Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

28 TEMMUZ 2023

27 Temmuz 2023 Perşembe 15:05
Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

Çok şiddetli depremler, büyük bir felaket yaşadık!
Ülke olarak tarifsiz bir acı içindeyiz! 
06 Şubat 2023 saat 04:17’de Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesinde 7.7 ve saat 13.24’te Elbistan ilçesinde 7.6 büyüklüğünde iki deprem meydana geldi ve yüreklerimiz yandı. Bütün yurtta ve dış temsilciliklerde yedi gün süreyle millî yas ilan edildi. 
Depremden, Kahramanmaraş, Hatay, Adıyaman, Gaziantep, Şanlıurfa, Diyarbakır, Adana, Osmaniye, Kilis ve Malatya illerimiz etkilendi. Resmi rakamlara göre bu satırların yazıldığı an, elli bine aşkın vatandaşımız hayatını kaybetmişti ve yüz küsur bini aşkın yaralımız vardı. Neredeyse beş yüz bin vatandaşımız bölgeden tahliye edildi. 20 Şubat gecesi ise Hatay’da 6.4 ve 5.8 büyüklüğünde iki bağımsız deprem daha meydana geldi. Altı can daha hayatını kaybederken üç yüze yakın kişi de yaralandı. 
Hayatını kaybeden canlarımıza rahmet, yaralılara acil şifalar diliyoruz. 
Tek düşüncemiz yaraların bir an evvel sarılması! Gün, yardım, destek ve dayanışma günü! Nerede olursak olalım, depremzedeler için yapabilecek mutlaka bir şeyimiz olmalı! Yüreğimiz yanıyor!
Kelimeler kifayetsiz! Hal böyleyken hemen hiçbir şeyin, bizim işimiz özelinde filmlerin ve vizyonda ne olup olmadığının bir önemi kalmıyor! İnsan deprem bölgesinden uzakta, yatağında yatmaya, bir bardak çay içmeye, neredeyse nefes alıp vermeye utanıyor! 
Öte yandan film şirketleri çalışmalarına devam ediyorlar. Sinemalar açık. Her hafta yeni filmler vizyona girmeye devam ediyor. İki hafta süreyle ara verdiğimiz vizyon/film tanıtımlarına, işimiz mecburiyeti gereği 24 Şubat haftasından itibaren yeniden başladık.


SİNEMA TARİHİNDEN 5 KLASİK

Das Cabinet des Dr. Caligari  / Doktor Caligari’nin Muayenehanesi
(Yönetmen: Robert Wiene / 1920) 

Körkarlen / Hayalet Fayton
(Yönetmen: Victor Sjöström / 1921)

Häxan / Cadılar
(Yönetmen: Benjamin Christensen / 1922)

Faust: Eine deutsche Volkssage / Faust
(Yönetmen: F. W. Murnau / 1926)

En kärlekshistoria / Bir İsveç Aşk Hikâyesi
(Yönetmen: Roy Andersson / 1970)

 

Vizyonda bu hafta (28 Temmuz 2023)

İkisi yerli yapım olmak üzere Temmuz ayının son haftası beraberinde beş yeni film getiriyor!
28 Temmuz vizyon haftası için düzenlenen basın gösterimlerine yurt dışında bulunduğumdan dolayı iştirak edemedim. Bu sebeple haftanın yeni filmlerine, yapım notlarına yer vererek değineceğim affınıza sığınarak! 
Cannes Film Festivali’nin prestijli bölümlerinden ‘Eleştirmenler Haftası Büyük Ödülü’ve ‘En İyi Senaryo’ ödüllerini elde eden Kolombiya-Fransa ortak yapımı sarsıcı dram ‘La jauría / Sürü’, genç ve yaman sinemacı Andrés Ramírez Pulido imzalı. Yönetmen ilk uzun metraj kurmacasının senaryosunu da bizzat kaleme almış. Eliú, arkadaşı El Mono ile işlediği bir suçtan dolayı Kolombiya ormanında bulunan bir çocuk merkezinde hapsedilir. Buradaki gençler rehabilitasyon için grup terapisi ve el işleri yapmaktadırlar. Bir süre sonra El Mono’da, arkadaşının bulunduğu hapishaneye nakledilir ve Eliu, geçmişinden kaçmanın çok kolay olmadığını zor yoldan kavrar!
‘Cobweb / Örümcek Ağı’. Evde yaşadığı tuhaf olayların nedeninin ailesinin sakladığı sırlar olabileceğini düşünen küçük bir çocuğun yaşadığı ürkütücü olaylar. Peter, ailesiyle birlikte küçük bir kasabada yaşayan sekiz yaşındaki bir çocuktur. Yatak odasının duvarlarında gizemli sesler duymaya başlayan Peter, bu durumu ailesiyle paylaşır. Ancak ailesi duyduğu seslerin onun hayal gücünün ürünü olduğunu söylerler. Korkusu yoğunlaştıkça Peter, ailesinin ondan korkunç bir sır sakladığına inanmaya başlar. Samuel Bodin’in ilk uzun metraj yönetmenlik denemesi bir korku-gerilim. Başlıca rolleri, Lizzy Caplan, Woody Norman, Antony Starr ve Cleopatra Coleman üstleniyorlar.
Takehiko Inoue’nin yazıp yönettiği ‘The First Slum Dunk’, Japonya yapımı bir animasyon! Ağabeyini çocukken kaybettikten sonra onun basketbol yıldızı olma hayalini gerçekleştirmek için mücadele eden on yedi yaşındaki Ryota Miyagi’nin yaşadıkları. Ryota Miyagi, ağabeyi Miyagi Ryota’nın trajik kaybının etkisinden kurtulamaz. O bir yandan erkek kardeşiyle birlikte tutkusunu paylaştığı basketbol sporuna odaklanırken bir yandan da öz-değer ve hayatın anlamı hakkındaki sorularla mücadele edecektir. Güçsüz olarak görülen Ryota ve Shohoku Lisesi takım arkadaşları, liseler arası ulusal şampiyonasına katılırlar. Gençler, hayallerini gerçekleştirmeyi başarabilecekler midir?
Özlem Yeşilyurt imzalı korku öyküsü ‘Lilith Cinleri’, cinler ile insanlar arasındaki savaşa odaklanıyor. Genç bir anne, gece yarısı ansızın uyandığında bebeğinin yanında olmadığını fark eder. Odanın içerisinde bebeğini arayan kadın, bebeğin kanlı kundağını gördüğünde, bebeğinin Al Karısı olarak bilinen Lilith tarafından kaçırıldığını anlar. Ormanda üç büyük cin kabilesini toplayan Lilith, dünyadaki tüm cin kabilelerine emrini ileterek cinler ve insanlar arasındaki savaşı başlatır. Pınar Demiral, Berkant Aksoy, Furkan Avcı ve Pınar Tok, oyuncu kadrosunu oluşturan isimler.
‘Bulmaca Kulesi 2: Eve Dönüş’, Ahmet Erdal’ın yönettiği bir animasyon. Üç yakın arkadaş olan Aslı, Can ve Mert’in serüvenleri. Aslı, Can ve Mert’in yolları, bir kaza sonucu ‘Bulmaca Kulesi’ne düşer. Eve dönmeleri için bazı kayıp kitapları bulmaları gerekmektedir. Kafadarlar takım çalışmasıyla bulmacaları çözerler ve tüm kayıp kitapları bulurlar. Bulmaca Kulesi Koruyucusu Lugaz Usta’nın, çocukların takım çalışmasını beğenip, onlara çıraklık teklifinde bulunmasıyla olaylar gelişir. 
İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın!
İyi seyirler herkese!

 

 

TARİHTE BU HAFTA
Altı yıl öncesine, 2017 yılına gidiyor, tarihte bu haftayı anımsıyoruz!

 

Vizyonda bu hafta (28 Temmuz 2017)
Üçü yerli toplam altı film merhaba diyor bu hafta yeni vizyona. İstanbul dışında bulunduğumdan 28 Temmuz haftasının yeni filmlerinden hiçbirini izleyemedim. Christopher Nolan’ın 21 Temmuz’da vizyon gören yeni filmi ‘Dunkirk’ün basın gösterimine de katılamamıştım. Filmi yeni izledim ve bir hafta gecikmeyle bu hafta yazıyorum. 28 Temmuz haftasına gelince; usta aktör Brian Cox’un, efsane İngiliz devlet adamı Winston Churchill’i canlandırdığı biyografik dram ‘Churchill’, tarihi aksiyon ‘David and Goliath / Davit ve Calut: İnanç Savaşı’, özellikle küçük izleyicilere seslenen üç boyutlu Fransız animasyonu ‘Les As de la Jungle / Orman Çetesi’ ve üç yerli yapım; korku türündeki ‘Cin Ayet-i Aşk’ ile iki komedi örneği; ‘Düzensiz Düzenbazlar’ ve ‘Çılgın Kolej’, haftanın notlarımız arasında yer alamayan yenileri. İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın. Herkese iyi seyirler!


DUNKIRK  (21 Temmuz 2017)
-Eve dönme arzusu-

Yaman İngiliz sinemacı Christopher Nolan, ‘Following / Takip’, ‘Memento / Akıl Defteri’, ‘Insomnia / Uykusuz’, ‘Batman Begins / Batman Başlıyor’, ‘The Prestige / Prestij’, ‘The Dark Knight / Kara Şövalye’, ‘Inception / Başlangıç’, The Dark Knight Rises / Kara Şövalye Yükseliyor’, Interstellar / Yıldızlararası’ gibi kalburüstü filmlerinin ardından yeni uzun metrajı ‘Dunkirk’ ile son derece ciddiye alınması gereken, ‘has’ bir sinema adamı olduğu gerçeğini pekiştiriyor.
‘Umut bir silahtır, hayatta kalmak ise zafer’ diyen film tanıtım cümlesi, her genç insanın eve dönme arzusu üzerine son derece insani ve önemli bir gerçeğin altını çiziyor. Sizi, savaşın ortalık yerine, tam ortasına bırakarak yapıyor bunu üstelik. Sinema tarihinin, birinin adını ansak diğerine ayıp olacak onlarca iyi savaş filminden birine dönüşüyor Nolan’ın epik sanatsal gösterisi. Filmi açtığı ilk andan kapadığı sahneye dek, gencecik çocukları savaşa gönderen yaşlı adamların itiraflarına, acılarına, o genç adamların eve tek parça olarak dönebilme arzularına, onları hayatta tutan ellerindeki tek umuda ve savaş durumunun yok edici gerçeğine ikna ediyor bizi usta sinemacı. 
Tarihin en büyük geri çekilme harekâtlarından birinin, 1940’ın Haziran ayında, Fransa’nın Dunkirk sahilinde gerçekleşen ‘Dunkirk Tahliyesi’ veya diğer adıyla ‘Dinamo Operasyonu’nun ortalık yerinde buluyoruz kendimizi. Alman ordusu, sahilde sıkışıp kalmış müttefik ordusunu yok etmeye hazırlanırken, kısıtlı sayıdaki askeri gemi ve İngiltere kıyılarından karşı kıyıya hareket eden sivil halkın tekneleriyle tahliye edilen askerlerin gerçek öyküsünü, yine son derece ustalıkla ve gerçekçi biçimde naklediyor Nolan. Tahliye sürecinin farklı uzunluktaki üç ayrı açısını, defalarca kurgulayarak, bir noktada buluşturuyor cin fikirli yaman İngiliz. Kumsalda ve mendirekte kurtulmayı bekleyen askerlerin can pazarındaki çırpınışları (bir hafta), denize açılmış sivil teknelerden birindeki acılı baba ve teknedeki karakterlerin öyküsü (bir gün) ve üç İngiliz pilotun kıyıdaki askerlere saldıran Alman savaş uçaklarıyla mücadelesi (bir saat) filmin bir kurgu harikası olarak yansımasını sağlıyor perdeye!
Film, tarihi ve İkinci Dünya Savaşı’nın gerçek hikâyesini olabildiğince çarpıtmadan öykülemiş. Dunkirk Tahliyesi’nin İngiltere açısından önemi de oldukça açık! Bizim büyük kahramanlık destanlarımızdan Çanakkale Savaşı gibi bir önemi var Dunkirk’in İngilizler için. O da, büyük bir mağlubiyet olarak da nitelenecek tahliyeyi, zafere ve savaşı kazanmak için bir araya gelmelerine olan inançlarını pekiştirdikleri yer olarak görmeleri. Sivillerin, askerleri kurtarmak için, buldukları hemen her deniz aracıyla denize açılıp, canlarını düşünmeden yardıma koşmaları, Nazi Almanya’sının, Avrupa kıtasında fink atacağını düşünüp, hemen her şeyi yapmaya olan inançlarının karşısında dikilip duran insanlar olduğunu görmeleri gerçeğinin ilk kanıtlarından birini oluşturuyor. İngilizlerin, nazilerle olan mücadelelerinin önemli adımlarından biri Dunkirk işin aslı! Bu yüzden de bazı eleştirilerde yer alan filmin milliyetçi bir söylem içerdiği görüşü, çok sağlam bir zemine oturmuyor. Bir kahramanlık hikâyesini, kendi çocuklarını savaşa gönderip, sonra da kurtarmak için yardımlarına koşan yaşlı insanların ve o gencecik çocukların, hayatta kalmayı bir şekilde başarıp, evlerine dönme istekleri olarak yorumlamış Nolan. Bütün saflığı, masumiyeti, hayatı yok eden savaş meydanından, evine geri dönmek isteyen genç insanların ve o insanlara yardım için yollara düşmüş vatandaşların ‘içerden’ ve ‘sahadan’ nakledilen öyküsü ‘Dunkirk’.
Adeta izleyiciyi Dunkirk’ten tahliye etmek amaçlı müthiş bir plan sekans açılışla başlayıp süren yapım, Nolan’ın ustalıklı yönetimi yanında, Hans Zimmer’in gerilimli ve huzursuz edici ses efektlerinin üzerine eklediği müzikle ve bazı bölümleri IMAX 65 mm kamerayla çekilmiş, usta görüntü yönetmeni Hoyte Van Hoytema’nın becerisiyle de artı değer kazanıyor. Filmin genel yapım tasarımı da çok üst seviyede. Bu arada Nolan’ın oyuncu kadrosunda son derece dev isimleri birer figüran gibi kullanması dikkat çekiyor. Mark Rylance, Tom Hardy, Kenneth Branagh, Cillian Murphy gibi isimler, ‘görev adamı’ modundalar! Filmin üç genç oyuncusu Fionn Whitehead Aneurin Barnard ve Barry Keoghan’ın isimlerini ise yakın gelecekte çok sık duyacağız.
Film, ‘yaşanmış’ bir savaş öyküsünün, ‘neyse o’ olan gerçeklerin filmi. Gerçekçi anlatım, destansı bir moda evriliyor elbet fakat bu ‘destansılık’, rahatsız edici ve bazıların değindiği milliyetçi, hamasi damarla bir hayli mesafeli kanımca. Tarihi gerçekleri ‘o anı yaşarmışçasına’ perdeye yansıtan savaş filmi, süsten arınmış bir mükemmellik ve sinema sanatı açısından kesin bir meydan okuma içerisinde ‘yaratılmış’. Şapka! (4,5 / 5) 



Diğer Yazılar