk filmin ünlü isimleri de yer alıyor. Rock ikonu Ozzy Osbourne da sürprizlerden biri. Paranormal oluşların meraklısı Erin ve Abby, nükleer bilimci Jillian ve bir metro çalışanı olan Patty’nin de yardımıyla, şehirlerinin güvenliğini korumak için istilacı hayaletlere savaş açarlar. Ray Parker imzalı orijinal ‘Ghostbusters’, kulağa gelmese, anlaşılabilir bir yeniden çevirim olarak niteleyebilirdik yeni nesil hayalet avcılarını fakat çocukluğumuz, bütün o seksenli yıllar ve orijinal yapımın naif enfesliği, başka bir ‘şeye’ evrilmiş duruyor perdede. İzlenmesine izleniyor! Özlemin eski tadı olmasa da, ‘yok yok olmuyor’, çocukluğuna ihanet edemiyor insan. (2 / 5)
ŞEYTANIN OYUNCAKLARI
Padraig Reynolds’un yönettiği korku filmi, şiddet şovuyla, ilginç bir öykü yaratmanın arasında kalmış, kafası karışık bir deneme. Şeytanın oyuncaklarının ele geçirdiği kurbanlar ve bilinçlerini yitirip birer caniye dönüşen kurbanların tetiklediği vahşet. Christopher Wiehl ve Kym Jackson’a tecrübeli aktris Tina Lifford eşlik ediyor. Ruhu ve zihni şeytanı oyuncaklar tarafından ele geçirilen son kurbanı öldüren polis memuru, olay yerinden aldığı tahta kutuyu, küçük kızının kontrolüne verince istem dışı bir vahşet büyüyerek kan gölüne çevirir ortalığı. Kötücül kara büyüler, seri katile dönüşen kurbanlar ve kesici aletler. Türün hayranları ve midesi sağlam olanlar keyif alacaklardır. (1,5 / 5)
Yaman yönetmen Paul Greengrass imzalı, Matt Damon’un hayat verdiği ‘Bourne’ serisinin yeni filmi ‘Jason Bourne’ ve Mila Kunis’in başrolü üstlendiği komedi ‘Bad Moms / Eyvah Annem Dağıttı’, haftanın notlarımızda yer alamayan diğer yenileri. Tekrar iyi seyirler herkese!
MURAT ERŞAHİN