Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

28 MAYIS 2021

27 Mayıs 2021 Perşembe 21:30
Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

Koronavirüs (COVID-19), dünya genelinde hızla can almaya devam ediyor! Virüsten, kendimizi ve sevdiklerimizi mümkün olduğunca izole ederek korunmaya çalışıyoruz. Sosyal mesafelerimizi koruyarak, hijyen kurallarına sıkı sıkıya uyarak ve maskelerimizi evlerimizin dışında asla çıkartmamaya çalışarak. Umuyoruz bu zorlu günler sona erecek yakında.
Bazı salonlar yeni tedbirler uygulayarak kontrollü biçimde 2020 Temmuz ayından itibaren kapılarını açmışlardı. Kademeli ve kısmi olarak yaklaşık beş ay önce yeniden başlayan vizyona, 17 Kasım 2020 günü alınan bir dizi karar sonucu yeniden ara verildi. Covid-19 tedbirleri gereği sinema salonlarının yılsonuna dek kapalı olacağı açıklandı. Umuyoruz sağlıkla açılır perdeler en kısa sürede. Şimdi kendimizi ve sevdiklerimizi pandemiden korumak, umutla beklemek zamanı.
Siz değerli okuyucularla, henüz vizyon filmsiz kaldığı ilk günlerden bu yana, 2020 Mart ayından bu güne, artık hayatta olmayan canım ‘Sinema’ dergisindeki ‘Sinemadan Çıkmış İnsan’ adlı köşemde, geçmiş sayılarda yayınlanmış eski yazılarımı paylaşıyordum. Tam bir yıl geçti. 5 Mart 2021’den itibarense, sinema salonları perdelerini açana dek, her yeni hafta, o tarihe ait eski ‘sinemadan çıkmış insan / vizyonda bu hafta köşeleri’ sizlerle olacak/oluyor! Yani ‘tarihte bu haftaya’ bakacağız! Bu hafta yine eskiye, 28 Mayıs 2010’a dönüyoruz ve tam tamına on bir yıl önce bugün vizyona ne girmiş, tekrar anımsıyoruz…
Sinema salonlarına bir an evvel ‘temelli ve sağlıklı biçimde’ dönmeyi ümit ederek, koronavirüse karşı önlemlerinizi aksatmamaya ve içinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini kesinlikle bırakmamaya devam edin. Herkese iyi seyirler, sağlıklı günler!
Vizyon madem halen filmsiz, evlerdeyiz; her hafta naçizane iyi filmler ve diziler önermek isterim sizlere… ‘Önce Tavsiyeler’ adlı bu yeni bölüm, sizlere her hafta sinema tarihinden 5 klasik film ve popüler olsun olmasın; ‘Sinemadan Çıkmış İnsan’ın beğendiği ‘güncelleri’ öneriyor!


ÖNCE TAVSİYELER…


SİNEMA TARİHİNDEN 5 KLASİK


Nostalghia / Nostalji

(Yönetmen: Andrei Tarkovsky / 1983)


L’argent / Para

(Yönetmen: Robert Bresson / 1983)


Kagemusha

(Yönetmen: Akira Kurosawa / 1980)


North by Northwest / Gizli Teşkilat

(Yönetmen: Alfred Hitchcock / 1959)


The Best Years of Our Lives / Hayatımızın En Güzel Yılları

(Yönetmen: William Wyler / 1946)

 

Güncel öneriler:


Filmler:

The Woman in the Window / Penceredeki Kadın
(Yönetmen: Joe Wright)

Agorafobisi nedeniyle evden dışarı çıkamayan bir psikolog, sokağın karşısındaki yeni komşularını gözetlemeye başlar. Ama acımasız bir suça tanık olacağını bilmemektedir. Gizemli suç dramının başrolünü üstlenen yıldız aktris Amy Adams’a, Julianne Moore, Jennifer Jason Leigh ve Gary Oldman gibi çok usta isimler eşlik ediyorlar.

 

Das schaurige Haus / Garabet
(Yönetmen: Daniel Prochaska)

Avusturya yapımı fantastik soslu bir korku öyküsü! Anneleriyle birlikte büyük şehirden ücra bir kasabaya taşınan iki erkek kardeş, evlerine musallat olan tehlikeli bir gizemi yeni arkadaşlarıyla birlikte çözmeye çalışırlar.

 

I Am All Girls / Bütün Kızlar Adına
(Yönetmen: Donovan Marsh)

Sosyal sorunlara parmak basan gerilimli ve sürükleyici suç filmi Güney Afrika yapımı! Amansız bir dedektif, azılı bir çocuk kaçakçılığı örgütünün liderlerini sistemli olarak hedef alan katille ortak bir paydada buluşur.

 

Ferry
(Yönetmen: Cecilia Verheyden)

Uyuşturucu imparatorluğunu kurmadan önce bir intikam planı için memleketine dönen Ferry Bouman, sadakatini zorlayan bir kararla ve hayatını değiştiren bir aşkla sınanır. Belçika-Hollanda ortak yapımı suç filminin aksiyon dozu yüksek!

 

Last Christmas / Bir Şans Daha
(Yönetmen: Paul Feig)

Bir önceki Noel’de geçirdiği ciddi rahatsızlıktan sonra şansı bir türlü yaver gitmeyen, biraz da vurdumduymaz Kate, yeni bir Noel’e yaklaşırken Tom ile tanışır. Fantastik soslu romantik komedide; ‘Game of Thrones’un ‘Daenerys’i Emilia Clarke’a, Henry Golding ve usta aktris Emma Thompson eşlik ediyorlar.

 

Diziler:

Halston
(Yönetmen: Daniel Minahan)

İsmiyle bir imparatorluk kurdu. Tarzıyla bir döneme yön verdi. Hızla şöhret olan Amerikalı moda tasarımcısı Halston’ın hayatı aynı hızla kontrolden çıkmaya başladı. Başrolde Ewan McGregor’u izliyoruz! Bill Pullman, Rory Culkin, Vera Farmiga, zengin kadronun öne çıkan diğer isimleri!

 

Castlevania
(Yönetmen: Warren Ellis)

Bir vampir avcısı, Dracula’nın komuta ettiği, öteki dünyaya ait yaratıklardan oluşan ordunun ablukasındaki şehri kurtarmak için savaşır. Aksiyon ve maceraya doyacağınız animasyon, aynı adlı kült video oyunundan uyarlanmış!

 

Move to Heaven
(Yönetmen: Kim Sung-ho)

Güney Kore yapımı son derece ilginç bir dizi! Mesleği olay mahalli temizliği olan bir genç ve eski bir mahkûm olan amcası, ölenlerin hayatlarına dair bilinmeyen öyküleri geride kalan yakınlarına aktarmaya başlar.

 

Intergalactic
(Yönetmen: Kieron Hawkes)

İngiltere’den çıkagelen bir bilimkurgu! Yüksek güvenlikli bir hapishane nakil gemisinde kadın mahkûmlar isyan çıkarıp gemiyi ele geçirirler. Hedefleri, özgür olacakları Arcadia’ya ulaşmaktır. Uzayın en ücra noktalarından, insanın yüreğine doğru yoğun bir macera sunan ‘Intergalactic’ ile galakside farklı bir yolculuğa hazırlanın!

 

Murdoch Mysteries
(Yönetmen: Maureen Jennings, Harvey Crossland, Cal Coons, Alexandra Zarowny)

2008’den bu yanan geniş bir hayran kitlesince izlenen Kanada-İngiltere ortak yapımı, her bölümü gizemle örülmüş bir suç hikâyesi! 1890'larda geçen dizide dedektif William Murdoch ve ekibi, zamanının ötesinde adli tıp teknikleri kullanarak şehrin en ürkütücü ve gizemli cinayetlerini aydınlatıyorlar! Sürükleyici polisiyede 14. sezon sizlerle!


Vizyonda bu hafta (28 Mayıs 2010)

Bu haftanın film sayısı üç. Adına basın gösterimi düzenlenmeyen ‘Frozen’, bir korku gerilim. Haftanın diğer iki filmi ise notlarımız arasında. İyi seyirler!

PUS
‘Demek buraya yaşanacak yer diye geliyorlar; burası ölünecek yer desem daha doğru.’ Bu satırlar, Rainer Maria Rilke’nin ünlü eseri ‘Malte Laurids Brigge’nin Notları’nın girişinden… Özellikle Behçet Necatigil çevirisiyle akıllara kazınmış dev romanın bu ilk cümlesi, Pirselimoğlu’nun meselelerini tanımlıyor sanki. Özellikle de ‘Pus’u! Tayfun Pirselimoğlu’nun kapkara filmi, yönetmenin sinemasından alışık olduğumuz üzere, yine son derece tavizsiz ve ‘doğru’ bir yapım. Pirselimoğlu’nun sinemasını seviyorum. Romanlarını, öykülerini, resimlerini ve kişiliğini de… Dertleri, bakışı, dünyayla ve yaşadığı gerçeklerle alıp veremediği olan, doğru, dürüst, mütevazı, nazik, düşünceli, duyarlı, neyse o olan bir ‘sanatçı’. Filmlerine yansıyan da bu: Neyse o olması… Duyarlılık meselesi çok önemli. Sinema her şeyden önce kalple, yürekle, duyumsamakla ilgili bir sanat. Şiir gibi. Pirselimoğlu, bu dili biliyor. İzleyicisinden çaba bekliyor. Anlamasını, görmesini, kendini zorlamasını, katılmasını ve sonuçta duyumsamasını… Bu girizgâh, ‘Pus’ için önemli. Türkiye gerçeklerini deşen, ‘karanlık’ bir öykü anlatıyor film. Korsan DVD işi yapan bir karakter ve onu farklı ‘ölüm’lerle buluşturacak beklenmedik bir olay. Suç, vicdan ve ölüm… İzole bir yalnızlık… İstanbul’un son hız büyüyen varoşlarından Altınşehir’de geçen öykü, ‘burası neresi?’ dedirten filmlerden değil. ‘Burası Altınşehir, İstanbul, Türkiye’ dedirtenlerden. Gerçeğin ta kendisi. Bazılarının, perdedekini gerçek gibi görmedikleri ‘kesin bir gerçek’ üstelik. Nefes alıp veren, bir müddet duran, sonra kendi doğal hızıyla süren, acımasız, adaletsiz, çıkışsız, sert, sterillikten uzak bir gerçek. Filmin oyuncuları Ruhi Sarı, Mehmet Avcı ve Nurcan Ülger şahaneler. Her gün bir yerlerde fark etmeden yanımızdan geçen, varoşta yaşayan insanın öyküsü var ‘Pus’ta. Büyük şehirle arasında gözle görünmeyen bir cam olan, apayrı bir yer ‘Altınşehir’. Orada yaşananlar tamamen farklı bir düzlemde. Refleksleri ve alışkanlıkları bakımından, her türlü gidişata yön veren büyük ve acımasız ‘sistem’ dışında kalan bir organizma sanki… Pirselimoğlu, kısa filmi ‘Dayım’la çıktığı yolculukta, ‘Hiçbiryerde’ ve ‘Rıza’nın ardından yine bildiği, inandığı şeyi yapıyor. Durum tespiti, oldukça acı. Perdedeki, ölümle, acıyla, çıkışsızlıkla ve bunların müsebbibi olan sistemle ilgili öykü, gerçeğin ta kendisi. Yönetmenin yeni filmi ‘Saç’ı da merakla beklediğimizi not düşelim.

ŞREK: SONSUZA DEK MUTLU
Şrek efsanesi, dördüncü filmle ‘şimdilik’ sona eriyor gibi… Üç boyutlu olarak üstelik dev perdede IMAX izlenebilecek filmde kahramanımız, kötücül Rumpelstiltskin’in başına açtığı dertle mücadele ediyor. Şrek hiç var olmasaydı, olaylar nasıl gelişirdi sorusuna cevaplar arayan öykü, bizi geçmiş filmlerin karakterleriyle buluşturmayı da ihmal etmiyor. Şrek, Fiona, Eşek ve Çizmeli Kedi, üç boyutlu macerada yalnızlık, sadakat, aşk, sevgi ve dostluk kavramları etrafında dönen sürükleyici bir macera vaat ediyor izleyiciye. Dördüncü bölümün şarkıları da gayet hoş. The Carpenters’ın seslendirdiği ‘Top of the World’, Lionel Richie’den ‘Hello’ ve Stevie Wonder’dan ‘For Once In My Life’, ciddi bir nostalji rüzgarı estiriyor salonda. Son tahlilde, serinin ilk iki filmi gibi olmasa da, karşınızda yine gülümseyerek izleyeceğiniz sevimli bir masal olduğunu hatırlatalım…

MURAT ERŞAHİN



Diğer Yazılar