29 MART 2019
İkisi yerli, toplam on yeni yapım merhaba diyor bu hafta. İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın! Herkese iyi seyirler.
LORO
-Berlusconi ve onlar!-
İtalyan ‘auteur’ Paolo Sorrentino, sekizinci uzun metraj kurmacasında, skandallarıyla anılan I·talya eski bas¸bakanı Silvio Berlusconi’nin hayatına ve İtalya’nın toplumsal-etik-ekonomik ruh haritasına bakıyor!
Silvio Berlusconi’nin kim olduğunu yeniden hatırlayalım… İtalya eski başbakanı, ülkesinde toplamda en uzun süre başbakanlık koltuğunda kalmayı başaran isim oldu. Berlusconi, 29 Eylül 1936 tarihinde İtalya‘nın Milano şehrinde doğdu. Orta sınıf bir ailenin çocuğuydu. Milano Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden 1961 yılında mezun oldu. Sonra inşaat sektöründe işe başladı, 1973 yılında kablolu televizyon kanalında medya işine girdi. Beş yıl sonra ilk medya grubu, ‘Fininvest’i kurdu. Ülke çapında yerel televizyon istasyonlarını faaliyete geçirdi. 1994 İtalya genel seçimleri öncesinde 1993 yılında kurulan ‘Forza İtalya’ politik hareketinin başkanıydı. 1994 yılında 7 ay gibi kısa bir süre için başbakanlık yaptı ve 2001 yılında tekrar başbakan oldu. 20 Nisan 2005’te çekileceğini açıkladı fakat 23 Nisan’da yeni bir kabine ile göreve devam etti. Mayıs 2006’da seçimi kaybedince başbakanlığı sona erdi. 14 Nisan 2008 tarihinde yapılan seçimle tekrar başbakan oldu. Kasım 2011’de Temsilciler Meclisi’ndeki bir oylamada çoğunluğunu kaybedinceye kadar başbakanlık koltuğunda kaldı.
Skandallarla dolu bir yaşam sürdü. Yargılandı, mahkum edildi. Silvio Berlusconi, İtalyan medya imparatorluğunun kurucusu ve sahibidir. Forbes Dergisine göre dolar olduğu tahmin edilen servetiyle dünyanın en zengin insanları arasındadır. TV, gazete, yayın, sinema, bankacılık, sigortacılık ve sportif yönünde önemli varlıkları bulunan Silvio Berlusconi, bir dönem ünlü İtalyan futbol kulübü AC Milan’ın da sahibiydi.
Usta sinemacı Sorrentino, bildik biçim ve diliyle, görkemli şekilde yansıtmış perdeye ülkesinin siyasi, sosyal ve ekonomik tarihinin bu en ilginç karakterini! Öfke dolu bir film ‘Loro’ her şeyden önce! Sadece Berlusconi özelinde değil, İtalya’nın bir dönem, ahlaki bakımdan çürümüş toplumsal yapısına ve fırsatçı karakterlere sert bir bakış atıyor ‘rengarenk’ dram! Loro, İtalyanca, ‘onların’ demek. Uluslararası bankacılıkta kullanılan İtalyanca kökenli bir kelime olup ‘onların hesapları’ anlamı da taşımakta! Aslında İtalyan halkının Berlusconi dönemindeki ruh haritasını çıkarmış Sorrentino. Siyasetçinin özel hayatı, dünyaya bakışı, kirli çamaşırları, zaafları, öte yandan İtalyan siyasetini olabildiğince hicveden tatlı-sert bir yaklaşım. Siyasi kariyerinin yanı sıra İtalya’nın en zengin ve nüfuslu insanlarından biri olan Berlusconi’nin çok konuşulmuş skandalların perde arkası!
Sorrentino’nun başucu oyuncusu, dev aktör Toni Servillo, alışık olduğumuz üzere yine döktürüyor. Elena Sofia Ricci, Riccardo Scamarcio, Polonyalı Kasia Smutniak, Giovanni Esposito, filmin öne çıkan diğer isimleri. Dönemin ünlü politik ve medyatik kişi ve ikonları da adeta resmigeçit yapıyorlar öyküde. Filmin başlarında bir İtalyan erotik komedisi izliyormuşuz gibi geliyor perdedeki görüntüler birbiri ardına akarken. Ardından Sorrentino’nun sosyal ve psikolojik harita taraması başlıyor ve o bildiğimiz görkem… Tanık olunması gereken bir Sorrentino şenliği daha! (4 / 5)
KURSK
-Çaresizlik, umut ve öfke!-
2000 yılında, düzenlenen bir deniz tatbikatı sırasında Arktik Okyanusu’nun Norveç ve Rusya arasındaki bir bölümü olan Barents denizinde, Rus donanmasına bağlı nükleer denizaltı Kursk’unbatışı, korkunç kaza anında sağ kalan denizcilerin denizaltıda hızla tükenen oksijene karşın çaresizce kurtarılma bekleyişleri ve onları karada umutla bekleyen ailelerinin hikayesi, perdede yeni bir facia dramı yaratmış. Tamamen gerçeklerden uyarlanmış tarihi trajedi, Dogma 95 akımının kurucularından Danimarkalı usta sinemacı Thomas Vinterberg imzası taşıyor. Robert Moore’un ‘A Time to Die’ adlı kitabından uyarlanan dramda, Belçikalı yıldız Matthias Schoenaerts başrolü üstleniyor. August Diehl, Léa Seydoux, Colin Firth ve dev aktör Max von Sydow, oyuncu kadrosunun diğer önemli isimlerini oluşturuyorlar.
Kursk’un sonradan ortaya çıkan ve filmde de aynı şekilde öykülenen gerçekle, taşıdığı arızalı torpidolardan birinin patlaması sonucu battığı açıklandı. İki güçlü patlama esnasında, 118 kişilik mürettebatın çoğu hayatını kaybetti. Kurtulan 23 kişi ise, batmaz denilen nükleer denizaltının arkasındaki küçük bölüme kaçarak yardım beklemeye başladılar fakat bu askerler de bir haftalık bekleyişin ardından havasızlıktan veda ettiler hayata. İşte bu trajedi, Vinterberg’in etkili sinemasıyla perdeye yansımış. Kurtarma çalışmalarının, eski ve yetersiz ekipman sonucunda başarısız oluşu, Rus askeri ve siyasi otoritesinin, gizli bilgilere ulaşılmasın maksadı ve prestij kaybı korkusuyla, batıdan gelen kurtarma ve yardım tekliflerine olumlu cevap vermeyişi, talihsiz mürettebatın, karada çaresizlikle bekleyen aileleri ve göz göre göre feda edilen hayatlar…
Danny Boyle filmi ‘Slumdog Millionaire / Milyoner’ ile ‘en iyi görüntü yönetimi’ Oscar’ı kazanan İngiliz Anthony Dod Mantle’ın yetin kamerası ve usta besteci ve müzisyen Alexander Desplat’ın orijinal müzik çalışması, Vinterberg’in titiz anlatımı ve başarıyla yarattığı atmosfere artı değer katıyor. Süper güç kavramının onur ve statü endişesi yüzünden, kendi çocuklarını yitirme süreci, acılı ailelerin öfke dolu haklı isyanı ve birbirlerine sarılıp; son nefeslerine dek kahramanca ölümü bekleyen denizcilerin elem dolu öyküsü, iyi çekilmiş bir facia filmine fon oluşturmuş. Filmin hemen başında yer alan düğün sahnesi ve arkadaşlığın sözlük anlamı durumu çok iyi çekilmiş. Sınırları belli öykü, sonradan belirli bir yavanlık çekse de, akla Michael Cimino’nun 1978 tarihli başyapıtı ‘The Deer Hunter / Avcı’nın düğün sahnesini düşüren düğün yemeği sekansı gerçekten antolojik olmuş. Feci kazanın gerçekten yaşanmış olması ise ayrı bir ilgi yaratıyor izleyicide. Öte yandan son tahlilde ‘denizaltı filmleri’ olarak akla gelebilecek düzlemde, sıkı bir örnek Vinterberg imzalı yapım. (3,5 / 5)
AŞKTAN KAÇILMAZ
-Hayranlık, takıntı ve aşk-
Nick Hornby’nin romanından uyarlanan romantik komedi, bir takıntının tetiklediği sürpriz bir aşk hikayesini yansıtıyor perdeye. Televizyon için yaptığı film ve dizilerle tanınan Jesse Peretz’in yönettiği duygusal yapımda başlıca rolleri, Ethan Hawke, Rose Byrne ve Chris O’Dowd üstleniyorlar. Duncan ve Annie, uzun yıllardır birlikte yaşayan çocuksuz bir çifttirler. Duncan’ın takıntı haline getirdiği en büyük düşkünlüğü ise müzik dünyasından bir zamandır çekilmiş, uzun süredir münzevi hayatı süren, bir dönemin önemli müzik figürü Tucker Crowe’dur. Kurduğu site ve forumlarla internet üzerinden bir takip ağı oluşturmuş Duncan’la, Annie’nin aralarındaki ilişki, eskisi gibi değildir. Günün birinde Annie’de, sanal ortamdan Tucker Crowe ile yazışmaya başlar ve hiç tanımadığı ama nerdeyse gündelik hayatının her anını paylaştığı bu ‘yabancıyla’ ilginç bir yakınlığın oluştuğunu görür.
İngiltere’de geçen ve son jeneriklerde ‘kendinizi iyi hissettiğiniz’ İngiltere-ABD ortak yapımı, müzikle beslenen romantik öyküsünü, takıntılarımız, ihtiyaçlar, kader, nostalji duygusu, egoizm, aşk, aile ve ilişki kavramları üzerinden sürüklüyor. Şeker şurup, sevimli, sıcak bir film; cin fikirli yaratıcı Judd Apatow’un yapımcıları arasında yer aldığı romantik komedi. Marian Faithfull, The Pretenders, ve bizzat Ethan Hawke’nin seslendirdiği şarkılardan oluşan soundtrack çok hoş! (3 / 5)
KATİL AVCISI
-Suda ve karada kahramanlık-
Rusya başkanı, bir askeri darbe sonrası kaçırılıp, dünya bir savaşın eşiğine geldiğinde, su altonda bir Amerikan denizaltısı ve karada özel bir Amerikan piyade timi, Rusya başkanını kurtarmak için zorlu bir mücadele verirler. Denizaltıda esir konumunda olan Rus komutan da, bu zorlu süreçte Amerikalı meslektaşının en büyük yardımcısı olacaktır.
Donovan Marsh imzalı aksiyon, su altında ve karada eş zamanlı düzenlenen kurtarma operasyonunu öykülüyor. Amerikan kahramanlık miti, barışçıl mesajlarla süslenmiş. İşini iyi yapan düzgün askerler olduğu gibi, güç zehirlenmesine uğramış kötücül olanları da vardır diyen yapım, iyi çekilmiş bazı anları yüzü suyu hürmetine izletiyor kendini.
Başrolü üstlenen Gerard Butler’a, 2017’de hayatını kaybetmiş usta İsveçli aktör Michael Nyqvist eşlik ediyor. Filmin de en iyisi olan Nyqvist’e adanmış yapımda, bir diğer usta oyuncu Gary Oldman, Common, Carter MacIntyre, Toby Stephens, Zane Holtz ve başarılı Rus aktör Michael Gor da rol alıyorlar. Özel dijital efektlerle, eski usul aksiyonun buluştuğu macera, uçucu fakat sürükleyici bir seyirlik (2,5 / 5)
Çin yapımı komedi aksiyon ‘Fat Buddies / Şişman Harekât Timi’, başlıca rollerini Mel Gibson ve Sean Penn’in üstlendikleri gizem yüklü biyografik dram ‘The Professor and the Madman / Deli ve Dahi’, özellikle küçük izleyicilere seslenen iki animasyon; James Snider imzalı animasyon ‘Jumbo’ ve Alman yapımı ‘Der kleine Drache Kokosnuss - Auf in den Dschungel! / Sevimli Ejderha Kokonat: Ormanda Şenlik’ ile birlikte iki yerli yapım; Kadir Genç’in yazıp yönettiği korku-gerilim ‘Şeytan Oyunu’ ile senaryosunu Sertaç Baycan’ın yazdığı, Mehrdad Ghaffarzadeh’in yönettiği romantik dram ‘Bana Bir Aşk Şarkısı Söyle’, haftanın notlarımız arasında yer alamayan diğer yenileri. Herkese tekrar iyi seyirler! MURAT ERŞAHİN