28 HAZİRAN 2024
Haziran’a veda ediyoruz! Yazın en sıcak zamanları başlıyor… Vizyon halen kalabalık… Perde büyülü ve serin sinema salonları davetkar!
Behçet Necatigil’in ‘Kaynar Kazan Temmuz’ adlı şiiri ile nokta koyalım giriş notlarına…
‘Hava seni almak için kış duman odalarda
orman gür yeşillik yaz
deniz seni görmek için tepilen yokuşlar.
patlayan borulardan fışkırır gibi su
akar araba araba
tatil konaklarına koca kent.
şiirin ilk bölümü sürüp gitmiş bir özlem
şimdi kalk git dolu otobüsler
dayalı döşeli bir tatil sitesine.
hava mı aldığın, girdiğin deniz mi
geri geri ayaklar
ah, her şey çocukluktan gelmeli!
tat! hangi tat? ancak kendin gibilere
(istif yapıların değişmez bekçileri)
sen gene bildik sokaklarda gece.
betondan tüten duman ve kirli çevre.
dön dolaş bir fırın ağzı kent
serinle serinlikse!’
SİNEMA TARİHİNDEN 5 KLASİK
The Petrified Forest / Taşlaşmış Orman
(Yönetmen: Archie Mayo / 1936)
Dark Victory / Karanlık Zafer
(Yönetmen: Edmund Goulding / 1939)
To Have and Have Not / Alevli Dudaklar
(Yönetmen: Howard Hawks / 1944)
The Caine Mutiny / Denizde İsyan
(Yönetmen: Edward Dmytryk / 1954)
The Desperate Hours / Ümitsiz Saatler
(Yönetmen: William Wyler / 1955)
HAFTA SONU AİLE SİNEMASI
ANNE VE BABA İÇİN
Falling in Love / Geç Gelen Sevgi
(Yönetmen: Ulu Grosbard / 1984)
Places in the Heart / Yürekte Bir Yer
(Yönetmen: Robert Benton / 1984)
The Bridges of Madison County / Yasak İlişki
(Yönetmen: Clint Eastwood / 1995)
ÇOCUKLAR İÇİN
ParaNorman
(Yönetmen: Chris Butler, Sam Fell / 2012)
The Book of Life / Hayat Kitabı
(Yönetmen: Jorge R. Gutiérrez / 2014)
Kubo and the Two Strings / Kubo ve Sihirli Telleri
(Yönetmen: Travis Knight / 2016)
Vizyonda bu hafta (28 Haziran 2024)
Beşi yerli yapım olmak üzere toplam on yeni filme ev sahipliği yapıyor Haziran ayının son vizyon haftası!
Şehir dışında bulunduğumdan ve kimi filmler adına düzenlenen basın gösterimlerine katılamadığımdan dolayı 28 Haziran haftasının filmlerine yapım notlarıyla değineceğim.
John Krasinski imzası taşıyan, ilki 2018 de perdeye yansımış ve popüler bir seriye dönüşmüş ‘A Quiet Place / Sessiz Bir Yer’in orijin hikâyesi olan ‘A Quiet Place: Day One / Sessiz Bir Yer: Birinci Gün’ tüm dünyanın sessizliğe gömülmesine sebep olan yaratıkların yeryüzüne indiği o ilk gün yaşananları konu alıyor. Yönetmen koltuğunda Michael Sarnoski’nin oturduğu bilimkurgu ve korku-gerilim türlerini harmanlayan yapımın başlıca rollerini Joseph Quinn, Lupito Nyong’o, Alex Wolff, Djimon Hounsou, Thea Butler ve Jennifer Woodward üstleniyorlar.
‘Hauru no ugoku shiro / Yürüyen Şato’, büyük usta Hiyao Miyazaki’nin başyapıtları arasında. 2004 yapımı animasyon, vizyona girişinin yirminci yılı şerefine özel olarak yeniden sinemalarda seyirciyle buluşuyor. Kendisine yapılan büyüyü bozabilmek için arkadaşlarıyla birlikte yürüyen bir şatoda ikamet eden genç bir büyücü prensi bulması gereken Sophie’nin hikâyesini izliyoruz. Sıradan bir hayat süren genç kadın Sophie, kötü bir cadının yaptığı büyü sebebiyle çok yaşlı bir kadına dönüşür. Büyüyü bozması için tek umudu ise bacakları olan ve yürüyebilen bir şatoda arkadaşlarıyla yaşayan, kendini beğenmiş ama güvensiz genç bir prenstir.
Noora Niasari’nin yazıp yönettiği Avustralya yapımı dram ‘Shayda / Şeyda’, altı yaşındaki kızıyla birlikte Avustralya’ya iltica eden ve kadın sığınma evine yerleşen İranlı bir kadın olan Şeyda’nın hikâyesi. Fars yeni yılı kutlamalarında, Nevruz geleneklerinde ve yeni başlangıçlarda teselli bulan Şeyda’nın özgürlüğüne giden yoldaki tek engel, birdenbire tekrar hayatlarına dahil olan eski kocasıdır. Zar Amir Ebrahimi’ye eşlik eden isimler Leah Purcell, Lucinda Armstrong Hall, Mojean Area ve Osamah Sami.
Japonya yapımı animasyon ‘Gekijô-ban Blue Lock -Episode Nagi- / Blue Lock The Movie -Episode Nagi-’, Shunsuke Ishikawa imzası taşıyor. Seishiro Nagi, lakabı ‘sinir bozucu’ olan tembel bir lise öğrencisidir. Dünya Kupası’nı kazanma hayali kuran sınıf arkadaşı Reo Mikage, onun futbola olan yeteneğini keşfeder ve oynamaya davet eder. Seishiro, ezici futbol yeteneğini gösterdikten sonra Blue Lock Projesi’ne davet edilir. Orada Kiyoyoichi, Hacchiraku Mawaru ve Itoshi Rin dahil olmak üzere ülkenin her yerinden grevcilerle tanışır.
Aleksandr Andryushchenko, Felecia Angelle ve Tia Lynn Ballard üçlüsünün yönettiği, yediden yetmişe hemen her yaşa seslenen ‘Sto let tomu vperyod / Yüzyıl İleri’, Rusya yapımı bir bilimkurgu avantür. Geleceği umursamayan, arkadaşlarıyla takılmaktan, rap müziği ve video oyunlarından hoşlanan Kolya Gerasimov adındaki genç, kendini günün birinde gelecekte bulur! Mark Eidelshtein, Matvey Astrakhantsev, Alex Bankier ve Yuri Borisov, oyuncu kadrosunu oluşturan isimler.
‘Reel İstanbul Organize’, Samatya’nın gecekondusunda yaşayan Turgay ve ailesinin başından geçenleri öykülüyor. Bülent Orçin’in yönettiği komedide başlıca rolleri Volkan Başaran, Uğur Ercan, Belma Mamati, Büşra Sarı, Murat Aydın ve Simenay Bilici üstleniyorlar. Turgay bir baltaya sap olamayan işe yaramazın tekidir ve tek bildiği kumar oynayıp hırsızlık yapmaktır. Çocukluk arkadaşı Kinyas da kendisi gibidir. İki arkadaş Kumarhaneci Feramuz’a büyük bir borç takmıştır ve ondan kaçıp durmaktadırlar. Bu esnada da çevrelerinde kim denk gelirse onları da dolandırmaktadırlar.
Erkan Demir’in yönettiği korku denemesi ‘Harruk’, küçük bir kasabanın yeni doktoru olan Berat’ın, eski bir büyüyle kendisine musallat olan kabusların gerçek hayatına sızmasıyla yaşadığı ürkütücü olayları taşıyor perdeye. Engin Çavga, Gözde Nur Başarır, Ömer Karanlık, Elif Cebe, Melis Aybur, Hasan Cuhan, oyuncu kadrosunu oluşturuyorlar.
Başlıca rollerini Yetkin Dikinciler, Engin Alkan, Nur Gürkan, Görkem Yeltan ve Feriha Eyüboğlu’nun üstlendikleri tarihi dram ‘Yakamoz’un yönetmen koltuğunda Ali Kerem Gülerman oturuyor. 1924 yılı! Kavalalı Balıkçı İsmail Reis ve ailesi, Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi sebebiyle bir İç Anadolu Kasabası olan Gelveri’ye göç ederler. Erken gelişleri sebebiyle henüz kasabadan ayrılmamış olan Rum çömlekçi Dimitrios ve ailesiyle bir süre aynı evi paylaşmak zorunda kalacaklardır.
‘La Hayde Maske’, Sefa Özçelik’in yazıp yönettiği bir komedi. Dünyaca ünlü ‘La Casa de Papel’ dizisinden ilham alarak bir soygun gerçekleştirmeyi planlayan mahalle esnafının maceraları! Dünyada salgın olayları hâkimdir. Pandemi ilan edilmiştir ve hiçbir yerde maske bulunmamaktadır. Üstelik bazı fabrikalar stokçuluk yapmaktadır. Mahalle sakini Rahmi, La Casa De Papel ’den çok etkilenerek, mahalle esnaflarından oluşan 9 kişilik amatör bir ekip kurar ve maske fabrikasını soymaya karar verir. Fakat işler hesapladıkları gibi gitmeyecektir. Oyuncu kadrosunu oluşturan başlıca isimlerse Ayhan Taş, Burak Satıbol, Hüseyin Elmalıpınar, Nuri Alço ve Tuğba Özay.
Senaryosunu Serpil Altın ve Korhan Uğur’un kaleme aldıkları, yönetmenliğini Serpil Altın’ın üstlendiği bilimkurgu dram ‘Bir Zamanlar Gelecek: 2121’, gelecekte iklim krizinin yol açtığı kıtlık sebebiyle insanlığın kendini içerisinde bulduğu yeni koşullarda hayatını sürdüren bir ailenin hikâyesi! 21. yüzyılın sonlarında iklim krizi ve kıtlık sebebiyle yeryüzü yaşanılmaz hale gelmiştir. Hayatta kalabilen az sayıda insan koloni halinde yerin altına kurdukları bloklarda yaşamaktadırlar. Koloni sistemini kontrol eden Genç Yönetim’in aldığı ‘Kıtlık Kanunları’ gereği sisteme getirilen yeni hayat karşılığında, yaşlı neslin yok edilmesi zorunludur. Yer altındaki evlerinde kadın, adam, çocuk ve büyükanne olarak yaşayan bir ailenin hayatı yeni doğacak bebek yüzünden değişecektir. Selen Öztürk, Çağdaş Onur Öztürk, Ayşenil Şamlıoğlu ve Sukeyna Kılıç, başlıca rolleri üstleniyorlar.
İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın!
İyi seyirler herkese!
TARİHTE BU HAFTA
On bir ve beş yıl öncesine, 2013 ve 2019 yıllarına dönüyor, tarihte bu haftayı anımsıyoruz!
Vizyonda bu hafta (28 Haziran 2013)
Yeni hafta, altı filme ev sahipliği yapıyor. Notlarımızda sadece ‘Promised Land / Kayıp Umutlar’ yer alıyor. Diğer yapımlara bakacak olursak, başrollerini Will Smith ve oğlu Jaden Smith’in paylaştıkları bilimkurgu katkılı aksiyon ‘After Earth / Dünya: Yeni Bir Başlangıç’, haftanın belki de en fazla merakla beklenen filmi. Güney Kore’den çıkma korku-gerilim ‘Don’t Click / Ölüm Kapanı’, ‘More Than Honey / Baldan Acı’ adlı belgesel, Fransa yapımı ‘La Strategie de la Poussette / Aşk Taktikleri’, korku-gerilim ‘V/H/S/2’ ve fantastik İspanyol komedisi ‘Promocion Fantasma / Hayalet Öğrenciler’ haftanın diğer yeni filmleri. İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insana sıkı sıkıya sarılmayı ihmal etmeyin. Herkese iyi seyirler!
KAYIP UMUTLAR
Bir enerji şirketi çalışanı, iş arkadaşıyla birlikte; zengin yeraltı kaynaklarına sahip bir taşra kasabasına gönderilir. Toprak sahiplerini ikna edip, arsa ve evlerini ucuz bir fiyata satın almaktır amaçları. Fakat karşısına hiç ummadığı engeller çıkar. Bu esnada yaşadıkları, temsil ettiği şirketin iç yüzünü daha iyi kavramasına yol açacaktır. Dave Eggers imzalı öykü, filmin oyuncu kadrosunda yer alan Matt Damon ve John Krasinski tarafından uyarlanmış perdeye. Yönetmen koltuğunda ise usta sinemacı Gus Van Sant oturuyor. İnsanı ve doğayı tehdit eden çılgın ekonomik sistem, kendini her şeyin üstünde gören dev şirketler, doğanın katli ve sıradan, ufak insanın çaresiz çırpınışı. Başroldeki Matt Damon’a eşlik eden isimler, usta aktris Frances McDormand, John Krasinski, Scott McNairy ve emektar aktör Hal Holbrook. Gus Van Sant’ın en iyi filmleri arasında olmasa da, söyleyeceğini direkt ve kıvırmadan söyleyen, vicdanlı, dürüst, eleştirel, hakiki, insancıl bir iş. (3,5 / 5)
Vizyonda bu hafta (28 Haziran 2019)
Üçü yerli yapım olmak üzere, toplam sekiz yeni film merhaba diyor bu hafta! İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın. İyi seyirler herkese.
LAUREL İLE HARDY
-Değişen dünyada değişmeyenler üzerine-
Hollywood’un efsane ikilisi, İngiliz Stan Laurel (1890-1965) ve Amerikalı Oliver Hardy’nin (1892-1957) gerçek hikâyeleri… 1920’lerden 1955’e dek, yüzlerce filmde birlikte rol almış, Hollywood komedi tarihini değiştiren ikilinin, duygu dolu öyküleri duruyor perdede. Kariyerlerinin son dönemecinde, artık değişen, masumiyetini sonsuza dek yitirmiş dünyayla birlikte demode olmuş iki ‘komiğin’, Britanya’daki veda turneleri ve hiçbir koşulda değişmeyen dostlukları!
İskoçyalı rafine sinemacı John S. Baird imzalı biyografi, ‘A.J.’ Marriot’un ‘Laurel & Hardy – The British Tours’ adlı kitabından uyarlanmış. Filmde ‘sıska Stan’i İngiliz aktör Steve Coogan, ‘şişko Hardy’i ise John C. Reilly canlandırmış. İki usta aktör, övgü kelimelerinin çok ötesinde performanslar sergiliyorlar. İkilinin eşleri rolünde Shirley Henderson ve Nina Arianda’yı izlerken, Danny Huston ve Rufus Jones’da nitelikli kadronun öne çıkan diğer isimleri olarak dikkat çekiyorlar.
Genel yapım tasarımı ve özellikle sanat yönetimi, öykünün geçtiği dönemin hemen her ayrıntısını iğnelemiş perdeye. İki dünya savaşının etkisi ve değişen dünyayla birlikte tamamen farklılaşan zevk ve beğeniler doğrultusunda, yıllar içinde demode olan, zirveden zemine sert bir iniş yapan efsane Hollywood ikilisinin kişisel farklılıkları, özel hayatları, sanata, sinemaya bakışları ve yürek ısıtan sıcacık bir dostluk hikâyesi! Özellikle günümüzün tamamen değişen, başka bir ‘şeye’ evrilen ‘yalan’ dünyasının duyguları alınmış, bencil ve yalnız insanlarının soğukluğuna mesafeli bir dostluk tanımı duruyor perdede. Öylesine bir arada olmak değil, türlü tuzaklara karşı bir arada kalmanın önemini kavramış ve dayanışma, sadakat, fedakârlık, vicdan gibi kavramlara gönülden bağlı iki eski adamın, şövalyenin öyküleri, bilinen tarihsel gerçekler ışığında, ajitasyondan uzak fakat ‘hakiki’ biçimde ele alınmış. Her şey değişebilir elbet fakat değişmeyecek tek şey dostluk olacaktır diyor hüzün yüklü biyografik dram. (4 / 5)
YESTERDAY
-Tercihler, ürünler ve gerçekler-
Günün birinde ‘aranan’ bir müzisyen olmak isteyen Jack Malik’e inanan tek insan, ilkokul yıllarından beri yanından ayrılmayan ve Jack’in menajerliğini üstlenen matematik öğretmeni Ellie Appleton’dur. Gezegende meydana gelen kısa sürelik elektrik kesintisi sonrası Jack, müzik tarihinin efsane gruplarından ‘The Beatles’ı yeryüzünde hatırlayan ve bilen tek insan olduğunu fark eder. Sadece The Beatles değil; Coca Cola, sigara ve Harry Potter’da, hiç var olmamış ve kimsenin daha önce duymadığı şeylerdir. Jack, bu büyük şansı kullanıp, Beatles şarkılarını dünyaya duyurarak, bir süper star olmayı seçer!
Richard Curtis ve Jack Barth’ın zeki ve incelikli öyküsünü, yine usta senarist Curtis kaleme almış. İngiliz yapımının yönetmen koltuğunda ise bir diğer usta, Danny Boyle oturuyor. Başrolü üstlenen Himesh Patel’e, Lily James, İngiliz şarkıcı ve söz yazarı Ed Sheeran, Alexander Arnold ve Kate McKinnon eşlik ediyorlar. Beatles’sız bir dünya ne denli boş ve anlamsız olurdu duygusu gelip oturuyor yüreğe filmin ardından. Bizi bir yapan en önemli koşul, tercihlerimizdir diyor öykü. Birer ürün değil, gerçeğiz! Her durumda doğru söylemek gerek karşımızdakine ve sevmek. Tek ihtiyacımız sevmek, Beatles’ın söylediği gibi!
Zeki ve incelikli yazılmış metin, perdede ‘beylik’ bir formül sinemasına tutsak olsa da; özellikle efsanevi Beatles şarkıları eşliğinde keyifle izletiyor kendini. Bazı kör gözün parmağına oluşlar, durumla tezat son derece incelikli satır başları kapsıyor. Sadece duygular ve gerçekler kalıyor geride insandan yana! John Lennon sürprizi ve diğer iki Beatles anımsayıcısı, senaryonun hoşlukları arasında. Günümüzün hızlı tüketen, düşüncesiz, bencil, nobran ve vahşi kapitalist dünyasına söyledikleri önemli filmin. Sonuçta, ‘biz hep sarı bir denizaltıda yaşadık!’ (3,5 / 5)
ANNABELLE 3
-Korku seansı kötülükler odasında sürüyor!-
‘The Conjuring / Korku Seansı’ evreni, lanetli bebek ‘Annabelle’ serisinin üçüncü halkasıyla sürüyor! Paranormal olayların amansız takipçileri Ed ve Lorraine Warren çiftinin küçük kızları bu kez öykünün odağında! Warren’lar, lanetli oyuncak bebek Annabelle’i en güvenli yere, kendi evlerine getirdikten sonra gelişiyor olaylar. Warren ailesinin tek çocukları olan on yaşındaki Judy, anne ve babaları ‘görev’ icabı şehir dışında bulunduğu sırada, titiz ve sevgi dolu bakıcısı Judy ve onun iki arkadaşı ile birlikte, sahici bir kâbus yaşar. Kutsal cam kafesin içinden çıkma imkânı bulan kötücül bebek Annabelle, odada tutsak bulunan diğer kötü ve şeytani ruhları da özgür kılarak, evdeki gençlere adeta cehennemi yaşatacaktır.
Serinin mimarlarından James Wan’ın senarist koltuğunda oturduğu filmi, senarist kökenli Gary Dauberman yönetmiş. Dauberman’ın ilk yönetmenlik denemesi, genelde tek mekanda geçen başarılı bir atmosfer teyelliyor perdeye. Atmosfer üzerinden klasik korku-gerilim kalıplarıyla koltuktan sıçratma eğilimli hikâye, çarçabuk halledilen final çözümü ötelersek, sınıfı geçiyor bir şekilde.
Tanıdık ikili Vera Farmiga ve Patrick Wilson, bu kez kıdemli oyuncular olarak kenara çekilmişler. 2006 doğumlu aktris Mckenna Grace, tek başına şov yapıyor adeta! Madison Iseman, Katie Sarife ve Michael Cimino, kadronun diğer isimleri. Işık ve kamera kullanımına epey çalışılmış. Türün ve serinin meraklılarına özellikle! (2,5 / 5)
ATEŞLE OYNAYANLAR
-Tutku ve bağımlılık-
Marie Monge’nin ilk uzun metraj yönetmenlik denemesi, Cannes’de ilk filmlere verilen prestijli ödül ‘Altın Kamera’ adayı olmuştu. Fransız yapımı dramın başrollerini, Jacques Audiard’ın 2009 tarihli enfes suç filmi ‘Un prophète / Yeraltı Peygamberi’ ile takipçisi olduğumuz Tahar Rahim ile Lars von Trier’in 2013 yapımı ‘Nymphomaniac / İtiraf’la tanıdığımız Stacy Martin üstleniyorlar.
Ella, babasının mütevazı semt lokantasında büyük bir ciddiyet ve özveri ile çalışmaktadır. Tekdüze hayatı, serseri ve gizemli yabancı Abel’in, iş aramak adına dükkâna ayak basmasıyla değişir. Ella’yı, bambaşka, karanlık ve netameli bir dünyayla tanıştıran Abel, kısa sürede vazgeçilmez bir tutkuya dönüşür genç kadın için!
Erotik ve duygusal bir aşk öyküsü olsun denmiş fakat ne senaryo ne de iyi işlenmemiş karakterler duruma bizi ikna edemiyorlar. Yabancılaşarak izliyoruz, oldukça yüzeyde gezinen tutku ve bağımlılık öyküsünü. Filmin belki de tek iyi noktası, orijinal müziği ve özellikle finalde patlayan Tshegue’nin yorumladığı ‘Survivor’ adlı şarkı. Hollywood sinemasında aynı böyle binlerce sıradan örnek izledik. Fransız yapımı neyi hedef almış bilemiyorum… Godard usta, 1960’da, am altmış yıl önce patlatmış ‘Yeni Dalga’ efsanesi ‘À bout de souffle / Serseri Aşıklar’ı… Ne denemesi, ne yenisi, neyin nesi yani durum… (1,5 / 5)
Özellikle küçük izleyicilere seslenen animasyon ‘The Underwater Adventures od Sadko / Kahraman Prens Sualtı Maceraları’nın yanı sıra üç yerli yapım; Hasan Doğan’ın yönettiği komedi ‘Geçmiş Olsun’ ve iki korku örneği; Suat Ay’ın yönetmen koltuğunda oturduğu ‘İfrit’ ile yönetmenliğini Berk Aygül’ün üstlendiği ‘Sahir Deep Web’, haftanın notlarımız arasında yer alamayan diğer yenileri. Tekrar iyi seyirler herkese!
MURAT ERŞAHİN